• Sonuç bulunamadı

Kentin Kuramsal Olarak Ara tırılması

BÖLÜM 1: KENT OLGUSU VE KENTSEL DÖNÜ ÜMÜN ANAL Z

1.1. Kent Olgusunun Geli im Süreci ve Temel Yakla ımlar

1.1.1. Kent Olgusu ve Temel Yakla ımlar/Kuramlar

1.1.1.3. Kentin Kuramsal Olarak Ara tırılması

Bu ba lık altında kenti inceleyen kuramsal yakla ımlar incelenmi tir. Bu do rultuda öncelikle kentin do u unu ele alan kuramlar anlatılmı tır. kinci olarak kent olgusunu ele ilk ara tırmacılar incelenmi tir. Son olarak sistematik bir ekilde kentleri ele alan, bu yönleriyle klasik hale gelmi olan temel kuramlar incelenmi tir.

1.1.1.3.1 Kentin Do u unu Ele Alan Kuramlar

ehrin kurulmasındaki temel saik nedir? Bu soru, ehir çalı malarında cevabı aranan en önemli sorulardan birisi olarak dikkat çekmi tir. Nitekim bu ilgi çekici soruya birbirinden farklı cevaplar verilmi tir. Bu konudaki kuramlar, kentlerin do u unu tek bir nedene ba lı olarak açıklayan kuramlar ve birden fazla sebebe ba lı olarak açıklayan kuramlar olarak ikiye ayrılabilir. ehrin do u unu tek bir nedene ba lı olarak açıklayan kuramlar ise dini kuram, askeri kuram, ekonomik kuram, yönetsel ve hukuksal kuram ve hidrolik toplum kavramını esas alan kuramlar olarak sıralanabilir. (Tuzcuo lu, 2003: 16)

ehir teorisinin önemli isimlerinden Coulanges, ehrin en önemli kurumu olarak dini alıyordu. Coulanges’e göre ehir öncesi toplumun ilk çekirde i aileydi; ailenin de bütünle me noktasını kalpte, dini sembollerde ve evin papazı olarak babaya tapılmasında bulunuyordu. Dolayısıyla ehrin kurulmasında kritik nokta, dini birlik ve

ehrin kalbinin kurulmasıydı. (Martindale, 2000: 49)

Maitland ise askeri bir ehir teorisi kurmu ve ehrin kökenlerinin kaleye dayandı ını söylemi tir. Bunu Maitland’ın kendisi “garnizon teorisi” olarak adlandırmı tır. Keutgen de benzer bir teori geli tirmi ve ehrin acil durum amaçlı kullanılan civardaki sakinleri korumak için sı ınılan kaleler oldu unu dü ünmü tür. (Martindale, 2000: 52)

Maine ise kentin kurulu unu hukuk kurumu ba lamında açıklamı tır. Ba langıçta hukuk, ebeveynin a zından çıkan sözdü, temel siyasal i levler ise akrabalık ili kileri zemininde yürüyordu. Statülere ba lı bu toplumsal yapı daha sonra insanların özgür bireysel sözle me ili kilerine girmesiyle de i ti. te Maine göre kent, akrabalık ve aile yerine sözle me ve topra a dayanan hukuki bir yapıdır. (Martindale, 2000: 51)

