• Sonuç bulunamadı

İSLAM DÜNYASINDA VE AVRUPA’DA ASTRONOMİ (16. YÜZYIL ÖNCESİ)

1.DENİZCİLİKTE KULLANILAN ASTRONOMİ KAVRAMLARI

2. İSLAM DÜNYASINDA VE AVRUPA’DA ASTRONOMİ (16. YÜZYIL ÖNCESİ)

2.1. İslam Coğrafyasında Astronomi (8.-16. Yüzyıllar)

Müslümanlar Hudeybiye Antlaşması (628) ile siyasi kimliklerini bütün Arabistan kabilelerine kabul ettirdikten sonra, İslamiyet, Arabistan yarımadasında hızla yayılmaya başladı.1 Hz. Muhammed’in ölümünden sonra (632), Dört Halife Dönemi’nde (632-661), başlatılan fütuhat hareketinde ilk önce Sâsâni İmparatorluğu hedef alındı. Birkaç ay sonra da Bizans İmparatorluğu’na karşı Suriye, Filistin ve Ürdün yönüne ordular yollandı. Döneminin sonuna gelindiğinde, gerçekleştirilen fetihler sonucunda Irak ve İran ile Horasan, Azerbaycan ve çevresi, Suriye, Filistin, Mısır ile Kuzey Afrika, İslam topraklarına katılmıştı. Bundan sonra ilk İslam hanedânı olan Emevîler devrinde (661-750) de fetihlere yoğun bir şekilde devam edilmiş, Suriye-Filistin bu hanedanın merkezi, Şam da başkenti olmuş ve devletin sınırları Endülüs’ten Orta Asya içlerine kadar uzanmıştı.2Diğer taraftan Batı ve Orta Afrika’da İslamiyet, Kuzey Afrika’dakinin tersine, nispeten daha geç ve daha uzun bir sürede, Müslüman tüccarlar, tarikatlar ve din adamlarının tebliğleri ile yayılmıştı. On üçüncü yüzyıl ile on altıncı yüzyıl arasında İslam, yine ağırlıklı olarak Müslüman tüccarların vasıtasıyla, daha barışçı yollarla Hint Okyanusu üzerinden Endonezya’ya yayılmaya devam etti.3 Böylece İslamiyet’in yayılışı, Mısır ve Bereketli Hilal ile İran ve Hindistan arasındaki siyasi, idari ve ekonomik ilişkilerin, Büyük İskender döneminden sonra ilk defa yeniden birleşmesini sağladı. Bu şekilde, hem kültürel hem de ticari alışveriş için uygun bir ortam sağlandı.4

1 Azmi Özcan, “İslam (Doğuşu ve Yayılışı),” TDV İslam Ansiklopedisi, C.XXIII, 2001, s. 27; İslam

dinin ve devletinin doğuşu hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. R. Şeşen, İslam Medeniyeti Tarihi, İSAR,

İstanbul, 1990, s. 1-24.

2 Mustafa Fayda, “Hulefâ-yi Raşidîn,” TDV İslam Ansiklopedisi, C. XVIII, 1998, s.329; J. M. Roberts, Dünya Tarihi: Tarihöncesi Çağlardan 18. Yüzyıla…, C.I, çev. İdem Erman, İstanbul, İnkılâp, 2011,

s.321-335, 337-341, 347; Rıza Kurtuluş, “Asya (Kıtada İslamiyet),” TDV İslam Ansiklopedisi, C.III,

1991, s.534-542; ayrıca Hulefâ-yi Raşidîn devri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. R. Şeşen, a.g.e., s. 25-42.

3Seyyid Hüseyin Nasr, İslam ve İlim: İslam Medeniyetinde Akli İlimlerin Tarihi ve Esasları, çev.

İlhan Kutluer, İstanbul, İnsan Yayınları, 1989, s.5.

4 Dimitri Gutas, Yunanca Düşünce Arapça Kültür: Bağdat’ta Yunanca-Arapça Çeviri Hareketi ve Erken Abbasi Toplumu, çev. Lütfü Şimşek, İstanbul, Kitap yayınevi, 2011, s.23-24.

