• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.1. Kaba Ekonomi I

Bu bölümde merkantilist dönem hakkında genel değerlendirmeler ve kimi düşünürlerin mali konular ve ek olarak vergi özelinde açıklamalarına yer verilecektir. Bu ve izleyen bölümün hazırlanmasında Foucault’un (2011) söylemi157takip edilmiştir.

153Bu bölüm Dursun, 2013, Mukaddime I, Kaynak Yayınları 2. Basım’ın önsöz kısmında yer alan Hilmi

Ziya Ülken’in İbni Haldun Hakkında söylediklerinden derlenmiştir.

154 E. Rosenthal’ın çevirisi Almanca olup 1932 yılında Berlin’de basılmıştır.

155Maliye Tarihi hakkında Türkiye’de en özgün ve kapsamlı çalışmalardan biri Prof. Fadıl Hakkı Sur’a

aittir. Sur makalesinde Maliye Tarihine dair eserlere ve yazarlarına geniş yer vermiştir. Makalenin genel hatları itibari ile Maliye Tarihi açısından M.Ö dönem ve İlk Çağ hakkındaki gelişmeler makalenin yazıldığı dönemin bilimsel gelişimi (Arkeolojik kazılar açısından) ile paralel olarak noksan olmasına rağmen orta çağ ve sonrası dönemler açısından önemli ve temel kaynaklara yer verilmiştir.

Eser hakkında detaylı bilgi için bkz. Sur, Maliye Tarihine Kısa Bir Bakış, 1949, A.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 1, s.246-278.

156 Kavram olarak Kaba Ekonomi deyimi Orhan Hançerlioğlu’ndan alınmıştır. Kaba ekonomi deyimi,

nesneler arasındaki ilişkilerden insanlar ve sınıflar arasındaki ilişkiye geçemeyen iktisadi yaklaşımı ifade etmektedir. Mali yazında da sosyolojik yaklaşımı barındırmayan bu dönemler için bu kullanım tercih edilmiştir. Ancak genellemeci bir kavram olarak kullanılmamıştır.

157“Düşünürlere ait metinlerde aranılan şey aziz kurucuların listesinin ortaya konulması değil; söylemsel

pratiğinin düzeninin gün yüzüne çıkarılmasıdır” (Foucault,2011:170).

“Sonuç kaçınılmazdı: Hazine gemileriyle İspanya’ya getirilen altın ve gümüş, onu taşıyan adamlar hâkim merkantalist yaklaşımla donanmış ve avantalarını Kral Midas gibi zenginleştireceklerini düşünüyor olsalar da, sadece işçi sınıfının fakirleşmesine hizmet etti ve tüccar kesiminin büyük voliler vurmasını sağladı… Kızılderililerin altın ve gümüşü… Tüm Hıristiyanlar dünyasını saran bir fiyat devrimini hızlandırdı ve çoğu ülkede gözlemlenen, ücretlerdeki artışın fiyat artışlarının gerisinde kalması, yükselen burjuvaziye Endülüs’tekinden daha da büyük vurgunlar hediye etti. Bu kazanç artışı, muhtemelen, modern kapitalizmin yükselişindeki en büyük etkendir”

(Kirk,2008:7). Kirk’in (2008) eserinde yer alan bu sözcükler Merkantil dönem ve sonrası hakkında oldukça dikkat çeken saptamaları içermektedir.

