• Sonuç bulunamadı

Kapitalist Üretim Biçiminin İlk Ekonomik Krizi: 1873-1896

107

somutlaşır. Karşıt eğilimlerin işlevini harekete geçiren bu yapısallık kapitalizmin tarihsel somutluğunu belirler. Bu bağlamda 1873-1896 krizi kapitalist üretim biçiminin ilk yeniden yapılandırma krizi olması temel alınarak siyasal alanın toplumsal formu olarak devletin tarihsel işlevlerinin dönüşümü üzerinden incelenecektir. Bu tarihsel dönüşüm bir noktada ekonomik alanın ve ekonomik alanın işlevlerinin ve aktörlerinin dönüşümünü de beraberinde getirmiştir.

108

1873-1896 Krizi’ni bir yeniden yapılandırma krizi olarak kapitalist üretim biçiminin tarihselliği içinde konumlandırmadan önce bir kriz olarak varlığını belirlemek önceliklidir. Kimi yorumcular, meseleye bugünün ölçütleriyle bakıldığında ortada bir kriz olduğunu söylemenin olanaklı olmadığını, bu çerçevede dönemi nitelemek için kullanılan “Büyük Bunalım” söyleminin bir mit olduğunu savundu (Kaymak, 2010, s. 166). Bununla birlikte dönemde ortaya konulan birçok tartışma, raporlar ve kitaplar fiyatların düzenli olarak düşmesinin varlığına rağmen bir kriz ve bunalım halinden söz eder. Beales bu durumu alaycı bir ifade ile “en azından 1873-1896 fiyatların düşmesi dönemini, insanların büyük bunalımda olduklarını söyledikleri bir dönem olarak tanımlayabiliriz” şeklinde anlatır (Beales, 1934, s. 70).On dokuzuncu yüzyılın genel eğiliminden farklı olarak 1873 dönemini fiyatların düşüşü üzerinden tanımlamak ve krizin yokluğunu ortaya koyma çabası yetersizdir. 1873 dönemi fiyatlardaki düşüş öncelikle sanayide başlayan fakat sonra da ekonominin bir bütün olarak her alanını etkileyen bir niteliktedir. Bununla birlikte dönemde gözlenen fabrika tipi ya da sanayi üretiminde gözlemlenen teknolojik gelişme, sermayenin organik bileşiminin sonuçlarını ortaya koymaktadır.

Bu durum kapitalist üretim biçiminin işleyiş yasaları ile krizin varlığının ortaya konulması ve nitelenmesi gerektiğini ortaya koyar. Bu temelde 1873-1896 Krizi kapitalist üretim biçiminin krizi olmakla beraber sanayileşmenin de ilk krizidir.

Krizin varlığı dönem içinde büyük karamsarlıklara sebep oldu. Fakat ekonomik döngünün içinde ortaya çıkan kısa dönemli canlanma eğilimleri bu karamsarlığı kısmen de olsa dağıtmakla birlikte bu durum geçici bir iyimserlikten öteye geçmiyordu. Bir bütün olarak, dönem boyunca, bunalım ve belirsizlik, iş dünyasında hakim eğilim durumundaydı (Kaymak, 2010, s. 171). Tablo 3.1.’de de

109

görülebileceği gibi, 1873 ekonomik krizine dair genel getirilen öncelikli yorum krizin Alman ve Avusturya piyasalarında başladığı ve etkilerinin Osmanlı ve Mısır piyasalarına kadar izlenebildiğidir. 1873 ekonomik krizinin ortaya çıkış ve başlangıç ülkesine dair getirilen dolaşım temelli; borsa ve finans piyasaları öncelikli kriz yorumu sanayileşmenin ilk krizi olarak tanımlama ile yöntemsel anlamda bir farklılığa sahiptir. Marksist ekonomik analiz için asli olan kapitalist sistemin temel hareket yasalarının sermaye birikiminin yasaları olduğu ve sermaye birikiminin meta, değer ve artık değer üretimi ve bunların sonraki gerçekleştirilişinden kaynaklandığı varsayımıyla yola çıkmaktır (Mandel, 1991, s. 14-15). Bu bağlamda sanayileşmenin ilk krizi olarak tanımlanan 1873 ekonomik krizinin, kapitalist üretim biçiminin üretim anı ile ve sermayenin organik bileşiminin niteliksel değişiminin bir sonucu olarak kar oranlarının düşmesi ve aşırı üretim ile nitelenmesi gerekir.

