• Sonuç bulunamadı

2.3. İlgili Araştırmalar

2.3.1. Kendini Sabotaj İle İlgili Yapılan Araştırmalar

2.3.1.1. Kendini sabotaj ile ilgili yapılan yurtiçi araştırmalar

çoğunun eğitim-öğretim psikolojisi alanında lisans öğrencileriyle yapıldığı görülmektedir. Ulusal düzeyde, Abacı ve Akın'ın (2011) “Kendini Sabotaj” kitabının, bu konuda çalışılmış ilk ve en kapsamlı çalışma olduğu görülmektedir.

Taş (2008), “Öğrencilerin öğrenme ortamı hedef algıları, kişisel hedef

yönelimleri ve öğrenme ile ilgili değişkenlerarasındaki ilişki” isimli tez çalışmasına 7.

sınıf öğrencileri katılmıştır. Öğrencilerin kişisel hedef yönelimleri, öğrenme ortamı ilişkin hedef algıları ve öğrenme ile ilgili değişkenler olan akademik yeterlilik, akademik olarak kendini sabote etme, kopya çekme ve fen dersine ilişkin başarısı arasındaki ilişkileri incelemiştir. Yüksek akademik yeterlilik ve fen başarısına sahip öğrenciler ile kopya çekme ve kendini sabote etme davranışına az başvuran öğrencilerin yüksek düzeyde öğrenme hedef yönelimine sahip oldukları sonucuna ulaşmıştır. Yüksek akademik yeterliliğe sahip ve yüksek kopya çekme davranışı olan öğrencilerin ise performans- yaklaşım hedef yönelimlerinin de yüksek düzeyde olduğunu tespit etmiştir.

Anlı (2011), “Kendini sabotaj ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkinin çeşitli

değişkenler açısından incelenmesi” isimli tez çalışmasına Sakarya Üniversitesi'nin çeşitli

bölümlerindeki 607 lisans öğrencisinin katılmıştır. Katılımcı öğrencilerin kendini sabote etme eğilimlerinin ölçülmesinde Jones ve Rhodewalt’ın geliştirdiği "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni ve katılımcıların “psikolojik iyi olma düzeylerini” ölçme amacıyla Ryff’ın geliştirdiği "Psikolojik İyi Olma Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucuna göre “kendini sabotaj” ile “psikolojik iyi olma düzeyleri” arasında anlamlı düzeyde negatif yönlü bir ilişki olduğunu bulmuştur. Katılımcı öğrencilerin “kendini sabotaj

düzeylerinin” cinsiyete göre anlamlı bir farklılık gösterdiğini, algılanan gelir ve ebeveyn tutumlarına göre ise anlamlı bir fark bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Coşar (2012), “Çalışanların tükenmişlik düzeyleri ile kendini engelleme düzeyleri

arasındaki ilişkinin incelenmesi” isimli tezine matbaa sektöründe idari ve üretim çalışanı

olarak hizmet veren 258 kişinin katılmıştır. Çalışmasında “Maslach Tükenmişlik Ölçeği” (MTÖ); Jones & Rhodewalt (1982) ve Rhodewalt (1990) tarafından geliştirilen "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni kullanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, genel tükenmişlik düzeyi ile kendini sabote etme arasında çalışma durumu, ünvan, gelir durumu gibi değişkenlere göre anlamlı bir farklılık olmadığını bulmuştur. Cinsiyet, medeni durum, şirketteki çalışma süresi değişkenlerinin tükenmişlik ile kendini sabote etme arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmadığını tespit etmiştir. Yaş değişkeninde tükenmişlik ile anlamlı bir farklılık gösterirken, kendini sabote etme de bu farklılık görülmemiştir. Eğitim değişkeni ile tükenmişlik arasında istatistiki açıdan anlamlı bir farklılık olmadığını, kendini sabote etme ile arasında istatistiki açıdan anlamlı bir farklılık bulunduğunu tespit etmiştir.

Akın (2013), “Akılcı duygusal davranışçı terapi odaklı psiko-eğitim programının

kendini sabotaj üzerindeki etkisi” isimli doktora tezinde, Meslek Lisesinde öğrenim

gören 500 lise öğrencisinin katıldığı çalışmada, 2x3‟lük deney deseni kullanmıştır. Deney grubunda yer alan öğrencilere “akılcı duygusal davranışçı terapi (ADDT) odaklı psiko-eğitim programı” uygulamış; kontrol grubunda yer alan öğrencilere ise herhangi bir uygulama yapmamıştır. Çalışmasında, Rhodewalt (1990) tarafından geliştirilen "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucunda, “ADDT Odaklı Psiko-Eğitim Programı” uygulanan deney grubundaki öğrencilerin “kendini sabotaj” düzeylerinde azalma olduğunu; bu düşüşün test tekrar test ölçümlerinde de korunduğunu tespit etmiştir. Kontrol grubunda bulunan öğrencilerin ise “kendini sabotaj” düzeylerinde ön- test, son-test ve izleme testi ölçümlerinden elde edilen puanlar arasında ise anlamlı bir farklılık bulunmadığını tespit etmiştir.

