• Sonuç bulunamadı

2. Avrupa Birliği’nde En Çok Göç Alan Devletler

2.4. İtalya

İtalya diğer Güney Avrupa devletleri gibi çok uzun süre çok önemli miktarlarda göç veren bir devlet olmuştur. Yapılan bir değerlendirmede İtalya’nın göç alan bir devlet konumunda olmadığı dönemde “Modern zamanlarda hiçbir Avrupa halkı”nın “başka devletlere ve başka kıtalara” İtalya kadar göç vermediği tespiti yapılmıştır. Sanayileşme süreciyle birlikte Batı Avrupa’nın endürstri ya da tarım alanlarına İtalya büyük kalabalıklar

98

göndermiştir. 1870’lerden itibaren Birinci Dünya Savaşı’na kadar yıllık 100 ile 200 bin kişi İtalya’dan Alpleri aşarak, sürekli ya da sezonluk işçi olarak Batı Avrupa’da yollar, kanallar, demiryolları, fabrikalar, evler inşa etmeye, maden ocaklarında, fırınlarda, tarımda ve yerli işçilerin tiskinti verici bulduğu için yapmadığı işlerde çalışmaya gitmekteydi.215 Sayısal olarak ifade etmek gerekirse 1861-1970 yılları arasında İtalya’dan başka devletlere net göç 9 milyonu bulmuştur.216 Bu durumun sonucu olarak İtalya bu dönemde Avrupa’da göçmenlerin serbest dolaşımının ve Avrupa devletlerinin emek piyasasına sınırsız girişinin savunucusu olmuştur.217

Bu durumun sonucu olarak İtalya’da göçmenlerle ilgili yasal düzenlemeler nispeten yenidir. 1930’lu yılların sonu 1940’lı yılların başında kamu güvenliğini koruma düzenlemelerinden beri, İtalya’da göçmenlerle ilgili yasal düzenleme bulunmamaktaydı.

Çünkü bu dönemde İtalya’dan başka devletlere yaşanan göçlerle ilgilenilmekteydi. 30 Aralık 1986 tarihli ve 943 numaralı yasa bu boşluğu doldurmak amacıyla yapılmıştır. Bu yasanın değişikliklere uğraması için çok beklemek gerekmemiştir. 28.02.1989 tarihli yasa-kararname ile söz konusu yasada değişikliklere gidilmiştir.218 Aslında 943 numaralı yasanın kısa bir süre sonra değiştirilmesi, sonraki süreçte devam edecek bir eğilimin habercisi olmuştur. Çünkü bu yasadan sonra göçmenlere ilişkin olarak kısa aralıklarla yeni yasal düzenlemelere gidilmiştir.

Bunun ilk örneği 1995 yılındaki sınırları kapatmayı ve sınırdışı etmeyi, soruna yanıt olarak kabul eden Dini yasası olmuştur. 1998 yılındaki Turco-Napolitano yasası ise göçmenlere aile birleşimi hakkı, sağlık hizmetlerinden eğitimden ve sosyal güvenlikten yararlanma gibi haklar tanınmıştır. Bununla birlikte bu yasanın uygulanması ve İçişleri Bakanlığı’nın çok sayıdaki genelgesi, polis baskısının ön plana alındığı ve göçmenlerin yasal konuma kavuşmasının savsaklandığını göstermektedir.219

215 Schieffer, op. cit., s. 64.

216 Lerat, op.cit., s. 91.

217 Schieffer, op.cit., s.220.

218 Giampiero Rellini, Les étrangers en Italie: une politique à l’épreuve des faits, (eds) Jaqueline Costa-Lascoux, ve Patrick Weil, Logiques d’Etats et Immigrations, Paris: Kimé, 1992, s. 182.

219 Salvatore Palidda ve Alessandro Dal Lago, L’immigration et la politique d’immigration en Italie”,(eds) Emmanuelle Bribossa ve Andrea Rea, Les nouvelles migrations Un enjeu européen, Brüksel: Complexe, 2002, s. 189.

99

2002 yılındaki Bossi-Fini yasası ise oturum iznini çalışmaya bağlamakta ve işverenin ilk iki yıl için garanti vermesini şart koşmaktadır.220 Ayrıca bu yasaya göre tüm yasal konumdaki göçmenler parmak izlerini ve fotograflarını polise vermek zorundadır.

İtalya’da yasadışı göçün yaygınlığı ile devletin ekonomik yapısı arasında ilinti kurulmaktadır. Yasadışı göç, kayıtlı ve kayıtdışı yapıların birbirinin içine girdiği bir ekonomide artıyorsa benzemektedir. İnşaat, küçük atölyeler, ulaşım ve ev işleri gibi sektörlerde yasadışı göçmenleri kullanmayı kollaylaştıran zincirleme taşeronluk çok yaygın durumdadır.221

