• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.4. Vergi ve Devlet

1.4.2. Hititler ve Vergi

Bereketli Hilal coğrafi alanında Mezopotamya da yer alan, Hitit uygarlığı M.Ö 1660 ile 1190 yıllarını kapsar. Hitit adı ile anılan Hind-Avrupa halkı kendine “Nesile”, yani Nesice konuşan halk adını vermiştir. Nesice konuşan bu halk Anadolu’yu Hatti Ülkesi olarak tanımlar. Geçmişte Türkçede Etiler sözcüğü kullanılmış ancak şimdilerde Hititler kelimesi yaygın olarak bu uygarlığı tanımlamak için kullanılmaktadır (Akurgal,2008:49; Bilgiç vd,1990:5). Hitit ve Hititçe sözleri Hitit İmparatorluğu’nun merkezi olan Boğazköy (Hattuşa) keşfedilemeden ve Hitit dili çözülmeden önce kullanıma dayanmaktadır. Hititçe tabletleri okunduktan sonra Hititlerin kendi dillerine

nasili, nisili ya da nesunnili (Nesa kentinin dili), kendilerine de nesumna-“Nesalı”

dedikleri anlaşıldı (Alp,2005:5; Bilgiç vd.,1990:5). Konu hakkında benzer ancak kökenleri hakkında farklı bir yaklaşım Lloyd (2007) tarafından yapılmaktadır58

.

57 Kramer, a.g.e. ss. 314

58Detaylı bilgi için bkz. Lloyd, Türkiye’nin Tarihi, 2007, TÜBİTAK, Ankara s.25-26

Hitit Devleti başlangıçta iki şehir devletinden oluşmakta idi. Kentlerin birleşmesi ve devlet merkezinin Hattuşa’ya taşınması ile Hatti bölgesinde yönetsel bir bütünlüğe ulaşılmıştır. Zamanla merkezi bir yönetim oluşmuştur. Her türlü yönetimin merkezi Hattuşa’daki saraydır. Sarayın başında Tabarna “hükümdar” Büyük Kral ve Tawananna “Kadın Hükümdar” büyük Kraliçe vardır (Alp,2005:147). Yönetimde yer alan anaerkil yapının zamanla ataerkil yapıya dönüşümü dikkat çekicidir. Anaerkil yapıdan ataerkil yapıya geçiş Alp (2005) tarafından da dile getirilmektedir. Devlet teşkilatında görevli memurlar üç sınıfta incelenmektedir. İlki; sivil işlevi olan görevliler, ikincisi; asker işlevi olan görevliler, üçüncüsü; devlet kültünde görev alan memurlar (Alp,2005:147-148).

Hitiler dönemine ait gerek toplumsal yapı, gerek devlet otoritesi ve beraberinde gelişen vergi incelendiğinde, konu aynı zamanda döneme ait toplumsal yapıda yer alan sınıfların da değişiklik gösterdiği, günümüz sınıf yapılarına benzer özellikler taşıdığı görülmektedir. Üretim ve ticarete yaşanan gelişme beraberinde uzmanlaşmış, çok sayıda farklı sınıfların da ortaya çıktığını göstermektedir59

.

Hitit dönemi vergi ve toplumsal yapısı mevcut kalıntılar ışığında değerlendirildiğinde, vergi sistemi diyebileceğimiz, temel vergi oranları, temel mükellefiyet çeşitleri, vergi türleri, istisnalar ve muafiyet türlerinin bulunduğu gözlenmektedir. Konu hakkında yayınlanan Kültepe60 Kayıtları olarak bilinen tabletlerde yer alan hususlar bunu işaret etmektedir. Bölgede Asurlar ile gelişen ticaret beraberinde devlet otoritesinin egemenlik alanını toprak mülkiyetinden çıkarıp, ticari alana yayılmasını sağlamıştır. Devlet için ticari alandan elde edilen gelirler daha düşük maliyetli gibi gözükmektedir.

