6. Ailede Bir Parçalanma Şekli Olarak Boşanma ve Boşanmaya Etki Eden
6.5. Ekonomik Kriz ve Aile
Ekonomik krizlerin sık olduğu bir çağda yaşanılmaktadır. Birbirinden farklı faktörlerin sonucunda gerçekleşen ekonomik kriz, insan yaşamını çok yakından etkilemektedir. İşsizlik ve yoksulluğu artıran kriz, doğrudan etkisini aile ve aile içi ilişkilerde göstermektedir.
Ekonomik kriz, yoksulluk yaratarak aile yaşantısını olumsuz etkilemektedir. Ekonomideki yapısal çelişkiler ile gelir dağılımı sorunları, toplumda ailelerin yoksullaşmasını hızlandıran bir faktör olarak kendini göstermektedir. Bu sürecin yaşandığı dönem ve toplumlarda, kurumların üzerine aldığı fonksiyonlarını aksatmadan sürdürmesi olanaksızlaşır. Üretime katılamayan, milli gelir ve hizmetlerden payına düşeni alamayan ve yoksullaşan ailelerin yaşam niteliği gerilerken, ailenin sorumlu olduğu görevlerde aksamalar baş gösterir. Yoksulluk kültürü olarak beliren ve toplumda yaygınlaşan süreç, ekonomik ve sosyal krizin kişiselleşmesine neden olmaktadır. Bu süreçten en çok etkilenen kesim, yoksullaşan ailelerdir. Yaşanılan süreçten yoksullaşarak çıkan ailelerdeki ebeveynlerin, sorumlu oldukları kimselere karşı görevlerini yerine getirememeleri, aile içinde sorun çıkarır.412 Hemen bütün zaman ve toplumlarda ekonomik güçsüzlük, ailenin belirli fonksiyonlarını yerine getirmekte başarısızlığa uğramasını hazırlayan faktörlerden biri olarak413 aile içi ilişkileri etkilemektedir.
Bireyin ekonomik düzeyi, onun sosyal durumunu ve rolünü etkileyen önemli bir unsurdur. Yabancı ülkelerde ve ülkemizde yapılan araştırmalar, ekonomik durumu düşük ve yetersiz olan ailelerin ve bireylerin zorlanmaya açık olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Düşük ve yetersiz ekonomik durum, ailenin konut, beslenme, eğitim ve sağlık gibi hayati gereksinimlerin karşılanmasını güçleştirir. Bu konuda bir problemle yüz yüze gelen birey bedensel, zihinsel ve ruhsal zorlanmanın yarattığı rahatsızlığı yaşar. Bu durum, başta aile üyeleri üzere toplumu yakından etkilemektedir.414
İşsizliğin zorlayıcı ve olumsuz etkisi, insanın toplum içindeki durumunu ve rolünü kaybetmesinden ileri gelmektedir. İşsizliğin yarattığı ekonomik yetersizlik ve parasızlık insanın sosyal konumunu ve rolünü olumsuz etkilemektedir. Toplumsal konumu düşük ve yetersiz olan birey, biyolojik ve fizyolojik birçok ihtiyacını
412
Çılga, İ. : “Toplumsal Katılım Açısından Ailesiz Yetişen Gençlerin Yaşam Niteliği”, Aile Kurultayı 16-18 Kasım 1994, 1.Kitap, A.A.K.Yay., Ankara, 1995, s. 334-335.
413
Saran, N. : “Aile Hayatı ve Toplum”, Aile Yazıları 3, (Der.: B. Dikeçligil-A. Çiğdem), A.A.K.Yay. No. 5/3, Ankara, 1991, s. 140.
