O halde yarın Valois soyunun son adamının nasıl geherdiğini görmek için kiliseye kadar gelmeniz la
zım. Size rastladığım iyi oldu. Sizin kinleriniz de benimkini kuvvetlendirir! "
Pardaillaıı cevap olarak:
- "Gidelim! " Dedi. "İnsan, papaz da olsa bir bardak şaraptan zarar görmez! "
Jacques Clement başını eğdi ve üçü birlikte ses
siz sadasız, karanlık hana yöneldiler. Han kapısı ka
palıydı ama, yandaki ahır kapısı, itince açıldı. Av
luya varınca kapının dışında yükselen bir merdi
venden, bir balkona çıktılar. Bu balkon, tuttukları odanındı ve balkon kapısını itince, odaya girmiş bulundular. Az sonra, bir masanın etrafında yer al
mış, isli bir kandil ışığında, Beaugency şarabını, ka
dehlerine doldurmuşlardı. Pardaillan kadehini he
men yuvarladı. Sudan başka bir şey içmeyen Jacqu
es Clement ise şaraba ancak dudak dokundurdu ve:
- "Şarap insanın yüreğini ısıtır! " Dedi. "Şimdi, sizin gibi çok eski bir dostun karşısında bulundu
ğumdan ötürü, zaten kalbim sıcacık . . . Ne kadar söylesem yine doyamam Şövalye . . . Kendimi yeryü
zünde ne vakit yalnız sansam, aklıma hep siz ge
lirsiniz. Ben, ne anamı, ne de babamı tanıdım. Fa
kat hayaliniz, daima bir ağabey gibi kafamda yaşar durur. Hatırlar mısınız? Nasıl, benim yapma akdi
ken çiçeklerimi Seyrediyordunuz?"
Parclaillan bu sözlerin aklına getirdiği zengin
ha
tıralarla hülyalı:
- ''Evet! Hatırlıyorum! " Dedi.
- "İşte siz
hala
o zamanki gibisiniz Şövalye.Yüzünüzde biraz değişiklik var ama gözlerinizde yine aynı parlaklık görünüyor. Zaten sizi Pressoir
de-Fer lokantasında da hemen tanımıştım."
40
Jacques Clement bir an durdu. Tüyleri ürpermiş gibi bir hal takındı:
- "Ömrümün son gecesi olacak olan bu gece si
ze rastlayışımın hikmeti nedir acaba?" Dedi. "Bu da Tanrının hana bir llıtfu ola·.:ak herhalde . . . Siz benim ailem kadar bana yakın tek insansınız. . . Za
vallı annem, onu görmem hile kısmet olmadı. Ah Pardaillan, anamı öldürenlere ben de ölüm saçaca
ğım . . . Ne olur son bir kere daha bana annemden söz edin Şövalye! . . . "
Pardaillan düşünceli:
- "Onu tanımadınızdı . . . " Dedi. "Kimhilir, bel
ki de onu tanımamanız, kendisini bu kadar sevme
nize sebep olmuştur."
Jacques Clemeııt sarardı : - "Ne demek istediğinizi Kraliçenin yakınlarından bir bütün sırlarını anlattı."
anlıyornııı Şövalye . . . kadın, hana annemin
- "Ne anlatabilirdi ki. . . Alice de Lux hiçbir
"·akit cana kıymadı . . . O, talihsiz bir 1.adındı, işte o kadar . . . "
J
acques Clement 'in yüzü güldü :- "Öyle değil mi?" Diye haykırdı. "Elbette öy
le olacak. Kanlı Kraliçenin bütün kötülüklerini haksız yere anneme yüklemek istiyorlar!"
- "Doğru! Tek suçlu, Catherine de Medieis'dir.
Annenize gelince sadece aşkının kurbanı oldu.
Kendisine, sevgilisini öldürmeyi hile teklif etmiş
lerdi. Biçare kadın çok çekti. Katlandığı azaplar, en korkunç cezalardan da şiddetlidir. Bırakalım da ln
nocent mezarlığında ebedi uykusunu uyusun! "
Bir a n etrafı bir sessizlik kapladı. Sonra papaz tekrar söze başladı:
- "Pardaillan, siz bir ananın kötüliiklerini o
ğ
ıı-F 3 1 1
la anlatmak istemiyorsunuz . . . Fakat yalan söylemek de elinizden gelmiyor. Muhakkak ki anneme karşı büyük bir şefkatiniz var!"
