• Sonuç bulunamadı

Kendisi, Ailesi ve Evlilikleri - Tomris Uyar

2. GÜNLÜKLERİN İNCELENMESİ

2.2. Konularına Göre Günlüklerin İncelenmesi

2.2.3. Kişisel ve Psikolojik Konular

2.2.3.6. Kendisi, Ailesi ve Evlilikleri - Tomris Uyar

Tomris Uyar’ın günlüklerinde çocukluğu, ailesi ve kişilik özellikleri hakkında bilgiler mevcuttur. Yazar, okunmak için kaleme aldığı günlüklerinde bazı kişisel konuları içtenlikle anlatır. Sık sık kendini eleştirir.

Anne ve baba tarafından kültürlü, okumuş bir aileye mensup Tomris Uyar’ın annesi hukukçu Celile Girgin’dir. Babası da hukukçu ve yazar Ali Fuad Gedik’tir. Annesiyle babası boşanınca yazarın anneannesi ile dedesi Celile Hanım’a destek olmuşlardır. Yazar, çocukluğunda varlığı da darlığı da görmüştür. Çocukken Taksim’de oturdukları evin yandaki kaçak yapı yüzünden çatlamasını ve içinde bulundukları durumu yazar şu şekilde ifade etmiştir:

“Oturma odasındaki çatlaktan sokak görünüyordu. Annem, elinde bir kurşun kalem, her gün cetvelle ölçüyordu çatlakların genişliğini. Bir gün önceden bu yana ne kadar açılmış diye. Başka bir eve taşınamıyorduk; kiracıları çıkarmıştık, annem çalışamayacak kadar hastaydı. Bir yaşlı anneanneyle bir zamanlar dedemin yanında çalışmış saralı bir yanaşmaya bakmak zorundaydık. Gelir kaynakları tükenmişti. Kardeşimle ben özel okullara gidiyorduk.” (Uyar, 2018a: 29).

Yazar, babaannesi hakkında olumsuz düşüncelere sahiptir. Onu, günlüklerinde şu şekilde anlatmıştır:

“(…) babaannemin iyi yürekli bir kadın olduğu söylenemez. Kırıp geçirirmiş ortalığı. Konuklar, gönlünü kazanmak için armağan olarak kızılcık sopası

getirirlermiş. O sopalarla çocuklarını ve beslemelerini kıyasıya dövermiş. Refia Hanım’ı tanısaydım, hoşlanacağımı hiç sanmıyorum.” (Uyar, 2018a: 23-24).

Uyar, günlüklerinde kardeşinden de bahsetmiştir. Yazar, askerliğini yaparken kendisini ziyaret eden kardeşinin sorunları olduğundan, ailesindeki herkesin de sinirlerinin sağlam olmadığından bahsetmiştir. Uyar, kardeşinin yetişme ortamı ile ilgili bilgiler vermiştir:

“Kardeşimin çocukluğu, ailenin iyice dağılıp çözüldüğü bir döneme rastladı. Kimi zaman el sütünde tutuldu gereksiz yere, kimi zaman da gözetilmedi hiç, bakımsız kaldı. Ev’in hışmından çoğu kere ben korudum onu. Bebekken çok sevdiği köftesini pişirip yedirir, altını değiştirirdim. Delikanlılığında, gizlerini paylaştım. O yüzden aramızdaki sekiz yıllık yaş ayrımı, ona bugün de anaca duygular beslememi engellemiyor.” (Uyar, 2018a: 80).

Yazarın, ailesinde kendine en yakın bulduğu kişi dedesidir. Aralarındaki nesil farkına rağmen yazarın dedesi ile yakın bir dostluğu olmuştur. Bu dostluğun ortak paydası ise sinemadır:

“Çocukluğumda, gerçek bir sinema tutkunu olan dedemin peşinden sinema sinema dolaşırdım. Kurduğumuz özel dostlukta bu ortak tutkunun payı büyüktü. Bazen art arda üç film izlediğimiz olurdu pazar günleri. Galiba ikimiz de evden kaçıyorduk. Annem, kolaylıkla söz geçiremediği kızını bir büyüğe emanet etmekten, anneannemse çapkın kocasını küçük bir kız aracılığıyla hizaya getirmekten hoşnuttu. Oysa bizim dünyamız ortaktı; onu savunmak adına evde ne tür yalanlar uydurabileceğimizi birlikte kararlaştırırdık, üstelik aramızda konuşmadan. Dedem, benim yaşıma uygun olmayan filmlerden hoşlandığımı açığa vurmazdı sözgelimi, ben de ara sıra bize eşlik eden güzel kadınlardan ‘dedemin hastası’ diye söz ederdim.” (Uyar, 2018b: 435).

Gündökümü’nde yazarın kişiliği hakkında bilgiler de mevcuttur. Her insanın bir

yedeği olarak ikinci bir kişiliği olduğunu savunan Uyar, kendindeki bu durumu şu şekilde ifade eder:

“(…) Neyse benimki hiç değilse yine kadın ama öfkeli, doğrucu bir kadın. Kendisiyle baş edemediğimden, yanıma sıkça uğramaya başladı mı, birtakım önlemler alıyorum. Sözgelimi, insan içine çıkmamaya çalışıyorum, kırıcı olmayayım diye içkiyi azaltıp kadının pençesinin boğazıma yükselişini önlemeye çalışıyorum. Sözünü yumuşatmak gibi bir derdi bile yok bu kadının; işin kötüsü, söyledikleri çoğu kere doğru da söylenmeleri gereksiz.” (Uyar, 2018a: 115).