Marx ve di er bazı yazarlar ehir olgusunu ekonomik kurumlar açısından açıklamı tır. Ancak bunu daha bütüncül bir ekilde gerçekle tiren ünlü Belçikalı tarihçi Henri Pirenne olmu tur. Pirenne, bir ehri olu turmada iki özelli in gerekli oldu unu vurgulamı tır, bunlar bir orta sınıf nüfusun varlı ı ve bir topluluk örgütlenmesidir. Pirenne’e göre belirleyici nokta, kendisini kırsal bölgelerle ve kurumlarıyla çeli ki içinde bulan yeni bir tüccar sınıfının geli mesiydi. Bu sınıf, yeni bir yasal düzenleme, bir özel hukuk, özel mülkiyet ve nihayet ayrı toplumsal örgütlenme için mücadele etmi tir. Kısaca Pirenne’e göre ehir, tüccarlar toplulu udur. (Martindale, 2000: 52-53) Wittfogel, kentin ortaya çıktı ı siyasi ortamı do u despotizmi olarak adlandırmı tır. Wittfogel, kentin olu umu ile sulama sistemleri arasında kuvvetli bir ba kurarak, teknoloji, ekolojik artlar ve sosyal organizasyon ve iktidar arasındaki ili kileri açıklamı tır. Ona göre medeniyet do u toplumlarında ve yarı kurak bir çevrede ortaya çıkmı tır. Burada toprak bereketliydi ama sulanmaya ihtiyacı vardı. nsanlar önce küçük gruplar halinde sulama yaptılar. Bunun faydalı oldu unu gördüklerinde ise daha büyük projelerle daha büyük organizasyonlar gerektirecek ekilde sulamayı geni lettiler. Bu durum onun hidrolik medeniyet (hydraulic civilization) dedi i eyi ortaya çıkardı. (Kaplan, Wheeler ve Holloway, 2004: 26; Tuzcuo lu, 2003: 18-19)

Kentin ortaya çıkı ını birden fazla nedene ba lı olarak açıklayan kuramlar ise diyalektik bir mantıkla nüfus büyüklü ü, ticari i lerin fazlalı ı ve toplumsal-yönetsel ve ekonomik örgütlenme gibi faktörleri bir arada de erlendirmektedirler. (Tuzcuo lu, 2003: 20) 1.1.1.3.2. Kent Olgusunu Ele Alan lk Ara tırmalar

Kent olgusunun özellikle 19. yüzyılda belirgin bir hale geldi i a ikardır. Bu çerçevede bu olguyu ilk kez ara tıranların argümanları ö retici olacaktır. ABD’de ehir ara tırmacılarından ilki olan Cooley, ehirlerin co rafi konumlarını açıklamaya çalı tı.

Cooley’e göre ehirlerin konumlanmasında temel faktör ula ımdır. (Martindale, 2000: 13)

19. yüzyıl kentlerinin büyümesine yo unla an Adna Weber ise insanların kentlerde yo unla masının nedenlerini sorgulamı tır. Bu sürecin temelde ekonomik güçlerin ürünü oldu unu dü ünen Weber’e göre sanayi devrimi ile önem kazanan bu güçler, buhar ve makine, ticaret, modern ula ım sorunlarının halli, tarımın sanayile mesi ve verimlili inin artması, ticari merkezlerin büyümesi, ula ım, sanayile me ve fabrika sistemidir. (Martindale, 2000: 14)

Strong ise ehri, moral açıdan incelemi , modern medeniyet ile moral özelliklerin geli medi ini ancak materyalist geli menin tek yanlı olarak geli im gösterdi ini dü ünmü tür. Kısaca ehir materyalist olarak geli me, ancak moral olarak bir dü ü tür. Strong, cehalet, kötü alı kanlıklar ve sefaletin, birlikte toplamsal bir dinamit olu turduklarını ve bu dinamitin deposunun ehrin gecekondu mahalleleri oldu unu belirtmektedir. (Martindale, 2000: 16-17) Martindale’ye göre ehrin kendisi Strong’da moral dü ünün sebebi olarak ele alınmı , nüfusun yabancı ülkelerde do mu olan kısmı, Katolikler ve gecekondu bölgeleri bu sebebe dahil edilmi tir. Martindale bunu, ehrin süreçlerinin en derinden yaraladı ı birey ve grupların kaderleri yüzünden suçlanması olarak görür. (Martindale, 2000: 17-18) Strong’un yakla ımında suçun gecekondulular üstüne atıldı ı açıktır, 1898 tarihli bu eserde ileri sürülen bu yakla ımın günümüzde Türk yazarları tarafından ileri sürülmesi ilgi çekicidir.

1.1.1.3.3. Kent Olgusunu Ele Alan Temel Yakla ımlar

Bu çalı mada kent olgusunu inceleyen temel yakla ımlar olarak 20. yüzyılın en önemli kent kuramları olan tarihsel sosyoloji, insan ekolojisi ve Marksist sosyoloji kuramları ile

slam kenti yakla ımı ele alınmı tır.

