• Sonuç bulunamadı

İzleyiciden Eyleyene; Ekrandan Operasyona

3. İSİMSİZLER VE SAVAŞÇI DİZİLERİ BAĞLAMINDA SÖYLEM ANALİZİ

3.2. İzleyiciden Eyleyene; Ekrandan Operasyona

Milliyetçilik teması genel olarak zengin bir söyleme sahiptir. Aforizmatik dil, duygusal içerik, değere bağlı inanç gibi toplumsal rızayı sağlayacak kaynaklar milliyetçi dili biçimlendirmiştir. Gündelik hayatta bu dilin inşa edilmesi güven ya da ikna etme amacını daha fazla taşıyabilir. Ulusal bayramlarda pencerelere bayrak asılması ya da milliyetçi söylem ve reflekslerde bulunmak buna örnek verilebilir. Televizyon ekranında da milliyetçi dilin kullanılması güven ve ikna ile birlikte izleyiciyi senaryoya bağlama amacını taşımaktadır. Etkileyici dil, çeşitli milliyetçi unsurlar ve semboller, karizmatik simalar veya toplumsal rızanın en önemli kaynaklarından biri olan dinden alınan destek, milliyetçiliğe karşı bağlılığı arttırabilir. Ancak çeşitli televizyon kanallarında milliyetçiliğe dair bu ortak dilin kullanılması izleyici yoğunluğunu düşürebilir. Bu ortak dilin dışında ilgi ve merakı uyandıracak yani reyting oranlarını yükseltecek yeni bağlayıcı uygulamaların keşfedilmesi gerekebilir.

Televizyon ekranında popüler bir evrede olan milliyetçilik, İsimsizler ve Savaşçı dizilerinde reyting oranlarını yükseltmek ve reklam gelirlerinden payı daha fazla elde etmek adına yapımcılar yeni yöntemlere başvurmuşlardır. Söz konusu diziler izleyiciyi etkilemek ve reyting oranlarını yüksek tutmak için, sadece, aforizmatik, duygusal milliyetçilik dili ile sınırlı bir senaryo hedeflememişlerdir. Dizilerde, aynı zamanda, yeni görüntü teknikleri ile kurgu inşa edilmiştir. Bu teknik, edebi eserlerde “kahraman bakış açısı” olarak bilinmektedir. Kahraman bakış açısı, bir olayın ya da durumun belirleyici bir aktörü olmak veya bu olayın ya da durumun merkezinde yer alan bir figür olmayı kastetmektedir. Edebi eserlerde olayın “– mış gibi” anlatandan ziyade doğrudan birinci tekil şahsın ağzından paylaşılan hikaye anlatıcısı olarak ifade edilir. Aynı mantık örgüsü ile sanal oyunlarda oyuncu, oyunu doğrudan merkezi açılarla yönetmektedir. İster bir yarış oyununda isterse de bir çatışma oyununda eylemlerin, başarının ya da başarısızlığın sahibi bizzat oyuncunun kendisidir. Oyuncu oynadığı bir oyunu anlatırken –mış gibi anlatmaz. O, daha çok “yaptım, başardım” vb. aktarımla birinci tekil şahsın beyanatlarını dillendirir.

Baudrillard Simülakrlar ve Simülasyon kitabında kahraman bakış açısının görsel medyaya taşınmasıyla alakalı tafsilatlı şekilde bilgi vermiştir. Yazar, simüle etme olayının yokluğa gönderme yaptığını ifade etmiştir. Yani hayali bir kurgunun yapay şekilde inşa edilmesine gönderme yapar (2016: 13-15). Disneyland buna örnek verilebilir. Kurulan bu platform bazı yönleri gerçeklikten esinlenmiş olsa da esas olarak hayali bir kurgunun

yansıması olarak görülebilir. Aynı zamanda Disneyland içindeki bütün eylemler, bizzat deneyimlendiği hissi verdiğinden dolayı –mış gibi anlatılmadan doğrudan birinci şahsın nazarında olay aktarılır. Simüle etme, hayali bir görüntüyü değil, gerçeği hayale, hayali gerçeğe tahvil etmenin bir yolu olarak kullanılır. Sınırın kaybolduğu, yerine ikame edilenin hangisi olduğu bilinemez bir durumu imler.

Dizileri de birer simülasyon evreni olarak düşünmek mümkün olabilir. Simülasyon, teknolojik imkanlar vasıtasıyla sağlanmıştır. Bu simülasyon evreni içinde diziler, sanal görünümü gerçekliğin bir parçası haline getirir. Sanal alanın gerçekliğe meydan okuma, onu altetme, yeniden üretme, dönüştürme veya yenileme gücünü örnekler. Dizilerin güncel olayları anı anına ekrana taşıması izleyiciyi ekrana çekerken, bu durumu devam ettirmesi, sürekli kılması, hemen her bölümde benzer bir heyecanı ve gerçeklik sanısını yakalaması gibi bir sorun ortaya çıkar. İlk bölümde çarpıcı bir şekilde işlenen vakıanın yeni bölümlerde de yeni gerçek temalara ihtiyaç duyması bu sebepledir. Tam da bu noktadan itibaren gerçeğin yerini kurgunun kışkırtmaları almaya başlar. Farklı hikayeler, vakıalar, konular, yaşanmışlıklar parça parça ancak eklektik olarak ekrana taşınmaya başlar. Bu durum çekim teknikleri ile de desteklenmek suretiyle izleyici üzerinde bir kontrol kurgulanır. Yeni dizi teknikleri gerçekliğin simüle edilmesinin ötesinde izleyicinin algısını da simülasyona uyarlamaktadır. Buna örnek vermek gerekirse, internet dünyasında yaygın olarak kullanılan

First Person Perspective (FPP) yani komut verme ve simülasyon içinde bizzat eyleyen

konumunda olma uygulamasından bahsedilebilir. FPP, birinci kişi bakış açısı olarak kabul edilir. Bu bakış açısı, izleyicinin kurgu sahibinin kurgusal evren ile ilgili bakış açısına da sahip olması anlamına gelir.

İsimsizler ve Savaşçı dizilerinde yer yer FPP modeli uygulanmıştır. Bu model her ne kadar gelişime ayak uydurma olarak düşünülse de bunun da getirdiği daha başka avantajlar da vardır. Adı geçen diziler özellikle operasyon sahnelerinde FPP’yi devreye sokmuşlardır. FPP modeli izleyiciyi de yeniden biçimlendirebiilir. Bu şartlarda izleyici artık sadece izleyici olmaktan öte aynı zamanda bir eyleyen konumuna taşınmaktadır. Tıpkı sanal oyunlarda, oyuncunun simülasyon evreninde oyunu kendisinin yönlendirmesi gibi bir izlenim elde edilmektedir. Oyuncunun nefesi ile izleyicinin heyecanı birbiri yerine geçer, bakış açısı izleyicinin başıyla kontrol edebileceği yakınlıkta algılanır, acıyı duyumsayacak duyusal birikim üretilir.

Dizilerde operasyon sahnelerinde kullanılan FPP ile izileyicinin hem diziye bağlılığı artmakta hem de senaryoda var olan ideolojik baskılama amacına hizmet etmektedir. İzleyici normal yaşamda sınırda çatışma içinde olan asker ile aynı tecrübeleri edinmekte ve aynı zamanda askerin bu eylemlilik halinin onda yarattığı “ötekilik algısına” sahip olmaktadır. Askerin kahramanlığı, düşmana karşı hissiyatı, operasyon esnasındaki işleyişi bu yeni teknik donanımla izleyiciye aktarılmaktadır. İzleyici çatışma olayını anlatırken artık “–mış gibi” anlatmaktan ziyade “yine yaptım, vurdum” gibi ifadelerle kendini aktive etmeye başlar. Ya da bu olay, izleyiciye, sanal bir olayın deneyimleme hissini verebilir. Daha önce dizilerin kelimeler, cümleler, sembollerle inşa etmeye çalıştığı ideolojik algı bu sefer teknolojik mükemmelikle sağlanmaya çalışılmaktadır.

Dizilerde kullanılan FPP modeline ek olarak kullanılan askeri techizatların kalitesi, ekipman zenginliği gibi donanımlar da diziye bağlılığı arttırmada etkili olabilir. Askerlik, çatışma genel olarak eril kimlik üzerinden tanımlanabilir. Bununla birlikte silah metaforu Türkiye’de toplumsal hafızada önemli yer tutar. Hemen her erkeğin askerlik deneyimleri ekran diliyle temsile ulaşmış ve hafıza etken bir faktör olarak işe dahil edilmiş olur. Bununla birlikte bu askeri emvanterlerin de milli sermaye olması, güçlü, atletik kahramanın “bizden” olması, zorlu, çetrefilli, güçlü koşullarla başedilebilmesi vb. hususlar izleyici ve ekran arasındaki sadakatli ilişkiyi de güçlendirmeye yarayan faktörlerdir. Askeri emvanterlerin milli olması iması bile ideolojik bağlılığı sağlayan “gurur okşayıcı” bir etki yaratabilir. Hatta İsimsizler dizisinin 25. Bölümünde tanıtımı yapılan milli piyade tüfeği olan MPT-76; Savaşçı dizisinde milli insansız hava araçları olan İHA’lardan açılan bahis bir nevi kamu spotu olarak işlev görür.