Tablo 3.1.:1873 Ekonomik Krizi (Carmen, M., & Kenneth, 2008, s. 35).

Krizin Kökeni:

Ülke ve tarih

Ortak doğası, yayılması

Bulaşma

mekanizmaları

Etkilenen ülkeler

Alman ve

Avusturya borsaları çöküşü Mayıs 1873

Dünya’da genel bir durgunluğun

yaşandığı 1873 Krizi ile birlikte ticarette dramatik

bir düşüş

gerçekleşir ve sermaye çekirdek merkezine geri döner.

Almanya’da ortaya çıkan krizin ardından sermaye ve onunla birlikte kriz ABD’ye geçer.

Dünya’daki

durgunluk ihracat

ve vergi

gelirlerinde ortaya çıkan düşüşle birlikte çevre ülkelere de yayılır.

Kriz İtalya ve Hollanda’ya hızla yayılır. Ardından Belçika’ya Eylül ayında Atlantik’e dönmüş sıçrama İngiltere, Fransa ve Rusya'yı tekrar dahil eder. 1876 yılı itibariyle Osmanlı, Mısır, Yunanistan ve 8 Latin Amerika ülkesi borçlarını yerinde getiremez duruma

düşmüştür.

110

1873-1896 Krizi’nin büyük bunalım olup olmadığına ilişkin tartışmanın bir diğer ayağı krize temel eksen ülkenin neresi olduğu ile ilgilidir. Bir diğer ifade ile ekonomik kriz hangi ülke ya da ülkelerde yıkıcı etkiye sebep olmuştur tartışmasıdır.

1873-1896 krizi söz konusu olduğunda Birleşik Krallık örneği bu anlamda dikkat çekicidir fakat bu ülke ile sınırlı değildir. Birleşik Krallık, gerek dönemin gerçek anlamda sanayileşmiş tek ülkesi olması gerekse de dünya ekonomisi içindeki yeri ve ağırlığı nedeniyle, krizin incelenmesinde eksen ülke olarak alınmayı gerektirmektedir (Kaymak, 2008, s. 50). Ancak ekonomik krizin yarattığı sonuçlar, Almanya, ABD, Fransa ve Rusya gibi ülkeleri ve yirminci yüzyılda çevre ülkeler, gelişmemiş kapitalizmler olarak tanımlanacak ülkeler açısından da yıkıcı sonuçlar yaratmıştır. Krizin uluslararası bağlantıları temel bir önem arz etmekle birlikte, krize karşı ulusal tepkiler başlangıcı itibari ile krizin yerel kökenli olduğu ve sonuçlarının da yerel olduğu temelindeydi. Bu bağlamda krizin varlığı ulusları aşan bir nitelik göstermekle birlikte, farklı ulusal kapitalizmler için aynı anlama gelmemekteydi: Birleşik Devletler ’de ve Almanya’da demir yollarının, kömür ve çelik üretiminin, gemi inşasının hızlı gelişmesine de eşlik ettikleri halde Birleşik Krallık’ta olgunlaşmış ve güçlü bir kapitalizmin soluğunun kesilmesi anlamına geliyordu (Beaud, 2015, s. 197).

Amerikan İç Savaşı’nı izleyen on yıl içinde, refah dünya çapında gözlemlenen bir eğilim olmakla birlikte ekonomik kriz bunun peşi sıra ortaya çıktı.

1865-1873 arası ABD'de özelinde iç savaşı takiben genellikle ekonomik refah ile anılır. Bu durum dünya genelinde de aynı şekilde gözlemlenmiştir. 1871-1873 arası dönem Almanya özelinde “Gründerzeit” yani kurucu dönem olarak adlandırılmış