- "Ben, annenizin diğer kadınlardan daha fena olduğuna inanmıyorum . . . "
- "Peki, peki! . . . Onun yaptıklarından bahset·
meyelim artık! . . . Yalnız bana, onu nasıl kurtarmış olduğunuzu anlatın bari! . . . "
Pardaillan, kederli kederli başını salladı:
- "Mazi öldü," Dedi. "Geçmişi unutalım da ile
riye, mel'unlara verilecek cezalara bakalım! "
Jacques Clement ayağa kalktı. Kukuletesini omuzlarına düşürdü. Sapsarı yüzü meydana çıktı.
Sonra:
- "Şövalye! " Dedi. "Bana ödevimi hatırlattınız!
Yarın anenmin öcii alınacak, ihtiyar Catherine de Medicis kederin ne demek olduğunu anlayacaktır.
Yarın sevgili oğlu ölmüş olacaktır. Yarın Tanrının emirleri yerine gelecektir."
Pardaillan sordu:
- "Demek Fransa Kralını öldüreceksiniz?"
- "Bu, hen, Tanrı ve iki meleği arasında bir sırdır. Bu sırrı kimse bilmiyor Şövalye. Fakat size büyük bir itimadım olduğu için sizden hiçbir şeyi saklayamam! Evet, yarın Fransa Kralını öldürece·
ğim! Yarın, Cath�rine de Medicis'in size yapmış ol
duğu fenalıkların intikamı alınmış olacaktır. Siz de Dük d'Angouleme, siz de babanız Dokuzuncu Charles'e yapılan kötülüklerin öcünün yarın alındı
ğını görecek ve sevineceksiniz . . . Benim için dua ediniz, çünkü bundan sonra Fransa Kralına edile
cek duaların ehemmiyeti kalmamıştır."
Papaz yine susmuştu. Pardaillan bir an düşündü.
Nihayet:
42
- "Peki ama, hu iş nerede ve nasıl olacak'�"
Dedi.
- "Nerede mi ? . . . Nasıl mı? . . . Öyle ya, sizden saklamakta mana yok. Yarın sabah saat dokuzda V alois belediye konağında Dük de Guise 'yi kabul edecek, sonra da alayla kiliseye gidecektir. Bu sıra·
da kralın günahlarını çıkarmak için kendisine ya·
naşacak papaz, hen olacağım."
Charles d'Angouleme dehşet içinde, sordu:
- "Demek siz de alayla beraber gideceksiniz?"
- "Hayır! .. Ben kilisenin kapısında bekleye·
ceğim ve kral bir daha kalkmamak Üzere benim önümde diz çökecek."
Papaz, hu sözleri söyledikten sonra kapıya doğru
lup çıkmak ister gibi bir hal almıştı ki Pardaillan birdenbire atıldı:
- "Jacques Clement! Sizden bir şey rica etsem yapar mısınız? .. "
Papaz duraladı. Sonra sevinçle geriye döndü ve sesi titreyerek:
- "Sahi mi?" Diye sordu. "Sahi mi? Acaba öl
meden evvel size bir iyilikte bulunarak, annemin borcunu kısmen olsun ödemek fırsatına kavuşacak mıyım? . . . Nedir? Size ne hizmet yapayım?"
Pardaillan sakin bir tavırla:
- "Hem de büyük bir hizmet istiyorum! " Dedi.
"Benim hesabımca Fransa Kralı Üçüncü Henri'nin birkaç gün daha yaşaması lazım . . . Sizden, kendisi
nin hayatını istiyorum."
Jacques Ciement'in benzinde bir damla karı kalmamıştı. İskemlesine çökerken söylendi:
- "Fransa kralının biraz daha yaşamasını mı
i�
tiyorsunuz?"
- "Evet! . .. Benim hayatım, Fransa kralının ha
yatına bağlıdır ve mademki Tanrı hu gece bizleri karşılaştırdı. Herhalde bunda bir hikmet olacaktır.
Ben şimdi Alice de Lux'un oğlundan rica ediyorum:
Clement, Fransa Kralı Henri de Valois'i öldürme de benim de yaşamama izin ver!"
Papaz taş kesilmiş gibi bakakaldı. Sonra:
- "Şu dakikaya lanet olsun ! " Diye bağırdı. "Ne-reden de sana rastladım'! ! "
Pardaillan:
- "Alice de Lux'un oğlundan cevap bekliyorum! "
Papazın dişleri birbirine çarpıyor v e Şövalye'ye çılgın gözlerle bakıyordu. Eğer Pardaillan şu anda onun aklından geçenleri okuyabilmiş olsaydı, kafa
sında şu düşüncelerin kovalaştığını görecekti: