• Sonuç bulunamadı

KÖLELĠĞĠN KISA BĠR TARĠHÇESĠ

B. KÖLE ĠLE GULÂM ARASINDAKĠ TEMEL FARKLILIKLAR

Gulâm Sistemi‟nin en önemli insan kaynağı “Kölelik Müessesesi” olmasına rağmen; Ortaçağ Türk ve Ġslâm devletlerinin ordu, saray, merkez (hükümet) ve taĢra teĢkilatında görev alan gulâmları, gündelik iĢlerde çalıĢtırılan köleler ile bir tutmamak gerekir. Zira gulâmlar özel olarak yetiĢtirilen ve çok önemli mevkilerde görevler ifa eden bir zümreyi teĢkil etmektedirler. Hemen hemen bütün Ortaçağ Ġslam ve Türk devletlerinin ordularında görev almıĢlardı.

Askerlik erkek kölelerin hizmet alanlarının baĢında gelmektedir. Zaten gulâm/memlûk/kul sisteminin de çıkıĢ yeri burasıdır. “Köle askerlik” sisteminin geliĢimi74 ile bu sisteme dâhil olan erkek köleler geleceklerini de kendileri tayin etme hakkını elde etmiĢlerdi. Bunlar ev kölelerinden çok faklıydılar; varlıklı ve güçlü kiĢiler olarak iĢ yapmaya zorlanmalarına gerek yoktu. Bulundukları coğrafyada yabancı kiĢiler olduklarından yerel çıkarlar ve kamusal idealler onları ilgilendirmezdi.75 Gazneliler ve Selçuklular gibi devletlerin idaresinde gulâmlar önemli saray memuriyetlerinde bulundukları gibi bunlar arasından devlet kuranlar (AnuĢ Tekin Garçeî gibi) bile çıkmıĢtı. 76

Ortaçağ boyunca birçok devletin ordusunda görev alan gulâm/memlûkleri, ev hizmetlerinde ve üretim faaliyetlerinde çalıĢtırılan kölelerden, Ģu özellikleri ile ayırmak mümkündür:77

I.Gulâm/memlûk adayları köle gibi satın alınmıĢ olmalarına rağmen78; hem satın alanlar, hem satanlar hem de bu satıĢa konu olan kiĢiler askeri okul eğitiminden sonra,

74 Köle askerlerin Ġslâm devletlerinde istihdamı Emeviler‟in ilk yıllarına kadar uzanır. Sonraki dönemlerde Arap kökenli askerlerin diğer idari alanlara yönelmesi köle askerlere duyulan ihtiyacı arttırmıĢ ve bu sebeple oluĢturulmaya baĢlanan köle ve azatlı köle askeri birlikler diğer Ġslâm ülkelerinde de yaygınlaĢmıĢtır. Abbasi ordusu içinde bu köle veya azatlı köle askerler çok önemli bir potansiyel oluĢturmuĢlardır. Diğer Ġslâm devletlerinden Tolunoğulları, ĠhĢidiler, Samanîler, Eyyubiler, Memlûkler, Gazneliler, Selçuklular ve Endülüs Emevileri‟nde de ordunun daima büyük bir kısmını köle askerler meydana getirmiĢtir. Bkz. Hamidullah- Aydın, "Köle", s.244.

75 F. Robinson (ed.), Cambridge Resimli İslâm Ülkeleri Tarihi, Kitap Yay., Haz. N.Akbayar, Ġstanbul 2005, s.59-62.

76 Merçil, “Gulâm”, DĠA, XIV, s.181.

77 Kızıltoprak, “Memluk Sistemi”, s.320-321.

78 Tarihte Türk yayılmalarının bir Ģekli de Ġ.Kafesoğlu‟na göre, “sızma” diyebileceğimiz yoldur ki, kendi ülkelerinde ekonomik sıkıntı içinde kalan bazı kalabalık boylardan veya ailelerden sağlam yapılı gençlerin yabancı devletlerde

15

mevcut kölelik statüsünün değiĢeceğini bilirlerdi. Böylece, gulâmlar/memlûkler açısından askeri okul mezuniyetinden sonra, özgürlük kazanma imkânı hemen hemen kesindi.Böylece, onlar bir anlamda kendi kaderlerini kendileri tayin etme Ģansını, en azından hayatlarının ilerideki dönemlerinde yakalayabiliyorlardı. Oysa, diğer kölelerin özgürlüklerini elde etme konusunda kesin bir Ģansları yoktu. Onların özgürlüklerini kazanmaları için efendilerinin ya onları azad etmesi ya da yakınlarının onları bularak fidyesini ödemesi ile mümkündü. Bir diğer çıkar yol da kaçmalarıydı.