Dönemde artan mali meseleler devrin yazarlarının da dikkatini çekecek iki buçuk yüzyıl boyunca birçok yazar, devletin (daha doğrusu hükümdarın) nüfuz, iktidar ve refahını artırmak amacı ile yazılar yazacaktır. Dönemin en önemli isimlerden birisi Montesquieu’nün öncüsü sayılan (Hançerlioğlu,1987:359) Jean Bodin158 dir. Bodin’e göre mali meseleler devletin sinirlerini oluşturmakta ve iyi bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bunun için üç şey lazımdır; birincisi gelir159 toplanması için dürüst vasıtalar; ikincisi bu gelirin devletin şerefi ve menfaati için kullanılması; üçüncüsü de bu gelirin bir kısmının ihtiyaç anı için ayrılmasıdır. Bahsi olunan temel konulardan ilki hakkında Bodin; mülk gelirlerinin en dürüst ve emniyetli gelir şekli olduğunu, bunlarla beraber gümrük vergilerinin de olması gerektiği düşüncesini taşımaktadır. Gümrük vergileri hakkında en eski ve en adilane vergi olması yönünde görüş beyan etmiştir. Bütün diğer vasıtalar yetersiz geldiğinde devlete gelir teminin de acil bir zaruret olası halinde dolaylı vergilere de başvurulabileceğini ancak hiçbir hükümdarın tebaası üzerine, onların rızası olmaksızın bir vergi koymaya yetkisi olmadığını da vurgular (Sur,1949:254). Bodin, temelde vergi gelirlerinin belirleyicilerine görece az değinmektedir ancak değindiği mali konulardan vergiye atfettiği büyük önem dikkat çeker.

Devlet’in devamı vergi gelirleri ile yakından ilgilidir. Vergi gelirlerini etkileyen unsurlar arasında devlet’in genel yapısı ile olan ilişki siyasi belirleyicileri işaret

158 Jean Bodin 1530-1596 yıllarında Fransa da yaşamıştır. İlk merkantilist kabul edilen yazar 1576 yılında

ünlü eseri ‘Les Six Livres de la République’ ‘Devletin Altı Kitabı’ adlı eserini yayımlamıştır. Eserin altıncı kitabı ‘Bazı Siyasi Meseleler’ adı ile çıkarılmış ve meseleler arasında ‘Devletin Sinirleri Demek Olan’ maliyenin iyi bir şekilde idare meselesi yer alır. Bodin’e ait bu eser ‘Cumhuriyet İncelemesi’ şeklinde ya da ‘Kamusal Alanı Anlayınız’ şeklinde Braudel’ün “Uygarlıkların Grameri” isimli eserinde sıkça atıf almaktadır.

159

Sur (1949) eserinde “gelir” kelimesi yerine “varidat” kelimesini kullanmıştır.

etmektedir. Yine belirleyicilerden bir diğer ekonomik etkenler sayılabilecek verginin türüne yöneliktir. Diğer önemli husus ise konulacak verginin toplumsal uzlaşmayı gerektiği konusundaki fikri ile siyasi ve psikolojik belirleyici işaret etmektedir.

Bodin (1576) eserinde dönemin siyasi gelişimine paralel devlet ve egemen kavramlarına yönelik açıklamalar getirmiştir.“Egemen devlet, medeni yasaların

üstündedir, yalnızca doğal ve tanrısal yasalara tabidir: İnsanlar âleminde onun üzerinde hiçbir şey yoktur. Tıpkı din hukukçularının dediği gibi, papanın ellerini hiç bağlamadığı gibi, egemen hükümdar da ellerini ancak canı istediğinde bağlar. Böylece ferman ve emirnamelerinin sonunda şu sözler yer alır: Arzumuz böyledir, bunun anlamı, egemen hükümdarın yasalarının, geçerli nedenlere dayansalar bile, yalnızca hükümdarın iradesine tabi olduklarıdır” (Braudel,1995:339). Bu bağlamda Bodin160 dönemin devlet hakkındaki düşün yapısını yansıtmaktadır. Bodin’in kullanmış olduğu

egemen kavramı ise dönem için bir ilktir. Egemenlik, Bodin ile birlikte

kavramsallaştırılmıştır.

