aurevert'in B Blois'e hareket ettiğinin ertesi günü, Fausta da konağından yapayalnız çık
mış, kapalı bir arabaya binmiş ve Greve mey-danında, nehrin kıyısında arabasını durdurmuştu.
İnince, hiç çekinmeden evvelce birçok defa okuyucu
larımızı götürmüş olduğumuz eve doğru yürüdü.
Kapıyı çaldı ve açan uşağa:
- "Kardinal Prens Farnese'yle görüşmeye gel
dim ! " Dedi.
Uşak hayretle, ziyaretçinin yüzüne baktı:
- "Aldanıyorsunuz Madam, aradığınız kimse burada yoktur. Konakta bekçi olarak, sadece ben va
rım! "
- "Haydi dostum, git efendine söyle! .. Prenses Fausta kendisiyle görüşmeye geldi! .. "
Uşak tekrar ısrar etti:
- "Yemin ederim ki yanılıyorsunuz Madam! .. "
- "Kendisine, Leonore de Montaigues'ten bah-setmek için geldiğimi haber ver!"
Bu söz Üzerine; salonun karanlığı içinde beliren birisi, uşağı bir tarafa çekti ve titrek bir sesle:
- "Buyurunuz Madam! .." Dedi.
Fausta gülümsedi:
- "Kardinal, bakıyorum ki çok sıkı muhafaza altındasınız . . . >>
Saçı ve sakalı tamamen aklaşmış olan ve yüzün
de giderilmez bir kederin izleri okunan bu adam, 132
gerçekten Prens Farnese'di. Kolunu Fausta'ya uzat·
tı. Birlikte, kolkola yukarıya çıkarak Greve n;ıeyda
nına hakan odaya girdiler. Fausta, bir taht kadar ge
niş bir koltuğa oturdu. Birkaç saniye kadar, kendi
sine şaşkın ve titrek hakan kardinali seyrettikten sonra yumuşak bir sesle:
- "Benden hoşuna kaçıyorsunuz Kardinal! " De
di. "Ölümden korkmadığınızı biliyorum. Fakat haya
ta hağlanışınız, hiç şüphesiz, sevgilinizi tekrar gör
mek ümidinden ileri geliyor. Kutlu mahkememiz sizi açlık ve susuzlukla ölüme mahkum etmişti. Fa
kat hen size hayat ve hürriyetinizi bağışladım ... Çün
kü Farnese, hana ihanet etmiş olmanıza rağmen sizi severim . . . Beni gizli Kardinaller Meclisi toplantısına ilk götüren ve hana ilk defa itaat eden sizdiniz . . . "
Fausta, bir an sustuktan sonra maziyi hatırlamak
tan üzülüyormuş gibi bir tavır takındı:
- "Halbuki hen isteseydim, sizi yine yakalatır, idam ettirirdim. Açlıktan yarı ölü bir halde size konağımın kapılarını açıp sizi salıverdikten sonra, ne yaptığınızı, nerede bulunduğunuzu dakikası da
kikasına biliyorum. Önce, üç gün kadar Deviniere' hanında misafir kaldınız. Sonra da Cellat Claude Usta'nın yanına gittiniz. Nihayet sizi burada aramak aklıma gelmez diye hu eve geldiniz."
Farnese, boğuk bir sesle cevap verdi:
- "Beni hu eve, eski hatıralar çekti. . . Müthiş birtakım hatıralar. . . Sonra sizin, insanların vicdan
larındakini öğrenecek kadar geniş bir casus şebeke
sine sahip olduğunuzu da bilirim. Sizden kaçmıyo·
rum Madam. Siz ölümsünüz. . . Ben ise ölümden korkmuyorum! .."
Fausta 'nın dudaklarında soğuk bir gülümseyiş be
lirdi:
133
- "Bakınız Farnese . . . Ben buraya, kendimi hiç
bir suretle muhafazaya lüzum görmeden, yanıma adam almadan geldim. Beni öldürebilirsiniz! ."
- "Biliyorum Madam ! .. Biliyorum bu fırsattan istifade edeceğim! .."
- "Ama l><'n size Leonore "den bahsetmeye gel
dim, Farnese! .."
