• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. 19.YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA DEĞİŞİM ve YAPILANMA

3.2 Ekonomik Yapı

3.2.1 Uluslararası Ticaret

3.2.1.1 Kapitülasyonlar ve Ticaret Anlaşmaları

Başlangıçta Osmanlı İmparatorluğu’nda oturmalarına müsaade edilen Avrupalılar’a Osmanlı ülkesinin her yerinde serbest dolaşım hakkını ve ticaret imtiyazını sağlayan “âmân şartı” dostluk ve sadakat karşılığında tanınmış, tek taraflı bir bağış niteliğinde olan ahid-nâmeler bahşedilmiştir. Ahid-nâme şartları âmân talep eden devletten siyasi beklentiler ile iktisadi ve mali çıkarlar doğrultusunda hazırlanmıştır (Kütükoğlu [322]). Osmanlı hükümdarı yine tek taraflı olarak ahid-nâmeyi bozma yetkisine haizdir. Yabancı tüccarlara (müste’min) tanınan imtiyazlar yalnızca serbest dolaşım ve ticaret ile sınırlı olmayıp aynı zamanda Osmanlı suları ve iç kesimlerinde her türlü himaye, yardım ve güvenlik konularını da barındırmıştır (İnalcık [323]).

Osmanlılar’ın 1352 yılında Cenovalılar’a tanıdıkları imtiyazlar ile başlayan kapitülasyonlar 18. yüzyıla kadar tek taraflı verilmiş bir bağıştır. 16. yüzyıl öncesinde

77

verilen imtiyazlar arasında 1403, 1481 ve 1503 yıllarında Venedik’e, 1403 yılında Venedik ile birlikte Bizans, Ceneviz ve Rodos şövalyelerine verilen kapitülasyonlar sayılabilir [323]. 1570-1573 yılları arasında Venedik ile Osmanlı arasındaki savaş sürecinde Fransa’nın 1569 yılında elde ettiği ilk resmi avantajlı kapitülasyonlarla1 birlikte Levant ticaretinde Venedik üstünlüğünü kırmakla kalmadı, Osmanlı – Fransa arasındaki ticaret hızla gelişti. Fransızlara tanınan ayrıcalıklar ticaret imtiyazları olmanın ötesinde iki devlet arasında bir ticaret anlaşmasına dönüşmüştür (İnalcık [323]).

17. yüzyıldan sonra verilen imtiyazlar Batılı devletlerin siyasi desteğine ihtiyaç duyulması sebebiyle bağışlanır olmuştur. Osmanlılar Fransa, İspanya ve Almanya arasında gelişen yakınlaşmaya karşın İngiliz tüccarlarına Fransız kapitülasyonlarının bir benzerini 1575 yılında bağışlarken, daha sonrasında gerçekleştirilen 1601’deki antlaşma metninde “en çok müsaadeye mazhar millet” vasfını İngilizlere vermiştir [323]. Bu imtiyaz altın ve gümüş paranın gümrük vergilerinden muaf tutulmasını ve İngiliz ticaret mallarına %3 gümrük vergisinin alınmasını içermektedir. Böylece İngilizler Levant ticaretinde Cenevizli ve Venedikli tüccarları aracı olarak kullanmaktan vazgeçerek kârlarını yükseltme avantajını ve Fransızlarla rekâbet edebilme gücünü elde etmişlerdir. Bu avantaj nedeniyle Almanya ve Hollanda Osmanlı ülkesinde İngiliz bayrağı altında ticaret yapmaya koyulmuştur. 1612 yılında ise artık Hollandalılar kendi adlarına kapitülasyon elde edebilmiştir (Türkmen [324], İnalcık [306]). 17. yüzyılda Fransızlar’a verilen kapitülasyonların yenilenmesi neticesinde Venedik ve İngilizler dışındaki diğer milletlerin Fransız bayrağı altında ticaret yapma zorunluluğu getirilmiş, Fransızlara hububat ihracı ve gümüş para ticaretinde özgürlük tanınmış ve gümrük vergileri %5’den %3’e düşürülmüştür [324]. 1683 yılından sonra ve özellikle 1699

1 1569 yılından evvel Fransızlar’a 1535 ve 1536 yıllarında tanınan kapitülasyonlardan behsedilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu ile Fransa arasındaki ticari ilişkileri düzenlemek amacıyla dönemin sadrazamı İbrahim Paşa ile Fransız büyükelçisi Jean de la Forest’ın görüşmelerde bulunmasına ve sonunda bir ahidname metninin (Osmanlı arşiv kayıtlarında olmayan) hazırlanmasına karşın anlaşmanın İbrahim Paşa’nın idamı sonrasında Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından onaylanıp yürürlüğe girmediği iddia edilmektedir. Bkz. İnalcık, H., (1971). “İmtiyazat”, Encyclopedia of Islam, II. Baskı, E.J. Brill, Leiden, 3:1183. Mantran, R., (1989). Histoire de l'Empire Ottoman, Fayard, Paris, 222. Bu geçerli olan bilimsel düşünce olarak kabul edilir. Ne var ki, Gastron Zeller’in ortaya çıkardığı Fransız arşiv kayıtları anlaşma metninin varlığını ortaya koyarken, Zeki Arıkan tarafından anlaşmanın uygulandığına dair kanıtlar ileri sürülmektedir. Bkz. Arıkan, Z., (2006). “Cumhuriyet İdeolojisi ve 1536 Kapitülasyonları”, VIII. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi, (18-21 Haziran 1998), Derleyen: Abacı, N., Morrisville, Lulu Press, Bursa, 151-152.

78

Karlofça Antlaşmasından itibaren verilen imtiyazlarda Batılı devletlerin diplomatik desteğine duyulan ihtiyaç bütünüyle etkili olmuş, 1699'da Avusturya'ya, 1700'de Rusya'ya kapitülasyon hakkı tanınmıştır [324].