111

başlangıçta ülkenin toprak bütünlüğüne atıf yaptığı varsayılan bu tanımlama bankaların ve şirketlerin kurulmasını, özellikle ekonomik gelişmeyi ve refah dönemini ifade eder (Kindleberger, 1990, s. 314). Kriz öncesi dönemi tanımlama meselesi 1885 yılında “Sanayi ve Ticaretteki Bunalım Üzerine Krallık Komisyonu”1 adıyla kurulan komisyonunda gündeminde olmuştur. Komisyon bilgi ve belge toplamak amaçlı çağırdığı yetkililere öncelikle krizin var olup olmadığını sormuş, eğer varsa krizin bu yetkililerin nasıl tanımladığını ve “normal şartlardan”

ne derece farklılaştığını açıklamalarını istemiştir (Times, 1885, s. 7). Bununla birlikte komisyonun temel hedefleri ve araştırılacak konuları; 1. Bunalım niteliği ve kapsamı, 2. Krizin nedeni veya nedenleri, 3. Krizin çözümü olarak belirlemiştir. Bu amaçla bu genel krizin doğrudan ve dolaylı göstergelerini, belirli sanayi ve ticaret ayaklarının tespit edileceğini açıklamıştır (Times, 1885, s. 4). Komisyona göre 1846-1873 yılları arası “iyi yıllar” olarak görülmüş komisyonun rapor hazırladığı 1886 yılına kadar geçen dönem ise bunalım adını almıştır. Beales, ekonomik krizin varlığını tartıştığı çalışmasında bu dönemlendirmelere ek olarak literatürde 1886-1914 tarihleri arası için “laissez-faire sonu” olarak değerlendirildiğini belirtmiştir (Beales, 1934, s. 65). Krizin ortaya çıkışı iyi yılların yarattığı olumlu hava nedeniyle beklenmeyen bir durumdu. İyi yılların konumu Birleşik Krallık’ın sağladığı dış ticaret rakamlarından da gözlemlenebilir. Buna göre 1854 tarihinde 97 milyon pound olan ihracat 1872 yılında 256 milyon pounda yükselmiş, ithalat ise 152 milyon pounddan 355 milyon pounda yükselmiştir. Bunun yanında yeniden ihraç rakamları ise 19 milyon pounddan 58 milyona ulaşmıştır (Mitchell, 1992, s.

302).

1(RoyalCommission on theDepression of Trade and Industry).

112 0

50 100 150 200 250 300 350 400 450 500

1854 1857 1860 1863 1866 1869 1872 1875 1878 1881 1884 1887 1890 1893 1896

İthalat İhracat Yeniden İhraç

Grafik 3.1.: Birleşik Krallık Dış Ticaret Rakamları (Milyon Pound).2

Birleşik Krallık’ta görülen bu rakamlar bir anlamda genel dünya ticaretinde ülkenin konumunun da bir göstergesidir. Tüm dünyada İngiliz tüccarlarının ve İngiliz sermayesinin durmaksızın kazanç fırsatları peşinde koştuğu bir dönemde, iş dünyasında, basın ve siyaset çevrelerinde Birleşik Krallık’ın olağanüstü ekonomik performansının kesintiye uğrayabileceği yönünde en küçük bir kuşku yoktu (Kaymak, 2010, s. 170). Bu durum krizin beklenmez halini ortaya koymaktadır.

1873 yılına kadar izleyen genişleme dönemi ve “Gründerzeit”, bir anlamda Almanya için kurucu dönemin krizine dönüşmüştür. Almanya’nın genişleme döneminde kurulan ve büyüyen bütün alanlar aynı derecede küçülmeye başlamış ve krize girmişlerdir. 1873 krizinin, kapitalist üretim biçiminin ilk yeniden yapılandırma krizi olduğu vurgulanmıştı. İlk yeniden yapılandırma krizi, kapitalist üretim biçiminin, farklı dönemlerde kapitalistleşen ve farklı kapitalistleşme düzeylerinde bulunan ülkelerin de krizi olmuştur. Bu bağlamda Almanya örneği için Gründerzeit tanımlamasıyla kuruculuğa yapılan vurgu, kapitalistleşmenin

2 (Mitchell, 1992, s. 302)’ın verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

113 0

20 40 60 80 100 120 140 160

Birleşik Krallık

Amerika Birleşik Devletleri Almanya

Fransa

ortaya çıktığı özgül örnek olarak Birleşik Krallık için geçerli değildir. Ülkeler arası ayrım kapitalist üretim biçiminin tanımsal ayrılığı olarak ekonomik ve siyasal alanların bütünsel oluşundaki tarihsel farklılıkla ilgilidir.

