• Sonuç bulunamadı

6. Ailede Bir Parçalanma Şekli Olarak Boşanma ve Boşanmaya Etki Eden

6.3. Kadın Hareketleri (Feminizm) ve Aile

Feminizmle özdeşleşen kadın hareketi, kadının eğitim ve çalışma alanından sonra kamusal alanda da, cinsiyet farkı gözetilmemesini talep etmektedir. Toplumun gidişatına karışma konusunda kendilerine eşit fırsatın verilmesini ısrarla talep etmeye başlayan feminist kadınlar, geniş bir yelpazede ele alınan konulara, genellikle eleştirel ve alternatif bir biçimde yaklaşmaktadır. Gelişmelere bu açıdan bakıldığında feminizm, kadın ile erkek arasındaki iktidar ilişkisini değiştirmeyi hedefleyen siyasi ağırlıklı bir kadın hareketini içermektedir. Erkek merkezli toplumsal normları ve kadın erkek arasındaki ayrımda erkek üstünlüğünü sona erdirmeyi amaçlayan ilk feministler, sosyal hayatın bütün alanlarına rahatlıkla girebilmek için hukuki, sosyal, çalışma ve eğitim haklarının eşit bir biçimde kadınlara da verilmesi konusunda birlikte hareket etmişlerdir. 1860’lı yıllarda başlamış olan bu hareketin öncü kadınları, ilerleyen yıllarda kadının, siyasi alana da kabul edilerek vatandaşlık sıfatının bir göstergesi olan oy hakkını talep etmeye başlamışlardır.368 19. yüzyıl ve onu takip eden yüzyıllardaki ekonomik, sosyal ve siyasal değişim ve dönüşümler, kadınların hak ve özgürlükler elde etmelerine katkıda

366

Turan, K. : Almanya’da Türk Olmak, Sümer Yay., İstanbul, 1992, s. 176. 367

Collange, C. : A.g.e., s. 43. 368

bulunmuştur. Bu değişimlere paralel olarak, yüzlerce yıldır aile içi karar mekanizmalarında bile yer almayan kadın, sınıf mücadelesi içinde kendi haklarının bilincine varmış; mülk edinmekten kürtaja, ücret hakkından seçme ve seçilmeye kadar uzanan bir dizi hakkın mücadelesini vermiş ve belirli ölçülerde de kazımınlar elde etmiştir.369

Kadın hareketleri veya feminizmin ortaya çıkmasında kadınların “zayıf cins” olarak görülmesi ve kadınlara karşı tarihten gelerek devam eden olumsuz ve kötü uygulamalar etkili olmaktadır.370 En ilkelinden en modernine kadar dünyanın farklı coğrafyasında, kadına yönelik ayrımcılık, kötü tutum ve davranışlar kadınların bir araya gelerek hak elde etme mücadelesinin başlamasına neden olmuştur. Kadına ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanda hak ettiği yeri kazandırmak düşüncesinden yola çıkan kadın hareketlerinin ileri sürdüğü ve harekete temel aldığı bazı düşünceler bulunmaktadır:

1. Feminist harekete göre kadın, geleneksel toplumların değerlerini yıkmak için kullanılmaktadır. Ahlâkı değiştirmek, yerleşmiş dini, ahlâki ve manevi değerleri olan geleneksel toplumların yerine boş, saçma ve tüketici toplumlar yerleştirmek için kullanılmaktadır.371 Yüksek doğurganlık oranları, özellikle kadınların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü sürekli çocuk doğurup yetiştirmek, genç annenin esenlik ve özgürlüğüne büyük zarar verebilmektedir. Bu nedenle genç kadınların, doğum yapmak, çocuk sahibi olmak istememesini anlayışla karşılamak gerekmektedir.372

2. Kadın ister gelir getiren bir işte çalışsın, isterse ev kadını olsun, ona eş veya anne imgesi verilmektedir. Evlenmeden önce babasının adıyla anılan kız, evlenince eşiyle değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, kadın kendi adıyla, bir birey olarak varlığını korumak konusunda bir açmaz ile karşılaşmaktadır. Bedeni, cinselliği, istekleri ve ihtiyaçları konularında yeterince bireysel davranamamaktadır.373 Bu bağlamda, kadının kızlık soyadını evlendikten sonra kullanması, üzerinde durulan ve oldukça önemsenen bir konu olmaktadır. Kızlık soyadını kadının kullanması, onun bağımsız bir kimlik

369

Minibaş, T. : “Siyasal Partiler Yelpazesinde Kadının Konumu”, Kadın Gerçeklikleri, (Haz.: N. Arat), Say Yay., İstanbul, 1996, s. 174.