1.1.1.3.3.1. Tarihsel Sosyoloji Eksenli Kent Yakla ımı

Gottdiener ve Budd’ın da belirtti i üzere Max Weber, 20. yüzyıl kent ara tırmalarında öncü isimdir. (Gottdiener ve Budd, 2005: 1) Weber’in yakla ımı tarihsel sosyoloji eksenli kent tanımı olarak ele alınabilir. Çünkü Alman bir ara tırmacı olarak Weber kenti özellikle tarihsel bir ba lamda incelemi tir. Martindale’nin de dikkat çekti i gibi

Avrupalı kent ara tırmacıları tarihsel ara tırma materyallerine yönelirken, Amerikalı ara tırmacılar imdiki zamana yönelmi lerdir. Zira Avrupalı ara tırmacılar bin yıldır ilgi çeken ehirlerden gerekli materyallere sahipken, Amerikan ehirleri ço u durumda birkaç on yıllık ömre sahiptir (Martindale, 2000: 45)

Kenti anlatmaya, onu köyden kavramsal olarak ayırmakla ba layan Weber, nüfus ve iktisadi yapılanma kriterlerinin bu noktada belirleyici olmadı ına dikkat çeker. Ona göre ticaret ve alı veri in hâkim oldu u tüm mahalleri kent olarak görmek uygun de ildir. Ekonomik anlamda kent çok yönlülü e sahip olmalıdır, bu ba lamda kent bir Pazar yeridir. Ekonomi alanındaki çözümlerinin devamında Weber kentleri, Üretici, Tüketici ve Ticaret Kentleri olarak üçe ayırır. Birinci tipte Weber, ia e temelli ba kent ekonomilerine atıf yaparken ikinci tipte daha ziyade sanayi kentine ya da zanaatkârların a ırlıkta oldu u kente, son tipte ise yo un mal mübadelesinin ya andı ı kentlere atıf yapmaktadır. Ancak Weber son tahlilde kentlerin hemen hemen hep karma özellikler gösterdi ini belirtir. (Weber, 2000: 74-79)

Weber, kentin politik ve idari açıdan bir kale ya da garnizon olması durumunu çözümler. Ancak ona göre kent ne yegane ne de en eski kaledir. u halde bir kenti kent yapan, di er bir deyi le ona kent vasfını kazandıran nedir sorusu gündeme gelir. Weber, bu sorunun kar ılı ı olarak “kentsel topluluk” kavramını ortaya atar ve bir kentsel toplulu un özellikleri unlardır: “1-bir kale; 2-bir pazar; 3-kendine ait bir mahkeme ve hiç de ilse özerk bir hukuk; 4-ilgili bir birlik biçimi ve 5-en azından kısmi bir özerklik ve kendi kendini yönetebilme ve sonuçta seçilmelerinde ehir sakinlerinin katılımının gerçekle ti i yetkililerce yönetilme.” (Weber, 2000: 91-92)

Weber’e göre tam anlamıyla bir kentsel topluluk, bir olgu olarak yalnızca Orta Ça ko ulları içinde, Avrupa’da ortaya çıkmı tır. (Weber, 2000: 91) Ona göre belli ba lı istisnalar dı ında Asya kentleri, yani slam, Hint ve Çin kentleri yukarıdaki niteliklere tam olarak sahip olmadıklarından tam bir kentsel topluluk da sayılmazlar. Aslında bu Asya kentlerinin bir kale ya da Pazar’a sahip olmak bakımından sorunları yoktur, ancak özerk bir ekilde seçilen özel hukuk mahkemelerine sahip olmak ya da özerk bir yönetimle yönetilmek nitelikleri eksiktir, bu nitelikler ise Weber’in en çok üzerinde durdu u niteliklerdir.

