• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.4. Vergi ve Devlet

1.4.3. Eski Çin ve Vergi

Yazının icadında yer alan etmenler daha önceki bölümlerde dile getirilmişti. Aynı zamanda bu süreç, devletin ortaya çıkışında da etkili olmuştur. Dünya uygarlıkları açısından diğer önemli coğrafi ve siyasi alan Asya’dır. “Çin insanlık tarihinin ana

ırmağının dışında düşünülemez” (Carr,2013:217). Çin hakkında benzer bir görüş de

Canetti’ye aittir. “Uygarlık sözcüğü hiçbir yerde Çin ile ilgili her şeyde olduğu kadar

uygun kaçmaz…” (Canetti,2004:94).

Çin’in dünya uygarlıkları arasında sayılmasının birçok gerekçesi olmasına rağmen oluşturmuş olduğumuz genel çerçeve nedeni ile devlet ve vergi kavramlarına değinmek bu aşamada yeterli olacaktır. Bilgi güç demektir. Bu yüzden de yazı, çok daha uzak ülkelere ve çok daha eski zamanla ait çok fazla bilgiyi daha sağlıklı ve çok ayrıntılı bir biçimde aktarma olanağı sağlar (Diamond,2004:278). Bu bağlamda Çin, yazının icadı açsından önemli bir coğrafi alandır. Ancak Diamond (2004) eserinde

Çin’de yazının bağımsız olarak icat edilmiş olabileceğini yazmış ve kesin bir düşünce ortaya koymamıştır69

.

Yazının icadı için gerekli olan ekonomik ve toplumsal durum özellikle karmaşık ve merkezi siyasal kültür, toplumsal bakımdan katmanlı toplumsal yapı ve yiyecek üretimi ve hayvanların evcilleştirilmesi Çin’de, Bereketli Hilal ile yakın dönemlerde ortaya çıkmış, yiyecek üretiminin başladığı bölgelerin en önemlilerinden bir de Çin olarak dikkat çekmektedir70. Örgütlenmiş toplumsal, siyasal ve kültürel yapı ile yazı M.Ö 2000 den önce Çin’de ortaya çıkmıştır71

. Çin hakkında yazacağımız bu bölümlerin kimi zorlukları bulunmaktadır. Öncelikle Çin uygarlığı açısından tarih M.Ö 6000 civarlarına dayandırılmasına rağmen döneme ait arkeolojik kazılarda ortaya çıkan yazı ile ilgili bulgular; kemikler, kaplumbağa kabukları72 gibi nesnelerden oluşmaktadır. Bu nesnelerin dayanıklılığı nedeni ile okuma zorlukları bulunmaktadır (Keay,2011:45). Ancak M.Ö 4000 civarındaki döneme ait buluntular bölgede zengin bir anaerkil

“matriarchal” ve ortakçı “communal” insan topluluğun yaşadığını göstermektedir

(Huang,2007:1). Bugünkü durumda Çin tarihinin arkeolojik bir dayanağı olan ilk sayfa M.Ö 1600 ve devlet’in ilk evreleri olarak kabul edilebilir bir Hanedanlık dönemi ile başlamaktadır (Huang,2007:5).

Çin’in yiyecek üretimi ile ekonomik ve soysal sınıf arasındaki ilişkisi hakkında dile getirilen ve Braudel (1995:178) tarafından aktarılan “M.Ö iki binlerde, su

seviyesinden alçak topraklarda başlayan pirinç tarımı, yavaş yavaş sulanabilir topraklara doğru gelişirken, daha çabuk olgunlaşan türlerin oluşturulması bürokratik rejimlere tabi hale gelmelerine ve devlet memurlarının kum gibi çoğalmasına neden olmuştur” görüşü önemlidir. Eski Çin’de sınıfsal yapı dört gruba ayrılmaktadır. En üstte

okumuşlar (çe) ve sırasıyle köylüler (nong), zanaatkarlar (kong) ve tüccarlar (çang)’dan oluşmaktadır (Braudel,1995:211).

Çin’de üretim, devlet-vergi gibi kayıt gerektiren konulara belirli dönemler itibari ile değinilebilmektedir. Bunun nedeni kalıntıların okunamaması ve güvenilir olmaması ile ilgilidir. Ne var ki tarihsel süreç irdelendiğinde düşün sisteminin varlığı -görece-

69Dıamond (2004;282) eserinde “icat edilmiş olabilir” kavramını kullanmasının nedenini; yazının ilk

olarak bu bölgede tamamen bağımsız bir şekilde mi ortaya çıktığı yoksa daha önce başka yerlerde ortaya çıkmış yazı sistemlerden mi etkilendiği konusundaki kuşkularından dolayı kullandığını yazar.