Dönemin diğer önemli yazarı Thomas Mun’dur. Thomas Mun’un161 kısa eserinde vergi gelirlerinin belirleyicileri açısından günümüzde önemini artıran ve 20. yüzyıl maliye düşün alanında etkin olan fikirleri bulunmaktadır. Mun, kamu gelirleri üzerindeki sosyal belirleyicilerin etkisini anlamış ve ülkeden ülkeye gelir kaynaklarının değişiklik gösterdiğini ve bu değişikliğin temelinde kanunların, örf ve adetlerin farklı olduğuna yönelik görüşünü vurgulamıştır (Sur,1949:255). Mun’un bu düşüncesi vergi gelirlerini etkileyen unsurlar arasında ekonomik, sosyal ve kültürel etkenlerin varlığına yöneliktir. Mun’un vergileme hakkında -devletin yeni bir vergilemeye gideceği zaman-

“halkın nefretinden kaçınmak için eşitlik ilkesi gözetilmeli ve halkın onayı alınmalıdır”

(Savaş,2007:159) düşüncesi vergi gelirlerini etkileyen psikolojik etmenlere işaret etmektedir.

160 Bu dönem aynı zamanda Fugger’ler Çağı olarak ta anılmaktadır. Zengin bir şirket olan Fugger’ler

dönemde Roma İmparatorluğunun tacını kimin giyeceğine yönelik kararda bile etkindir. Çünkü onun parasal anlamda desteği tacın sahibini belirleyecektir. Fugger’in 1546 yılında toplam geliri 40.000.000 dolar olarak kayıtlara geçmiştir. Dönemin maden bolluğunun fiyatlar üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik ilk tespit Bodin’e aittir. “Gördüğümüz pahalılığın üç nedenden ileri geldiğini sanıyorum. Başlıca

ve belki tek nedeni altın ve gümüş bolluğudur; bunlar bugün krallıkta, son 400 yıl boyunca olduklarından daha fazladırlar” (Huberman,2013: 117).

1611571-1641 yıllarında yaşayan İngiliz tacir Thomas Mun ‘England’s Treasure by Foreign Trade’

‘İngiltere’nin Dış Ticaret Yoluyla Serveti’ adlı broşür eserini 1641 den önce yazmıştır. Ancak eser ölümünden sonra oğlu tarafından 1664 de yayımlanmıştır. Yazar İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin yöneticileri arasındadır.

İstatistik biliminin kurucuları arasında sayılan (Sur,1949:256) ve dönemin ünlü düşünürleri arasında kabul edilen merkantilist düşünü eleştiren muhalif yazar Sir William Petty162mali düşün tarihi açısından önemli bir diğer isimdir. Petty bu yönünün dışında T.W. Hutchison tarafından öncü iktisatçılar kuşağının başlangıcında yer alan düşünür olarak kabul görmekte, Marks tarafından “burjuva toplumundaki gerçek

üretimin ilişkilerini araştıran bir ekonomi bilimi kurucusu” unvanı ile vülger

ekonomistlerden ayrı olarak değer görmektedir (Alada,2012:55).

Petty’nin kamu gelirlerinin türlerine yönelik getirdiği görüşler vergi gelirlerini etkileyen unsurlar açısından önem taşımaktadır. Petty’ye göre devletin toprak sahibi olmasından ziyade arazi vergisi alması daha elverişlidir. Petty, dolaylı vergiler olan tüketim vergilerinden yanadır. Bu görüşünün temelinde kamu mallarından elde edilen fayda farklılıklarının yer almasıdır (Sur,1949:255-256). Petty’nin amacı devletin vergi gelirlerini artırabilmek için vergi matrahının nasıl genişletilebileceğini araştırmaktır (Savaş,2997:172). Bu anlamda yaptığı çalışmalar ile vergi gelirlerini etkileyen temel faktörlere değindiği söylenebilir. Devlete geliri sağlaması yönünden, tımar (crown lands) sistemi ile arazi vergisini birbiri ile mukayese etmiş ve arazi vergisinin daha uygun olacağı sonucuna varmıştır. “Eğer vergiyi toplamak için gerekli zahmet ve

masraf çok fazla olmazsa, arazi vergisi daha yararlıdır”. Rant üzerine konulacak bir

arazi vergisi hakkında, yeni bir ülke için uygun olacağı, yerleşik eski bir ülkede ise rant üzerine konmasının başka değişkenler ile etkileşim halinde olacağını düşünmektedir (Savaş,2007:173). Bu yaklaşım devlet sisteminin vergi gelirleri üzerindeki önemini işaret etmekte ve siyasi, ekonomik belirleyicileri işaret etmektedir.