Weber, Orta Ça kentini bir ortaklık ( irket) olarak dü ünür. Bu ortaklık kentin birli ini ifade eder. Bu birli in üyeleri ise birli e gönüllü ve yeminli olarak katılan ve her biri özgür bireyler olan yurtta lar, yani hem ehrilerdir. Böylece Weber hem özgürlü ü, hem bireycili i, hem yurtta lık hukukunu hem de hem ehrilik bilincini kentin ve kentlinin vasfı olarak kabul etmi tir. (Weber, 2000: 94-109)

Weber, kentin önemli bir niteli i olarak özerkli i görür. Özerklik kendi içinde mali, ekonomik, hukuki ve siyasi özerklik olmak üzere dörde ayrılabilir. Burada özerklikten kasıt, tam bir ba ımsızlık de il, belli açılardan kent yönetiminin özgür olmasıdır. Mali özerklik, belli açılardan vergi koyma ve toplama özgürlü ünü, ekonomik özerklik piyasa düzenlemeleri yapma ve iktisadi politikaları belirleme özgürlü ünü, hukuki özerklik özel bir hukuk ve yargılama sistemine sahip olmayı, siyasi özgürlük ise kendi kendini yönetmeyi ve yöneticilerini seçmeyi kapsıyordu. Weber bu son noktada modern demokrasinin temelini de Orta Ça kentine dayandırmı tır. (Weber, 2000: 109, 119, 129, 204, 222, 223)

Weber’e göre kentsel topluluk loncalar biçiminde örgütlenmi ti. Feodal beyle hatta kral bile bu loncalara üyeydi. Nitekim bu durum kentsel toplulu a gönüllü ve yeminli olarak e it statüde katılmayla ilgilidir.

Weber Orta Ça kentini ele alırken temelde ekonomik de erlere vurgu yapar, iktisadi insan (homo economicus) ve modern burjuvaziyi Orta Ça kentine dayandırır. Ancak ona göre modern kapitalizmin ve devletin asıl kayna ı daha sonra ortaya çıkacak olan bürokratik merkeziyetçiliktir. Nitekim orta ça ın kent yönetimi ça ı, patrimonyal bürokratik devletin yükseli iyle sona ermi tir. (Weber, 2000: 222-225) Kısaca Weber, ehri gerçekte modern bürokratik devlet öncesi bir yönetim a aması olarak ele alır. ehir modernitenin tohumlarını içinde ta ır, ama modernitenin kendisi de ildir, çünkü bu konumda modern devlet vardır. Zaten bu yüzden Weber, ehir deyince kendi ça ının (19. yüzyılın sonları, 20. yüzyılın ba ları) sanayi ehirlerini de il, orta ça ın ehirlerini anlar.

Annales Okulu’nun öncülü olarak kabul edilen Pirenne, Weber gibi Orta Ça kentleri üzerinden analiz yapmakta ve benzer bir yakla ım göstermektedir. Bununla birlikte Weber’in çalı ması daha fazla sosyolojik analiz içerirken Pirenne’in çalı ması tarihsel

anlatıya daha geni bir yer ayırmı tır. Tarihsel olarak öncelikle Roma mparatorlu u’nu de erlendiren Pirenne, Roma’nın bir Akdeniz uygarlı ı oldu unu ve Akdeniz’in sa ladı ı ekonomik ve siyasal imkânlar çerçevesinde imparatorluk bünyesinde önemli bir kent düzeninin hayat buldu unu belirtmektedir (Pirenne, 2006: 11). Pirenne’e göre bu tablo Cermen fetihleri ile önemli bir de i im geçirmemekle birlikte, slam fetihleri sonrasında radikal bir dönü üm geçirmi tir. Çünkü Müslümanlar sadece Akdeniz kıyılarının önemli bir kısmını de il, aynı zamanda Akdeniz ticaretinin de büyük bir kısmını ele geçirmi lerdir. Bu tarihten sonra Pirenne, kentlerin Avrupa co rafyasından kalktı ı tezini öne sürmektedir. (Pirenne, 2006: 25-26)

Pirenne’e göre bu dönemde Avrupa’da kent namıma varolan, Roma imparatorlu undan kalma, Roma’nın idari birimleri olan kasabalar ve ortaça da kurulmu olan kale-kentlerdir. Pirenne’e göre her iki yapı da kent niteli i göstermez. (Pirenne, 2006: 60) Pirenne’e göre ortaça dünyasında ekonomi tarımsal bir niteli e sahip olup, bu ekonomiyi kontrol eden feodalite ise kırsal bir nitelik ta ıyordu.