70Detaylı bilgi için bkz. Diamond, Tüfek Mikrop Çelik, 2004, TÜBİTAK, s.129-130, 302-304 71A.g.e 430-439

72“1898-1899 yıllarında Sarı Irmağın bir kolunun taşması sonucunda ortaya çıkan kaplumbağa kabukları

ve geyiklerin kürek kemikleri çok daha aydınlatıcıdır. Çin yazınsın bilinen en eski izleri bu parçalar üzerinde yer almaktadır” (Jean,2015:46).

diğer uygarlıklara göre Çin’de çok öndedir. Çin tarihinde bir bölümleme yapılmaya çalışıldığında ilk imparatorluğun küçük beylikler şeklinde bir araya geldiği M.Ö. 1221 yılı dikkate alındığı, bu antik dönem için geçerli kanıtların pek ispatlanabilir olmadığı savı J.N. Wasserstrom (2011) tarafından dile getirilmektedir. Bu dönem Shang Sülalesi şeklinde anılmaktadır. Diğer taraftan Eberhard (2007) eserinde bu konuya değinmiş ve kimi kalıntıların geçerli olduğu ve bunların yeterli olduğunu ileri sürmüştür. Eski ve doğru olmayan kronoloji Shang Sülalesini (M.Ö. 1766-1122) arasında yer verirken, yenisi ise (M.Ö. 1450-1050) dönemine koymaktadır.

Eberhard (2007) eserinde bu durumu “Shang Sülalesinin büyük bir kültüre sahip

olduğuna şüphe yoktur, fakat bunda Çin kültürüne ait bazı mühim unsurlar noksandır; böylece ona Çin kültüründen önceki kültür adını vermek zorundayız” şeklinde ifade

etmiştir. Çin’in yazılı tarihi konusunda var olan tartışmalar nedeni ile netlik yok iken Çin’de kullanılan yazı türünün icadı oldukça nettir (Eberhard,2007:27).

Yazının icat edilmesine rağmen kayıt tekniğinin Bereketli Hilalden farklı olması kayıtların okunabilirliğini zorlaştırmaktadır. Ancak Çin’de ortaya çıkan düşün sistemi vergi açısından faydalı bilgileri içermektedir. Örneğin M.Ö 300 yıllarında yaşadığı düşünülen ve Çin’de ikinci ermiş olarak kabul gören Mencius’in görüşleri önemlidir.

“Elleriyle çalışanların yönetilmesi; beyinleriyle çalışanların yönetmesi gerek”, yine

Mencius’un “halkın egemenliği” kavramına yakın olduğu dile getirilmektedir. O’na göre insanlar “iyi yıllarda yeterli yiyeceğe sahip olmalı, kötü yıllarda ölüme terk

edilmemelidir”, bu söylem aynı zamanda cemiyet hayatına yöneliktir. “Elli yaşına gelenler keten elbise giyebilmeli, yetmiş yaşına gelenler et yiyebilmeli” şeklindeki yaklaşımı ise cemiyetin halkın yaşamına yönelik standartları belirlemedeki eşiğin nereden başladığı konusunda önemli bir ipucu vermektedir. Son olarak “kişisel kazanç her şeyden önce gelmemeli; geniş halk kitlelerinin asgari geçimi sağlanmalıdır”

söylemi (Huang, 2007:7-9-13), günümüz vergi kanunlarında yer alan asgari geçim indirimi uygulaması ve sosyal devlet ilkesine benzer özellikler taşımaktadır.

Arkeolojik kalıntıların anlaşılmasına dair yukarıda bahis edilen bu sorun Çin hakkında vergi açısından yapılacak saptamaları M.Ö. 1046-256 dönemine taşımaktadır. Hanedan Zhou tarafından bir takım feodal sistem kuralları yazılmıştır. Dönem ana vergi türü tarım arazileri üzerinden alanın vergi olarak saptanmaktadır (Xu,2009:518). Dönemde vergi mükellefi diyebileceğimiz iki büyük grup vardır. Bunlardan bir grubu hükümlü (vergi mükellefi) diğeri ise kölelerden oluşur. Vergiler sıradan insanlar için

oturdukları bölge ve ilgilendikleri işlere göre değişiklik göstermektedir. Arazi vergisinden ziyade sıradan insanlardan da baş vergisi alınmakta, bu yetişkin bireyler ve çocuklar için de geçerli olmaktadır. Çiftçiler, elde ettikleri ürünün 1/30’unu, esnaflar belirli bir dönemde gerçekleştirdikleri işlem sayısına göre vergi, tüccarlar ise sahip oldukları ürünler ve altınlara göre çift vergi ödemektedirler. M.Ö 725-645 arası toprak vergisi, tuz ve maden için alınan vergilerin varlığı Çin vergi tarihinde ortaya konulmaktadır (Xu,2009:520-521).