Petty’nin vergilerin sabit oranlı olması konusunda ki görüşü dikkat çekmektedir. Bu görüşün temelinde vergilerin gelir dağılımı ile olan doğrudan ilişkili olduğuna dair görüşü yer almaktadır. Eğer vergiler sabit oranlı olursa “hiç kimse, böyle bir vergi

nedeni ile zenginlik kaybına uğramayacak, insanların gelirleri yarı yarıya azaltılsa veya misli artırılsa bile her iki durumda da kendilerini aynı düzeyde zengin göreceklerdir.”

Bu anlamda Petty vergi gelirlerini üzerinde etki gösteren, ekonomik etkene işaret etmektedir. Bu sadece ekonomik bir etken olarak değil “vergiden önce komşusundan üç

misli zengin olan, ötekinden üç misli zengin kalsın” (Savaş,2007:173) görüşü ile

mükelleflerin vergi konusundaki davranış biçimlerini işaret etmekle, sosyal ve

162 1623-1683 yılları arasında yaşayan İngiliz maliye yazarı. ‘Treatise of Taxes and Contributions’ adlı

eserini 1662 de yayımlamıştır.

psikolojik belirleyicilere değinmektedir. Vergileme açısından “insanların ne kazandıklarına göre değil… fakat daima ne harcadıklarına göre düzenleyen” Hollanda

vergi sistemine övgü ile yaklaşan Petty (Savaş,2007:173) dolaylı vergilere olan hoşgörüsü ile ekonomik ve sosyal belirleyicilere az da olsa değindiği izlenimini vermektedir.

Ayrıca Petty’nin, Siyasal Aritmetik adlı eserinde devletin siyasal ve toplumsal hayattaki yerine ve görevlerine dair beklentileri oldukça önemlidir. “Eğer insanlarda;

dilenerek, dolandırarak, çalarak, kumarbazlık yaparak, geri iade etmeyi hiç düşünmeden borç alarak kazanç elde ediyorlarsa, bu kişilerin geçimlerini sağlamaktan daha fazlasını Devletin yapması gerekir; bugün için iş bulma imkanı olmasa da sonuçta, devlet onların tüm geçimini üstlenmeye mecbur edilmelidir; devlet elde ettiği vergilerden savurganlıkla harcama yapacağına bu kişilere düzenli ve yeterli bir gelir vermesi kamu yararınadır” (Alada,2012:56).

Petty’nin bu genel yaklaşımı sadece devlet’in etkinlik alanına dair görüşleri ile değil aynı zamanda ekonominin genel işleyişine yönelik sosyal politika alanları ile ilişkilendirmesi de yazında ona farklı bir yer açmaktadır. Petty vergilemede eşitlik ve etkinliğin, adalet, güzel sanatlar, tarımın geliştirilmesi, hırsızlığın ve dilenciliğin azalması, eğitimin ilerletilmesi ve sağlık tedbirlerinin artırılması gibi sosyal değişkenler ile yakından ilgili olduğunu vurgulamaktadır (Alada,2012:117). Petty burada verginin mali amaçları ve mali olmayan amaçlarına vurgu yapmakta ve mali sosyoloji açısından da son derece önemli olan teorik yaklaşımı ortaya koymaktadır.