Yasa dışı göç söz konusu olduğunda, İtalya’da yükselen yabancı düşmanı-ırkçı hareketle arasındaki bir çeşit bağa da işaret etmek gerekmektedir. Bilindiği üzere bu eğilim ifadesini Kuzey Ligi’nde bulmaktadır. Berlusconi ile hükümet ortağı olacak kadar etkin olan bu hareketin taraftarları bir televizyon programında “Göçmenleri yakmak lazım!” diyebilecek kadar ileri gidebilmektedirler. Fakat bu nefretin diğer bir yüzü ise aynı hareketin bazı taraftarlarının yaşa dışı konumdaki göçmenleri çalıştırmaya özel eğilimleridir. Bu durum özellikle Milan’da inşaat sektöründe Sendikalar ve diğer bazı kuruluşlar tarafından tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Palidda ve Dal Lago’ya göre, ‘göçe karşı savaş’ın amacı uysal, angaryaya gelir ve her türlü sömürüye açık işgücünü korumaya hizmet etmektedir. Irkçı şiddet özel olarak bu duruma katlanmak istemeyen göçmenlere karşı gelişmektedir.222

2003 rakamlarına göre İtalya’da toplam 1.4 milyon göçmen bulunmaktadır. Bu sayı İtalya nüfusunun %2.8’ini oluşturmaktadır. Göçmenlerin %86’sı AB dışından gelmektedir.

Göçmenler arasında orta ve doğu Avrupa ülkelerinden gelenler (%42.2), Kuzey Afrikalılar (%16.2), ve Orta ve Güney Amerika’dan (%10.7) gelenler en kalabalık grupları oluşturmaktadır.

İtalya’da 2002 yılında dağıtılan oturum izinlerinin üçte ikisi çalışma amaçlı göç edenlere ve aile birleşimi temelinde gelenlere dağıtılmıştır. Bununla birlikte çalışma amacıyla gelenlerin göçü toplam içerisinde en büyük payı (139.125, %35.8) oluşturmaktadır. Ayrıca toplam oturum izinlerine bakıldığında çalışma amaçlı verilenlerin sayısı, 2002 yılında toplam 1.512.300 olan oturum izinlerinin (bağımsız statüde çalışanlar ve işsizler dâhil) yarıdan

220 Catherine Withol De Wenden, Les grands tendances de la politique française d’immigration, Migrations et société, Vol. 17, No. 101, 2005, s. 153.

221 Palidda ve Dal Lago, op. cit., s. 197

222 Ibid., s. 196

100

fazlasını (834.400) oluşturmaktadır. Bu veriler incelediğimiz Batı Avrupa devletlerinin durumundan ciddi bir farklılığı ortaya koymaktadır. İtalya’da ve inceleyeceğimiz diğer Güney Avrupa devletlerinde Batı Avrupa’nın eskiden beri göç alan devletlerine nazaran çalışma amaçlı göç nispeten baskın durumdadır. Bu devletlerle İtalya’nın bir diğer farklılığı ise göçmenler arasındaki işsizlik oranının genel işsizlik oranınından pek farklı olmamasıdır.

İtalya’nın bir diğer farklılığı da bağımsız çalışan statüsünde olanların çok yaygın olmasıdır. Öyle ki yaklaşık olarak çalışanların beşte biri bağımsız konumdadır. Fakat bu durum göçmenler arasında daha düşüktür. Bağımsız çalışanların oranı özellikle Çin, Senegal ve Nijerya’dan gelen göçmenler arasında daha yaygındır.

İncelediğimiz AB devletlerinde oldukça revaçta olan nitelikli iş gücüne dair politikanın İtalya’da aynı oranda ön planda olmadığı görülmektedir. Nitelikli iş gücüne dair politika yalnızca hemşirelere ve sağlık alanındaki yardımcı pozisyonda çalışan kalifiye elemanlara uygulanmaktadır. Buna karşılık vasıfsız ya da düşük vasıflı olarak nitelendirilebilecek Aile yardımcısı ve sezonluk çalışanların artışı tespiti yapılmaktadır. “Aile yardımcıları” olarak adlandırılan, yerine göre bakıcı ya da hizmetçi olarak ifade edilebilecekler, %50 oranında Filipinler, Peru ve Srilanka’dan gelmektedir. Bunların önemli bir bölümü çıkan aflara rağmen yasadışı bir konumda kalmak zorundadır çünkü sigorta için ödenecek para ortalama geliri olan aileler için altından kalkılamaz bir yük oluşturmaktadır.

Sezonluk çalışanlar ise özellikle Turizm sektöründe yaygındır. Bu sektörde sezonluk çalışanlar büyük oranda Doğu Avrupa’dan ve Kuzey Afrika’dan gelmekte ve yaklaşık 300.000 kişiyi kapsamaktadır. Sezonluk çalışmanın yaygın olduğu bir başka sektör olan tarımda ise sayısal veri vermenin zorluğuna işaret edilmektedir.

101

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DEN AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ DEVLETLERİN ÜLKELERİNE GÖÇ

1. Göç Politikaları Açısından Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri

Türkiye’den AB üyesi devletlerin ülkelerine gerçekleşen göçleri aslında yukarıdaki bölümlerde kısmen de olsa açıklamaya çalıştık. Böyle olmakla birlikte özellikle İkinci Dünya savaşı sonrası Türkiye’den AB üyesi devletlerden olan Almanya’ya yoğun bir işçi göçünün gerçekleştiğini belirtmek gerekir. Bu göç daha sonra diğer üye devletlere de gerçekleşmeye başlamıştır.