M.Ö 600 yıllarda dönemin mevcut şefleri Zhou hanedanının feodal sisteminin sömürücülüğünü keşfetmiş oldukları ve yönettikleri toprak ve işgücü sayesinde buldukları her kaynağı oburca kullandıkları kayıtlardan anlaşılmaktadır. Tarım işçileri, kendi topraklarında feodal efendiler için çalışıyorlar ve adil arazi sistemi uyarınca kedilerine ayrılan toprak parçasını işletiyorlardı. Ancak dönemde yaşanan gelişmeler özel mülkiyet vergisinin mevcut sistem yerine geçtiğini göstermektedir. Metal paralar ortaya çıkmış olmasına rağmen bu dönemde vergi ayni olarak ödenmeye devam etmekteydi (Keay,2011:69). Bu konu oldukça önemlidir. Sümer vergi kayıtlarına dair vermiş olduğumuz açıklamalar ile karşılaştırıldığında benzer bir durumun olduğu ortaya çıkmaktadır. Para var ve günlük hayatta kullanılmaktadır. Ancak Çin ve Sümerler bu dönemde vergiyi ayni olarak almaktadır. Bu bilgiler ışığında şu çıkarsama yapılabilir. Verginin ayni ödemeden nakdi ödemeye geçişinin altında farklı unsurlar belirleyici olarak yer almaktadır. Yine bu dönemde dolaylı ve dolaysız vergilerin varlığı ortaya çıkarılmış olup, çeşitli kategorilerde, günümüzde spesifik ve ad-valorem olarak ayrılmış vergi sisteminin varlığı dikkat çekmektedir (Parker,2003:123).

M.Ö. 100 yıllarında tarımda vergi, ürünün on beşte biri ve yetişkin kişi başına 120 bakır paradır. Ayrıca her yetişkin erkek sınırda üç gün askerlik yapacak veya yerine 300 bakır para verecektir. Ancak bu vergi oranları az arazisi olana ve çok arazisi olana aynı oranda uygulanmaktadır. 400 yıllık süre zarfında Çin kısmen de olsa ayni vergiden nakdi vergiye geçmiş kabul edilebilir. Bu bağlamda Çin erken dönemde bu geçişi gerçekleştirmiştir. Konu Avrupa feodal sistemi ile karşılaştırıldığında daha da önemli hale gelmektedir. Avrupa tecimselin etkisi ile 12. yüzyılda lordların da rızası ve isteği ile serflerden nakdi vergi ödemeleri kabul etmeye başlar. Ancak çoğu eserde bu gelişmenin altında yatan tek etkenin tecimsel olduğuna dair görüşler bulunmaktadır. Bu bağlamda Çin örneği de göz önünde bulundurulduğunda dönemde Avrupa sistemi ile karşılaştırılamayacak düşük tecimsel aktivite olduğu tahmin edilebilir. Vergi hakkında

nakdi uygulamalar için tecimselin tek etken olduğuna dair yaklaşım Çin örneği de göz önünde bulundurularak değerlendirildiğinde bu yaklaşımın indirgemeci yönünün fazlalığı dikkat çekmektedir. Etkenler birden fazla ve tüm değişkenler etkileşim halindedir.

Vergi hakkında Çin için yapılan en ilginç tespitlerden biri Huang’a aittir, “Çin

ulusu, yeryüzünde, İsa’dan önce başlayıp 20. yüzyıla kadar devamlı olarak, merkezi hükümete çiftçi gelirini vergileme izni veren tek ulustur” (Huang, 2007:51-53).

Çin’de siyasal ve toplumsal nitelikli düşüncenin belirginleşmesi diğer uygarlıklara göre biraz daha geç netleşir (M.Ö 600). Bunun altındaki en büyük etken Çin’de bir birleriyle savaşan beylerin neden olduğu kargaşa olarak gösterilmektedir. Ancak Çin’de savaşan beyler dönemi siyasal ve toplumsal düşün alanında farklı bir sistemin ortaya çıkmasında belirleyici olacaktır. Merkezi güçlü bir devletin kurulamamış olması, düşünürlerin, toplumsal kaosa son verecek siyasal düzen kurmaya yönelik siyasal düşünce sistemine kafa yormalarında etken olduğu düşünülebilir.

“Hangi düşünceyi öne sürerse sürsün Çin’li düşünür metafizik konularla ilgili değildi. Dikkati toplumsal ve siyasi olaylara çevrilmişti. Bu nedenle de genel felsefe alanında insan-toplum-siyasal iktidar ilişkileri üzerinde durulacaktı” (Yetkin,2005:45-46).