Petty, istatistik biliminin kurucusu unvanı ile anılır. Ancak bu unvanı hak etmesinin altında yatan etken daha farklı yorumlanmaktadır. 1840 lı yıllarda İngiltere yoksulluk ile mücadele içindedir. Ayrıca toplumsal hayata egemen olan bir kargaşa mevcuttur. Egemenin sosyal kargaşayı algılamak ve çözüm üretebilmesi için toplum içinde yaşanan olaylarının tümünün nicelikselleştirilmesi ve bu şekli ile ele alınma yolu seçilmiştir. Sosyal bilimlerin nicelikselleşme yoluna girmesi ve sayılan sosyal sorunlar söz konusu olduğunda böyle bir temsil edici güç kazanması Mary Poovey tarafından sayılara atfedilen ‘nesnellik’ halesi ile ilişkilendirilmektedir. On yedinci yüzyılda sosyal istatistiğin ilk konusu ölüm olmuştur. Dönemde haftalık ölüm listelerinden faydalanarak ‘Ölüm Oranları Belgeleri Üzerine Gözlemler’ ismi ile John Graunt, Londra da ilk sosyal istatistik örneğini sunmuştur. Bu, sosyal istatistik olarak kabul edilmektedir. Ancak Petyy ile söz konusu olan siyasal aritmetik ve sosyal istatistiğin gayesi bilimsel

gayelerden çok siyasal hedeflerle ilgilidir ve üretmeyi amaçladığı ‘faydalı bilgi’, ‘doğru bir siyaset’ yolu açmak istemektedir. Bunların altında yatan gayretlerin ise temel sebebi yine tecimsel olarak karşımıza çıkmaktadır. “Aslında sosyal istatistiklerin ve yaşam

tablolarının daha farklı ekonomik bir nedeni vardır: Sigortacılık163

(Yılmaz,2012:192-

196).

Petty’nin Siyasal Aritmetik görüşünün altında yatan düşüne daha yakından bakmak gerekmektedir. Yılmaz’ın (2012) eserinde Cullen’den alıntılayarak yer verdiği görüş oldukça önemlidir. “Entelektüel argümanları, karşılaştırma ve üstünlük belirten

kelimeleri kullanmak yerine, uzun zamandır amaçladığım gibi Siyasal Aritmetiğin bir timsali olarak ben yönümü, kendimi sayılara, ağırlıklara ya da ölçülere göre ifade etmek, sadece anlamlı argümanları kullanmak, … ötekilerin düşüncelerine göre değişebilir zihin, kanaat ve heveslerine dayalı olan nedenleri ise bir kenara bırakmak için belirledim… Şimdi sayılar, ağırlıklar ve ölçümler tarafından ifade olunan gözlemler ve durum/konumlar… Ya doğrudur ya da görünüşte yanlış değildirler ve henüz doğru, kesin ve apaçık değillerse bile, belki de egemen güç tarafından öyle kılınacaklardır”, Petty’nin ürettiği bilginin temel biçimi belirleyen nedenleri anlamaya

çalışırken, bu bilginin İngiliz kralının hâkimiyetini sağlamak ve vergi sorunlarını çözerek vergi ödeyenleri ikna etmek adına üretildiğini göz ardı etmemeliyiz. (aktaran; Yılmaz,2012:147-148).

Petty, dönem itibari ile Avrupa’da yaşanan bir başka ekonomik gelişmenin de içinde yer almaktadır. Avrupa’da köklü loncalar ellerindeki gücü yitirmeye başlamışlarıdır. Loncalar sahip oldukları işlevleri ‘aracılar’ ile paylaşmak zorunda kalacaklardı. Bu aynı zamanda iş bölümü ve uzmanlaşma demektir. Bu bağlamda Petty iş bölümü hakkındaki ilk görüşlere de sahiptir (Huberman,2013:127).