Üzbe (2013), “Başarı hedef yönelimleri, benlik saygısı ve akademik başarının

kendini engellemeyi yordamadaki rolü” isimli tez çalışmasına 483 lisans öğrencisi

katılmıştır. Bu çalışmada, Jones ve Rhodewalt’ın (1982) geliştirdiği "Kendini Sabotaj Ölçeği", Midgley ve diğerlerinin (1998) geliştirdiği "Başarı Amaç Oryantasyonu Ölçeği" ve Arıcak’ın (1999) geliştirdiği "Benlik Saygısı Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucunda, “benlik saygısının”, “algılanan akademik başarının”, “ustalık ve performans- kaçınma hedef yöneliminin” “kendini engelleme”nin yordayıcıları olduğunu tespit

etmiştir. “Benlik saygısı” yüksek olan bireylerin “kendini sabote etme” davranışlarını daha az gösterdiği sonucuna ulaşmıştır. “Performans kaçınma hedef yönelimli” bireylerin kendini sabote etme davranışlarını daha çok kullandıklarını, “ustalık hedef yönelimli” bireylerin ise kendini sabote etme davranışlarını daha az kullandıkları görülmüştür. Akademik başarı algısı arttıkça bireylerde kendini engelleme stratejileri de artmıştır. Katılımcıların kendini engelleme düzeyleri cinsiyete, sınıf düzeyine ve alanlarına göre anlamlı bir fark oluşturmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Sarıçalı (2014), “Psikolojik danışman adaylarının kendini engelleme algılarının

özgünlük düzeyleri ve aldıkları süpervizyon açısından incelenmesi” isimli tez çalışmasına

yedi farklı üniversitenin Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programının son sınıfında öğrenim gören 298 psikolojik danışman adayı katılmıştır. Jones ve Rhodevvalt’ın (1982) geliştirdiği “Kendini Sabotaj Ölçeği” ile Kernis ve Goldman’ın (2006) geliştirdiği “Özgünlük Ölçeği”ni bu çalışmada kullanmıştır. Araştırma sonucunda, psikolojik danışman adaylarının “kendini sabote etme” algılarının “özgünlük” düzeylerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığını bulmuştur. Psikolojik danışman adaylarının kendini engelleme algılarının psikolojik yardım alıp almamalarına, psikolojik danışman olarak çalışma konusundaki kararlılıklarına, aldıkları süpervizyonun türü ile biçimine ve cinsiyete göre ise farklılaşmadığını tespit etmiştir. Psikolojik danışman adaylarının “kendini sabote etme algılarının, “özgünlük”, “alınan süpervizyonun niteliği” ve “meslekte çalışma konusundaki kararlılık” değişkenleri açısından yordandığı sonucuna ulaşmıştır.

Yalnız (2014), “Algılanan anne-baba tutumları, kendini sabotaj ve öz-yeterlik arasındaki ilişkinin incelenmesi” isimli tez çalışmasına 438 lisans öğrencisi katılmıştır. Katılımcıların algıladıkları anne-baba tutumlarını ölçmek için Kuzgun’un (1972) geliştirdiği "Anne Baba Tutum Ölçeği"ni, Jones ve Rhodewalt’ın (1982) geliştirdiği "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni ve katılımcıların genel öz-yeterlik düzeylerini belirlemek amacıyla Sherer ve diğerlerinin (1982) geliştirdiği "Genel Öz-Yeterlik Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucuna göre, katılımcıların anne baba tutumları ile “kendini sabotaj” ve “öz-yeterlik” düzeyleri arasında istatistiki açıdan anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Katılımcıların “kendini sabotaj düzeyleri” ile “demokratik anne baba tutumları” arasında negatif yönde, “koruyucu ve otoriter anne baba tutumları” ile pozitif yönde ve anlamlı düzeyde bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Katılımcıların “kendini sabotaj düzeyleri”, cinsiyet ve yaşamın büyük kısmının geçirildiği yer açısından

anlamlı farklılıklar oluşturmadığı, algılanan akademik başarı açısından anlamlı farklılıklar oluşturduğu sonucuna ulaşmıştır.

