• Sonuç bulunamadı

3. Evlilikte Uyumu Etkileyen Faktörler

3.5. Aile İçi İletişim Faktörü

Fiziksel güzellik ve cinsel cazibe, evlilik ilişkinin başlaması ve yürütülmesi için gerekli ancak yeterli şartlar değildir. İkili bir ilişkinin evliliğe dönüşmesi ve bu evliliğin sürdürülebilir bir nitelik kazanabilmesi için, eşler arasında oluşturulacak iyi iletişim, paylaşım ve dayanışmaya büyük gereksinim bulunmaktadır. Bunları en iyi şekilde sevgi ve saygı sağlamaktadır. Çünkü, insan ruhunu güçlendiren ve canlı tutan sevgi, ailenin oluşumu, gelişimi ve devamlılığını mümkün kılan yegâne unsurdur.

İçeriği ne olursa olsun, bir sorunu çözmek için insanların düşünce alış verişinde bulunmaları, başka bir ifadeyle, iletişim kurmaları gerekmektedir. İyi bir iletişimin kurulması, kişinin normal yaşantısının sağlıklı ve başarılı bir şekilde yürütülmesini mümkün kılarken evliliğin de arzu edildiği doğrultuda devam etmesini sağlamaktadır. Evlenen eşlerin, belirli bir ilişki içine girmiş olduklarını bilerek, birbirlerinin düşünüş ve beklentilerini hesaba katarak davranma zorunluluğu bulunmaktadır. “Ben kendi bildiğimi yaparım, o da kendi bildiğini yapsın”, düşüncesi iletişimin temel mantığıyla

109

Bilen, M. : A.g.e., s. 113. 110

Browder, S. : “Is Living Together Such a Good Idea?”, Marriage and Family in a Chaning Society, (Edit.: J.M. Henslin), The Free Pres, U.S.A., 1992, s. 78.

çelişmektedir.111 Evlilikte uyum, eşlerin birbirine ilişkin hak ve görevler bağlamındaki beklentilerinin karşılanmasında kilitlenmektedir. Eşlerin karşılıklı olarak beklentilerinin karşılaması, yaşanılanların anlamlandırılmasını ve buna bağlı olarak da evlilikte uyumun elde edilmesini sağlamaktadır. Herhangi bir nedenle bu durumdaki aksama, uyumsuzluğu ve geçimsizliği beraberinde getirmektedir.

İnsanlar benzerlikleri kadar farklıları olan varlıklardır. Farklılıkların çatışma, ayrılık ve savaş nedeni olarak algılanması yerine öğrenim fırsatı olarak değerlendirilmesi, ancak sevgi ve saygıya dayanan iyi bir iletişim ile mümkün olmaktadır. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı olmayan evliliğin yürütülmesi zor ve zahmetli olmaktadır.112 Eşler arasında oluşturulan iyi iletişim, mutlu bir evliliğin formülünü oluşturmaktadır. Yaşam kalitesini yükselten iletişim, gereksinim ve kaygıların belirlenmesine yardımcı olarak, ilişkinin nitelikli olmasını sağlamaktadır. Birbiriyle örtüşmeyen fikirlerin ortaya çıkardığı tartışma ve çatışma, oluşturulan iyi bir iletişimle çözüme kavuşturulmaktadır. Dolayısıyla, karşılıklı anlayış, hoşgörü, sevgi ve saygıya dayalı iyi bir iletişim, evlilik ve diğer insani ilişkilerde büyük fonksiyonlar görmektedir.113

Evlilikte ilişkinin kişileri tatmin edecek konum kazanması açısından empati oldukça fayda sağlamaktadır. Batson’a göre, empatinin varlığının tutum ve davranışlar üzerinde yararlı, yokluğunun ise olumsuz etkileri bulunmaktadır. Shamasunder ise, empatinin bireyin diğerini anlamasına yardımcı olacağını savunmaktadır. Ona göre, iki empatik birey, dili fazla kullanmadan, birbirini kolayca ve etkili bir şekilde anlayabilirler. Nitekim, empati karşılıklı olarak, diğerinin duygu durumuna açık olmaya hazır olma ve kişiler arası ilişkilerde çok yakın olma ile bağlantılıdır.114 Empati ile aile içinde karşılaşılan günlük sorunların giderilmesi kolaylaşırken, sorunlara karşı önlemler başta alınmış olur. Karşısındakini anlama, onun yerine kendini koyma anlamına gelen empati duygusuna sahip kişinin hoş görülü davranmak, bağışlamak, mantıklı düşünüp davranmak ve sağduyulu olmak gibi özellikleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bu duygunun geliştirilmesi, evlilikte uyumu artırmaktadır.