Önceki bölümde verginin belirleyicilerinin saptanmasına etken faktörler sıralanırken devlet’in önemine değinmiştik. 15. ve 16. Yüzyıllarda düşün sisteminde ortaya çıkan yeni akımlar, dünyanın coğrafi keşifler ile değişmesi ve yenilenmesi ortaçağın yerini yeniçağa bırakması tam bu döneme denk gelmektedir. Bu dönem aynı zamanda ulus devletlerin ortaya çıkışı ve felsefi alanda güçlenmesi ile de anılmaktadır. Çağın önemli düşünürlerinin neredeyse tamamı toplumsal ve siyasi hayata yönelik yazdıkları eserlerde devlete büyük önem vermişler, devlete dair temel felsefi altyapının

163Konu hakkında detaylı bilgi için bkz. Yılmaz, Yoksullar Ne Yapmalı, Dipnot Yayınları, Ankara,2012,

s.138-206.

oluşumuna katkılar sağlamışlardır. Kimi düşünürler modern devletin ekonomik, şiddet ve savaş dışında kalan düşünsel anlamdaki temellerinin de bu dönemde atıldığını ileri sürmektedirler. Dönem düşünce alanındaki gelişimine paralel bir biçimde verginin gelişiminde de izlerini göstermektedir. Bu yüzyıl, sadece siyasi ve ekonomik alanda ortaya konulan ünlü eserler değil edebiyat alanında da günümüzde bile etkin olan birçok eseri ortaya çıkarmıştır. Bu eserlerin birçoğu bugün ütopya ismi ile anılmaktadır.

Çağın en ünlü düşünürlerinden biri de Thomas Hobbes164

tur. Hobbes eserini düşün alanındaki zengin bir temel üzerine inşa etmiştir. Hobbes ünlü Leviathan165 adlı eserini 1651 de yazmıştır166

. Eser dört bölümden oluşmakta olup, çalışmamızın sınırları çevresinde kitabın birinci bölümü insan üzerine, ikinci bölümünde maliye tarihi açısında da önemli olan devlet üzerine başlıklı kısmında yer alan devlet ve vergi kavramları hakkındaki çeşitli fikirlere yer verilecektir.

Hobbes eserinin sunuş bölümüne “…yapay insandan başka bir şey olmayan,

Latince’de [Cıvıtas] denilen, [Devlet] adlı o büyük [Ejderha167]168 yaratılır; bu, doğal insanın korunması ve savunulması için tasarlanmış olup ondan daha büyük bir cesamete ve kudrete sahiptir ve onda egemenlik bütün gövdeye canlılık ve hareket veren yapay bir ruhtur…” (Hobbes,2008:17) cümlesi ile başlamaktadır. Öncelikle Hobbes’un

devlete ne denli büyüklük/kudret yüklediği buradan anlaşılmaktadır. Ayrıca Bodin ile kavramsal zemine oturan egemenlik kavramı Hobbes’un yukarıda yer alan görüşleri ile toplumsal sözleşme temeline dayandırılmıştır. Bu bağlamda modern devletin düşünce anlamındaki altyapısının bu döneme denk gelmesi olağan gözükmektedir.

“Amaç üzerindeki hak, araç üzerindeki de bir hak içerir. Bir hakkı devreden kişi, kendi gücü elverdiği ölçüde ondan yararlanmanın araçlarını da devreder. Bir araziyi satan kişi, onun üzerinde büyüyen bitkileri ve diğer şeyleri de devretmiş demektir: Bir değirmeni satan kişi de onu hareket ettiren akarsuyun yatağını değiştiremez. Bir insana, hükümranlık içinde yönetme hakkını verenler ise ona, askerleri beslemek için vergi toplama ve adaletin idaresi için yargıçlar atama hakkını da vermiştir demektir”

164Thomas Hobbes 5 Nisan 1588 de İngiltere’de doğmuş, 1679 da ölmüştür. 165

Kitaba ismini veren Leviathan, Tevratın Book of Job yani Eyup kısmının 3 üncü, 40 ıncı ve 41 inci bablarında anlatılan bir deniz canavarıdır.