1873-1896 Ekonomik Krizinin dikkat çeken belirgin özelliği fiyatların düşüşüdür. Ancak fiyat düşüşünün niteliksel farklılığı ortaya konulmalıdır. Bu farklılık fiyatların öncelikli olarak ekonomik alanın hangi sektöründe ortaya çıktığı ile ilgilidir. 1873-1896 döneminin deflasyonu, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, ilk olarak tarımda başlayan daha sonra sanayiye yayılan krizlerden farklı olarak, sanayi kesiminde başlayan ve kapitalizmin işleyiş yasalarından kaynaklanan bir krizin dışavurumuydu (Kaymak, 2010, s. 172).

Grafik 3.2.:1871-1896 Yılları Arası Toptan Fiyat Endeksi.3

Fiyatlarda ortaya çıkan bu düşüşün sebebi en temelde mekanizasyon ve taşıma maliyetlerinde yaşanan fiyat düşüşü ile birlikte gelen üretim artışıdır. Bu bağlamda ekonomik krizin göstergeleri kendini dönem içinde tartışılan parasal faktörlerin

3(Mitchell, 1978, s. 389), (Mitchell, 1993, s. 690)’dan alınan veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

114

dolaşımı üzerinden değil üretim temelinde göstermektedir. Nitekim Dobb’un aktardığı “Sanayi ve Ticaretteki Bunalım Üzerine Krallık Komisyonu” rapor da aynı yöndedir:

“Düşüncemiz odur ki, aşırı üretim son yıllarda iş dünyasının en önde gelen özelliklerinden birisi olmuştur. Ve içinde bulunduğumuz bunalım kısmen bu olgu ile açıklanabilir. İçinde bulunduğumuz durumun en önemli ve bizce onu daha önceki tüm bunalım dönemlerinden ayıran özelliği bu aşırı üretimin sürdürüldüğü sürenin uzunluğudur. …Şuna kaniyiz ki, son yıllarda ve özellikle de bunalımın hakim olduğu yıllarda genel olarak mal üretim ve sermaye birikimi bu ülkede nüfus artışından daha büyük bir hızla artmıştır” (Dobb, 2007, s. 277).

1873 Krizi’nde ortaya çıkan fiyatlardaki bu düşüş krizin ekonominin diğer alanlarında da tetikleyici bir faktör olmuştur. Fiyat düşüşleri ve üreticilerin buna kriz adını vermesi ve bununla birlikte reel ücretlerde gözlenen kısa dönemli yükselişler özellikle iş çevrelerinin kriz söylemine uygun bir nitelik taşımaktadır.

Aynı şekilde Beales’de, döneme ilişkin Krallık Komisyon raporlarına dayanarak, döneme bir bütün olarak bakıldığında fiyatlardaki düşüş nedeniyle çalışan sınıfların yaşam standartlarının yükseldiğini savunmaktadır (Beales, 1934, s. 70). Bununla birlikte, parlamento raporlarından farklı olarak sendika raporlarında ve günün sosyalist yayınları da krizin varlığını ve yarattığı sıkıntıları aktarmaktadır.

Fiyatlardaki düşüş reel ücretlerde göreli bir artış sağlamış olmasına rağmen, nominal ücretlerde kısıntıya gidilmiştir (Musson, 1959, s. 201). Tablo 3.2.’den de gözlemlenebileceği gibi kriz döneminde nominal ücretlerde yapılan kesintiler ölçülü bir düzeyde kalmıştır.

“Marx’a göre, kar oranını belirleyen üç şey; sermayenin organik bileşimindeki dalgalanmalar, artık değer oranındaki dalgalanmalar ve sermayenin devir hızındaki dalgalanmalardır. Bu bağlamda, kar oranlarındaki hareketler, doğrudan doğruya reel ücretlerdeki hareketlerden yola çıkarak açıklanamaz. Reel ücretler

115

yükselirken kar oranı da yükselebilir; reel ücretler düşerken kar oranı da düşebilir” (Mandel, 1991, s. 18).

Tablo 3.2.: Birleşik Krallıkta Ücretler (Kaymak, 2010, s. 182).

Nominal Ücretler Reel Ücretler

Toplam Ücret Ödemeleri

1868 72,6 60,1 47,9

1873 86,6 69,9 68,3

1879 81,6 74,9 60,6

1883 83,2 76,0 66,2

1886 82,7 82,5 62,0

1870-5 86,6 68,9 61,4

1880-5 82,7 76,2 64,0

Nominal ve reel ücretlerdeki dalgalanmalar, krizin varlığına dair yeterli açıklama getiremez. 1873 ekonomik krizin için de o dönemdeki reel ücretlerdeki artışın kaynağı, ücret mallarının fiyatlarında yaşanan büyük gerilemeydi (Kaymak, 2010, s. 181). Krizin fiyat düşüşlerindeki etkisi en keskin olarak tarımsal ürünlerde izlenmektedir.