56 Müslümanların fethettikleri bölgede yaşayan çeşitli din ve mezheplere mensup kimseler, cizye ödemeleri koşuluyla eski dinlerine bağlı kalma özgürlüğüne sahiptiler. Eğer Müslüman olurlarsa, diğer Müslümanlar ile eşit haklara sahip oluyorlardı. Bu sayede, İslamiyet’in yayıldığı merkezlerde bulunan bilim adamları, dini inançları sebebiyle yargılanmadan, kendi çalışmalarını sürdürmeye devam edebildiler. Böylece zamanla bölgenin her tarafında çeşitli alanlarda ve değişik dillerde çalışmalar yapan değişik milletlere mensup bilginler ortaya çıktı.5 Böylece, doğrudan veya dolaylı olarak birçok medeniyete ait fikir, öğreti, teorik ve uygulamalı bilgi İslam literatürüne girmeye başladı ve zamanla İslam’ın kendi karakteristik özellikleri ile yoğrularak

yerlileştirildi.6

Araştırmaların çoğu İslam biliminin7 sekizinci yüzyılda, çeviri hareketleri ile başladığını işaret eder. Diğer bir geleneksel tavıra göre ise, İslam dünyasında planlı bir bilimsel faaliyet olarak çeviri hareketlerin başlangıç noktası, Abbasilerin ilk dönemidir.

Bu bilimler içerisinde astronomi, en çok ilgiyi gören alandı. Sekizinci yüzyılda ağırlıklı olarak Hintçe ve Farsçadan Arapçaya çevrilen astronomi eserleri, dokuzuncu

5 A.e.., s.27.

6 A.y.; Ayrıca İslam dünyasına bilimlerin geçişi ile ilgili detaylı bilgi için bkz. Nasr, a.g.e., s.9-12; G. Saliba, İslam Bilimi ve Avrupa Rönesans’ının Doğuşu, çev. Günseli Aksoy, İstanbul, Butik, 2008. 7Arap veya İslam terimlerini kullanımı sürekli tartışılan bir ifadedir. Bu konu ile ilgili olarak F. Jamil Ragep, History of Astronomy: An Enyclopedia başlıklı kitabında ‘Arabic/Islamic astronomy’ maddesi için yaptığı açıklamada bu ayrıma dikkat çekmiştir. Ona göre ‘Arap’ kelimesi sadece etnik bir anlamı işaret etmez. Bu kelime, aynı zamanda, Arap olmayanların yazdığı Arapça çalışmaları işaret eden linguistik bir anlam da taşımaktadır. Ancak daha geç yüzyıllarda, Farsça ve Osmanlıca başta olmak üzere, başka İslam dillerinde de astronomi çalışmaları yapıldığına dikkat çeken Ragep, ‘İslam’ kelimesinin bölgeden ziyade uygarlığı işaret eden bir terim olduğunu söyler ve seküler astronominin çoğu, bu gelenek içinde çalışan Müslüman olmayanların bilgisini de içerdiğini düşünür. Benzer bir durum Hint okyanus denizciliğinde de karşımıza çıkmaktadır. Ticaret yollarından biri olarak oldukça hareketli olan Hint Okyanusu’nda Arap denizcilerinin varlığı ve İslamiyetten sonra egemenliğin büyük bir çoğunluğunun onlara geçtiğini gösteren birçok araştırma yapılmıştır. Özellikle Hint Okyanus denizciliğinin önemli kişilerinden İbn Macid ve Süleyman el-Mehri’nin Arap olmaları da bu yöndeki literatürü etkilemektedir. Bu bakımdan tezimizde karışıklık olmaması ve esas konumuzun Osmanlı çerçevesinde ele alınması sebebiyle –özel durumlar haricinde- ‘İslam’ kelimesini kullanmayı tercih ettik. (Bu konu ile ilgili bilgi için bkz. F. Jamil Ragep, “Arabic/Islamic Astronomy,” History of

57 yüzyıldan itibaren yerini yavaş yavaş Yunanca kaynaklardan yapılan çevirilere bırakmaya başladı.8