166 Detaylı bilgi için bkz. Güriz, Hobbes, Şahsiyeti ve Siyasi Fikirleri, Ankara Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Dergisi, 1955, 12-02-02, Ankara

167

Ejderha kelimesi Hobbes’un eserinin genelinde devletin ne denli büyük ve kudretli olduğuna dair vurgu için kullanılmıştır. Kitaba ismini veren dev canavar Levıathan ile bir benzetme yaptığı kabul edilebilir.

168Orijinal eserde, alıntıda “[ ]” içinde gösterilen kelimeler büyük harfle yazılmış olup alıntıda vurguyu

artırmak amacı ile “[ ]” gösterilmiştir.

(Hobbes,2008:102). Hobbes burada devletin yönetim şekli ile vergi arasındaki sıkı ilişkiyi vurgulamaktadır.

“Uygun görüldüğü şekilde savaş ve barış yapma hakkı da ona aittir. … diğer milletler ve devletlerle savaş ve barış yapma hakkı; yani, bunun ne zaman kamu menfaatine olduğuna ve bu amaçla hangi büyüklükte güçlerin toplanacağına, silahlandırılacağına ve bunlara ödeme yapılacağına karar vermek ve bunun masraflarını karşılamak için uyruklara169 vergi salmak hakkı da egemenliğin bir

parçasıdır…” Hobbes’un egemenlik kavramını vergi özelinde değerlendirmesi ve

üzerine göndermelerde bulunması vergi ve egemenlik kavramının birlikte işleyişini işaret etmektedir.

“…Egemenliğin esasını oluşturan ve egemen170 gücün hangi kişide veya heyette olduğunun anlaşılmasına yarayan işaretler işte bunlardır. Çünkü bunlar devredilemez ve bölünemez. Para bastırma; reşit olamayan mirasçıların mallarını ve kendilerini yönetme; piyasalarda ilk alıcı olma hakkı ve diğer bütün yasal haklar egemen tarafından devredilebilir; fakat uyrukların koruma yetkisi bırakılamaz. Fakat militia171

boşunadır veya düşüncelerin yönetimini bırakırsa, insanlar ruhların korkusuyla ayaklanmaya itilirler…” (Hobbes,2008:135-136). Devlet, egemenlik ve vergi

kavramlarının yakınlığı bir kez daha vurgulanmaktadır. Bunlar vergi gelirlerini belirleyen etmenlerden siyasi belirleyicilere yönelik en önemli vurgudur.

Hobbes (2008) eserinde egemen ve egemenin hakları arasındaki ilişkiyi “Kutsal

Kitaplarda Monarşinin Hakları” başlığı ile vermektedir.

“Üzerinizdeki hüküm sürecek olan kralın hakkı şu olacak. Oğullarınızı alacak ve onlara savaş arabalarını sürdürecek ve onları kendi atlıları yapacak ve kendi savaş arabaları önünde koşturacak ve kendi hasadını biçtirecek ve onlara kendi savaş aletleri ile savaş arabalarının teçhizatını yaptıracak ve kızlarınızı da, kokular yapmaları, onun aşçıları ve ekmekçileri olmaları için alacaktır… , işte bu, mutlak güçtür ve en sonda yer

169 Hobbes’un eserinde “egemen-devlet-uyruk” kelimeleri bir birleri ile yakından ilgilidir. Detaylı bilgi

için bkz bir sonraki dip not.

170Hobbes eserinin ikinci kısım Devlet Üzerine başlığı altında bu iki kelimeye yüklediği anlama açıklık

getirmektedir. “İnsanların yabancıların saldırısından ve birbirlerinin zararlarından koruyabilecek ve

böylece, kendi emekleriyle ve yeryüzünün meyvelerle kendilerini besleyebilmelerini ve mutluluk içinde yaşabilmelerini sağlayacak böylesi bir genel gücü kurmanın tek yolu; bütün kudret ve güçlerini, tek bir kişiye veya hepsinin iradesini oyların çokluluğu ile tek bir idareye indirgeyecek bir heyete devretmelidirler.” Yani kendi kişiliklerini taşıyacak tek bir kişiye veya bir heyete yetki vermelidirler. Bu