Çingöz (2015), “Üniversite öğrencilerinin kendini sabotaj düzeyleri ile spor ve

farklı değişkenler arasındaki ilişkinin araştırılması” tez çalışmasına Erzurum Atatürk

Üniversitesi'nin farklı bölümlerinde lisans düzeyinde öğrenim gören 850 öğrenci katılmış, Jones ve Rhodewalt’ın (1982) geliştirdiği "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni kullanmıştır. Kendini sabote etme düzeyleri ile cinsiyet, aile yapısı, kişisel aylık gelir ve spor yapma nedenleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşmıştır. “Kendini sabote etme düzeyleri” ile “sigara ve alkol kullanımı, spor yapma, yaş, öğrenim gördüğü bölüm ve sınıf düzeyi, aile tutumları, yaptığı spor türü ve haftalık spor yapma süresi” arasında anlamlı bir farklılık bulmuştur. Spor yapan bireylerin kendini sabote etmelerinin, spor yapmayan bireylerden yüksek olduğunu; takım sporu yapan bireylerin ise kendini sabote etme stratejilerini daha fazla kullandığını tespit etmiştir.

Civan (2016), “Eylemlilik ve kendini sabotaj arasındaki ilişkinin çeşitli

değişkenler açısından incelenmesi” isimli tez çalışmasına İstanbul ve Balıkesir illerinden

361 kişi katılmıştır. Çalışmada, Cote (1997) tarafından geliştirilen "Çok-Yönlü Kişisel Eylemli Ölçeği", Jones ve Rhodewalt (1982) tarafından geliştirilen "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucunda, “eylemlilik” ile “kendini sabotaj” arasında anlamlı düzeyde ve negatif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Hem “eylemlilik” hem de “kendini sabote etme düzeyleri” ile cinsiyet ve yaş arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Ancak “eylemlilik” alt boyutları “öz-saygı” ve “yaşam amacı” ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark olduğu tespit edilmiştir. “Eylemlilik düzeyi” ile eğitim durumu arasında anlamlı bir farklılık bulunamazken; “eylemlilik” alt boyutu olan “yaşam amacı” ve “kendini sabote etme” arasında eğitim durumu açısından anlamlı bir farklılık bulunmuştur.

Altıntaş (2016), “Bazı değişkenlere göre üniversite öğrencilerinin cep telefonu

kullanımı ve kendini sabotaj düzeyi” isimli tez çalışmasına 484 lisans öğrencisi

katılmıştır. "Akıllı Telefon Kullanım Düzeyi Ölçeği" ve "Kendini Sabotaj Ölçeği"ni kullandığı araştırmada sonucunda; “cep telefonu kullanım düzeyi” ile “kendini sabotaj düzeyi”nin cinsiyet, gelir düzeyi ve ebeveyn tutumu ile istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık oluşturmadığını tespit etmiştir. Ayrıca “cep telefonu kullanım düzeyi” ile “kendini sabotaj düzeyi” arasında da korelasyonu incelemiş ve anlamlı bir ilişki bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Kaya (2016), “Sınıf öğretmenliği öğrencilerinin başarı yönelimi, kendini

engelleme davranışları ve demografik özelliklerinin okula yabacılaşmayı yordama düzeylerinin incelenmesi” isimli tez çalışmasına 370 lisans öğrencisi katılmıştır. Çağlar

(2012) tarafından geliştirilen "Öğrenci Yabancılaşma Ölçeği"; Akın (2006) tarafından geçerlik güvenirlik çalışması yapılan "2X2 Başarı Yönelimleri Ölçeği"; Midgley, Arunkuman & Urdan (1996) tarafından geliştirilen "Engelleyici Davranış Ölçeği"ni kullanmıştır. Araştırma sonucunda, cinsiyete göre “başarı yönelimi”nin “öğrenme- yaklaşma” ve “öğrenme-kaçınma” alt boyutlarında istatistiki açıdan anlamlı bir farklılık bulunmuş, bölüm seçme kararına göre başarı yönelimi alt boyutlarında anlamlı bir farklılık bulunamamıştır. Ancak cinsiyet ve bölüm seçme kararına ile kendini engelleme davranışları arasında anlamlı bir farklılık olmadığını tespit etmiştir. Çalışmanın sonucunda, “katılımcı öğrencilerin, okula yabancılaşmanın Güçsüzlük alt boyutunu sırasıyla, öğrenme-yaklaşma, öğretim elemanları ile zayıf ilişkiler, öğrenme-kaçınma, kendini engelleme ve çok düşük akademik başarı düzeyi; Kuralsızlık alt boyutunu, öğrenme-yaklaşma, akademik başarı notu, performans-yaklaşma, öğrenme- kaçınma, öğretim elemanlarıyla zayıf ilişki; Soyutlanma alt boyutunu, sınıf arkadaşlarıyla çok iyi düzeyde ilişki, performans-yaklaşma, sınıf arkadaşlarıyla orta düzeyde ilişki ve bölümü seçme; Anlamsızlık alt boyutunu, performans-kaçınma, öğrenme-kaçınma, kendini engelleme, bölüm seçme, öğretim elemanlarıyla zayıf ilişki ve cinsiyet, Okula yabancılaşma toplam puanını, öğrenme-yaklaşma, kendini engelleme, bölüm seçme, öğretim elemanları ile zayıf ilişkiler, akademik başarı notu, performans-kaçınma, öğrenme-kaçınma değişkenlerinin” yordadığı sonucuna ulaşmıştır .

Zafer (2016), “İtfaiye çalışanlarının psikolojik dayanıklılık ve kendini sabotaj

düzeylerinin incelenmesi” isimli tez çalışmasına, İstanbul itfaiyesinde çalışan 350

itfaiyeci katılmıştır. Araştırmada, Smith ve diğerleri (2008) tarafından geliştirilen “Kısa Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği” ile Jones ve Rhodewalt (1982) tarafından geliştirilen “Kendini Sabotaj Ölçeği”ni kullanmıştır. Araştırmanın sonucunda, itfaiye çalışanlarının demografik değişkenleri ile, “kendini Sabotaj” ve “psikolojik dayanıklılık” arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken; “kendini sabote etme düzeyi” ile “psikolojik dayanıklılık düzeyi” arasında ise anlamlı bir ilişki olduğunu tespit etmiştir. Çalışanların kendini sabote etme düzeyleri arttıkça, psikolojik dayanıklılık düzeylerinde azalma olduğunu tespit etmiştir.

Özlü (2017), eğitim fakültesinde öğrenim gören öğrencilerin cinsiyet, yaş ve mükemmeliyetçilik tarzları ile kendini sabote etmeleri arasındaki ilişkiyi incelemiştir.

"Olumlu-Olumsuz Mükemmeliyetçilik Ölçeği" ve "Kendini Sabotaj Ölçeği" kullandığı çalışmasında, cinsiyet ile kendini sabote etme arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Üniversite öğrencilerinin olumlu mükemmeliyetçilik düzeyinin, mükemmeliyetçiliğin düzen boyutu ve yaş değişkeni ile kendini sabotaj arasında negatif yönlü; olumsuz mükemmeliyetçilik düzeyi ile kendini sabote etme arasında ise pozitif yönlü bir ilişki olduğunu tespit etmiştir.

Taş (2017), özel ve devlet üniversitelerindeki 384 öğrencinin katıldığı çalışmasında, üniversite öğrencilerinin romantik ilişkilerinde kişilerarası yetkinlik düzeylerinin kendini sabote etme eğilimlerine olan etkisini incelemiştir. Karma yöntem uyguladığı araştırmada, Buhrmester, Furman, Wittenberg ve Reis (1988) tarafından geliştirilen "Kişilerarası Yetkinlik Ölçeği"; Jones ve Rhodewalt (1982) tarafından geliştirilen "Kendini Sabotaj Ölçeği" ve derinlemesine mülakat formu kullanmıştır. Araştırma sonucunda, üniversite öğrencilerinin romantik ilişkilerinde demografik değişkenler ile kişilerarası yetkinlik düzeyleri ve kendini sabote etme arasında anlamlı bir fark olmadığını tespit etmiştir. Ancak üniversitedeki lisans öğrencilerinin yaşadıkları romantik ilişki tecrübeleri arttıkça bireylerarası yeterlilik düzeylerinin de arttığı sonucuna ulaşmıştır. İlişkisi olan üniversite öğrencilerinin kişilerarası yeterlilik düzeylerinin de yüksek olduğu; kişilerarası yeterlilik düzeyleri yüksek olanların ise kendini sabote etme davranışlarının düşük olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Topkaya (2017), “Üniversite öğrencilerinde kendini sabotajın yordayıcısı olarak

cinsiyet, yaş ve farklı mükemmeliyetçilik tarzları” isimli tez çalışmasına Samsun Ondokuz

Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim görmekte olan 606 öğrenci katılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Olumlu-Olumsuz Mükemmeliyetçilik Ölçeği” ve “Kendini Sabotaj Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, lisans öğrencilerinin “olumlu mükemmeliyetçilik düzeyinin, mükemmeliyetçiliğin düzen boyutunun ve yaşın artmasının kendini sabotajı negatif yönde; olumsuz mükemmeliyetçilik düzeyinin ise kendini sabotajı pozitif yönde anlamlı bir şekilde yordadığı” sonucuna ulaşılmıştır. Cinsiyetin ise, kendini sabotajın anlamlı bir yordayıcısı olmadığı tespit edilmiştir.

2.3.1.2. Kendini sabotaj ile ilgili yapılan yurtdışı araştırmalar. Kendini