• Sonuç bulunamadı

2. Avrupa Birliği’nde En Çok Göç Alan Devletler

1.1. Demografik Tamamlayıcılık: Türkiye’den Avrupa’ya Göç

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ekonomik olarak gelişimini ve kapasitesini artırmak isteyen Avrupa devletleri misafir işçi statüsünde göçmen kabul etmişlerdir. 1960’larda ise Avrupalı devletler misafir işçilerin yerleşmesine izin vermesi şeklinde bu programı genişletmiştir. 1970’de petrol krizi ve 1980 küresel ekonomik büyüme ile göçmen işçi alımının hızlandığı gözlemlenmiş ancak 2000 yılından itibaren küresel kriz dolayısıyla düşüşe geçmiştir. 20. yüzyılda AB’nin kurulması ve birlik içi serbest dolaşımına izin verilmesi ve 1989’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Doğu’dan Batı’ya yönelen göç hareketlerini ortaya çıkarmıştır223. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da ekonomisi sanayileşmeye doğru gelişmiştir. Avrupa bu alandaki iş gücü talebinin karşılanmasını ise çevre devletlerden karşılama yoluna gitmiştir. Bu talebi Akdeniz devletleri başta İtalya olmak üzere İspanya, Yunanistan ve Türkiye’den nitelikli ve niteliksiz iş gücü temini ile karşılamıştır224

Türkiye’de 20.yüzyılm başlarından itibaren devlet içine ve dışına yönelen kitlesel göçler aynı zamana denk gelmiştir. Bu büyük ölçekli göçler ulusal ve ekonomik faktörlere bağlı gerçekleşmiştir. 1960’lardan itibaren Türkiye’den başka devletlere yapılan göçün temelinde ekonomik faktörlerin rol oynadığı görülmüştür. 1980’lerden itibaren ise Türkiye’ye gerçekleşen göç hareketlerinin iki temel özelliği bulunmaktadır. Bu göç akımları yerleşmek

223 Hasan Canpolat ve Hakkı Arıer, Küresel göç ve Avrupa birliği ile Türkiye’nin göç Politikalarının Gelişimi. ORSAM Rapor No: 123, 2012, s. 8 .

224 Ahmet İçduygu, Sema Erder ve Faruk Gençkaya, Türkiye’nin Uluslararası Göç Politikaları, 1923-2023:

Ulus-devlet Oluşumundan Ulus-ötesi Dönüşümlere, TÜBİTAK Projesi, Proje No: 106K291, İstanbul, 2009, s.

181.

102

amacıyla olabileceği gibi başka bir devlete geçiş için de olabilmiştir.225 1960’lı yılların başlangıcından itibaren Türkiye- Avrupa göç sistemi misafir iş gücü göçüyle şekillenmeye başlamıştır. Bu göç hareketi daha sonrasında misafir iş gücünden kalıcı bir nitelik olarak karşımıza çıkmıştır. 1960’lı yıllar aynı zamanda Türkiye’de hızlı bir kentleşme sürecinin gelişimiyle kır-kent göçünün oluşumuna katkıda bulunmuştur. Kentlileşme sürecinin sonrasında uluslararası iş gücü göçünün eklenmesiyle Türkiye’de ilk önce kırdan kente daha sonra da Avrupa’ya yönelen yoğun göç yaşanmıştır.226 İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ekonomik, sosyal olayların etkisiyle, uluslararası göç sisteminde göç veren devlet konumuna geçmiştir. Türkiye’nin kaynak devlet ve Batı Avrupa’nın ise hedef devlet konumunda olduğu bu göç sisteminin temel belirleyicisi göçün iş gücü piyasasındaki arz talep ilişkisinden kaynaklanmasıdır. 227

1970’li yıllarla birlikte Avrupa’ya yönelen misafir iş gücü göçü geçici olmaktan çıkmış kalıcılığa terfi etmesiyle de zincirleme göç hareketleri gerçekleşmiştir. Uluslararası göç sistemi sayesinde Türk göçmenler kendi enformel ilişkilerini ve sosyal ağlarını da geliştirmiştir.228 1980’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yıllarda maksimum seviyeye gelen diğer göç deneyimi ise uluslararası proje ve taahhüt işleri çerçevesinde yurt dışına işçi gönderilmesidir. 1980’li yıllarda Kuzey Afrika devletlerine, 1990’lı yıllarda ise eski Sovyet Cumhuriyetleri’ne Türk işçisi gönderilmiştir. Türkiye’de dış göçün desteklenmesinin nedeni Türkiye’nin istihdam yetersizliği ve iş gücü nüfusunun dış devlet piyasalarına girmesinin teşvik edilmesidir.229