414
gidermekte sorunla karşılaşmaktadır. Bu bireyin, ailesinde eş ve çocukları yanında yakın çevresindeki insanlarla ilişkilerinde hoş olmayan durumlar belirir.415 Çocuk doğduğu andan itibaren içinde bulunduğu çevre içinde birçok şeyi kazandığından, ailedeki bu anlamdaki bir sorun, doğrudan onun geleceğine olumsuzluk olarak yansır. Yaşanılan ekonomik problemlere ve yoksulluğa bağlı olarak oturulan ev ve yaşanılan çevre, arzu edilen özelliklere sahip olamamaktadır. Çocuklar etkileşimde bulundukları fiziksel ve sosyal çevrelerin sayesinde duygusal ve bilişsel gelişmektedirler. Özellikle kötü ekonomik ve sosyal düzeydeki ailelerin, çocuğa ev içinde bu bakımdan iyi bir ortam sağlaması güçleşir. Nitekim, kötü ekonomik ve sosyal koşullara sahip ailelerin yaşadığı semtlerde çocukların fiziksel, sosyal ve bilişsel olarak gelişmelerini mümkün kılacak imkanlar sınırlı olmaktadır. Bununla birlikte yoksulluk, ailenin üyelerinin özellikle gelişim aşamasındaki çocukların yeterli ve dengeli beslenmesini engellemektedir. Yeterli ve sağlıklı beslenememenin çocuğun davranışlarına ve kişisel özelliklerine yansıdığı araştırmalar ile test edilmektedir. Bu bağlamda yapılan araştırma sonuçları, yoksul ailelerin çocuklarında öfke, huzursuzluk, saldırganlık, dikkat eksikliği ve hiper aktivite gibi davranış bozukluğuna daha sık rastlanıldığını ortaya çıkarmaktadır. Yoksulluğun kişi üzerinde doğrudan sonucu olan açlık ve beslenme yetersizliğinin organizma için gerçek bir şiddet olmasının nedeni, açlık sırasında harekete geçen yıkıcı hormonlardır. Bu nedenle, açlık ve beslenme yetersizliği sonucunda biyolojik bir şiddet ve depresyon durumu oluşmaktadır. Eğer bu açlık, çocukluk döneminde yaşanmışsa ayarını kaybetmiş bir metabolizma, iyi gelişmemiş bir sinir sistemi, zatüreden kansere varan hastalıklar grubu, kısa boy ve zeka gelişiminde duraklama kaçınılmaz olmaktadır.416 Dolayısıyla, ekonomik krizin yarattığı olumsuz koşullar, başta çocuk olmak üzere aile üyelerinin fiziksel ve ruhsal durumlarını dorudan etkilemektedir.
Ekonomik kriz ve işsizlik, aile içinde şiddet ve geçimsizliği beraberinde getirmektedir: Ülkede yaşanılan ekonomik problemlerin en büyük etkisi kendini, ilk önce ailede hissettirmektedir. Ailenin gelirinde meydana gelen bir kayıp ve bu kaybın ortaya çıkardığı yoksulluk, ebeveynin karşılamakla yükümlü olduğu görevlerini yerine getirmekte zor anlar yaşamasına neden olmaktadır. Özellikle çocukların bakım ve
415
Köknel, Ö. : A.g.e., s. 259. 416
Şen, R. B. : “Yoksulluğun Çocuklar Üzerindeki Etkileri”, IV. Aile Şurası 18-20 Mayıs 2004, A.A.K.B.Yay. No: 122, Ankara, 2004, s. 162-163; Ersöz, A. G. : “ Dünya Konferansı Belgelerinde Aile ve Yoksulluk: Saptamalar ve Öneriler”, Aile ve Toplum, Cilt:2, Sayı: 6, A.A.K.B.Yay., Ankara, Ekim Aralık 2003, s. 72.