Farnese, bütün vücuduyla titredi. Fausta:
- Leonore'den bahsetmemiz yüzünden hançeri
niz kınından çıkmayacaktır Farnese. Bundan ötürü, burada rahat rahat oturup müşterek saadetimizden konuşabiliriz."
- "Benim için artık saadet bahis konusu değildir Madam! .."
- "Kim demiş? .. Henüz gençsiniz Farnese . . . Bir sevgi ışığı, donmuş olan kalbinizi tekrar ısıtabilir.
Leonore iyileşir, aklı başına gelir, geçmişteki kötü
lüklerinizi affederse ve siz de kardinallikten ayrılır
sanız, yeni bir saadet devresine girmeniz için hiçbir engel kalmaz! "
Kardinal hayret içinde dinliyordu. Kendine kendi
ne mırıldandı:
«Ah Leonore'yi tekrar görebilecek miyim ?
.. » Fausta'nın kara gözlerinden şimşekler fışkırdı.Kardinale tam bir sille yerleştirdiğini anlıyordu. Bu adam hiç değişmemişti. İradesi o kadar zayıftı ki bir ağaç yaprağı 'gibi, rüzgar ne tarafa eserse aksi tarafa bükülüyordu. Halbuki kendisi, meşhur Far
nese sülfilesindendi. Franese'ler, cesaret ve cüretle
riyle bütün İtalya'yı hayrette bırakmışlardı. Şimdi de onlardan biri olan meşhur kumandan Alexandre Farnese, kardinalin akrabalarından biriydi.
Fausta, bir an hunları düşündükten sonra kardi
nalin yüzüne haktı.
1 3 4
- "Benim gösterdiğim alicenaplığın sebepsiz ol
mayacağını bilirsiniz Farnese. Size hayatınızı bağış·
ladımsa, bugün ayağınıza kadar gelerek,
Leo
nore 'yi ve kızınızı teslim etmeyi vaadettimse, hunla
rın başlıca sebebi size ihtiyacım olduğudur. Bu iti·
harla bugün birbirimizle açık konuşmalıyız Kardi
nal ! .."
Bu sözler Farnese'nin yüreğinde, daha temelli bir ümidin yerleşmesine sebep oldu. Fausta'nın ne gibi emelleri olduğunu biliyordu ve hu emellerin gerçek
leşmesi için kendisinden yardım isteyeceğini mu
hakkak sayıyordu. Titreyen bir sesle:
- "Söyleyiniz Madam! " Dedi. "Saadete kavuşa·
bilmek için açık yürekli olmak Iazım geldiğini hen de biliyorum! "
- "Pekala Farnese! Söyleyeyim! .. Biliyorsunuz ki, biz kendimizi Papa ilan etmek için Sixte 'nin öl
mesini bekliyorduk. Fakat hu plan artık suya düş·
ınüş bulunuyor . . . Ben burada büyük işlerle uğraşır
ken, Sixte de Roma'ya gitti ve ölmeye hiç niyeti yok Farnese! Öte yandan Fransa'da herşey yolunda gidi
yor ama Roma'daki olaylar, bizim daha acele etme·
mizi icap ettirecek bir durumdadır. Dük de Guise kuzu gibi oldu. Her istediğimizi yapacak bir hale geldi. Valois soyu tahttan düşecek ve benim seçtiğim udam kral olacaktır. Görüyorsunuz ki Tanrı, Fran
ı-1u 'da emellerimizi hakikat haline getirmektedir."
Farnese sordu:
- "Şu halde benim yardımımı bilhassa İtalya için nr:ı:u ediyorsunuz? .. "
"Evet Farnese! İtalya yavaş yavaş avucumuz.
ılım gidiyor. Evvelce bizden tarafa olan kardinallr.·
riıı
çoğu sizin de henden ayrıldığınızı duyunca hop lıirlikte Papa Sixte'ye döndüler."1 :ı:;
Kardinalin göğsü, derin bir sevinç nefesiyle dol
du. Bütün bu söylenilenlerin doğru olduğuna inanı·
yordu. Zaten o da evvelden böyle tahmin etmişti.