Kriz, özellikle Birleşik Krallıkta en yoğun olarak tarımsal ekonomide hissedildi. Tarımsal üretimin milli hasıladaki oranı düşmekle birlikte tarım kesiminde çalışanlar nüfusun büyük bölümünü kapsamaktaydı ve tarımsal ürünlerde büyük fiyat düşüşleri gerçekleşmekteydi. Özellikle Birleşik Krallıkta buğday fiyatlarında yaşanan düşüş dikkat çekicidir.

116 0

5 10 15 20 25 30 35 40 45

1860-1870 1870-1880 1880-1890 1890-1900

Tarım Sanayi

Taşımacılık ve Ulaşım

0 10 20 30 40 50 60 70 80

1868 1869 1870 1871 1873 1874 1875 1876 1878 1879 1880 1881 1883 1884 1885 1886 1888 1889 1890 1891 1893 1894 1895 1896 1898 1899

Birleşik Krallık Buğday Fiyatları

Grafik 3.3.:Birleşik Krallık Milli Hasıla Oranlarının Sektörlere Dağılımı.4

1873-1896 kriz döneminde tarımsal ürünlerin fiyatlarında yaşanan düşüş, tarımsal istihdamın da azalmasına sebep oldu. Fakat tarımda yaşanan bu gerileme, küçük üreticiliğin yaygın olduğu Almanya, Fransa İtalya ve Rusya gibi ülkelerde daha keskin bir biçimde hissedildi ve peşi sıra korumacılık önlemlerini gündeme getirdi.

Grafik 3.4.: Birleşik Krallık Buğday Fiyatları.5

4 (Mitchell, 1992, s. 917)’dan alınan veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

5 ( National Bureau of Economic Research , tarih yok)’dan alınan veriler kullanılarak oluşturulmuştur.

117

Kriz döneminin, krizin eksen ülkesi olan Birleşik Krallıkta gözlemlenen bir diğer önemli göstergesi ülke ekonomisinin ihracattaki büyüme hızında yaşanan gerilemedir. Bu olgu, bu dönemdeki üretim, yatırım ve verimlilikteki büyüme hızının gerilmesinin altında yatan önemli faktörlerden birisi olarak da değerlendirilmektedir (Kaymak, 2010, s. 186). Mandel, üretim biçiminin kriz ve bunalım evresini, gerçekleşen kar oranında ve kar oranı beklentilerinde düşüşler ve bunun yanı sıra veya ardından üretken sermaye birikimi oranında yani yatırımlarda düşüşler ile tanımlar (Mandel, 1991, s. 16). Bu bağlamda ülkelerin sanayi üretiminin yıllık büyüme hızı, üretim biçiminin krizine dair sonuçları ortaya koyar.

Tablo 3.3.: Birleşik Krallık ve ABD Sınai Üretiminin Yıllık Büyüme Hızı (Mandel, 1991, s. 11)

Ülke Yıllar Büyüme Hızı

Birleşik Krallık 1848-1875 4.55

1876- 1893 1.2

1894- 1913 2.2

1914-1938 2.0

ABD 1849-1873 5.4

1874-1893 4.9

1894-1913 5.9

1914-1938 2.0

Birleşik Krallık, 1873 krizinin eksen ülkesi olmakla beraber kapitalistleşmenin özgün olarak gerçekleştiği ilk ülke olarak üretim biçiminin niteliksel krizinin en şiddetli yaşandığı ülke olmuştur. Tablo 3.3. 1876-1893

118

tarihleri arasında Birleşik Krallık’ta sınai büyümede gerçekleşen keskin duraklamayı ortaya koyar. Sınai üretimin yıllık büyümesinde gözlemlenen duraksama Birleşik Krallık ihracatında da gerilemeye sebep olmuştur.