İslam astronomisinin gelişimi sürecinde, ilgilenilen konuların tek bir çizgide ilerlemediği görülmektedir. Kimi zaman sistematik hesaplara ve gözlemlere dayanan, felsefi temelleri analiz etmeden ve fiziksel kozmoloji ile uyumlu matematiksel modeller geliştirmeye yönelik teorik/matematiksel astronomi, kimi zaman da, çoğunlukla teoriden uzak, gözleme dayalı pratik astronominin problemleri ile uğraşılmıştır. Sekizinci yüzyıldan on altıncı yüzyıla kadar, teorik ve pratik bakış açısı ile tamamlanan İslam astronomi geleneği içinde bu durum, bu bilim ile uğraşanların sorumluluklarını yönlendiren ve sınırlandıran bir hale gelmiştir. Dokuzuncu yüzyılda İbn Kuteybe (ö.889) Edebü’l-kâtib (Katibin Davranışları) adlı eserinde katiplerin uzmanlaşması gereken konuları listelerken astronominin konularına da yer vermiştir. Buna göre bir kâtip, günün değişen uzunluklarını ölçmeyi, güneşin dönüşünü, yıldızların ufuktan yüksekliğini ölçmeyi, ayın evrelerini ve etkilerini bilmeliydi.9 Mısırlı astronom İbn-i Yunus’un (ö. 1008) on birinci yüzyılda Hâkimi Zîci isimli eserinin başında verdiği bilgilere göre, astronomlar öncelikle takvim ve zaman bilgisine sahip olmalı, kara ve denizlerle ilgili pratik sorunları çözmeyi bilmelidir.10

David King’in folk astronomy (lit. halk astronomisi) yani ‘halkın kullandığı astronomi bilgisi’ olarak adlandırdığı dal ise, astronomi ve meteoroloji geleneğine bağlı bir halkbilim olup, İslamiyet öncesinde Araplardan alınmış ve İslamiyet’in yayılması esnasında fethedilen bölgelerdeki Helenistik11halkbilim geleneği gibi yerli

8Régis Morelon, “İslam Astronomisinin Genel Bir İncelemesi,” İslam Bilim Tarihi, ed. Rüşdi Raşid,

İstanbul, Litera Yay., 2006, s. 18.

9 Gutas, a.g.e., s. 112.

10 Morelon, a.g.m., s. 33-34; İslam medeniyetinde halk astronomisi ve matematiksel astronomi ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz. David A. King, “Some Reflections on the History of Islamic Astronomy,”

Islamic Mathematical Astronomy, London, Variorum, 1986, pp.1-7.

11 Hellenizm sözcüğü ilk kez bilimsel bir terim olarak Alman tarihçisi J. G. Droysen (1808-1884) tarafından kullanılmıştır. Droysen bu terim ile Yunan kültürünün Yunanistan sınırları dışına çıkıp, Akdeniz bölgesi ve Ön Asya’da doğu kültürleriyle karışması ve kaynaşması sonunda meydana gelen evrensel bir kültürü kastetmiştir. Bu kültür, Büyük İskender’in Asya seferleriyle başlamıştır ve etkileri uzun zaman görülmüştür. Esas itibariyle Mısır’ın Romalı’lar tarafından fethi ile sona eren 300 yıllık bu dönemin ( M.Ö. 330-30) etkisinin, doğudaki uzanımı, İskender’in ölümünden itibaren yaklaşık 1000 yıl kadar daha sürmüştür. Helenizim döneminin en çok pozitif ve tecrübi bilimler alanında ilerlemeler kaydettiğini ifade eden A.M. Mansel, bunda hükümdarların bilimsel araştırmaların önemini kavramış ve bu araştırmaları devletin himayesi altına almış olmalarının büyük rolü olduğunu belirtir. Ayrıntılı

58 geleneklerle karışarak geliştirilmiştir. King, Müslüman astronomların bilimsel geleneklerinden oldukça farklı olmasına rağmen geniş kitlelerce bilinip, uygulanan bu geleneğin, matematiksel astronomi ve astrolojinin aksine fıkıh bilginleri tarafından eleştirilmediğini belirtir.12