yetiştirilmesi büyük bir problem hâlini almaktadır. Ekonomik problemin olduğu ailedeki kadın, yoksulluğun olumsuz etkisinden kurtulmak için kendini, o zamana dek alışık olmadığı ve bilmediği işleri yapmak zorunda hisseder. Yeterli donamı olmadığı için ev temizliğine gitmek gibi gündelik işlere gitmeye başlar. Çoğu kez boğaz tokluğuna yaptığı işler, sadece kendi ve çocuklarının “yaşamın kıyısında” kalabilmelerine fayda sağlamaktadır. Evin geçimini sağlamak, eşine bu konuda yardımcı olmak için günün erken vaktinde evden ayrılan ve eve geç saatlerde gelen kadının çocuğu, anne sevgi ve hizmetinden yoksun kalmaktadır. Genellikle bırakılacak yer olmadığından çocuk, birkaç yaş büyük abla ve ağabeye teslim edilmektedir. Bunların bilincinde olan anne ise, yaşadığı duygusal baskıdan dolayı hem işte verim elde edememekte; hem de bütün gün duyduğu rahatsızlıkla akşam eve gergin dönmektedir. Bu durum, aile içi ilişkileri yıpratmaktır.417 Ekonomik problemler, kadın kadar hatta daha fazla, erkeği etkilemektedir. Ekonomik problem ve onun nedeni olduğu yoksulluk, kronik stres ve baskı yaratmaktadır. Bu baskıyı kendine hisseden erkek, öfke patlamaları yaşamaktadır. Geleneksel yapı sonucunda ailenin geçim sorumluluğunu daha çok kendinde gören erkek, bunu elde etmedeki engeli, ev ve ev dışındaki yaşamında şiddet olarak yansıtmaya zorlanmaktadır. Nitekim Aile Araştırma Kurumu’nun yaptığı bir alan araştırmasında, aile içi şiddetin en önde gelen nedeni %28,2’lik bir oranla maddi sorunlardan kaynaklanan sıkıntılar olarak tespit edilmiştir.418 Araştırmada elde edilen sonuç da buna paralellik taşımaktadır. Ekonomik problemler ile boşanma arsındaki ilişki tablo 9’da verilmektedir. Araştırmada, örnekleme “anne babanız arasında en çok hangi konularda tartışma yaşanır” diye sorulmuş, “babamın davranışları” birinci, “ekonomik nedenler” ikinci çıkmıştır. Tablodan da görüldüğü gibi, ekonomik nedenle çıkan tartışma, boşanmaya etki eden ikinci büyük neden olarak gözükmektedir. Anne ve babası boşananlar, aile içinde çıkan tartışmaların en çok (%54.3) babalarının davranışından, daha sonra ise (%20.9) ekonomik nedenlerden olduğunu ifade etmişlerdir. Babanın veya hane reisinin tutum ve davranışlarında ekonomik sorunların da etkisi olduğu düşünüldüğünde, ekonomik sorunların aile içi sorunlara etkisinin ne kadar fazla olduğu gerçeği ortaya çıkar. Dolayısıyla, ekonomik sıkıntılar, aile içindeki tartışma ve geçimsizliklere neden olarak boşanma durumunu ortaya çıkarmaktadır.
417
Arıkan, Ç. : “Yoksulluğun Kadınlar Üzerindeki Etkileri”, Toplum ve Sosyal Hizmet, Cilt:13, Sayı: 2, Hacettepe Üniv. Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu Yay., Ankara, 2002, s. 3-4.
418
Tablo 9: Ekonomik problem ile boşanma arasındaki ilişki 230 45 52 25 14 22 388 59,3% 11,6% 13,4% 6,4% 3,6% 5,7% 100,0% 89,5% 58,4% 42,6% 75,8% 43,8% 56,4% 69,3% 41,1% 8,0% 9,3% 4,5% 2,5% 3,9% 69,3% 23 5 0 2 5 8 43 53,5% 11,6% ,0% 4,7% 11,6% 18,6% 100,0% 8,9% 6,5% ,0% 6,1% 15,6% 20,5% 7,7% 4,1% ,9% ,0% ,4% ,9% 1,4% 7,7% 4 27 70 6 13 9 129 3,1% 20,9% 54,3% 4,7% 10,1% 7,0% 100,0% 1,6% 35,1% 57,4% 18,2% 40,6% 23,1% 23,0% ,7% 4,8% 12,5% 1,1% 2,3% 1,6% 23,0% 257 77 122 33 32 39 560 45,9% 13,8% 21,8% 5,9% 5,7% 7,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 45,9% 13,8% 21,8% 5,9% 5,7% 7,0% 100,0% Sağ Öldü Boşandı Anneniz Total Tartışma olmaz Ekonomik Babamın davranış Aile dışı
müdahale Fikir ayrılığı Küçük şeyler Anne babanız arasında tartışma en çok hangi konuda olur veya olurdu?