Birleşik Krallık ihracatında yaşanan gerileme Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya'nın özellikle Birleşik Krallığa göre geç kapitalistleşmeleri ve yeni sanayileşmeleri ile birlikte verimlilik ve üretimde güncel yenilikleri takip ederek büyük ilerleme kaydetmelerine sebep olmuş ve ihracatta rekabet koşullarını sıklaştırmıştır. Sınai rekabet koşullarında yaşanan bu durum krizin eksen ülkesi olarak Birleşik Krallıkta ihracat ithalat dengesinde de değişime sebep olmuş, ülkenin ithal ettiği mallar gitgide artmıştır. Grafik 3.1.’de gözlemlenen ve 1850’li yılların ortalarında hız kazanan İngiliz dış ticaretindeki büyüme ve genişleme eğilimi kriz yıllarında duraklama eğilimine girmiştir. Kriz döneminin en yüksek ithalat rakamı 1896 yılında 442 milyon pound olarak gerçekleşirken, en düşük ihracat rakamı 1879 yılında 192 milyon pound olarak gerçekleşmiştir. Kriz döneminin ortalama rakamları ise ithalatta 396 milyon pound iken ihracatta 227 milyon pound olmuştur (Mitchell, 1992, s. 557).

“İhracatın hacmindeki artış, 1840-1860 yılları için yıllık ortalama yüzde 5,3 iken, 1860-1870 yılları aralığında yüzde 4,4, 1870-1890 yılları için ise yıllık yüzde 2,1 ve 1890-1900 yıllarında yıllık ortalama yüzde 0,7 olarak gerçekleşmiştir. Britanya’nın ithalat performansı ise, ihracata benzer bir eğilim sergilemekle birlikte, buradaki değişimin hızı ve şiddeti daha durağan olmuştur. (…) İthalat hacmi, 1840-1860 yılları için yıllık ortalama yüzde 4,5oranında artarken, 1860-1870 yılları aralığında yüzde 4,4, 1870-1890 yılları için yıllık yüzde 2,9 ve 1890-1900 yıllarında yıllık ortalama yüzde 2,6 olarak gerçekleşmiştir” (Musson, 1959, s. 214).

Dış ticaret kalemlerinde gözlemlenen farklı büyüme hızları Britanya ekonomisinin ödemeler dengesinde açık vermesine sebep olmuştur ve bu açık kriz yıllarında büyüyerek devam etmiştir. Kriz koşullarının aşılması tarihsel işlev

119

değişimleri üzerinden ilerleyen bölümde tartışılacaktır fakat Büyük Bunalım’ın varlığı kuşku götürmezken, üretim ve dış ticaret verileri her ne kadar bir bunalım adlandırmasını desteklemese de, karlılığın korunamadığı koşullarda, bu göstergelerdeki artış, bunalımın etkilerinin daha da artmasına ve genelleşmesine yol açmıştır (Kaymak, 2010, s. 191). Kriz ortadan kalktığında kapitalist üretim biçiminin toplumsal ve tarihsel koşullarının değiştiği şu noktada vurgulanmalıdır.

Hobsbawm’un vurguladığı gibi:

“Sisin arasından enflasyon güneşi bir kez daha ortaya çıktığında, çok farklı bir dünyayı aydınlattı. 1890 ve 1895 arasında hem ABD hem de Almanya çelik üretiminde Britanya'yı geçtiler.

Britanya Büyük Bunalım sırasında dünyanın atölyesi olmaktan çıktı ve yalnızca dünyanın en büyük üç sınai gücünden biri ve bazı önemli yönlerden en zayıfı durumuna geldi. Büyük Bunalım tümüyle Britanya'ya dayanarak açıklanamaz, çünkü etkileri ülkeden ülkeye farklılık gösterse ve bazı ülkelerde genelde durgunluk değil, olağanüstü bir gelişme dönemi olsa da, küresel bir olguydu. Yine de sonuç olarak, iktisadi gelişmenin bir aşamasının, birincisinin, ya da daha iyi bir ifadeyle, sanayileşmenin İngiliz aşamasının- sona erdiğini ve diğerinin başladığını ortaya koymaktadır” (Hobsbawm, 2003, s.

116).