Tomris Uyar, söz konusu dostluk olduğunda hemcinslerinden ziyade erkeklerle daha iyi ilişkiler kurmuştur. Bu durumun sebebini ise şöyle açıklar:

“Akıllı kadın dostlar daha güç bulunuyor. Akıllı kadınların çoğu saldırgan ve kılçıklı nedense. Güzel başlayan, içtenlikle sürdürülen ilişkilerde yaya bırakıveriyorlar sizi. Erkeklerle daha kolay dostluk kurmam bu yüzden sanırım.” (Uyar, 2018a: 30-31).

Uyar’ın evliliklerinin, erkeklerle olan dostlukları gibi iyi gittiği söylenemez. İlk evliliğini Ülkü Tamer’le yapan Tomris Uyar, eşinden ayrıldıktan sonra Cemal Süreya ile bir birliktelik yaşamıştır. Bu, her şeyin eşit olarak paylaşıldığı bir birlikteliktir.

Yaşanan anlaşmazlıklar bu birlikteliği de sonlandırmıştır. Yazar, son olarak Turgut Uyar ile evlenmiştir. Tomris Uyar’ın erkeklerle ilişkilerinden söz ederken Edip Cansever’i de göz ardı etmemek gerekir. Tomris Uyar’la aralarında yakın bir bağ olan şair, Uyar’ın doğum günü olan her 15 Mart’ta isterse yayımlayabilmek kaydıyla ona bir şiir hediye etmiştir.

Uyar, günlüklerinde eşi Turgut Uyar’dan daha çok edebiyatçı kimliği ile bahsetmiştir. Sık sık ev hâllerini günlüklerine kaydeden yazar, eşinin yaşantısına pek yer vermemiştir. Bununla birlikte şairi tanımasından ölümüne kadar süren evliliklerini

Gündökümü’nde anlatmıştır. Ankara’da, 1961’de düzenlenen bir şiir gecesinde Turgut

Uyar’ı tanıyan Tomris Hanım, ilerleyen günlerde onu inceleme fırsatı bulmuştur. Tomris Uyar, ilişkilerini şu şekilde anlatmıştır:

“Tanıştığımızda ben yeni evlenmiştim; Turgut, nicedir evliydi. Bir gün birlikte olacağımız ikimizin de aklının ucundan geçmemişti, ayrıca aramızda önemli bir yapı farkı vardı. Ben sırılsıklam âşık olduğum zamanlar bile çevremdeki güzellikleri kaçırmamaya yatkınımdır. ‘Bir önceki sevgiliden devralınan inceliklerin’ sonraki sevgililikleri kalkındırdıklarına inanırım. Oysa Turgut Uyar’ın monogam gözü, yanındaki sevgiliden başka kimseyi görmez, hiçbir üçüncü öğenin yer almadığı iki-kişilik bir dünya özler, geçmişin bütünüyle silindiği, geleceğin güvenceli olduğu sürekli bir şimdiki zaman peşindedir. Evliliğimizdeki en büyük sürtüşme bu zıtlıktan doğacaktı sonraları. Turgut beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak, ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.” Uyar, 2018b: 349-350).

Yazarın günlüklerinde büyük sevgi beslediği iki unsur daha karşımıza çıkmaktadır: kediler ve alkol. Gündökümü’nün sayfalarında sık sık “kişilik özellikleriyle” kediler anlatılmaktadır. Alkol ise ciddi hastalıkları tetikleyene kadar yazarın hayatının bir parçası olmuştur. Uyar’ın alkolle ilgili düşünceleri şu şekildedir:

“ İçki kaldırmakla övünmedim hiç, ‘içki’nin bir çözüm olduğuna inanmadım. Arada bir sarhoş uyumuşsam, içim yanarak uyanırım sabahları, dağılıp işimi aksatmışsam, kendimi asla bağışlamam. ‘Alkolik’i, ‘içmeyi engellediği için işine düşman olan kişi’ diye tanımlayan bilim adamlarının bu tanımına uymuyorum kısacası.

Yine de içki, yaşamımın vazgeçilmez bir parçası. Bana kendimi, kişiliğimi, değerlerimi yaşama olanağı veren önemli bir doping. Uyuşturucuysa, sosyal niteliği ağır basan bir dopingdir, tek başınalığı kalkındırmaz diyor kullananlar.

(…) Ve her keresinde bu mereti ağzıma ilk sürüyormuşum coşkusunu yaşamak. Alkolizm buysa, varsın gelsin.” (Uyar, 2018a: 178).

“Bendeniz bir içki ve sigara tiryakisiyim. İçki ile on beş yaşımda falan ailece gittiğimiz bir plaj gazinosunda tanıştım. O ilk birayı hiç sevmedim, şimdi de bira sevdiğim söylenemez, ancak sıcak bir günde belki.

(…) sigaraya içkiden çok sonra başladığımı belirtmeliyim. Arayı kapattım maalesef!” (Uyar, 2018b: 394-395).

Hayatının çeşitli evrelerinde yaşadığı depresyon, hayatının vazgeçilmezi içkiyle birleştiğinde ortaya siroz çıkmıştır. Hastalığından sonra Tomris Uyar, doktorların her türlü uyarısına harfiyen uymuştur ve içkiyi bırakmıştır. Ancak yazarda çeşitli hastalıklar baş göstermiştir. Öce katarakt ameliyatı olmuştur. Ardından da mide kanaması geçirmiştir.

Günlüklerinden hareketle Tomris Uyar’ı entelektüel, toplum baskıları karşısında “uyumsuz”, özgürlüğüne düşkün, evinin işlerini geri plana atmayan, içkiye düşkün, kendisiyle barışık, kendini eleştirmekten kaçınmayan bir kadın olarak nitelemek mümkündür.