On beş yıl ve daha fazla süredir evli olan 351 çift üzerinde yapılan araştırmada, araştırmaya katılanlar içindeki 300 çift, mutlu olduğunu söylemiştir. Mutlu olduğunu

111

Cüceloğlu, D. : Yeniden İnsan İnsana, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997, s. 12-13. 112

Özkan, Z. : A.g.e., s. 43. 113

Walczak, Y. ; Burns, S. : Boşanma ve Çocuklar Üzerine Etkileri, (Çev.: İ. Ersevim), Özgür Yay., İstanbul, 1999, s. 77-78.

114

Tutarel, Ş. K.; Çabukça, F. : “Empati ve Doğurganlık Değişkenlerinin Evlilik Uyumu İle İlişkisi”, Aile

ifade eden çiftler, bunu birbirlerine olumlu yaklaşımda bulunmalarına ve arkadaşça davranmalarına bağlamaktadırlar. Mutlu çiftler; alınan karalar, hayatlarındaki hedef ve amaçlarındaki ortaklıklar yanında karşılıklı iyi iletişimin mutluluğun, anahtarı olduğunu ileri sürmüşlerdir.115 Duygusal doyum sağlandıkça birlikte yaşam verimli, üretken, kolay ve uzun olmaktadır. Eşlerin sorumluluklarını yerine getirerek birbirlerine destek olduğu, yakınmalar yerine çözümlerin üretildiği ilişkiler daha uzun soluklu olmaktadır. Aksi halde aile yaşamı, başta eşler olmak üzere diğer aile üyeleri için, bir katlanma sürecine dönüşmektedir.116 Çünkü başarılı her ilişkinin arkasında iyi iletişim ve paylaşım; yürümeyen tüm ilişkilerin arkasında da kötü iletişim ve birbirlerinden uzaklaşma bulunmaktadır.117 Çift kavramı, değişik değerler sistemi, duygusal, düşünsel ve davranışsal farklılıklar taşıyan, en azından iki değişik sistemin birleşmesi ve birlik oluşturması anlamanı taşımaktadır. Birlikte yürütülen ilişkilerde, rutin hallerin dışında doğabilecek olağan üstü durumlara karşı, birlikteliğin varlığı ve uyumu büyük önem taşımaktadır.118 Bahsedilen birlik ve uyumun temelinde ise, iyi iletişim ile oluşturulan “biz” duygusu bulunmaktadır.

Evlilik, bir iletişim ve etkileşim sistemi olduğuna göre, bu sistemin canlılığı, eşler arasındaki sözlü veya sözsüz bildirimlerin, mesajların alınıp verilmesiyle ölçülür. Evlilik ilişkilerinin tatmin ediliciliği de temelde eşler arasındaki iletişimin niteliğine ve niceliğine bağlı olmaktadır. Karşılıklı anlaşılma, her evlilik kurumunun temelinde olması gerekir.119 Evlilikte uyumu sağlayacak olan iletişim başarısız olup, eşler arasında güven azaldıkça; çiftler kendilerini bir eş olarak değil de, yabancı bir birey olarak görmeye ve kendileriyle daha çok ilgilenmeye başlarlar.120 Böylece duygusal ve fiziksel anlamda uzaklaşmalar baş gösterir.

Eşler arasında kurulacak dayanışma, iletişimin oluşturulmasında önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Aile içinde eşler ve aile üyeleri arasındaki dayanışma, aslında aile içindeki iletişimin niteliğine bağlı olarak gelişir. İyi bir iletişimi kurmuş ve devam ettiren aile üyeleri aynı zamanda iletişimin tamamlayıcısı olan dayanışmayı da

115

Lauer, J. ; Lauer, R. : “Marriages Made To Last”, Marriage and Family in a Chaning Society, (Edit.: J. M. Henslin), The Free Pres, U.S.A., 1992, s. 481-482.

116

İl, S. : “Polisin Aile Yaşamı”, Toplum ve Sosyal Hizmet, Cilt: 12, Sayı: 4, Hacettepe Üniv. Sosyal Hizmetler Yüksek OkuluYay., Ankara, Ekim 2001, s. 55.