1740 tarihli Fransız tebasının vergiden muaf olduğu ve gümrük resminin arttırılamayacağı konularını içeren ve geçerliliği bundan sonraki dönemleri kapsayan, dolayısıyla Osmanlı padişahlarını da bağlayan hükümleri ile Fransızlara tanınan kapitülasyon 18. yüzyılın en önemli imtiyazı olmuştur (İnalcık [323]). Bundan sonra gerçekleştirilecek kapitülasyonlarda Osmanlı anlaşmaları tek taraflı fes edemediği gibi anlaşma hükümlerinin içerdiği suistimallere karşın önlem geliştiremez bir hale gelmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda İngiliz mallarına %3 gümrük resmi uygulanırken (Kütükoğlu [325]), aynı mallar için Osmanlı tüccarlar İngiltere’de %60 vergi ödemek durumundadır (Tengirşenk [326]). 1820 yılı gümrük tarifesinin süresinin 1834 yılında dolması sebebiyle yenilenmesi gerekmiş, bu karşılıksız yükü dengeleyebilmek amacıyla İngiliz mallarına %3 olarak belirlenen gümrük resmi yükseltilmek istenmiştir. Ancak İngilizler bu artışa yanaşmadıkları gibi Osmanlı ticaret tekellerini tamamıyla ortadan kaldıran bir anlaşmayı planlamıştır. Eş zamanlı olarak Mısır’ın bağımsızlığını ilan etmesi tehlikesinin başgöstermesiyle İngilizlerin yardımına karşılık anlaşma yenilenmiş, 1838 yılında Balta Limanı Anlaşması adı altında imzalanmıştır [325]. Osmanlı –İngiliz ticaret anlaşması olarak da bilinen anlaşma metninde; bazı ihraç ürünlerine getirilen yasakların kaldırılması, önceden İngilizlere tanınan ve diğer milletlere tanınan tüm ayrıcalıkların İngilizlere tanınması, tarım ürünleri ve diğer malların ticaretini belirli tekellere bırakan yed-i vahit usulünün kaldırılması, toplam ihracat vergisinin %12 ve toplam ithalat vergisinin %5 olarak alınması, başka ülkelerden ithal edilen malların %5 vergisi ödendikten sonra her yerde ticaretinin yapılabilmesi kararları yeralır (Kütükoğlu [327]). İngilizler Osmanlı’nın ticaret tekellerinin kaldırılması ve liberalizmin faydaları yönünde diplomatlar, tacirler vasıtasıyla zemin hazırlarken1, İngiltere bunun tam tersi bir politika

1

David Urquhart Osmanlı yöneticilerini etkilemek üzere yazdığı propaganda yazıları yazar. Bkz. Urquhart, D., (1833). Turkey and Its Resources: Its Municipal Organization and Free Trade; The State and Prospeccts of English Commerce in the East, the New Administration of Greece, Its Revenue and National Possessions, Saunders and Otley, Londra, 41.

79

izleyerek ülkede 17.-18. yüzyıllarda yün deri, maden vb. hammadde ürünlerinin ihracını yasakladığı gibi İngiliz sömürgelerinin İngiltere dışındaki ülkelere ihracatını zorlaştıran tekeller yaratmıştır (Geyikdağı [328]). Anlaşmanın benzerleri 1838 yılı sonunda Fransa; 1839 yılında Hamse şehirleri (Lubeck, Bremen, Hamburg), Sardunya ve Avusturya; 1940 yılında İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika (Prusya, Bavyera, Saksonya, Wuntenburg, Baden, Hasen Elektörlüğü ve Grand dükalığı, Thuringen, Nassau Birliği, Serbest Franfurt Şehri); 1841 yılında Danimarka; 1843 yılında Portekiz; 1846 yılında Rusya ile imza edilmiştir (Tengirşenk [326], Açba [329]).

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kapitülasyonların imparatorluğun ekonomik gelişimini olumsuz yönde etkilediğinin resmen kabülü (Toprak [330]) neticesinde kapitülasyonların kaldırılmasına yönelik girişimlerde bulunulsa da (Davison [331]) 1861- 1862 tarihinde imzalanan ticaret antlaşmasıyla kapitülasyonlar yeniden onaylanmak zorunda kalınmıştır. Aynı zamanda gümrük vergi oranlarında değişiklik yapılmıştır (Kütükoğlu [325], Kurdakul [332]). Avrupa devletlerinin elinde Osmanlı Devleti'nin içişlerine müdahale ve nüfuz etme aracı olarak kullanılması sebebiyle kapitülasyonların kaldırılması noktasında Avrupalı devletler muhalif bir tavır sergilemiştir. Avrupalı devletlerin tüm itirazlarına rağmen 1914 yılında mali, ekonomik, hukuki ve idari kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırıldığı ilan edilmiştir [324].

19. yüzyılda Osmanlı ülkesi Avrupalı tüccarlara ticarette kolaylık sağlamak maksadıyla bağışlanan ve 1740 yılından itibaren ebedi olarak uygulanacağı taahhüt edilen kapitülasyonlar nedeniyle, özellikle 1838 yılından sonra dünyanın en libarel ticaret rejimlerinden birini uygulayan ve Avrupanın merkantilist siyasetinin tam tersini sergileyen bir konumdadır (Issawi [257]). Bu düşüşü Gallagher ve Robinson “serbest ticaret emperyalizminin bir parçası haline gelme” olarak tanımlar [318]. Zira Osmanlı İmparatorluğu resmen bir sömürge olmamasına karşın serbest ticaret anlaşmaları ile gayriresmi olarak sömürge konumuna indirgenmiştir.

80