Kapitalist üretim biçiminin ilk genel ve yapısal bununla birlikte yeniden yapılandırma niteliğini taşıyan krizi, kapitalist üretimin genel yapısı ile paralellik gösterir. On altı ve on sekizinci yüzyılların pamuklu dokuması; on dokuzuncu yüzyılın büyük maden ve demir-çelik işletmeleri, otomobil ve elektrik işletmeleri, daha sonra bilişim ve teletransmisyon; bir diğer ifade ile aşırı çalışmaya zorlama, üretilen değerin gerçekleşmesi ve artık değerin sağlanması, daha çok mal ve artık değer üretmek için sermayenin genişlemesi (Beaud, 2015, s. 352). Kapitalist üretim biçiminin bu işleyişi hem bir büyümenin hem de bir krizin yoludur. Artan üretim şu ya da bu şekilde piyasanın doyuma ulaşması engeliyle karşılaşır, rekabetin sertleşmesi ve karlılık oranlarının düşmesi sonucu kriz ortaya çıkar.

120

Kriz kavramının anlamı bir taraftan da zaman baskısını içkin olarak taşır.

Belirsizliğin bilgisi ve öngörüye doğru bir zorlama kriz kavramının her dile getirilişinde kurtuluşu aramak ya da felaketi önlemek için öne sürülür (Koselleck, 2002, s. 238). Bu bağlamda kriz ve ona içkin zaman baskısı kapitalist üretim biçimi özelinde bir kurtuluşu sağlama ya da felaketten kaçınma baskısına dönüşür. Zaman baskısını krize içkin bir biçimde görmek zamanın ölçülmesini de zorunlu kılar ve bu durum söz konusu zaman için belirli bir referans sistemini ortaya koyan bir olguyu gerektirir (Woods & Grant, 2011, s. 161). Her farklı referans sistemine göre zaman kavramı değişecektir. Belli bir tarihsel somut anda krizden bahsetmek bu bağlamda verili kabul edilmiş bir referans sistemi üzerinden hareket etmek ve kurtuluşu sağlama veya felaketten kaçınma baskısı anlamına gelir. Bu çalışma bağlamında referans kar oranlarının düşme eğilimi yasası ve bu yasayı zorunlu fakat eğilim olarak kılan karşıt eğilimler ve toplumsal formların tarihsel işlevleridir.

Kar oranlarında yaşanan düşüşle birlikte gelen kapitalist üretim biçimine içsel kriz, karşıt eğilimleri kriz sonrası güçlü bir biçimde işler kılar. Bir tarihsel işlev olarak karşıt eğilimler, ontolojik olarak kriz anına değil üretim biçimine atıf yapar.

Bu bağlamda karşıt eğilimler görece zayıf olduğunda ve bu karşıt eğilimlerin yalnızca bir kısmının etki gösterdiği durumlarda, ortalama kar oranının düşme eğilimi tüm gücüyle ortaya çıkar ve uzun bir dönem düşük bir ortalama büyüme hızı ve duraklamaya doğru bir eğilimindedir (Mandel, 1991, s. 19). Kapitalist üretim biçiminin sürdürülebilirliğini sağlama, ekonomik gerekleri ve zorunlulukları, birikimin ve büyümenin şartlarını oluşturmak ve kapitalist mutlak özel mülkiyet sistemini korumak; ekonomi dışı düzenleme ve zor güçlerinin desteğine bağlıdır. Bu bağlılık kapitalist üretim biçimindeki tamamlayıcılığın ve

121

biçimlendirmenin konumudur. Siyasal alanın farklılaşmış konumu ve ekonomik alanın konumu ekonomik ve siyasi kurumsallaşmayı gerekli kılar. Bu bağlamda ne ekonomik alanın doğrudan ekonomik zoru siyasi alanın yerini alabilir ne de siyasi zorun varlığı olmaksızın ekonomik alanın toplumsal formu olarak piyasanın özerk konumu sürdürülebilir kılınabilir. Ancak üretim biçiminin sürdürülebilirliği bu toplumsal formların kurumsallaşması ve bir diğer ifade ile tarihsel işlevleri ile sağlanır. Bu anlamda kapitalist üretim biçiminin oluş, tamamlayıcılık ve biçimlendirme konumları kurumsal bir yapılanma (ekonomik alanın eğilimsel kriz işlevini ve siyasal alanın karşıt eğilimi ile tanımlanan işlevini) gerekli kılsa da temelde üretim biçiminin bütünselliğine seslenir. Bu bağlamda siyasal alanın toplumsal formu olarak devletin işlevleri, kriz anında karşıt eğilimlerin yapısal yapılanması olarak da görülebilir.