Pirenne’e göre Avrupa tarihinde kentin yeniden ortaya çıkı ı, 11. yüzyılla birlikte geli en ticaret ve tüccar sınıfı sayesinde söz konusu olmu tur. Pirenne, Avrupa’nın söz konusu dönemde geçirdi i nüfus artı ını da önemli bir etken olarak görmektedir. Nüfus artı ının ortaya çıkardı ı bu insan fazlası maceracı ticarete atılmı ve bu gezginci tacirler hem yerle im yeri hem de mallarını satacakları pazarlar olarak yukarıda bahsedilen kasaba ve kale-kentlerin çevresine yerle mi lerdir (Pirenne, 2006: 66, 79, 88). Söz konusu çevre, zenginle en ve sayıca artan tacir sınıfı ve ilerleyen ticaret sayesinde öylesine geni lemi tir ki o yapının kendisine hâkim olmu ve orayı da aynı zamanda bir kent kılmı tır.

Pirenne, bugünün dünyasının en önemli vasfı olan kapitalizmi orta ça ın bu kent dünyasına dayandırmı tır. Pirenne, ortaça tüccarlarının kapitalist ruhu haiz olduklarını da yine aynı ba lamda söylemektedir (Pirenne, 2006: 91). Ticaret sayesinde kendi kendini kuran ve geli tiren kent, kentin yönetimini de do al olarak kentliye bırakmı tır. Bu süreçte kentliler özellikle piskoposlarla önemli mücadelelere giri irken, genelde feodal lordlarla uzla mayı tercih etmi tir. Böylece bir evrim dâhilinde kendi hukukuna, mahkemesine, vergi sistemine ve yönetimine sahip olan kent, bir devlet gibi siyasi bir birim haline gelmi tir. (Pirenne, 2006: 153-155)

ehir kuramını modern öncesi ehirler üzerine yaptı ı çalı maya dayandıran Sjoberg de bu kategoride ele alınabilir. Sjoberg, ehirleri sanayi öncesi ve sanayi ehirleri diye iki ana kategoriye ayırdıktan sonra bir de geçi kentlerini kuramına eklemi tir. Sjoberg’in çıkı noktası sanayi öncesi kentleridir. Bu kentlerin özelliklerini anlatıp ça ımızın sanayi kentlerinden farklarına de inen Sjoberg’e göre ABD kentlerinde var olan toplumsal yapı di er kentsel toplumlar için genelle tirilemez. (Sjoberg, 2002: 52) Sjoberg’in sanayi öncesi kentleri, daha çok ortaça Avrupası kentlerinin özelliklerini haizdir. Bu kentler feodal özellikler gösterir, çünkü Avrupa Sanayi Devriminin getirdi i üretim biçiminin etkisi altında geli memi lerdir. (Sjoberg, 2002: 37) Ancak u noktanın altını çizmek gerekir: Weber ve Pirenne Orta Ça Avrupa kentlerinin özgünlü ü üzerinden hareket ederler, ancak Sjoberg temel ayrımı sanayi kenti ile sanayi öncesi kenti arasında yapar. Sjoberg’e göre Orta Ça Avrupası kentleri di er sanayi öncesi kentlerinden bir dereceye kadar farklıdır. Burada Sjoberg, Pirenne’in kuramında oldu u gibi Orta Ça Avrupası kentlerinin di er sanayi öncesi kentlerinden farklı geli ti ine dair anlatıların abartılı oldu unu belirtir. Ona göre Orta Ça Avrupa kentleri dâhil pek çok sanayi öncesi kenti daha geni bir toplumsal yapının parçasıdır. (Sjoberg, 2002: 51) Sjoberg’e göre sanayi öncesi kentinin en belirgin özelliklerinden birisi küçük olmasıdır, hem kentlerin nüfusu hem de kentle me oranı dü üktür. Bunun yanında sanayi öncesi kentler insan ya da hayvan kaynaklı organik enerjiyi kullanırlar. Bu kentlerde semtler arası önemli toplumsal farklıla malar vardır ve bu farklıla malar dine ve etnisiteye göre olur. Di er taraftan sanayi öncesi kentlerde ev ve atölye arasında mekansal fark olmayabilir. Ayrıca mesleklerin i leyi inde i bölümü yoktur ya da çok kısıtlıdır. Bu kentlerde i örgütlenmesi ise loncalar sayesinde gerçekle ir. Sanayi öncesi kentleri toplumun sınıf yapısı bakımında daha çok Hindistan’ın kast sistemine benzerler, bunun sonucu olarak statü farklılıkları önemli ve belirgindir. Bu toplumda aile kurumu sanayi toplumuna göre daha önemli olup akrabalık ba larına daha büyük önem verilir. Aile kurumunun yanında din kurumu da sanayi toplumu kentlerinde ba at bir rol üstlenir. E itim kurumu ise yaygın de ildir, daha çok seçkin sınıfın erkek çocukları içindir ve dini bir nitelik arz eder. Bu toplumda ya amı düzenlemede asıl olan enformel kurallardır. Formel düzenlemelere daha az saygı duyulur. Akrabalık ba ları, dini kurallar, lonca ili kileri bu informeller kuralların temelidir. (Sjoberg, 2002: 39-50)