370

Aksoy, F. : “Kadın Erkek İlişkilerinde Davranış Problemleri”, Kadın Gerçeklikleri, s. 87. 371

Yağmurlu, M. : A.g.e., s. 36-37. 372

Sen, A. : “Demokrasi: Yoksulluktan Çıkış İçin Tek Yol”, New Perspectives Quarterly, Cilt: 2, Sayı: 4, İstanbul, 2000, s. 45.

373

Akyüz, N. : “Değişim Sürecinde Aile: Toplumsal Katılım ve Değerler”, Aile Kurultayı 16-18 Kasım 1994, I. Kitap, A.A.K. Yay., Ankara, 1995, s. 236.

kazanması açısından önemli olduğu, birçok kadın hareketi taraftarları tarafından savunulmaktadır.374 Bu uygulama, kadına yönelik ayrımcılığın işaretini taşımaktadır.

3. Çalışmak yani kamusal alana katılmak, kadın özgürlüğünün teminatını oluşturmaktadır. Kadın özgürlüğünün teminatı, ekonomik özgürlük olarak değerlendirilmektedir. Ekonomik özgürlüğü eline alan kadın, kendi ayakları üzerinde durabileceğinden, kocasının arkasında ikincil bir varlık olmaktan kurtulabilmektedir.375 Ancak çalışma koşulları ve kadınlık rolleri, kadının aleyhine özellikler taşımaktadır. Kadın istese dahi işinde yükselememektedir. Yöneticilik konusunda kadın isteksiz olmaktadır. Çocuk bakmak ve evdeki işlerden sorumlu olması bakımından kadının üst kademede olmak, idareci olmak gibi durumlarda geri planda kalmalarına neden olunmaktadır. Nitekim, ilköğretimdeki 3012 müfettişten 115’i yani %3.82’si, Bakanlık müfettişi diye anılan 351 ortaöğretim müfettişlerinden 13’ü yani %3.70’i kadındır.376 Dolayısıyla cinsiyeti nedeniyle, kadınının iş yerinde yükselmesi zor olmaktadır.

4. Kadına karşı şiddet artarak devam etmektedir. Kadına yönelik şiddeti belirlemek, bu konuda kadınları bilinçlendirmek ve çözüm yollarını tartışmak için farklı yer ve yıllarda Dünya Kadın Konferansları tertiplenmiştir. En çok katılımın sağlandığı 1995 Pekin toplantısına barış, kadınlara yönelik şiddet, kökten dincilik, kız çocuklarının eğitimi ve eşitsizlik konuları damgasını vurmuştur. Yoğun tartışmaların yaşandığı bu etkinlikte, giderek artan yoksulluğun öncelikle kadınları ve kız çocukları olumsuz etkilediğine dikkat çekilmiştir.377 Konferans ve paralel toplantılara, farklı toplumlardaki kadına yönelik şiddet konusu hâkim olmuştur.

5. Kadının siyasal ve sosyal karar mekanizmalarında etkin bir yer alabilmesi, dünya ve Türkiye’deki kadın hareketlerinin güncel taleplerinden biridir. Siyasal ve sosyal kaderini elde etme hakkını hayata geçirebilmesi istenen kadının önündeki ilk aşama, aile içi kararlarda etkinlik kazanabilmektir. Toplumun en küçük birimi olan ailede yaşanacak bu değişikliğin kamusal alana yansıması çok doğaldır. Kadının çalışma hayatına girmesi ve birçok alanda kendini ifade edecek oluşumların içinde olması, böylesi bir dönüşümün de en önemli belirleyicisidir.378 Ancak, kadının çalışma hayatına girmesi, kendini ifade etmesi için yeterli değildir. Kadın siyasal haklarını elde

374

Başbuğu, A. Y. : “Metropoliten Aile İlişkilerinde Değişen Cinsel Roller”, Aile Kurultayı, s. 225. 375

Çaha, Ö. : Sivil Kadın Türkiye’de Sivil Toplum ve Kadın, Vadi Yay., Ankara, 1996, s. 51. 376

Tan, M. : “Bir Kadın Mesleği : Öğretmenlik”, Kadın Gerçeklikleri, s. 51-53. 377

Arat, N. : “Dördüncü Dünya Kadın Konferansı ve Dünya Kız Çocuklarının Durumu”, Kadın

Gerçeklikleri, s. 13-17.