Hititler dönemi ile ilgili çok sayıda yayın olmasına rağmen dönemi mali açıdan ele alan eser sayısı Sümerler dönemine göre azdır. Alp (1947:476) makalesinde Hititlerde Sahhan ve Luzzi olarak iki tür vergi yer aldığını dile getirmektedir. Sahhan ayni vergi iken, Luzzi yakın dönemde baş vergisi olarak bilinen ve iş (şeklinde) olarak düşünülen bir mükellefiyet şeklinde tanımlanmaktadır. Konu hakkında yapılan önemli çalışmaların başında Bilgiç’in eserleri gelmektedir. Bilgiç (1948) eserinde yerli beylerin memlekete gelip giden tüccarlardan malın cinsine, memlekete girmesindeki faydaya göre ve memleketten çıkmasındaki zarara göre, nispetleri değişen vergilerin olduğunu

59Detaylı bilgi için bkz. Alp, Hitit Çağında Anadolu, 2004, TÜBİTAK, Ankara,“Telipinu Fermanı” s. 59-

64

60Anadolu Uygarlığında önemli ticari ve siyasi kent-eski adı Kaniş, günümüz Kayseri’sinin doğusu.

yazmıştır. Bir tür gümrük vergisi olan nis hat um ve memleket içinde alınıp satılan mallar içinde sadü’atum, tatum gibi vergilerin tarh edildiğini tablet kalıntıların çevirisi ile aktarmaktadır.

Buraya kadar yer vermiş olduğumuz çalışmalarda Türkiye, Hitit tarihi araştırmaları açısından erken bir döneme denk geldiğinden vergi konusu özelinde net bir şekilde ortaya konulamamış ya da daha kesin bilgiler için beklenilmiştir. Ancak hali hazırda yer alan bilgilerin daha anlaşılır olduğu düşünülmektedir.

Örneğin Nishatum, çıkmak, koparmak, çekip almak anlamına gelmekte olup, tekstil ürünlerinden % 5, kalaydan 2/65 ve gümüşten 5/120 nispetinde alınmakta veya ödenmekteydi61. Bu vergi mahalli saraylara/krallara, Asurlu bankerlerin kurduğu tüccar evlerine Karum dairesine62 ve şehirdeki (Asur) teşkilata ödenmektedir, saddu’atum 1/60 nispetinde, iç ticarette alındığı anlaşılmaktadır. Tatum ismi ile bir tür yol vergisi yer almaktadır bu verginin amacının yol güvenliğini sağlamak olduğu anlaşılmakta ve karakol masraflarını karşılamak için uygulandığı anlaşılmaktadır. Qaqqadatum ismi ile kafa vergisi (baş vergisi) bütün ticari mal yüklü kervanlardan her şahıs için alınan vergi veya ödemeyi göstermektedir.

E/isratum ismi ile bir tür öşür vergisinin bulunduğu ve oran olarak ta nishatum

vergisinin alınmasından sonra kalan kısmın % 10 nu ifade etmek için kullanıldığı,

waşitum ismi ile 1/120 oranında ihraç vergisinin uygulandığı, eribtum ismi ile bir tür

giriş çıkış vergisi/hediye alındığı veya ödendiği, metum hamsat ismi ile % 5 nispetinden ödenen bir vergi olduğu ancak çok net olmadığı tespit edilmiştir (Bayram,1993:7-13).

Yukarıda yer verilen konuya ilişkin Kültepe Kayıtlarından bir metine yer vermek faydalı olacaktır. “(1-9) Énah-ili’nin ve benim mührümle (mühürlenmiş)

nishatum vergisi yekunun içine önden ilave edilmiş, saddü’atum63 vergisi taşınan miktara sonradan eklenmiş 2 mina tasfiye edilmiş gümüşü Kurub-İstar’a verilmek (üzere) Énah-ili Agia’ya teslim etti. (9-11) benim be’ulatum’um olan para 3 1/6 şegel gümüştür. (12-14) Onun kaybolan elbiselerinin bedelinden geri kalan parayı Agia’ya emanet ettim. (15-16) Assur-rabi’nin oğlu Idi-abum’un huzurunda, (17) Dan-Assur’un

61Hititçe orijinal metin çevirileri detaylı bilgi için bkz. Bayram, “Kültepe kayıtlarında Geçen Vergiler ve

Özellikleri”, 1993, s.8-9, yine detaylı bilgi için bkz. Bilgiç vd.,1990:22.

62Karum kelimesi hakkında detaylı bilgi için bkz. Alp, Hitit Çağında Anadolu, s. 14

63 Bilgiç vd. (1990:22) eserinde saddü’atum kelimesinin bir vergi olmasına karşın tam anlamı ile

çözülemediği görüşünü dile getirmektedir.

huzurunda64” (Bilgiç vd.,1990:21). Daha detaylı ve uzun bir metin (No.7) ise benzer

olayı ve benzer ürünleri sıralamış ve vergi işlemlerine yer vermiştir (Bilgiç vd.,1990:23- 25).