David A. King’in halk astronomisi olarak ifade ettiği astronominin konuları,

pratik astronominin de konularıdır. Ancak zaman zaman pratik astronominin problemleri, kendi sınırlarını çok aşan teorik gelişmelere de yol açmıştır.13 Halk

astronomisinde, Güneş ve Güneş’in ekliptik boyunca hareketi, mevsimlerin oluşması ve meteorolojik olgular, Ay’ın evreleri ve 28 menzili (konağı), özel yıldız grupları ve bunların doğuş-batış bilgileri bulunur. Bunun dışında halk astronomisi, Müslümanların gündelik hayatta karşılaştıkları problemlere -- özellikle ibadet saatleri için gerekli zaman tayini, yön tayini problemleri -- alternatif çözümler sağlar.14 Onuncu yüzyılda Endülüs’te, Kurtuba Halifesi’nin çevresindeki görevli alimlerden Arib ibn Sa’d al- Kâtib (ö.980 civarı) ile Rab’î ibn Zaid (Racemundo) tarafından tertip edilen Kurtuba Takvimi benzer konuları da içermesi bakımından halk astronomisi için güzel bir örnek olarak kabul edilir. Bu çalışma, Latin, Mozarap, İslam öncesi Arap, Hint-İran ve Batlamyus geleneklerine dayanan İslam astronomi bilgisini de içine alan farklı geleneklerin bir karışımıdır.15

Halk astronomisinin bir konusu da deniz astronomisidir. İbn Macid ve Süleyman el-Mehri’nin eserlerinde bu açıkça görülür. Bu iki denizcinin eserlerinde Hint Okyanusu’nda seyir eden bir denizcinin bilmesi gereken konular genel olarak şu şekildedir: Gök küresinin yapısı, Ay konakları, Güneş ve Ay’ın hareketleri ve konumları, belli başlı yıldızların görünür hareketleri, kerteler, rotalar, mesafeler (boylamsal ölçüm), yıldız yükseklikleri ve bunların doruk yükseklikleri, kutup yıldızı yükseklik değişimi ile enlem hesabı, rüzgârlar, mevsimler, deniz mevsimi ve bunun

bilgi için bkz. A. M. Mansel; Ege ve Yunan Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1984, s. 507-509, 525-526.

12David A. King, “Astronomi ve İslam Toplumu Kıble, Güneş Saati Kuramı ve Vakit Hesaplama,”

İslam Bilim Tarihi, ed. Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yay., 2006, s.166. 13 Morelon, a.g.m. s. 33-34.

14David A. King, Islamic Mathematical Astronomy, London, Variorum, 1986, 213-214.

15Juan Vernet, Julio Samsό, “İslam Biliminin Endülüs’teki Gelişimi,” İslam Bilim Tarihi, ed. Rüşdi

59 için uygun bir takvimin kullanılması, gemi aletleri, ölçü birimleri. Gezegenlerden çok kısa bahsedilmesinin sebebi, bu gökcisimlerinin uzun periyotlu konumlarının denizcilere gece gözleminde fayda sağlamamasıdır. Bu konuların ağırlıklı olarak astronominin konuları olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu eserlerde zaman zaman, denizciler ile astronomlar arasındaki yöntem farklılıklarına dikkat çekilmiştir. Örneğin, İbn Macid ve Süleyman el-Mehri, astronomların yıldız deklinasyonlarını ve yüksekliklerini derece ile verdiklerini bilmelerine rağmen, derece biriminin denizciler tarafından pek kullanılmadığını belirtirler. İbn Macid’e göre her ne kadar astronomlar enlemleri, boylamları, dereceleri, zamanları ve uzaklıkları bilseler de, denizcilerin kullandığı biçimde bilmezler. Örneğin, İbn Macid’e göre astronomların kitaplarında verdikleri bilgilerin, denizde her zaman kullanımı mümkün değildir; bu yüzden denizciler kendi yöntemlerini geliştirmek zorundadırlar. Diğer bir ifade ile astronomlar, yıldızların gökyüzündeki konumlarını teoride bilmelerine rağmen, denizcilerin bildiği ve uyguladığı şekilde pratik bilgiye sahip değildirler.16 Bu durum, İbn Kuteybe’nin kitabının giriş bölümündeki “Teorik bilgi hiçbir şekilde pratikte kazanılmış tecrübeye benzemez” 17 ifadesi ile örtüşmektedir.

İslam astronomisi, belirli sayısal gözlemlere dayanarak evrenin sırf teorik, geometrik temsilini bulmaya çalışan Batlamyus’un teorik / matematiksel astronomi alanındaki eserlerinden de etkilenmiştir. Bu etki önceleri Batlamyus’un Matematikon

Syntaxis (Matematiksel Derleme; el-Macesti, Almagest), Ipotesis ton planopenon

(Gezegenlere dair varsayımlar, Planetary Hypotheses), Phaseis (Yıldızların Doğuşları) ve Procheiroi Kanones (Kullanışlı/Pratik Cetveller, Handy Tables) eserlerinin çevrilerek tanınması ve yayılması ile kendini gösterir.18 Daha sonra, İslam astronomları gerek kişisel çabalarıyla, gerekse devlet desteği ile kendi gözlem programlarını oluşturmuş ve elde ettikleri gözlem verileri ile Batlamyus’un gözlem

16Detaylı bilgi için bkz. G. R. Tibbets, Arab navigation in the Indian Ocean before the coming of

the Portuguese : being a translation of Kitāb al-fawāidfī usūl al-bahr wa'l-qawā'id of Ahmad b. Mājid al-Najdī / together with an introduction on the history of Arab navigation, notes on the navigational techniques and on the topography of the Indian Ocean, and a glossary of navigational terms, London, Royal Asiatic Society of Great Britain and Ireland, 1971.

17 Gutas, a.g.e., s.112.

60 verilerini karşılaştırmışlardır.19 Ancak verilerin uyuşmadığını görerek Batlamyus’un sonuçlarını dayandırdığı teorik temelleri, öne sürdüğü mekanizmaları ve farklı hareketlere ait parametreleri tekrar hesaplamak ve gözden geçirmek ihtiyacını hissetmişlerdir.20 Böylece, Batlamyus’un eserleri aşama aşama İslam astronomları tarafından tetkik edilmiş, gözden geçirilmiş, yorumlanmış ve eleştirilmiştir. Hatta erken dönem İslam astronomi geleneğindeki evrenin geometrik yapısı ile ilgili bilgilerin ağırlıklı olarak Batlamyus’un Almagest’inden doğrudan ya da şerh yoluyla geldiği söylenebilir. George Saliba’ya göre, İslam astronomisinin İslami çevreye uyumu ancak on birinci yüzyılda gerçekleşmiş ve bu eserler artık Yunan geleneğinde tartışılan meselelerin taklidi olmaktan çıkmıştır.21 Bunun sonunda İslam astronomisinde en büyük bilimsel başarılar, geometrik modellerin gelişimiyle gezegen hareketlerini açıklamak, gezegen ve küresel problem çözümleri için matematiksel yöntemler ve cetveller geliştirmek yönünde kendini göstermiştir. Özellikle İslam astronomi literatüründe sayıca fazla olan astronomi cetvelleri, İslam matematiksel astronomisinin gelişimi ve uygulamasının anlaşılması için önemli kaynaklardır. Bu cetveller arasında: Takvim dönüşümü için gerekli cetveller; Güneş, Ay ve gezegenlerin ortalama hareketleri ve denklemleri (doğru konumu bulmak için düzeltmeler) ile ilgili cetveller; yıldızların koordinat cetvelleri; trigonometrik fonksiyon cetvelleri; küresel astronomide kullanılan fonksiyonların cetvelleri; coğrafi koordinat cetvelleri; horoskop için gerekli cetveller yer alır. Bu cetveller, belli amaçlara göre düzenlenmiş bağımsız cetveller olabildiği gibi matematiksel yöntemlerin bir özetini içeren ve zic22 olarak bilinen astronomi eserleri içinde de toplu

19 Dokuzuncu yüzyılda gözlemlerin yapıldığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Ancak bu kayıtlarda gözlem yapılarından çok gözlem yerlerinin adlarına yer verilir. Dokuzuncu yüzyılın sonu onuncu yüzyılın başında Battani’nin 30 yıl boyunca Rakka’da yaptığı gözlemler oldukça sistematiktir. Onuncu yüzyıldan itibaren gözlem aktiviteleri artmıştır. 1074 yılında Isfahan bölgesinde Melikşah tarafından inşa edilen büyük bir gözlemevinde Satürn’ün 30 yıllık döngüsü dikkate alınarak bir gözlem programı planlanmıştır. Bu gözlemevi, uzun süreli bir etkinliği olan ilk resmi kurum olup Meraga Rasathanesi kuruluşunda da bu gelenek örnek alınmıştır. Bundan sonra Semerkand Rasathanesi ve İstanbul Rasathanesi gelir. İslam Dünyasında gözlemevleri ve astronomik gözlemler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Sayılı, The Observatory in Islam, New York, Arno Press, 1981.

20 Régis Morelon, “Doğu İslam Dünyasında 8. ve 11. Yüzyıllar arasında Astronomi,” İslam Bilim Tarihi, ed. Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yay., 2006, s.47.

21George Saliba, “Miladi II. Yüzyıldan Sonra Müslümanların Gezegen Teorileri,” İslam Bilim Tarihi,

ed. Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yay., 2006, s. 85.

22Etimolojik tartışma için bkz. Edward Stewart Kennedy, “A survey of Islamic astronomical tables,”

61 halde bulunabilirdi. Hint, İran ve Yunan astronomi geleneğinin etkisi altında gelişmiş olan bu zicler, ya ufak tefek değişikliklerle revize edilerek derlenmişler veya planlı gözlem programının verileri ile hazırlanmışlardır.23 Zamanla hesaplama ve cetvel yapma yöntemlerini öğrenen astronomlar, Halife el-Memun’un ilk sistemli astronomi gözlem programını teşvik ve destek vermesi ile birlikte çalışma fırsatı bulmuşlar ve bunun sonucunda elde ettikleri gözlem verilerini, o dönemlerde kabul gören Batlamyus verileri ile karşılaştırılmış ve iki veri seti arasındaki tutarsızlıkları fark etmişlerdir. Böylece artık sadece cetvellerin düzeltilmesi değil, Batlamyus’un kabullerini de gözden geçirme ihtiyacı doğmuştur.24

Batlamyus’un eserlerinde çözümsüz kalan problemlerin yarattığı tartışma ve bulunan çözümler, İslam uygarlığında farklı ilgi alanlarına göre şekillenmiştir. Bu durum, bazı araştırmacıların teorik astronomi ile ilgili konuları Doğu İslam

astronomisi ve Batı İslam astronomisi (Endülüs) olarak iki ayrı başlık altında

değerlendirmesine yol açmıştır.25 Batı İslam bilimi dokuzuncu yüzyıl ile on birinci yüzyılları arasında doğu biliminden katkılar alırken, on birinci yüzyıldan sonra bu katkılar gittikçe azalmış ve Endülüs’te bilim, bağımsız olarak ilerlemiştir. Astronomi, on birinci yüzyılda gelişiminin zirvesini yaşarken, on ikinci yüzyılda yavaşlamış ve on üçüncü yüzyılın başlarında gerilemeye başlamıştır.26 Sonuçta Doğu İslam astronomisinin problemi genel olarak Batlamyus’un kusurlu modeline alternatif arama yönünde iken, Batı İslam astronomisi Batlamyus modelini yeniden yapılandırmaya çalışmıştır.27

23 A.e., s. 123-177; David A. King, Julio Samsó, Bernard R. Goldstein, “Astronomical Handbooks and Tables from the Islamic World (750-1900): an Interim Report,” Suhayl, International Journal for the

History of the Exact and Natural Sciences in Islamic Civilisation, Vol.II, 2001, pp.9-105. 24 Morelon, a.g.m., s 47.

25 Örnekler için bkz. Régis Morelon, “İslam Astronomisinin Genel Bir İncelemesi,” İslam Bilim Tarihi,

ed. Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yay., 2006, s.36-37; Régis Morelon, “Doğu İslam Dünyasında 8. ve 11. Yüzyıllar arasında Astronomi,” İslam Bilim Tarihi, ed. Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yay., 2006,

s.39-84; Juan Vernet, Julio Samsό, “İslam Biliminin Endülüs’teki Gelişimi,” İslam Bilim Tarihi, Ed.

Rüşdi Raşid, İstanbul, Litera Yayınları, 2006, s.295-332.

26 Juan Vernet, Julio Samsό, a.g.m., s.295-296.

27George Saliba, “Miladi II. Yüzyıldan Sonra Müslümanların Gezegen Teorileri,” İslam Bilim Tarihi,

62

2.2. Avrupa’da Astronomi (5.-16. Yüzyıllar)

Doğu toplumları ile Batı Avrupa arasındaki kültürel ve ekonomik farklılık zamanla artmış, ekonomik bakımından batıya göre daha kalabalık olan Doğu, on altıncı yüzyıla kadar büyük gelirlerin elde edildiği bölge olmaya devam etmiştir. Batı’nın ekonomisi ise Afrika ve Akdeniz adalarına sıkı sıkıya bağlıydı. Kültürel bakımdan ise, Avrupa çok uzun bir dönem kültürünü dışardan almak zorunda kaldı. İspanya, Sicilya, Korsika ve Belear Adaları’na yerleşmiş Araplar ile zorunlu ve karmaşık ilişkiler kuran Avrupalılar, özellikle matematik ve astronomi alanında onlardan çok etkilendiler. Batı Avrupa, on ila on birinci yüzyıllardan sonra siyasi bakımdan güçlenmiş olsa bile, kültürel bakımdan, İslam medeniyetinden Avrupa yönünde akan bu tek yönlü trafik çok uzun süre devam etmiştir.28

İtalya için ise durum biraz daha farklıydı. Yedinci yüzyılda Kuzey Avrupa ile bütünleşme ihtimalinden uzaklaşan ve Akdeniz Avrupası’nın bir parçası haline gelen İtalya’da entelektüel çevre ve şartlar daha farklı gelişti. Arapların 902 yılında fethettiği ve egemenliklerini yaklaşık bir buçuk asır devam ettirdiği Sicilya, Arap ve Yahudi alet yapımcılarının toplandığı bir yerdi. Yaklaşık 1061 yılında başlayan ve ancak on ikinci yüzyılın başlarında tamamlanan Norman fetihleri ve sonrasında 1130’dan itibaren Norman egemenliğinin merkezi haline gelen Sicilya, bu tarihten sonra, Yunan metinlerin Arapça’dan Latinceye çevrildiği bir adaya dönüştü.29

Katalanlar ise mükemmel denizcilerdi. İspanya’nın kuzeydoğusunda yer alan ve zamanla Müslüman Araplar’ın elinde bulundurdukları toprakları geri alarak gelişen Aragon Krallığı (11.-15.yüzyıl), on ikinci yüzyılda Katalonya ile birleşti. Bu durum ise kültürel bakımdan daha çok Katalanların işine yaradı. Batı Akdeniz’de Arap gemiciliği ve korsanlığı için merkez haline gelen Balear adalarında zamanında Araplara hizmet etmiş ve onlardan sonra da burada oturmaya devam eden Yahudi astronomlar, öğretmenler ve alet yapımcıları, bilime ilgi duyan Aragon krallarına astronomi ve astroloji metinleri gibi çalışmalar, almanaklar, usturlaplar, küreler,

28 J. M. Roberts, a.g.e., s. 398-399; 409-410; 530.

29 E. G. R. Taylor, The Haven-Finding Art: A History of Navigation from Odysseus to Captain

63 saatler v.b. ekipmanlar/aletler tedarik ediyorlardı. Bu da zamanla, denizci olan Katalanların bu bilgileri yeni seyir teknikleri geliştirmede kullanmalarına vesile