Yo un sanayile menin sanayi öncesi kentlerle sanayi kentleri arasındaki farkta belirleyici oldu unu söyleyen Sjoberg, sanayi öncesi kentlerini sadece Orta Ça la sınırlamaz. Ona göre sanayi öncesi kent hala birçok co rafyada geçerlidir. Zira sanayile ememi her toplum, bu kent tipinin özelliklerini gösterir. (Sjoberg, 2002: 53-54)

1.1.1.3.3.2. nsan Ekolojisi Eksenli Kent Yakla ımı

20. yüzyılın ba ında ilk sistematik kent çalı maları Chicago Okulu çevresinde ortaya çıktı. Chicago Okulu’nun kurucuları olan W. I. Thomas ve Albion Small, Weber’in ö rencileriydiler. Daha sonra onlara Robert Park ve Ernest W. Burgess katıldı. Özellikle bu iki isim Chicago’yu bir kent laboratuarı görerek ara tırmalar yaptılar. Bu gruba daha sonra yeni isimler katıldı, böylece kentsel analizler hakkında ilk okul olarak Chicago Okulu kurulmu oldu. (Gottdiener ve Budd, 2005: 1) Chicago Okulu bünyesinde yapılan ara tırmalardan olu an ve Park, Burgess ve McKenzie gibi önemli yazarların makalelerini içeren 1925 tarihli The City adlı kitap, ABD’de sistematik bir kent teorisinin olu ması ba lamında en önemli eser olarak kabul edilmektedir. (Martindale, 2000: 19)

Chicago Okulu’nun üyeleri yakla ımlarına nsan Ekolojisi (Human Ecology) diyorlardı, çünkü onlar Darwin’den etkilenmi lerdi ve insanların kentsel çevreye katılımlarının bitki ve hayvan türlerinin do al ortama katılım ve uyumları ile benzer oldu unu dü ünüyorlardı. (Gottdiener ve Budd, 2005: 1) Chicago Okulu’nun üyeleri ekonomik rekabeti ya am için gereken genel mücadelenin bir tezahürü olarak gördüler. Park, kentin sosyal organizasyonun kıt kaynaklar için yapılan mücadeleden do du unu dü ünmü tür (Gottdiener ve Budd, 2005: 2). Bu durum kompleks bir i bölümü ortaya çıkarmı tır. Park’a göre kent, mekânda dı sal olarak örgütlenmi ve kendine ait yasaların üretti i bir birimdi. (Martindale, 2000: 19)

ehrin iç yasalarını sistematik olarak ifadelendiren McKenzie, siyasi ve ekonomik etmenlerden ziyade biyolojik etmenlere a ırlık verdi. McKenzie, bu ba lamda yerle menin rolüne dikkati çekti. Ona göre ehirdeki mücadelenin en önemli boyutu en iyi yere konumlanmakta gizliydi. Böylece en ilgi çekici yerlere en ba arılılar, en kötü yerlere ise en ba arısızlar yerle ti. (Martindale, 2000: 19; Gottdiener ve Budd, 2005: 2)