117

Günay, C. : Çocuk da Yaparım Kariyer de Kadınlar Ne İster?, Beda Yayınları, İstanbul, 2004, s. 22.

118

Özbay, H. : “Evlilik Kurumunda Kadın Erkek İlişkisi”, I. Ulusal Aile Hizmetleri Sempozyumu ( 2000’li Yıllarda Aile Hizmetleri), A.A.K.B. Yayını No: 117, Ankara, 2001, s. 20.

119

Şener, A.; Terzioğlu, G. : A.g.e., s. 132. 120

Thayer, E. S.; Zimmerman, J. : Ayrılanlar İçin Çocuk Bakımı, (Çev.: Ü. Türkoğulları), Arkadaş Yay., Ankara, 2003, s. 8.

gerçekleştirmiştir. İbni Haldun, etkin örgütlenme anlamında kullandığı gruba ait olma ve dayanışma duygusuna, büyük önem verir. Ona göre bu duyguların zayıf veya güçlü oluşuna göre toplum veya grup geriler ya da yükselir.121 Bu bağlamda, evlilikteki iletişim ve paylaşımın yeterince oluşturulamaması, eşler arasındaki olması gereken “biz” duygusunu, “ben” “sen” seviyesine indirger. Eşler arasında kurulamayan iyi iletişim ve paylaşım, sevgi ve ilgi yetersizliğini doğurmaktadır. Eşler arasındaki sevgi ve ilginin azalması, evliliğin sağlıklı yürümesini engelleyerek, ailenin dağılmasına neden olabilmektedir. Geçimsizlikle başlayan bu süreç, eşlerin ruh sağlıklarını bozarken, çocukların ve ailenin geleceğini olumsuz yönde etkilemektedir.122 Bu nedenle huzur ve mutluluğun hâkim olduğu bir evliliğin oluşması ve sağlıklı aile ilişkilerinin sağlanabilmesi için, aile üyeleri arasında kurulan dayanışma, paylaşma ve iletişime büyük roller düşmektedir.123

3.6. Çocuk Faktörü

Çocuk sahibi olmak, aile açısından oldukça önemli bir konuyu oluşturmaktadır. Çocuğun evlilik üzerindeki etkisini açıklayan iki görüş bulunmaktadır. Çocuğun evliliğe olumlu etkisi olduğunu savunan görüşe göre; eşlerin birbirine olan sevgisinden ortaya çıkan çocuk, çiftin evlilik ilişkisini zenginleştirmekte, onlara hayattan zevk alma ve tatmin olma duygularını kazandırmaktadır. Çocuğun evliliğe olumsuz etkisi olduğunu savunan görüş ise, çocukları bir çatışma kaynağı ve eşler arasındaki yakınlaşmaya bir engel olarak değerlendirerek, çocuğun eşler arasındaki uyuşmazlığa yol açtığını ileri sürmektedir. Belsky, yapılan farklı araştırmaya bağlı kalarak, çocuğun evliliği tehdit edici bir etkisinin olmadığını ve çocuğu eşler arasındaki çatışmayı artırıp, etkileşimi azaltarak evlilik tatminini azalttığı düşüncesinin yanlış olduğunu ifade etmektedir. Belsky, iyi yürütülmeyen evliliği, çocuktan ziyade eşler arasında kurulmayan iletişime bağlamaktadır.124

Çocuğun varlığı ve sayısı eşlerden kadınlar, özellikle de çalışan kadınlar açısından bir sıkıntı kaynağı olabileceği düşünülebilir. Geleneksel olarak, çocuğun bakımının kadına ait oluşu ve erkeğin bu konuda sınırlı yardımda bulunması, kadını bu konuda zorlamaktadır. Gün boyu çalıştığı işten eve dönen kadın için çocuk bakımı ve

121

Lipson, L. : Uygarlığın Ahlaki Bunalımları Manevi Bir Erime mi? Yoksa İlerleme mi?, (Çev.: J. Çam Yeşiltaş), İş Bankası Yay., İstanbul, 2003, s. 104.

