• Sonuç bulunamadı

İstiklal Mahkemelerinin Yanlış Uygulamaları 112 

3.3. Cumhuriyet Rejimi 109 

3.3.1. İstiklal Mahkemelerinin Yanlış Uygulamaları 112 

Romanda, yazarın üzerinde durduğu konulardan biri de İstiklal Mahkemeleridir. Kemal Tahir, bu noktada oldukça sert bir üslupla İstiklal Mahkemelerinin yaptırımlarını eleştirmektedir. “Bu mahkemelerin Şeyh Sait İsyanının bastırılması ve zanlıların yargısı bahanesiyle, tüm İttihatçıların kökünün kazınmasına hizmet etmek için kurulmuş olduğu, tezini savunan yazar, bu anlamda Cumhuriyet Halk Fırkasına olabildiğince yüklenmektedir.”153 İstiklal Mahkemeleri

suçlu ya da suçsuz ayrımı yapmadan ve savunma hakkı tanımadan insanları idam etmektedir.

151 Muhammed Hüküm, Şair Sosyolog Kemal Tahir, 1. Baskı, İthâki Yayınları, İstanbul 2017, s.24. 152 Sezai Coşkun, a.g.e., s.317-318.

Eseri bir polisiye roman olarak değerlendiren Berna Moran’a göre yazar sonuç bölümünde okuyucu şaşırtmak istemiş baştan beri masum görünen hükümeti asıl suçlu olarak karşımıza çıkarmıştır. Hükümet suikast girişimini başından beri takip etmektedir ve bu olayı bahane ederek bütün ittihatçıları ortadan kaldırmaktadır. Bu sebeple İstiklal Mahkemelerine gönderilen insanlar yargılanmadan idama sürüklenmekte kısacası adalet sistemi doğru işlememektedir. Kemal Tahir’in burada eleştirisi doğrudan adalet sisteminedir.

“Demek ki hükümet ne Kara Kemal’in başta sandığı gibi masummuş ne de

hatta sandığı gibi hazırlanmış bir suikast girişimini haber alınca bundan yararlanmayı düşünmüş. Anlaşılan, karakteri suikast işine yatkın ve meyilli İttihatçıları el altından suikasta kendi kışkırtmış, sonra durumu izlemiş. Polis romanlarında bazen gerçek katilin polis çıkması gibi, Kurt Kanunu’nda da gerçek katilin, muhaliflerini idam edebilmek için suikastçıları kışkırtan iktidar hükümeti olduğu ortaya çıkar. Romanda varılan bu sonu beklenmedik bir sonuçtur, çünkü başta masum görünen hükümettir, cinayeti planlayanlar ise İttihatçılardır.”154

Berna Moran’ın bu ifadelerini de göz önünde bulundurduğumuzda başta masum gibi görünen hükümetin de suçlu olduğunu görürüz. Suikast olayına girişenlerin aslında düzgün insanlar olmadığını, gerçekte sadece kendi çıkarları peşinde koşan insanlar olduğunu görürüz. Söz gelimi Abdülkerim’in “İttihatçıların

namlı komitacısı”155 şeklinde tanıtılması bunun göstergesidir. Yazarın suikastı

gerçekleştiren ittihatçıları komitacı şeklinde değerlendirmesi onlara karşı tutumunun olumsuz olduğunu gösterir. Yazar romanın başından beri suikast olayının her ne şartlar altında olursa olsun yanlış olduğunu Kara Kemal vasıtasıyla vurgulamıştır.

Suikast olayının duyulmasıyla birlikte dostlarından yardım isteyen Kara Kemal’e kimse yardım eli uzatmaz. Son çare olarak sınır dışına kaçmayı planlayan Kara Kemal Bey artık iyice köşeye sıkışmıştır. “İttihatçıların Küçük Efendisi Kara

154 Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2, s.201 155 Kemal Tahir, a.g.e., s.10

Kemal Bey, durum kendisi için aydınlanıp n’apacağına kesinkes karar verdi vereli rahatlamıştı. Artık gazetelerle bile eskisi gibi ilgilenmiyor, tasarladığı kurtuluş planına uymaz, onu değiştirmeyi zorunlu kılar önemli bir nokta görmezse, hiçbir haberi, yazıyı sonuna kadar okumuyordu.”156 Kara Kemal Bey, çaresizlik içerisinde

ne yapacağını düşünür. Onun için tek çözüm sınır dışına kaçmaktır. “Planı, n’apıp

yapıp sınır dışına atlamaktı. Bunu karşısındakilerin de böyle düşüneceklerini bildiğinden, en çetin pusuların sınır yakınlarında kurulmuş olacağını şimdiden kabullenmişti.”157

Abdülkerim ile Kara Kemal Bey saklanmaya devam ederken bu sırada diğer suçlular mahkeme önüne çıkartılır.

“Mahkeme 26 Haziran Cumartesi günü İzmir’in Elhamra Sineması’nda açık olarak başlamış, ilk sorguya çekilen eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit, arkadaşlarını ölüme gönderecek açıklamalarını, iğrenç bir soğukkanlılıkla, enikonu övünür gibi kasılarak dinleyicilerin önünde tekrarlamıştı. İkinci gün Sarı Efe Edip, üçüncü gün Laz İsmail, Gürcü Yusuf,-öteki adıyla Gürcü Tahsin –Çopur Hilmi, Ziya Hurşit’le namussuzluk, ödleklik, hayınlık yarışına girmiş gibiydiler.”158

Suikast olayına karışan isimler mahkeme önünde konuşarak suçlarını itiraf etmiş ve Kara Kemal Bey bu hain planın başkişisi olarak gösterilmiştir. “Mahkeme

reisi, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nin, Kara Kemal tarafından kurulup içeriye soktuğu adamları aracılığıyla yönetildiği inancındaydı. Daha şimdiden suikastçılara ‘Kara Çete’ adı takılmış; reis, tutuklanan mebuslara, ‘Sizi benim karşıma particilik değil, komitacılık getirdi!’ diye çıkışmıştı.”159

Abdülkerim ve Kara Kemal Bey artık İstanbul’un her köşesinde aranmaktadır. Resimleri basılmış, onları saklayanların da aynı cezadan

156 Kemal Tahir, a.g.e., s.118 157 Gös. yer.

158 Kemal Tahir, a.g.e., s.119. 159 Gös. yer.

yargılanacakları duyurulmuştur. Artık İstanbul’da kalamayacaklarını anlayan Abdülkerim ve Kara Kemal Bey, Semra Hanım’ın Terkos yakınlarındaki çiftliğine giderek burada bir süre daha saklanmaya karar verirler. Köşkün yakınında oturan ve Abdülkerim ile yakın ilişki kuran Hayriye, Sarı Çavuş’un onlara baskın hazırladığını haber verir.

“Şu kadar bin lirayı cepte bil Çavuş, diyerek çırpınmasını görmeli…

‘Vuralım teresleri, vuralım ki pislik paklansın,’ diyerek dolanmalarını… ‘Ölü-diri fark etmez, hükümatın bahşışı cepte… Öldürmek iyi,’ diyerekten… Sarı Çavuş’un aklına girmiş… ‘Aman subaya, polise, kaymakama duyurmayalım ki, paraya ortak çıkmasınlar’ demiş… İki şehir çelebisi… Eli kolu kalkmaz bunların silah işinde;’ demiş… ‘Basar bitiririz, Allah’ın izniyle!’ demiş.”160

Baskın haberini alan Abdülkerim ve Kara Kemal Bey Semra Hanım’ın çiftliğinden ayrılırlar. Eserin son bölümü olan ‘İnsanlık Sorunu’ nda Kara Kemal’in son durağı Emin Bey’in evi olur. Eski bir dostu olan Emin Bey, son derece kibar, devletine bağlı, siyasi olaylardan uzak duran ve sorumluluk almaktan korkan bir şahsiyet olarak tanıtılır. “İnsanın sorumluluğu temasını işleyen bu öykünün

kahramanı Emin Bey, Kara Kemal’in gelip evine sığındığı güne kadar tarafsızlığı savunan ‘biraz akıllı, tedbirli davranan, hırslarını, tutkularını yenebilen insanoğlunun’ sorumluluk altına girmeden, çirkin işlere bulaşmadan, etliye sütlüye karışmadan sakin ve mutlu bir yaşama kavuşabileceğine inanan bir aydındır.”161

Tüm bu özelliklerine rağmen Kara Kemal Bey’e yardım etmekten geri durmaz ve onu evine alır. Kara Kemal Bey, Emin Bey’in evinde kaldığı süre zarfında toplumsal meseleler hakkında konuşur ve Emin Bey ile fikir alışverişinde bulunur. Burada Kara Kemal Bey’in Emin Bey’e suikast ile ilgili söyledikleri son derece dikkate değerdir. “Suikast fikirleri her zaman serserilerden, kan dökmeye yatkın tez canlılardan gelir.

Aslında bunlar, karamsar oldukları halde iyi görünen delilerdir. Bir de, sırtını iktidara dayadığı için hiçbir ceza görmeyeceğine güvenen kaltabanlar… Daha beteri

160 Kemal Tahir, a.g.e., s.168.

de, bizim iktidarların, zora gelince suikastlardan kolaylık ummalarıdır. Büyük politikanın adam kafası kesmek sayılmasının kalıntısı…”162 Kara Kemal’in bu

ifadeleri suikast girişimine başından beri karşı sergilediği olumsuz tavrın göstergesidir. Ona göre hiçbir toplumsal mesele suikast ile çözülemez. Kara Kemal Bey’in bu fikirleri yazarın bu olayı nasıl değerlendirdiğini gösterir mahiyettedir. Yazar, Kara Kemal vasıtasıyla suikast girişimine karşı olan olumsuz tavrını net bir şekilde ortaya koyar. Konuşmanın devam eden bölümünde Emin Bey’in “Nasıl bir

hesaptır bu?”163 sorusuna karşılık Kara Kemal Bey bu durumu şu ifadelerle

değerlendirir;

“ ‘Arkada ordu var’ hesabı… ‘Ordu bizden’ hesabı… ‘Aman vakit geçiyor,

devlet elden gidiyor, bu da korkaklıktan böyle oluyor,’ aldatmacası kafalarda tek fikir haline gelmişse suikastçı söz anlamaktan çıkmıştır. Azgınlaşır, çoğu zaman darağacına doğru var gücüyle gözü kapalı atılır, yanı sıra suçlu suçsuz başkalarını da sürükler. Bu isteriye kapılmışlara gösterilecek sertlik, hırslarını kudurganlığa çıkardığı gibi, yumuşaklık da haklılık inançlarını, doğru yolda oldukları güvenlerini kat kat artırır.”164

Kara Kemal Bey hiçbir zaman suikastla çözüme ulaşılamayacağına inanmış ve bu yola ancak acizlerin başvuracağını iddia etmiştir. Tarihte yaşanan olaylar da göz önünde bulundurulursa toplumsal meselelerin suikastla çözülemeyeceği sonucuna ulaşılır. Çünkü suikastı düzenleyenler sadece kendi çıkarları peşinde koşan insanlardır.