II. Askeri okula katılan gulâm/memlûk adayı köleler, diğer köleler gibi olumsuz barınma ve beslenme Ģartlarıyla karĢılaĢmazlardı. Kendilerinden mükemmel bir asker olmaları beklenen gulâm/memlûk adayları, idareciler tarafından en iyi Ģekilde eğitimden geçiriliyordu. Yine aynı Ģekilde, barınma ve beslenme ihtiyaçları ideal koĢullarda karĢılanıyordu.

III. Toplumsal statü bakımından gulâm/memlûk adayları ile diğer köleler arasında büyük farklılıklar vardı. Köleler, özgürlükten yoksun olarak, her türlü ağır iĢlerde çalıĢtırılırdı. Bunlar toplumda hor ve hakir görülen ikinci sınıf bir güruh olarak algılanır, çarĢı ve pazarlarda bir ticaret metaı gibi sürekli alınıp satılabilirlerdi.

Gulâm/memlûk adayı köleler de baĢlangıçta, böyle pazarlarda alınıp satılıyordu. Ancak, bir köle, gulâm/memlûk adayı olarak yetiĢtirildikten sonra, azad edilirdi ve onun artık pazarlarda satıĢa sunulması söz konusu olmazdı. Bu sisteme giren bir gulâm/memlûk sosyal statü bakımından en üst sınıfta yer alıyordu. Oysa, köleler toplumun en alt sınıfında bulunuyorlardı.

IV. Hukuki bakımdan da bu iki sınıf arasında büyük farklar vardı.

Gulâm/memlûk sistemine katılan ve özgür bir fert olarak hareket eden bir gulâm/memlûk hukuken istediği biriyle kendi iradesi ile evlenebilirdi. Fakat köle statüsündekiler için bu durum ancak efendisinin izniyle mümkün olurdu. Bir gulâmın/memlûkun doğan çocuğu hür olarak kabul edilirken, bir köle ana babadan doğan çocuğa köle statüsü veriliyordu.

hizmet almaları suretinde belirir. Bu Ģekilde Türklerin yeni katıldıkları topluluklar içinde üstün bir kabiliyet göstererek askeri kuvvetlere veya siyasi hayata hâkim oldukları, hatta devletler kurdukları bilinmektedir. Daha fazla bilgi için bkz. Ġbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1984, s.53.

16

V.Gulâmların/memlûklerin kendi adlarına satın alma ve mal-mülk edinme imkânları varken, diğer kölelerin böyle bir imkânları yoktu. Ancak, onlar da efendilerinin müsaade etmeleriyle, özgürlüklerini kazanmak amacıyla, para biriktirme imkânına sahiptiler.

VI. Mahkemelerde de bu iki sınıf arasında bir ayrım yapılıyordu.

Gulâm/memlûk sistemine girerek özgürlüğünü kazanmıĢ bir gulâmın/memlûkun Ģahitliği kanun önünde baĢka Ģartlar aranmaksızın diğer hür insanların Ģahitlikleriyle eĢ tutulurken, kölelerin Ģahitliği muteber kabul edilmiyordu.

Bir gulâm/memlûkun hangi üst makama yükselirse yükselsin, ne kadar servet ve mülk sahibi olursa olsun, köle hukukuna göre, efendisi tarafından azad edilmedikçe, köle sayıldığı ve ölümü halinde Ģahsi köleleri dâhil bütün servetinin efendisine intikal ettiği görülmektedir.79 Bu hukuka göre gulâm efendisine aitti ve efendisinin ölümü halinde herhangi bir menkul mal gibi efendisinin mirasçısına intikal ediyordu.80

79 Nuhoğlu, Beyhaki Tarihi’ne göre Gaznelilerde Devlet Teşkilatı ve Kültür, s.308.

80 Merçil, “Gulâm”, DĠA, XIV, s.181.

17

II. BÖLÜM