nu bekliyorlaı·dı. D'Epernon:
Odasına yollandı .
odaya dolmıış,
o-1')
- "Majeste! " Dedi. "'Müsaade ederseniz bugün mükemmel bir av tertip edebiliriz. Belediye konağı·
nın kapılarını bir tutarsak. içeridekilerden kimseyi sağ bırakmayız! "
D'Epernon, dediğini yapardı. Cesareti v e zalimli·
ği pek meşhurdu. Fakat kral böyle hareketlere kal·
kışmaktansa annesinin dediği gibi kurnazca hareket etmek lazım geldiğini iyice kavramıştı ve d'Eper·
ııon'a cevap vermedi. Chartres kilisesine oniki mum dikilmesini emrettikten sonra maiyetiyle beraber be
lediye konağına doğruldu. Yol boyunca hiçbir ola
ğanüstü olay olmadı. Yalnız, Chartres halkının kralı alkışlamaya pek o kadar istekli olmadığı da göze çarpıyordu. Kral, belediyeye varınca büyük salon·
da hazırlanmış olan tahta oturdu. Yakınları, tahtın iki yanına sıralandılar.
Crillon, askerlerini her ihtimale karşı hazırlayıp dizmişti. Biraz vakit geçtikten sonra Üçüncü Henri'·
nin halk temsilcilerini istediği duyuldu. Hemen ar·
kasından da Guise, yanında Maineville ve birkaç Pa·
ris 'li olduğu halde salona girerek tahtın önüne kadar ilerleyip derin bir saygıyla selam verdi.
Dük de Guise, Henri'nin kendisinden şüphelen
diğini bildiği için, elinden geldiği kadar kralı kendi
ne inandırmaya ve şüphelerini uyutmaya gayret et·
mişti. Şehir içinde bir kargaşalık olmasın diye Pa·
ris'ten kendisiyle birlikte gelen bütün adamlarını Chartres'in dışında, toplamıştı. Fakat bu toplayışta, hepsini vakti gelince şehre saldırmak düşüncesi de yok değildi. Zaten, Kral Henri'ye karşı Fausta tara
fından hazırlanmış olan suikastta bir tek papazdan Jacques Clement'ten başka kimsenin rolü yoktu ki . . . Belediye konağındaki törenden sonra Guise de adamlarına katılacaktı. Kilisenin büyük çanı onikiyi çalarsa kralın öldüğünü, altıyı çalarsa papazın han·
çeri yerleştiremediğini anlayacaklardı.
50
Şimdi kralın yanına, pek az kişiyle birlikte gir
mişti. Bununla, krala karşı kötü bir niyeti olmadı
ğını ispat etmek istemiş ve Henri'nin yüzünün gül
düğüne bakılırsa, muvaffak da olmuştu. Üçüncü Henri 'nin yanındakiler, bıyık altından gülümse
semeye koyulmuşlardı. Fakat Dük de Guise ciddi
yetini hiç bozmadı. Henri'nin karşısına gelince kral:
- "Yeğenim," diye söze haşladı. "Anladığıma göre birkaç fitneci, Paris'li tebaamla benim ara
ma girerek bizi birbirimizden soğutmak istiyor.
Sizin, Paris '!ilerin şikayetlerini toplayıp bana ulaş
tırmaya geldiğiniz söyleniyor. Bana hepsini söyleyi
niz. Hiç çekinmeyiniz. Onların şikayetlerine sebep olan şeyleri ortadan kaldıracağım . Zaten bir kralın vazifesi de bu değil mi?"
Dük de Guise bu sözlere:
- "Evet Majeste ! . . . Asilzadelerin başlıca ödevle
ri de krala yardım etmektir." Diye cevap verdi.
"Çünkü kral, memleketin birinci asilzadesidir. Ben de bunu düşünerek Paris'te kaldım ve kralla teba
alarının anlaşmaları çaresini araştırdım. Paris'lilerin şikayetlerini dinlemedim. Onun için onların neler
den şikayetleri olduğunu da bilemiyorum."
Gayet terbiyelice söylenilen hu açık sözler, salon
da bulunanların hepsi üstünde iyi bir etki yapmış
tı. Fakat d'Epernon hala bıyık altından alaylı alaylı gülüyordu. Guise, ona dikkat etmeyerek sözüne de
vam etti:
- "Majeste! İşte Paris'lilerin temsilcileri. . . Arzu buyurursanız, şikayetlerini kendileri anlatsınlar! . . . "
Kral, Guise'nin yanındakilere döndü:
- "Hay hay! Sizi dinliyorum haylar! "
Dük de Guise'nin yanındaki kalabalıktan biri iler
ledi. Kral Üçüncü Henri ona bakınca hemen tanıdı:
51
- •• Paris 'lilerin murahhası siz misiniz Mösyö de Mnineville?" Dedi.
- "Majeste müsaade buyururlarsa, hu şikayetleri
lıım
söyleyeceğim."- "Söyleyiniz bakalım Mösyö!"
Maineville, elinde bulunan bir tomar kağıdı gös
terdi:
- "Size sunduğum şu dilekçe, Paris'te ve diğer şehirlerde bulunan kardinal ve prens gibi kendilerine ılinimizin korunmasını ödev edinmiş büyüklerin im
zalarıyla doludur."
Bu sözler, herkese tesir etti. Çünkü bununla me
selenin sadece
kral
ve Paris'lilerin arasında değil, lıütün memlekete yayılmış bir iş olduğu anlatılmak isteniyordu. Fakat Üçüncü Henri anlamamış görünerek sordu:
- "Eee. . . Ne istiyorlarmış bakalım?"
Maineville sözüne devam etti:
- ••Majeste, tebaalarınız sizden, önce dinsizliği koruyan ve devlet hazinesini iflasa sürükleyen Dük el' E pcrııon 'un işten uzaklaştırılmasını istiyorlar!"
l >'Epernon bir kahkaha attı:
···-
"Af'alıa
hemen çekilsem mi?"Ortnılu ılcrin bir sessizlik hakim oldu. Kral, acı lıir l(İiliirnseyişle ona döndü:
" N ıı>ıı l
İı;h•r,;eııiz öyle olsun Mösyö!" Dedi.1 l' Epnııoıı ı-ıııpı-ııırı kesilmişti. Fakat kralın yüzün
ı lc·k i giiliiııı"c•yi�ıı·ıı,
l fo
ıı ri'nin bir komedya oynadı.·�· ııui ıııı>ııııı \0ıkuru rak. ııiıkinlc�ti ve kollarını kavuş
tu rup:
- "Benim işten çekilmemde ne kendi isteğim, ım de Paris'lilerin keyfi rol oynar Majeste! " De
c 1 i .
" Ancak
uğurlarında kanımı akıttığım sizinvere-ceğiniz emirle çekilebilirim. Bu emir verilinceye ka
dar şuradan şuraya ayrılmam!"
Hain bir bakışla Guise'ye haktı. İki düşmanın göz-leri iki kılıç gibi çatıştı.
Kral, Maineville'ye dönmüş:
- "Sonra?" Diye sordu.
Maineville sözüne devam etti:
- "Bu dilekçeyi imzalamış olan asilzadeler, sizin Guyenne dinsizlerine karşı, Dük de Mayenne'nin de Dauphine'deki dinsizler üstüne yürüyüp savaş açma
nızı istiyorlar. Bundan başka Mösyö d'O'dan her türlü hükümet hakkını ve Paris'in idaresini almanı
zı arzu ediyorlar. Nihayet Paris'te bütün muhtarların ve halk murahhaslarının yeniden seçilmesini, sizin Paris'e tekrar gelmenizi ve yanınızdaki orduyu Pa
ris'ten oniki fersah ötede bırakmanızı rica ediyorlar."
Maineville artık susmuş, ortalık yeniden bir ses
sizliğe gömülmüştü. Guise, papazm hazırlanmakta ol
duğunu ve biraz sonra kilisede krala hançer saplaya
cağını düşünürken, birdenbire Üçüncü Henri'nin se
si duyuldu:
- "Mösyö de Maineville, Paris'liler ve yeğenim!
Hepiniz dinleyiniz! Bana anlatılan bu dilekler, gör
düğüme göre yalnız Paris'lilerle aramda hasıl olan meseleler değildir. Hadise, bütün memleketi ilgilen
dirmektedir. Duyulan ses, bütün Fransa'nın sesi ol
muştur. O halde benim de bütün Fransa'nın önünde cevap vermem gerekiyor . . . "
Üçüncü Henri, Cathcrine de Medicis'in hazırladığı silleyi, Dük de Guise'ye tam şiddetle yerleştirebilmek için bir an sustu. Sonra:
- "Onun için ben de cevabımı, bütün Fran!<a·
nın seçip göndereceği mümessillere vereceğim . . . "
Salondakiler, · sevinçten titreştiler. Henri :
- "Cevabımı bildirinceye kadar aklınızdan çıkar
mayınız: Kral, millet meclisini çağırıyor! " Dedi.
Bu sözü, alkış şakırtıları karşıladı ve bu şakırtılar
la birlikte kralın milletvekillerini toplayarak onlar
la konuşacağı luıheri hızla yayılarak bütün sokakla
rı doldurdu. Bunu kimse ummamıştı. Kralın böyle bir şeye muvafakat etmesi önemli bir olaydı. Dük de Guise hafifçe gülümsedi. Kral da:
- "Millet meclisi, Blois'de toplanacak ve Eylü-lün onheşinde tarafımdan açılacaktır! " Dedi.
Birdenbire her yanı:
- "Yaşasın kral ! " Sesleri kapladı.
Üçüncü Henri, kuı·naz anasının tavsiyelerine uya
rak kopmak Üzere bulunan fırtınayı önlemişti. Ar
tık konuşma bitmiş olduğu için kiliseye kadar gide
cek olan günah çıkartma alayı başlayacaktı. Chartres halkı ellerinde mumlar olduğu halde sokakta sıra
lanmışlardı. Biraz sonra kralın da sırtındaki bütün esvapları atarak başı açık, yalınayak ve sırtında uzun bir kaba entari bulunduğu halde geldiği görül
dü. Boynuna uzun bir tesbih geçirmiş, eline de bir mum almıştı. Alayın ortasında tek başına yürüyor ve çevresinde geniş bir boşluk hasıl olmuş bulunu
yordu. Epeyce gerisinden, kukuletelerini yüzlerine indirmiş iki papazın yürüdüğü görülüyordu. Alay, böylece yola koyuldu . . .
Aynı anda şehlr surlarının dışında Dük de Gu
ise'nin iki erkek kardeşi, Mayenne ile Kardinal de Guise, üç-dörtyüz silahlı askerin ortasında durmuş konuşuyorlardı. Uzakta bir düzlükte Crillon'un as
kerlerine ait çadırlar görünüyor ve iki kardeş bu ça
dırlara bakarak, ne kadar asker bulunduğunu tah
mine çalışıyorlardı. Şehrin bütün çanları, alayın bü
yük kiliseye doğru hareket ettiğini haber vermek için çalmaya başladığı sırada Dük de Guise de iki
54
kardeşinin yanına geldi. Kardinal, sorucu gözlerle ağabeysine baktı. Dük:
- "Onbeş Eylülde Blois'de Millet Meclisini top
lamaya karar verdi! " Dedi.
- "Vay canına! Desene herif adeta beladan ya
kasını sıyırdı!"
Guise, soğuk bir tavırla söylendi:
- "Eğer şu dakikalarda hançeri yiyip, öbür 9ünyaya göçmezse, evet! .."
- "Peki, işin olduğunu nasıl anlayacağız?"
- "Büyük kilisenin çanı, onikiyi çalınca . . . "
Dük de Guise, bir an durduktan sonra:
- "Kralı alayın ortasında yürürken gördüm,"
dedi. "Arkasında da kardeşimiz Marie de Montpen
sier 'le Fausta, papaz kılığına girmiş yürüyorlardı.
Eğer papaz son dakikada korkarsa ona cesaret ve
recekler. . . Ben, Henri de Valois 'in öleceğinden emi
nim . . . "
Mayenne, kolunu uzaktaki çadırlara doğru uzattı:
- "Peki ama Crillon'la nasıl başa çıkacağız?"
- "Canım o, Henri sağ olduğu müddetçe ona sadık kalır. Öldükten sonra da hiç şüphesiz bana gelecek, hizmetime girecektir. Fausta bunların hep
sini düşündü. Hele biraz bekleyelim bakalım! .."
- "Peki bekleyelim! "
Tam bu sırada çan sesleri, birdenbire kesilmişti.
Kardinal de Guise:
"Kral kiliseye girdi" Dedi. "Müthiş dakika gel
di, çattı!"
Hep birlikte sessiz sadasız beklediler. Bu hal bir·
kaç dakika kadar sürdü. Fakat sessizlik devam f'l
tikçe gözlerinde hayret izleri beliriyordu . . . Riiyiil.
ki1isenin çanından bekledikleri ses, bir türlü �el·
mek bilmiyordu. Gittikçe ruhlarını sık.an bu bekle
yişten kurtulmak çarelerini aradıkları sırada, bir
denbire bir çan sesi, ortalıktaki sükuneti yırttı.
Büyük kilisenin çanı çalmaya başlamıştı. Üç kar
deş,
im
ilk darbeyi dehşetle dinlediler ve onu takip edecek olanları da sabırsızlık içinde beklediler. Kar·clinal:
- "Bir!" Dedi.
Mayenne:
- "İki! " Diye saydı.
Bunu üçüncü, dördüncü ve beşinci darbe takip 't)tti. Üç kardeş sapsan yüzlerle birbirlerine baktılar.
Dük de Guise:
- "Altı! " Diye altıncı vuruşu saydı.
Fakat hu altıncı vuruşu, başka bir vuruş takip et·
meyince üçü de ümitsizlik ve hiddet içinde durala
dılar. Mayenne dişleri arasından bir küfür savurdu.
Ne çare ki yedinci vuruş, bir türlü gelmek bil
medi. Guise'ler uzun bir süre, başlarına gelen bu işten şaşalamış gibi durakladılar. Nihayet kardinal, acı acı güldü:
- "Burada ne bekliyoruz! Olan oldu . . . Artık gi·
delim ! " Dedi.
- "Allah belasıpı versin! " Dedi. "Yine fırsatı kaçırdık! . Yeniden başlamak lazım! "
Dük de Guise, Chartres'e doğru, tıpkı vaktiyle Hcnri'nin yapmış olduğu gibi yumruklarını sıktı:
- "Yeniden başlayacağız! Evet, fakat bu sefer senin ölümünü miskin bir papazın eline bırakacak değilim! " Diye bağırdı. "Mademki bize Blois'de randevu verdin, orada da görüşürüz! .."
Ümitsizlik içindeydiler. Kardinal:
56
- "Herif, Millet Meclisini toplayarak, halkı da kendinden tarafa kazanacak! " Dedi.
Dük de Guise de durumun ciddiliğini görüyordu:
- "Evet, çok uzun düşünmemiz, yeni baştan ve çok güzel hazırlanmamız lazım! " Dedi.
- "Paris nasıl olsa bizden tarafadır!"
- "Doğru! Hemen Latrape'ye gidelim de orada sakin sakin konuşalım! "
Mayyenııe'yle Kardinal, atlarını mahmuzlayarak Paris yolunu tuttular. Dük de Guise de orada bu
lunan askerlerine döndü ve uğradığı muvaffakıyet
sizliğe bir başarı süsii vermek için:
- «Büyük bir başarı elde ettik. Kral, Millet Meclisini Blois 'de toplamaya karar verdi ! " Diye bağırdı.
Askerler, yaşasın diye bağırışırlarkeıı devam
etti:
- "Hemen Paris'e dönelim ve seçim defterleri
ni hazırlamaya başlayalım . . . "
Askerler tekrar onu alkışlarlarken, o da içindeki hiddet ve kırgınlığı göstermemek için bir an önce oradan uzaklaşmayı doğru bularak atını dörtnala kaldırdı ve yarım saat kadar hızla sürdü. Lakin bu süre içinde yorgunluktan bitkin bir hale gelen hay
van birdenbire tökezleyip yuvarlanınca, miikemmel bir binici olan D ük, kendini hemen yere fırlatıver
di. Kırın ortalık yerinde yapayalnız kalmıştı. İçin
de, uğradığı başarısızlıktan ötürü öyle büyük bir hiddet vardı
ki
kamçısıyla taşları, toprakları dövüyor ve mırıldanıyordu:
«Ah şıı alçak papaz bir elime geçse . . . E
ğ
er banaihanet
ettiyse ona yapmadığımı bırakmam ...Falwt
kimbilir, belki de son dakikada herif
i yrılrnlıwı ı � lcırdır. >)Birden, uzaktan onlıeş kadar atlı gi)riiııılii . l >ii l.. .
hızla yaklaşan bu atlıları tanımakta gecikmedi. Bun
lar maiyetinden birkaç kişiydi. En önde Bussi-Lec
Jerc, Maineville ve Maurevert geliyordu. Dük 'e yak
laşınca binicilerden biri atından inerek hayvanını Guise'yc verdi. Dük beygire taladı. Yanındakiler, yüzünün asık olduğunu görünce sessiz sadasız takip ettiler. Böylece bir saat kadar yol aldıktan sonra Dük de Mayenne'yle Kardinal de Guise'de bunla
ra katıldı. Yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan Dük de Guise, nihayet yanındakilere sordu:
- "Siz kilisede değil miydiniz? Olup bitenleri görmediniz mi? Ne oldu? Papaz vuramadı mı?"
Bussi-Leclerc hemen atıldı:
- "Papaz gelmedi monsenyör! "
- "Kaçtı ha? Demek bizi aldattı. . . Muhakkak
yak.alamalıyız!" • i
- "Hayır efendim . . . Papazın bunda suçu yok.
Kendisini yakalayıp hapsetmişler . . . "
Guise hiddetinden titredi:
- "Kim yakalamış? Kim hapsetmiş? O sırada siz ne haltediyorduııuz ?"
- "Efendim yakalandığını ve hapsedildiğini gör
dük ama . . . "
- "Eeee? Kollarınızı kavuşturup seyrettiniz öy
le mi? Kimmiş hu herif diyorum size ?"
Maurevert, ren�siz yüzünde acı ve garip bir gü
lümseyişle:
"Pardaillan Monsenyör! " Dedi. "Başkası de
�il . . . Pardaillan! "