Avrupa’ya yönelen dış göçün karakteristiği işçi göçü şeklindedir. Bu iş gücü göçünün gerçekleşmesinde, düşük milli gelirin olması, sektörler arasında yaşanan dengesizlikler ve dış borcun bireylerin yaşam standartlarını düşürmesi nedeniyle gerçekleşmiştir. Türkiye’nin bu göçteki amacı ekonomik kalkınmanın sağlanması için Avrupa devletleriyle misafir işçi göçü antlaşmalarını imzalamasıdır. Türk göçmenleri vasıfsız, kol gücüne dayalı, mavi yakalı işlerde çalışma olanağı bulmuştur. Endüstri ve inşaat sektörleri ise Türklerin en çok çalıştığı iş kolları olmaktadır. Türkler göçtükleri Avrupa devletlerinde azınlık olmuşlar ve kötü koşullarda

225 Ibid.

226 Gülfer Öner ve Aslı Şirin Öner, Küreselleşme Çağında Göç Kavramlar, Tartışmalar, İstanbul:İletişim Yayıncılık., 2012, s. 401.

227 Canpolat ve Arıer, op. cit., s. 15.

228 Öner, op. cit., s. 407.

229 Selami Duman, Göç Olgusunun Kentleşme ve Metropol Oluşumuna Etkisi, Yüksek Lisans Tezi. 2002, s.

9.

103

çalışmışlardır. 1970’li yıllara gelindiğinde ise misafir işçi statüsünde olan birçok Türk göçmeni aile birleşimi yoluyla kalıcı statüye kavuşmuşlardır.230

Türkiye 1950’lerin sonundaki ekonomik buhranın sonucu olarak işsizlik sorunuyla karşılaşmıştır. Artan işsizlikle başa çıkabilmek için iki yolla çözülebileceğine dair düşünceler baskınlaşmıştır ya devlet içinde istihdam artırıcı yeni iş kolları yaratılacak ya da işgücü fazlasını iş gücüne talebi olan devletlere kaydırarak işsizlik sorunu giderilecekti. Bunun sonucu olarak 1961 Anayasası ve Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planıyla (1962-1967) ‘fazla iş gücünün ihraç edilmesi’, göçmenlerin devlete sağlayacağı döviz girdileri, yurda dönen göçmenlerin yabancı dil, deneyim, teknik becerileri devlet içinde çalışma hayatına aktararak işsizliğin azaltılması hedeflenmiştir.231 Bu planda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartlardan istihdam sağlayamayacağı, iş gücünün uluslararası göç sistemine dâhil edilmesiyle bu problemin çözülmesi ve devletin hem ekonomik büyümesini hem de kalkınmasını hızlandırmak için Avrupa’ya yönelen iş göçü teşvik edilmiştir. İlk olarak dış göç sayesinde ekonomik kaynakların yetersiz olması sonucunda atıl kalan nüfusun verimli biçimde kullanılmasına karar verilmiştir. İkincil olarak, göçmen iş gücünün Türkiye’ye gönderecekleri döviz gelirleri ile dış ticaret açığının kapatılması ve makro ekonomik istikrarın önündeki engellerin kaldırılması hedeflenmiştir. Üçüncü ve son olarak, göçmen işçilerin batılı devletlerde bulunması suretiyle bilgi ve niteliklerinin artması ve devlete geri dönüşlerinde devletin nitelikli işgücü ihtiyacını karşılanmasıdır. Türkiye dış göçlerin genel amacı işgücü fazlasının dünya piyasasına sunulup, devlet kalkınmasının hızlandırılmasına çalışılması şeklinde olmuştur.

1971 ve 1973 krizleri sonrasında petrol fiyatlarının dünya ölçeğinde artması ile meydana gelen ekonomik kriz Batı Avrupa’ya gönderilen iş gücü göçünün feshedilmesine yol açtı. Böyle bir kararın alınmasında Türkiye’nin ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların da etkili olduğu söylenebilir. Ancak misafir göçmen uygulaması farklı bir boyuta geçip Avrupa’ya giden Türk göçmenlerin aile birleşimi, sığınma göçü ve vatandaşlık haklarını kazanıp gittikleri devlete kalıcı olmuşlardır. İş gücü göçünün durdurulmasından sonra Türkiye 1975-1980 yılları arasında aile birleşimleri ve evlenmeler yoluyla dış göç hareketlerinin başladığı görülmektedir. Bu dönemde düzenli göçe getirilen kısıtlamalar ise düzensiz iş gücü göçüne

230 Sezen Köse, Çok Kültürcülük Politikalarından Entegrasyon Politikalarına Geçiş: Hollanda’daki Türkiye Kökenli Göçmenler Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2012, s. 4

231 İçduygu et.al.,op. cit., ss. 182-183.

104

neden olmuş ve göç konusunda yasadışı göçmen sorunu ortaya çıkmıştır.232 Türkiye’nin ekonomik büyüme ve kalkınma amaçlarından dolayı göçmenlerden sağlayacağı döviz gelirleri, fiziksel ve finansal sermaye ve beşeri sermeyenin de kullanılmasına önem verilmiştir.