Hititlerde yer alan toprak ve vergi sisteminin bir tür tımar sistemi olduğu ve mülkiyetin her ne kadar krallara ait olsa da toprakların hediye edilebildiği ve bu hediye edilme türüne göre zilyet olana çeşitli sorumlulukların getirildiği çeşitli eserlerde aktarılmaktadır. Toprak bağışları ile bağış alanlar devlete asker veya vergi vermek zorundadırlar (Çığ,2015:118). Yine yukarıda belirtmiş olduğumuz geçiş vergilerine ve gümrük vergilerine dair kapsamlı bilgi Eğilmez’in (2008) eserinde vergi kaçakçılığının65tarihine değinirken yazar tarafından yer verilmektedir.

Eğilmez (2008), eserinde ayrıca siyaset/bürokrat ve vergi arasındaki ilişkiye

“tarihteki ilk vergi rüşveti” şeklinde değinmektedir. Çalışmanın daha sonraki

bölümlerinden vergi gelirlerinin siyasi belirleyicileri arasında sayılacak, rüşvet ve yozlaşma kavramları hakkında Hititler, Asurlular, Hurriler ve dönem coğrafyasında gerçekleşen ticari eylemlerin örneklerini vergi ve rüşvet kapsamında sunmaktadır (Eğilmez,2008:56-57). Hititlerde yaşanan vergi kaçakçılığına dair tabletlerde yer alan bir örnekte: “İtür-ili’nin hissem olarak bana verdiği 5 ½ mina kalaydan Buruddum’a

kadar tatum (Yol vergisi), aynı zamanda eşeklerin ve sürücünün yiyecek masrafı (olarak) bana, 5 minadan 5 şegel eksik kalya mal oldu. Kalan, ½ mina 5 şegel kalaydır. 12 kumaşın Salahsua’ya kaçak götürme bedelini bana borçludurlar…66

” (Bilgiç ve

Bayram,1995:28) yol vergisinin belirli bir kısmının ödendiği ancak belirli bir bölgeye kadar olanın ödenmediği anlaşılmaktadır, Bilgiç ve Bayram (1995)’ın izahatlarına göre söz konusu dönemde kente girerken veya güzergah olarak kullanılan bölgeden geçerken ödenmesi gereken vergi yerine görevlilere rüşvet verilmesi söz konusudur. Bu metinde

64Metin eserde yer alan orijinal çeviri hali ile aktarılmıştır. Parantez içinde yer alan numaralandırmalar

tablet numaralarını ifade etmektedir. Söz konusu tablet bütün olarak eserde No.6 ile yer almaktadır. Eserde yer verilen hali ile vergi olayının vergi türleri de göz önünden bulundurularak bir naklin bahis olduğu vurgulanmaktadır. No.6 ve no.7 tabletler bahsi geçen eserin 127-128 sayfalarında yer almaktadır.

65Hititlerde “Vergi Kaçakçılığı” hakkında detaylı bilgi için bkz. Gökçek, Hititlerde Vergi ve Kaçakçılık,

s. 150

66 Bu metnin tamamı No. 14 Yol masrafları kaydı başlığında yer almaktadır. Yine bu metinde dikkat

çeken başka bir husus ise metnin ilerleyen bölümlerinde yer alan pazzartum kelimesidir. Kelime “bir yere

gizli olarak sokulan mal, gizli olarak sokulan mal için yapılan ödeme” manasındadır (Bilgiç ve

Bayram,1995:28-29). Bilgiç ve Bayram (1995)’ın bu eseri kaçakçılık ve vergi kaçağı konusunda çok sayıda metnin çözümlemesini içermektedir. Konu hakkında bir örnek metinde Mektup şeklinde düzenlenen tablette yer almaktadır. Detaylı bilgi için bkz. Bilgiç ve Bayram,1995:97-98, No.55 Assur-

imittii Al(i)-ahum ve Puzur-Assur’un mektubu.

yer alan ve Salahsua’ya malların girişi için vergi dışında bir bedel ödendiği anlaşılmaktadır.

Hititlerde M.Ö 1525-M.Ö 1500 arası dönemi anlatan -kral olduğu arkeolojik kazı kayıtlarında tespit edilen Telipinu- Telipinu67 Fermanı’nın da; verginin Hititlerin

Eski Hitit olarak anılan ve kent beyliklerinden oluşan dönem için oldukça önemli

olduğu anlaşılmaktadır. Tablet, “Büyük Kral Tabarna “hükümdar” Telipinu şöyle der”, şeklinde başlamaktadır. Fermanın son bölümlerinde köylülerin vergi ödeme konusundaki isteksizliklerini aktarır ve hasat sonunda köylülerin hile yaptıklarına dair söylemler yer almaktadır. Aynı fermanın son bölümünde Sümer kitabelerinde de benzer şekilde yer bulan kan dökme(ölüm) için varislerin söylediklerinin geçerli olacağı ve ayrıca krala hiçbir şey ödenmeyeceği yazmaktadır (Alp, 2005:63-64). M.Ö 650-M.Ö 1620 arası I. Hattuşili’nin vasiyetnamesinin 10. Maddesinde “kral kendisinin bile

gizlice canının istediğini yapamayacağını” yazmıştır (Alp, 2005:69). Vasiyetname

asiller topluluğu askerlerine ve önemli kişilere hitaben yazılmıştır, keyfi uygulama anlamındaki bu yetki sınırlaması oldukça önemlidir. Tabletlerden günümüz vergi alanında benzerlik gösteren diğer bir uygulama ise saray görevlisi yüksek bir bürokratın vergi den muaf tutulmasına dair talebini içeren mektubun68 içinde yer alan konulardır. Vergi muafiyeti konusundaki bir diğer husus ise Friedrich (1952) eserinde yer bulan konudur. Hitit kentlerinde arkeolojik kazılarda tespit edilen ‘taş evler’ ve ‘Eya ağacı’ vergi açısından önemlidir. Çünkü taş evlerin önünde Eya ağacının varlığı vergi muafiyetini simgelemektedir (Reyhan,2009:104)

Gerek Sümerlerde gerek Hititlerde izlerine rastlanan vergi konusundaki istisna veya muafiyet konusuna dair en dikkat çeken değerlendirme istisna durumunu

egemenlik ile açıklayan yaklaşımdır. İstisna kavramı egemenlik ile açıklanırken

kavramın tanımlanmasında bir biri içine giren değişkenler dikkat çekmektedir.

“Egemen istisna halinde karar veren kişidir” (Agamben,2006:9). İstisna hali bu

yaklaşımı ile farklı bir alana doğru kaysa da egemen ile olan ilişkisi bu kavramı verginin yapısında olan durumundan dolayı önem arz eder. “İstisna hali yaygın görüşe

göre kamu hukuku ile siyasal olgu arasında bir dengesizlik alanıdır”, “ikircikli ve belirsiz bir sınır çizgisinde, hukuki olan ile siyasal olan arasındaki kesişme noktasında konumlanır” (Agamben,2006:9-10). Aslında Agamben (2006) eserinde genel itibari ile

67Detaylı bilgi için bkz. Çığ, Hititler ve Hattuşa, Eski Hitit Devri Krallar ve Dönemleri, s. 228

68Orijinal metinden çeviri detaylı bilgi için bkz. Alp, Hitit Çağında Anadolu, Ankara, 2005,TÜBİTAK, s.

88-89

şiddet ve egemen arasındaki ilişkileri anlatmaktadır. Ancak verginin bu iki kavram arasındaki yeri ve egemenliğe dayalı vergi kavramı Agamben’nin istisna hali kavramına yakınlığı ile dikkat çekmektedir.

Yukarıda yer verilen Mezopotamya uygarlıklarında siyasal ve düşünsel yapının kaynağı dinsel mitoslarda görülür. Toplumun maddi yapısının dinsel inançlara yansıması sonucu, eski eşitlikçi toplumun totemleri, sınıflı toplumun tanrılarına dönüşür. Eşitlikçi ilkel toplumda “…tapınanlar, kendi istemlerini, toteme büyünün

zorlayıcı gücüyle dayatırken”; sınıflara ayrılmış çoğunluğun yarattığı artı değere azınlığın el koyduğu, ekonomik ve siyasal gücün bir azınlığın elinde bulunduğu düzende, tanrı, insanların üstünde ve onlara egemen olan bir tasarım olur. Tanrı, ideal şefe yakıştırılan tüm niteliklerle donatılır” (Yetkin,2005:9).

Hititlere yönelik vergi özelinde arkeolojik kalıntıların çokluğu, verginin tarihsel geçmişine ışık tutarken günümüz vergi kavramının ve verginin oluşumunu anlamaya yönelik kimi ipuçlarını içermektedir. Bunlardan ilki; tıpkı Magna Carta’da olduğu gibi I. Hattuşili vasiyetinde yer alan kralın yetkilerinin sınırlandırılması oldukça önemlidir. Bir diğeri kralın bütün uzlaşı metnini egemen sınıflara karşı okumasıdır. Yine bürokrasinin vergi muaflığı talebi ve çiftçinin vergiye karşı davranış şekli ve direnci bunun yanında geliştirdiği yöntemler verginin taraflarının bitmeyen kavgasının izlerini taşımaktadır.