Fa usta 'nın en hararetli taraftarı olan kendisinin ondan ayrıldığını duyunca, bütün diğerlerinin tek
rar Papa Sixte'ye el uzatacakları besbeltiydi. Bu yüz
den, Fausta'nın, bugünkü konuşmayı büsbütün, baş
ka sebeplerle yaptığını katiyen sezemedi. Fausta sÖ·
züne devam etti:
- "Sizden, bana bu yardımı yapmanızı istemeye geldim. Eğer bu işe razı olursanız, o zaman ben de sizin saadetiniz için ne lazımsa yaparım. Roma 'ya gitmeniz, tereddüt içinde bocalayanların hepsini inandırmanız lazımdır . . . Hatta deyiniz ki . . . "
Fausta, çekiniyormuş gibi durunca Farnese:
- "Söyleyiniz Madam! Hiç çekinmeden söyleyi
niz!" Dedi. "Düşman bile olsak, sırlarınızı mezara kadar saklayacağım! .."
- "O halde onlara deyiniz ki Kral Henri de Va
lois ölecek ve yerine şimdiki Dük de Guise, Birinci Henri de Lorraine adıyla tahta çıkacaktır. Karısı Catherine de Cleves'i boşayacak ve ben, onun karısı, Majeste Fransa Kraliçesi olacağım. Ayrıca onlara, si
zin de bilmediğiniz şu hakikatleri anlatınız. Alexand
re Farnese, Hollanda'da, İmparator Charles-Quint za
manından beri görülmemiş büyüklükte bir ordu ha
zırladı. Bu ordu, İspanya Kralı Philip'in gemileriyle . . lngiltere'ye taşınacak ve orayı istila edecekti. Fakat büyük bir fırtına muazzam ve yenilmez donanmayı mahvetti. Fakat Alexandre Farnese'yle ordusu bü
tün kudretiyle ayakta duruyor. Alexandrc, Fransa'·
ya girmek için benim işaretimi beklemektedir. Va
lois ölür ölmez, ordusu buraya gelecek ve Kutlu Bir
lik ordularıyla elbirliği edecektir. Alexandre Farne
se'nin İtalya'da uyandırdığı hayranlığı ve dehşeti 1 3 6
bilirsiniz .. Onlara; Farnese'nin hana sadık olduğunu ve istersem bu müthiş orduyu bir çığ gibi İtalya'ya saldırtabileceğimi söyleyiniz. . . O zaman bu helayı başlarına zorla sarmış olanlar, çok pişman olacaklar·
dır . . . "
Fausta, sözlerinden kendi de heyecanlanmış, so
luk soluğaydı. Farnese ise dehşet içinde kalmış, mağlup olmuştu:
- "Kutlu efendimiz, hana emir versinler, bu emirlerin herhirinin tamamen yerine getirileceğinden emin bulunsunlar .. " Derken başını eğmiş, tam bir kul tavrı takınmıştı. Fausta, fevkalade memnun ol
muş gibi bir halde:
- "Demek, tekrar bize katıldınız öyle mi Kanii.
nal?" Dedi.
- "Madam, beni bu kiliseden, huttiı bütün ki
liselerden çıkartmayı vaadettiğiniz için size itaat edi
yorum! "
Fausta:
- "Hakikaten sizde ihtiras, imandan daha kuv
vetliymiş," dedi. "Tanrının sırrına akıl ermez. Kim
bilir, belki de kilise dışında daha büyük bir kuv
vetle çalışır ve daha faydalı olursunuz . . . Şimdi İtal
ya 'ya gitmeye karar verdiniz mi?"
- "Ne zaman emrederseniz! "
Fausta, içinden bir hesap yapıyormuş gibi düşün
dükten sonra:
- "Kasımın yirmiikinci gününe kadar hazırla
ııınız!" Dedi.
Kardinal, bir an Fa usta 'nın yüzüne baktı. Fausta
�orılu:
- "Bir şey mi soracaktınız? .. "
- "Hayır! .. Lakin demin bir vaadde lm l ıı ııııııı�-l ııııu:ı: ıla . . . "
1 :1 7
- "Uonore'yle kızını mı diyorsunuz'? Elbette . . . Hem hen size çingene Sai'zuma 'yı değil, Leonore de Montaigues'i, yani PreAs Farnesc'nin sevgilisini iade edeceğim."