122

Köknel, Ö. : İnsanı Anlamak, Altın Kitaplar, İstanbul, 1986, s. 370. 123

Nirun, N. : Sistematik Sosyoloji Yönünden Aile ve Kültür, A.K.D.T.K. Yay., Ankara, 1994, s. 68. 124

sorumluluğu çok güç olmaktadır. İş, ev kadınlığı ve annelik rollerini yüklenen kadın, fiziksel ve ruhsal açıdan oldukça fazla yıpranmaktadır. Birkaç rolü birden üstlenen kadının bu durumu, evlilik ve aile hayatına doğal olarak yansımaktadır. Dolayısıyla, çocuğun varlığı ve artan sayısı, özellikle çalışan kadına büyük sorun yaratmaktadır. Yakın zamanlarda yaygınlaşan kreş ve anaokulu, çalışan annenin işlerini azaltsa da, anne için çocuk bakımı, oldukça zaman ve emek gerektiren bir durum olmaktadır.

Çocuk sahibi olmak kadar, evlilikte uyumu etkileyen bir başka önemli nokta da çocuğun dünyaya geldiği zamandır. Başka bir ifadeyle, çocuğun dünyaya geldiği zaman, evlilikteki uyumu etkileyebilmektedir.Nitekim, geleneksel toplumlardaki küçük yaştaki evlilik, erken çocuk sahibi olma durumu ve bu duruma eşlerin bazen hazır olamayışı, eşler arasındaki uyumu tehdit edebilmektedir. Yine geleneksel toplumlarda ailelerin büyükleri, çocuk yapma konusunda sık boğaz etmektedir. Bu durumda da, eşler bu kararı zorunlu olarak almak durumunda kalmaktadırlar. Aile dışı müdahaleyle gerçekleşen bu durum, bazen evdeki problemlerin meydana gelmesine neden olabilmektedir.125

Bununla birlikte çocuğun olmaması veya ertelenmiş olması, boşanmaları kolaylaştırmaktadır. Araştırmalar, çocuğu olmayanların, çocuğu olanlardan daha fazla boşanma eğilimi gösterdiğini ortaya çıkarmaktadır. Çocuk bu açıdan, boşanmayı engelleyici bir görev görmektedir. Anlaşamayan, geçinemeyen ve çatışan eşler, çocuğun geleceğini düşünerek bu kararlarında daha temkinli davranabilmektedirler.126 Türkiye’deki istatistiği bilgiler de, çocuğun boşanmayı engelleyici özelliği olduğunu göstermektedir. Nitekim, 2000 yılında toplam 34.862 boşanmanın %43.85’i çocuğu olmayanlarda, %25.14’ü tek çocuklularda, %18.61’i iki çocuklularda, %7.24’ü üç çocuklularda, %2.71’i dört çocuklularda, %1.29’u beş çocuklularda ve %1.16’sı da altı ve daha fazla çocuklularda görülmüştür. Yine 2003 yılında toplam 50.108 boşanmanın %43.51’i çocuğu olmayanlarda, %23.34’ü tek çocuklularda, %19.49’u iki çocuklularda, %7.81’i üç çocuklularda, %3.20’sı dört çocuklularda, %1.44’ü beş çocuklularda ve %1.21’i de altı ve daha fazla çocuklularda görülmüştür. 127 Bu bağlamda, çocuk sayısı ile boşanma arasında ters bir ilişki vardır. Çocuk, problemli evliliğin sürdürülmesini sağlayarak boşanmayı engellemektedir.

125

Jones, Charles L.; Tepperman, L. ; Wilson, S. j. : The Futures Of The Family, Prentice Hall, New Jersy, U.S.A., 1995, s. 85-87.

126

Jones, Charles L.; Tepperman, L. ; Wilson, S. J : A.g.e., s. 86. 127

Özetlenecek olursa; farklı yaş, eğitim, kültür ve gelir seviyesine sahip, aile içinde uyumlu birlikteliğin anahtarı olan iletişim konusunda yetersiz, anne baba ve akraba ile eş arasında denge kuramayan, zamansız evlilik yapan ve çocuk sahibi olan eşlerin evlilikte uyumlu ve mutlu olma şansları az olmaktadır. Bu konuda “evliliğe hazırlık projesi” nin sahibi Emre Konuk’un yaptığı araştırma sonuçları da yukarıda ileri sürülen düşünceleri doğrulamaktadır. Konuk’un yaptığı araştırmaya göre, anne babanın ve arkadaşın karşı olduğu, iletişimin olmamasına bağlı olarak sorunun ertelenerek arttığı, şiddet ve tartışmanın hâkim olduğu evlilikler büyük risk altındadır.128

4. Ailenin Toplumsal Yapı İçerisindeki Yeri ve Önemi