378

etmeli ve bu haklarını aile içinden başlamak üzere hayatın tüm alanlarında etkin bir şekilde kullanmalıdır.

Kadın veya feminist hareketlerin yukarıda özetlenen düşüncelerini haklı çıkaracak durumlar ve uygulamalar azalsa da maalesef varlığını sürdürmektedir. Şiddet, bunların başında gelmektedir. Gerçekten de, kadına ev içinde ve dışında dayak, taciz ve tecavüz şeklinde şiddet devam etmektedir. Fakat, kadın ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda daha önce olmadığından fazla hak ve olanak kazanmış durumdadır. Tartışılan ve sorun teşkil eden konu kadına yönelik ayrımcılık ise, ayrımcılık sadece kadına özgü değildir. Çünkü, bugün birçok konuda ayrımcılığın ve eşitsizliğin varlığından bahsedilmektedir. Ayrıca kadının ezilmişliği veya kadın bağlamındaki eşitsizlik, toplumsal sınıf farklılığından değil, biyolojik farklılığından ileri gelmektedir.379

Kadın eşitsizliği ve kadınların yaşadıkları problemlerini işleyen feminist hareket, aile ve evliliği olumsuz etkilemektedir. Nitekim, kadın haklarını savunmak, ona toplumda hak ettiği yeri ve önemi vermek için mücadele eden feminist hareketler içindeki radikal feministler, aile ve evliliğe olumsuz bakmaktadırlar. Radikal feministlere göre, evlilik kadını baskı altında tutan temel ilişki şeklidir. Ve evlilik kadını cinsel köleliğe sürüklediğinden karşı konulması gereken bir kurumdur.380 Bu düşünceye göre, kadınlık ile özdeşleştirilen ev işleri, annelik ve cinsel kölelik gibi durumlar evlilik kurumunda ve aile içerisinde toplumsallaşma süreciyle öğretilip üretilmektedir.

Gündemde olan feminist anlayış, kadını aile bireylerine ve içinde yer alıp yaşadığı topluma karşı yeni bir “çatışma”nın tarafı olarak sunmaktadır. Ona yüklenen yeni statü içinde kadın, önce mağduru oynamakta, sonra da sınıfsal bir bilinç üretimine malzeme olarak tasarlanmaktadır. Böylece tasarlanan bu yeni sınıf; var olan değerler, toplumsal yaşamı düzenleyen esaslar ve aile düzeni ile çatışmaktadır.381 Dolayısıyla, feministler, cinsel köleliğe ve kadının sömürülmesine neden olduğundan dolayı evlilik ve aile kurumuna karşı çıkmaktadırlar. Çünkü, evlilik ve aile, kadının özgürlüğü kısıtlamakta, bu kurumları ayakta tutan değerler ve esaslar, kadın bağlamındaki eşitsizliği üretmektedir.

Feminist hareketlerle kadını korumak, hak ettiği yaşantıyı özgür ve bağımsız olarak elde etmek adına “tekler” veya “yalnızlar” olarak ifade edilen partnersiz birliktelikler ve tek ebeveynli ailelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. İstatistik

379 Alkan, T. : A.g.e., s. 1. 380 Demir, Z. : A.g.e., s. 47. 381 Turinay, N. : A.g.e., s. 100.

verilerin içinde tek ebeveynli aile tipi olarak geçen ve bilinçli olarak tek başına yaşamayı tercih eden 20-35 yaş grubuna dahil edilen “tekler”in sayısı ise son yıllarda hızla artmaktadır. Bu tip aile modellerini, boşandıktan sonra tek başına kalmayı düşünen, bekâr kalmak isteyen ve kimseye bağlı kalmadan her gün başka biriyle yaşamak isteyenler oluşturmaktadır.382 Bundan da, birey ve toplum hayatında önemli fonksiyonlar üstlenen aile ve evlilik kurumu olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca, aile içinde farklı nedenler sonucunda oluşan tartışma, çatışma ve geçimsizlik devam ederken, aile ve evlilik muhalefetini tırmandıran feminist ve benzeri hareketlerin artması konuyu farklı noktalara taşımaktadır. Aile içinde beliren ve çözümü için zaman tanınan sorunlar, feminist hareket ve yaklaşımların etkisiyle, mahkemelerde görüşülür hale gelmektedir. Bu hareketin etkisiyle, çoğu bilinçsiz kadın, halledilebilir problemini büyülterek evliliğini boşanmayla bitirmektedir.