Burgess, ehrin dı sal örgütleni in tam ifadesini ortaya koymu ve ehrin büyüyüp alana yayılmasının kurallarını açıklamı tır. Burgess’e göre ya am mücadelesi sonucu olu an mekânsal rekabet bir merkezi i alanı etrafında ortak merkezli çemberler ablonunda bir toprak kullanımını üretti. (Gottdiener ve Budd, 2005: 2)

Ekolojik ehir teorisi farklı noktalardan ele tirilmi tir. lk olarak, teorinin ehrin sosyal ya amı yerine jeofizik boyutlarına a ırlık vermesi yanlı olarak kabul edilmi tir. kincisi ele tiri bu teorideki a ırı basitle tirmedir. Üçüncü güçlük ise bu teorinin, tam da en geleneksel anlamda sosyolojik nitelikli kavramları (gruplar, kurumlar, toplumsal yapılar) ihmal etmi olmasıdır. (Martindale, 2000: 29-30) Gottdiener ve Budd, bunlara ek olarak kültürün ve sembollerin ehrin mekansal ablonunu belirlemedeki rolünü kuramın önemsememesini önemli bir eksiklik olarak belirtir. (Gottdiener ve Budd, 2005: 2)

Chicago Okulu çerçevesinde üretilen belli ba lı kuramlar Ortak Merkezli Çemberler Kuramı, Ula ım Aksları / Eksenler Kuramı, Sektör (Dilimler Kuramı), Çok Merkezli Büyüme Kuramı, Tersine Ortak Merkezli Bölge (Ku ak) Kuramı ve Wirth’in Kentlilik Kuramıdır.

Ortak Merkezli Çemberler Kuramı (Concentric Zones ya da Bull’s eye) ile ilgili öncü fikirler Engels tarafından ortaya atılmı tır. (Tuzcuo lu, 2003: 85) Burgess ise bu kuramı geli tirip kavramsalla tırmı , böylece kuram kendi adıyla anılır olmu tur. Chicago üzerine çalı malar yapan Burgess, bu ehrin toprak kullanımının iç içe geçmi halkalar eklinde görüldü ünü ifade etmi tir. Buna göre birinci bölge, yani ehrin ortasındaki dairesel alan merkezi i ve ticaret bölgesini te kil eder. Bu bölgeyi ticaret, hafif imalat sanayi tesislerinin bulundu u geçi bölgesi çevreler, burası önceden çalı an sınıfların oturdu u mahallelerdir. Üçüncü bölgede dü ük gelir gruplarının oturma alanları vardır. Dü ük gelir grupları ehre yakın oturmaktadır, çünkü yüksek gelir grupları ehrin olumsuz özelliklerinden (gürültü, karma a, çevresel kirlilikler vs) kaçmak için daha uzakları tercih etmektedir. Bahsedildi i üzere geni ve müstakil evlerin oldu u dördüncü bölgede yüksek sınıflar oturmaktadır. Be inci ve son bölgeyi ise banliyöler (yörekentler) olu turmaktadır. (Tuzcuo lu, 2003: 85-86)

Ortak merkezli çemberler kuramında bu be bölge ayrıca alt bölgelere ayrılmaktadır. (Sezal, 1992: 45) Bu kuramın varsayımlarından birisi kentlerin ya lekesi büyüme gerçekle tirmesidir. Yani büyüme merkezden çevreye geni lemekle söz konusu olur. (Tuzcuo lu, 2003: 86) Di er bir varsayıma göre arsaların de eri kent merkezinden çevreye do ru gidildikçe azalır. (Toprak, 2001: 11)

Bu kuram pek çok açıdan ele tirilmi tir. Kele , bu noktada u üç ele tiriyi dile getirmektedir: lk olarak kuramın a ırı derecede bir basitle tirme yaptı ı dikkat çekilmi tir, zira hiçbir kent bu kadar düzenli bir geli me göstermez. kinci olarak bu kuramın her zaman ve her kente uygulanamayaca ı tespit edilmi tir. Sadece geli mekte olan ülkelerin kentlerinde de il, aynı zamanda Amerikan kentleri üzerinde yapılan ara tırmalardan bir kısmı da bu kuramı desteklemeyen sonuçlar vermi tir. Son olarak bu