Total
x2: 177.679 df: 10 p< 0.05
İşsizlik ve ekonomik yoksulluk, ailede eşler arasında otorite ve rolün tekrar tanımlanmasına neden olmaktadır. İş ve gelir kaybına uğrayan ebeveynin aile içindeki otoritesinde ve rolünde bir kayma söz konusu olmaktadır. İşsizlik ve ekonomik sorun baş göstermeden önce yakalanan yaşam standardı, tüketim alışkanlığı ve statünün bir anda ortadan kalması, ilişkilerin bozulmasını doğurarak aileyi derinden etkilemektedir. Geleneksel görüşe göre koca, “evin ekmeğini temin eden kişi”dir. Kadın çalışıyor olsa dahi, kocanın işsiz kalması bu bağlamda kocanın “evin reisi olma” imajını yıkmaktadır. Bununla birlikte alacaklıların baskısı, toplum açısında olumsuz nitelendirilme ve aşağı doğru bir hareketlilik gibi durumlar birden evlilik dengesini bozmaktadır. Krizin yarattığı işsizlik ve ekonomik problemler, hassas bir ekonomik dengede olan ailede, eşler arasında tartışmaları çoğaltarak ilişkileri istenmeyen yöne doğru götürür.419 Yine işsizlikle birlikte gelir yetersizliği ve boş zamanın fazlalığına bağlı olarak, erkeğin evde geçirdiği sürede bir çoğalma söz konusu olur. Kadın bu durumda; özgürlüğünün kısıtlandığını, işlerine ve eve gelip gidene gereğinden fazla karışıldığını ileri sürerek ve bunu “evin bereketi kaçtı” şeklinde ifade ederek tartışmaları başlatabilmektedir. Bu tartışmalar belli bir noktayı geçtikten sonra ise şiddetli geçimsizliğin zemini hazırlanmaktadır.
Bunlara bağlı olarak söylenecek olursa; ekonomik kriz ve işsizlik, ailenin kaynak yaratma ve bunları kullanma eğilimini değiştirmektedir. Ailelerin toplum ve kendi içindeki güç ve otorite ilişkilerinin farklılaşması nedeniyle yeni rol davranış normları ve değerleri gündeme gelmektedir. Dolayısıyla bu anlamda kriz, ailenin
419
toplumsal konumunu, rollerini, aile bütçelerini, işgücüne katılım biçimlerini ve toplumsal hayata bağlanma şekillerini, aile üyelerinin aleyhine olacak yönde etki etmektedir.420 Bazı ailelerde bu durum aile içi şiddet, parçalanma, boşanma, intihar, suç, alkol ve sigara tüketiminin artması şeklinde kendini göstermektedir.421
Ekonomik problem ve yoksulluğun, aileye etkisinin her zaman olumsuz olmasını engelleyen mekanizmaları dikkate almamız gereken özellik ve durumlar bulunmaktadır. Din bu açıdan büyük fonksiyonlar yerine getirmektedir. Bu bağlamda İslam dininin “kanaat etmek” veya “kanaat sahibi olmak” telkini, üzerinde durulması gereken bir konudur. İslam dininde “Tanrı, kullarının (insanların) hem olanak ve gelirlerin az olması durumunda ruh güçgünlüğüne (depresyon) hem de mal birikimine karşı meta fetişizmine düşmemeleri için kanaat sahibi olmayı önermektedir.”422 Dolayısıyla, bu dini önermenin hâkim olduğu kültür ve toplumlardaki aileler, karşılarına çıkan her ekonomik probleme karşı, aile içi ilişkilerde bir sarsıntı yaratarak karşılık vermemektedir. Kanaat etmeyi kendine yaşam felsefesi edinen her aile üyesi, ekonomik problemlerin yaratacağı tehlikeyi asgariye indirme yeteneğini kazanmaktadır.