• Sonuç bulunamadı

YİNE PARDAILLAN

K

ral Üçüncü Henri, Chartres'de Beauce eyaleti valisi Mösyö Cheverni'nin konağında kalıyordu.

Mösyö Cheverni, kralın itibarının sönmekte ol-duğuna aldırmadan, konağını krala vermiş ve kendi ailesini mütevazı bir eve yerleştirmişti. Küçük ko­

nak, az bir gayretle saray haline getirilmiş, hele Cril­

lon 'un yarı sakat askerleri de Chartres'e gelince ko­

nağın parlıklığı bir kat daha artmıştı ama ne de ol­

sa Louvre sarayı ile burası arasıııda dağlar kadar fark vardı.

Henri, Paris 'ten için\ için ağlayarak ayrılmıştı.

Chartres'de kendisini gayet iyi karşılamış olmalarına epeyce sevindiyse de, kısa zamanda parlak ve eğlen­

celi Louvre, gözünde tütmeye başlamıştı. Zaman za­

man bu hasreti o kadar dayanılmaz bir hal alıyordu ki Paris'e gitmek ve Paris'lilere:

- «İşte geldim! Neymiş istedikleriniz bakalım ?,,

Demek istiyordu.

Fakat Villequier, d'O ve d'Epernon gibi akıl da­

nıştığı kimseler kendisine, henüz Paris'e gitmesini ve ana kraliçenin ofada oluşunun Paris'lileri yola ge­

tirmeye yeteceğini söylüyorlardı. Ansızın oraya dö­

nerse, süphesiz, işleri altüst edecekti.

Üçüncü Henri, anlayışsız bir adam değildi. V azi­

yeti kavramakta gecikmez, fırsatını bulunca da düş�·

manlarıyla alay etmekten çekinmezdi. Şimdiye ka­

dar Dük de Guise ile az mı alay etmişti?

Zaten bu sabah da çok neşeli kalkmıştı. Sarayın

ile-46

ri gelenlerini yanına çağırmadan önce, yandaki oda­

da kendisini beklediği söylenen annesine koşmuş­

tu. Cathcrine de Medicis, bir haftadan beri Chartres'·

de bulunuyordu. Henri, bütün gece Paris'lilere ve­

receği cevapları hazırlamış ve az uyumuş olmasına rağmen keyifli ve dinç bir halde Catherine 'nin ya·

nına vardı ve annesini yanaklarından öptü. Catheri­

ne de Medicis, oğluna sevgi dolu gözlerle baktı. Son­

ra:

- "Evladım," dedi. "Anneni epeydir böyle öp­

memiştin ! "

- "Bugün çok neşeliyim de ondan Madam . . . Epeydir bu kadar keyfim yerinde değildi. Fakat bu neşeyi de size borçlu olduğumu bilmiyor değilim.

Çünkü Paris'liler sizin sayenizde ayağıma kadar be­

nimle barışmaya geldiler. Onlarla barışmak, hiç de zor değil. D'Epernon 'un işten atılmasını istemiyor­

lar mı, atarım vesselam. . . Zaten o herif epeydir ca­

nımı sıkıyor . . . »

Catherine, oğluna dik dik baktı. Ciddi söylediğine kanaat getirdikten sonra:

- "İş, bu kadar basit değil Henri ! " Dedi. "Ben bir ayağı çukurda bir kadınım, oğlum! . . . Dünya iş·

lerine karşı alakamın gittikçe zayıflaması, bana her­

şeyi daha berrak görmek hasletini verdi ve gördük­

lerimi size anlatırsam hiç de hoşunuza gitmez oğ­

lum. Gerçi d'Epernon'a işten el çektirmek hiç de fena düşünce değil. . . Fakat bu, aç kurtların istedik­

lerinin ancak bir lokmasıdır oğlum. Ben hayatta kal­

dıkça Guise'leri, Paris'lileri, Huguenot'lan uğraştı·

racak iş icat etmesini bilirim. Fakat ölürsem, o za­

man kendinizi sıkı korumanız gerekecek. . . Onun için şimdilik Paris'e dönmenizi tavsiye etmem, ev­

ladım! "

Üçüncü Henri hiddetle yerinden fırladı. Annesi·

"7

nin çok ihtiyatlı bir kadın olduğunu bilirdi. Fakat neden Paris 'e gitmesini istemiyordu? Neden? . . .

- "Niçin Paris'e gitmeyeyim?" Diye sordu.

"Kral değil miyim ?"

- "Kraldınız oğlum . . . Fakat Paris'ten çıktınız! "

- "Olsun! Bir hata yaptım, şimdi de o hatayı ta-mir edeceğim. Öbür gün Louvre'de olacağım! "

Kraliçe müthiş bir sesle cevap verdi :

- "O halde öbür gün Fransa tahtı boş kalacak! .."

Üçüncü Henri saprası kesildi.

- "Nasıl? Ne demek?" Diye kekeledi.

- "Ne demek olacak? Seni bir tuzağa düşürüp öldürmek istiyorlar. . . Yalnız seni değil, beni ve bü­

tün bizimle birlik olanları da öldürecekler. . . Adeta yeni bir Saint-Barthelemy olacak . . .

Üçüncü Henri'nin bütün vücudundan soğuk ter­

ler boşanmıştı. Bir sandalyeye çöktü. Terlerini sildi.

Tekrar ayağa kalktı. Odanın içinde bir aşağı bir yu­

karı dolaşırken söyleniyordu:

- "Ne yapayım anne? Chartres'de kalmak da tehlikeli bir hal alıyor demek ki . . . Burası da Paris'e çok yakın değil mi? Beni burada <la öldürmeye te­

şebbüs edebilirler . . . "

Ümitsizlikten şaşkına dönmüştü. Tıpkı Paris'te yaptığı gibi şimdi de:

- "Ne yapayım? Nereye kaçayım? Nereye sığı­

nayım?" Diye söyleniyordu.

İhtiyar kraliçe:

- "Telaşa lüzum yok!" Dedi. "Mademki Chart­

res çok yakın, o halde biz de Blois'e gideriz! "

k .. 1 M 0'k 1 f0k0 ı "

- o

guze

anne. . . u emme ı ır . . . . - "Öyle değil mi? Orası sağlam bir kaledir. On sene kuşatılsa bile yine dayanır . . . "

48

- "İyi ama buradaki iki yüzlü alçakları ne ya­

pacağız? Guise denilen rezil herif! Onları ne yapa·

cağız? . . . Onları görmek hile istemiyorum . . . Defolup gitsinler . . . Ben Blois'e gidiyorum! . . . "

Kraliçe, bir işaretle oğlunun sözünü kesti:

- "Y oo öyle değil! . . . Sen yine evvelce karar·

laştırıldığı gibi belediye konağına gideceksin! Pa­

ris'lilerin şikayetlerini dinlerken kendinden emin bir kral haliyle duracaksın ve tam Guise seni elinde esir sandığı sırada ona hiç beklemediği bir silleyi ya·

pıştıracaksın . . . >>

- "Nedir bu sille? . . . "

- "Bir tek cümle oğlum . . . Bir tek cümle:

«Kral, tebaasının mümessillerine Blois'de toplantıya çağın·

yor!>>

Diyeceksin. Böylece Millet Meclisi toplantıya çağırılınca, ne ortada Guise 'nin rolü ve önemi kalır, ne de buraya kadar gelmiş olan Paris'li serserilerin . . . Böylece kralın doğrudan doğruya millet vekilleriyle konuşmak istediği anlaşılır, ama bir yandan da biz yine vakit kazanmış oluruz. İyi değil mi?"

Üçüncü Henri şakrak bir kahkaha attı:

- "Mükemmel bir oyun! Evet, meclisi toplantı·

ya çağırınca, Dük de Guise'yi de bir hamlede orta­

dan silip kaldırmış, iktidarını sıfıra indirmiş olu­

rum. Doğrudan doğruya mil!etimle konuşurum ves­

selam . . . "

Catherine gülümsedi:

- "Ya, işte böyle oğlum! . . . Haydi şimdi bele­

diye konağına git, Guise'ye silleyi yapıştır. Sonra da kiliseye gidecek alaya katıl . . . Hiç korkma! . . . An·

nen seni kolluyor! . . . "

Henri, annesini yeniden öptü.