Kardinal, gö:drri parlayarak dinliyordu. Fausta devam etti:
- "Ben, onu tekrar akıllandırmanın çaresini bi
liyorum. Bu işi, kızı Violetta yapacaktır. Ondan son
ra da onun yüreğinde tekrar eski segiyi uyandırmak görevi size düşüyor."
Farnese çılgın gibi söylendi:
- "Ah Uonore ! .. Leonore ! .. "
Fausta, hakim bir tarzda sözüne devam etti:
- "Şimdi, demek ki Kasımın yirmiikinci günü hareket edeceksiniz. Hem yalnız değil, onlarla bir
likte yola çıkacaksınız. Aynı gün Kutlu Kurul top
lanacak ve sizi rahipler sınıfına bağlayan bağların çözülmesi kararını verecektir."
Farnese dizüstü çökmüş, Fausta'nın bir elini ya
kalayarak, gözlerinden yaşlar akarken öpmüştü.
Uzun zaman böylece ağladı. Bir saat önce boğacak kadar kin beslediği kadına şimdi esir olmuştu. Lakin o böyle yere eğilmiş bir halde dururken Fausta' ona öyle zalim bakışlarla bakıyordu ki, Kardinal bunu görseydi, dehşetinden titrerdi. Halbuki ayağa kalkıp da Fausta 'ya hakt)ğı zaman, kadının kendisine şef
katle hakan gözleriyle karşılaştı ve söylendi:
- "Kutlu efendimiz, ne zaman emir verirlerse hareket edecek ve her dediklerini yapacağım. Rahip elbisesini sırtımdan atar ve vaktiyle bir suçsuza kar·
şı işlediğim büyük kabahati affettirerek bir aile ba
hası olabilirsem, bütün saadetimi size borçlu oldu
ğumu unutmayacak ve ömürümün sonuna kadar köleniz olacağım! "
1 3 8
Fausta ayağa kalkmıştı. Farnese'nin uzattığı ko
la dayanarak yürüdü:
- "Kasımın yirmiikinci günü sabahın saat doku
zunda tören elbisenizi giyer ve hazır bulunursunuz.
Size göndereceğim adamı takip edersiniz. Bu adam size sadece
«Leonore»
parolasını verecektir! "Kardinal, Fausta'yı arabaya binip gidinceye ka
dar gözleriyle takip etti. Sonra içini çekerek odası
na çıktı. Orada kendisini biri bekliyordu. Bu, Cellat Claude Usta 'ydı.
Farnese sordu:
- "Fausta ile konuştuklarımızın hepsini duydu
nuz mu?"
Claude Usta hazin bir sesle:
- "Evet, hepsini duydum!" D<'ı l i . "Lakin ne ka
ılıır da gençleşmişsiniz Farnesc ! "
Kardinal coşkun bir tarzda :
- "Leonore'yle Violetta'yı, nişanlımla kızımı görecek ve onlara nihayet kavuşacağım . . . Onaltı yıl·
dır içinde yaşadığım müthiş kabustan, nihayet kur·
tulacağım!"
- "Ya hen? Ben ne olacağım? Böyle cehennem azabı içinde mi kalacağım ?"
Farnese birdenbire irkildi : - "Ne demek istiyorsunuz?"
Claude Usta, hıçkırır gibi bağırdı
- "Siz sevdiklerinizi alıp gidiyorsunuz. . . Ya lwn, hen ne olacağım? O kız, nihayet benim de kı
ı.ımdır. Evladımı henden çalıyor, kaçırıyorsunuz . . . l l iç içiniz sızlamıyor mu? Ben yıllarca onun gül yü·
ıiinc bakarak, gülücüklerini seyrederek k<'mliıııi ııvuttum. Onsuz yaşayamaz bir hale geldim . Şiııııli iı-ı• onu büsbütün kaybedeceğim, öyle nıiL' '
1 :111
Farnese:
- "Peki siz ne düşünüyordunuz? Sizce ne yap
mam gerekir? .. "
Claude Usta, içi ümitle titreyerek atıldı:
- "Diyordum ki saadet sizi daha merhametli bir adam yapar ve bana:
«Sen de onun babalığı sayılır
sın . . . Gel bu saadetten sen de hisseni al!»
dersiniz."Kardinal şiddetle reddetti:
- "Buna imkan var mı Claude Usta'! Ne oldu
ğunuzu unuttunuz mu? Ben sizi nasıl olur da kızı
mın yanıbaşında yaşatabilirim?"
- "Evet!.. Bu, benim kendi kendime binlerce defa sorduğum bir sorudur. Fakat o benim kim ol
duğumu bildiği halde benden hiç tiksinmez! "
- "Ya hen! .. Ben kızımın size n e zaman el uzat
tığını görsem utancımdan ölmez miyim?"
- "Varsın hana elini uzatmasın! Ben sizin yanı
ııızda bahçıvan olarak çalışayım. Onu uzaktan uzağa göreyim. Onun yakınında yaşayayım yeter! "
Kardinal:
- "Asla! " Diye bağırdı. "Bir cellat, Prens Far
nese'nin evinde barınamaz Claude Usta . . . Fakat si
ze, üç ayda bir mektup yazarak sıhhatinden haber veririm! ''
Claude Usta, bir an düşünceli k�ldı. Sonra:
- Demek bana ancak bu kadarını yakıştırıyorsu
nuz öyle mi?" Dedi.
Farnese cevap vermedi. Claude de susuyordu. Bir
den celladın kapıya yöneldiği ve sürgüyü sürdüğü görüldü. Kardinal, herifin ümitsiz bir harekete kal
kışacağını sandığından hançerini yokladı. Fakat Claude, hiçbir hareket yapmadı. Bir an düşündükten sonra sırtını kapıya dayayarak kollarını kavuşturdu.
Nihayet sakin fakat tehditkar bir sesle:
140
- "Sizinle birer mukavele imzalamıştık hatırlı
yor musunuz?" Dedi. "Benim imzalayıp size verdi
ğim mukaveleye göre, Fausta 'yı mahvetmek uğrun
da size bir yıl körü körüne itaat edecektim. Sizin imzalayıp bana verdiğiniz taahhüde göre bir yıl so
nunda siz benim malım olacaktınız ve istersem sizi öldürebilecektim de . . . "
Kardinal Farnese sararmaya başlamıştı. Claude devam etti:
- "Size şimdiye kadar köle gibi hizmet ettim.
Fakat siz bugün Fausta'yla barıştınız. Mukavelemiz de bozulmuş oldu. Şimdi artık benim avucumdası
nız."
Kardinal derin bir ümitsizliğe düştii:
- "Pekala Cellat! O halde vazifeni Lir kere da
ha yap da beni öldür bakalım! "
Claude Usta:
- "Yanılıyorsunuz! " Dedi. "Ben sizi öldürecek değilim!"
- "Ya kimi öldüreceksin?"
- "Fausta'yı! Sizin yaşamanız lazım. Fakat ben aramızdaki mukaveleyi yerine getirmek zorundayım.
Yirmibir Kasımda Kutlu Kurul toplanıp sizi rahip
lik sınıfından çıkarma kararını vermeyecek mi?
Ondan sonra da siz, nişanlınız ve kızınızla beraber İtalya seyahatine çıkmayacak mısınız?. Hah, işte bütün bunlar olamayacak. Çünkü ben daha önce
den Fausta'yı öldüreceğim . . . Siz ise yaşayacaksınız.
Tek başınıza kalacak ve sevgilinizle kızınızı ömrü
ııiizün sonuna kadar arayıp duracaksınız."
Kardinal, dehşet içinde soluyordu. Cellat, ona yaklaştı. Elini omuzuna koydu ve:
- "Ömrünüzün sonuna kadar! .. Fakat
lıu iiııı iir ılı·
bir hayli kısa olacak! " Dedi. "ÇünkiiFıımıtıı'yı
F: 8 ı 'ı 1
öldürdükten sonra mukaveledeki hakkıma dayana
rak sizi de temizleyeceğim. İşte bu kadar! .. Şimdilik Allahaısmarladık ! "
Farncse'nin dizleri hiik.iilılü:
"Merhamet! " Diye inledi.
"Siz bana merhamet ediyor musunuz ki'?''
" Peki! O halde razı oluyorum! .. "
"Demek, beraber İtalya'ya gidiyoruz! "
"Evet gidiyoruz! .. "
"Teşekkür ederim Monsenyör . . . Şu halde o zamana kadar yanınızdan ayrılmayacağım! "
Farnese, için için düşünüyordu: