• Sonuç bulunamadı

1980'li yılların öncesinde örgütlerin yalnızca işlerini yapmaları onların varlıklarını sürdürmeleri için yeterliydi. İlerlemeleri için işlerini sürekli olarak yapmaları beraberinde başarıyı da getirirdi. Ancak son zamanlarda şartlar farklılaşmıştır. Her konuda bilgi patlaması yaşandı, bilinen çoğu şeyin yerini yenileri aldı ve tüm bunlar beraberinde kuralların da değişmesine neden oldu. Bu durum Harvard Business Review dergisinde “sürekli olarak artan gelişmeler karşısında

rakipler sanayiye yeniden şekil verirken bu sırada sadece bu gelişmelerin takipçisi olmak; Roma yanarken aylaklık etmeye benzemektedir” şeklinde özetlendi. Benzer

şekilde Business Week ise örgütlere “Yeni ekonomide sizi öldüren şey; birilerinin bir

şeyi daha iyi yapmaları değil, birilerinin bazı şeyleri farklı yapmaları olacaktır”

şeklinde tavsiyelerde bulundu. Bu gelişmelerle birlikte inovasyon, örgütler için karlı ve sürdürülebilir büyümenin gereği olarak günümüzde hayati öneme sahip olan kavramlardan biri olarak önem kazanmaya başladı. Önemli işletme gurularından Peter Drucker, inovasyonu gelecek için önemli bir işletme yeteneği olarak ifade etmekteyken, en itibarlı şirketlerin listesini hazırlayan Fortune Magazine ise, en itibarlı şirketler listesine girmek isteyen örgütlerin yapması gerekenin inovasyon olduğunu vurgulamaktadır (Horibe, 2016: 4). İnovasyon, örgütlerin paydaşlarınaki nitelik artışına yol açmaktadır.

Geçmişte çoğu örgüt tarafından kullanılmış modeller 21. yüzyıl örgüt çevresinde etkinlik ve başarıya ulaşma bakımından yetersiz kalmıştır. Teknolojide, pazarda veya markalardaki tekelleşme sayesinde uzun süre yeniliği reddetmelerine rağmen başarıya ulaşabilen işletmeler mevcutken, günümüzde bir anda buharlaşarak kaybolan ve yenilenen çevre yapısında çoğu işletme başarısızlıklarla karşılaşmış, rekabet edebilmek ve başarıya ulaşabilmek için yaratıcılığa ve sürekli inovasyona ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır (Agbor, 2008: 39). Drucker, bir işletmenin hayatta kalmasının sadece müşterilere bağlı olduğundan bahsetmiştir. İşletmelere kendi müşterilerini kendilerinin

yaratmaları konusunda tavsiye vermiş ayrıca işletmeleri bu işlevi yerine getirirken dikkat etmeleri gereken iki önemli kavramı vurgulamıştır. Bunlardan biri pazarlama diğeri ise inovasyondur. Başka bir ifadeyle inovasyon işletmelerin kendi müşterilerini oluşturmalarında da bir araç niteliğindedir (Han vd., 1998: 30).

Örgütlerin varlıklarını sürdürebilmeleri için rekabet üstünlüğü sağlamaları gerekmektedir. İnovasyon ise örgütlerin rekabet üstünlüğü sağlamalarının sırrı olarak ifade edilmektedir. Ayrıca inovasyon örgütlere sadece rekabet üstünlüğü sağlama konusunda değil aynı zamanda tüm stratejik zorlukları aşmada da yardımcı olduğu bilinmektedir. Değişim oranlarının ivme kazanması, hızlı gelişen teknoloji, çalışma gücündeki çeşitliliğin artması, endüstriden bilgi temelli ekonomiye geçiş gibi faktörler, örgütlerin daha inovatif çözümler üretmeleri gerekliliğini ortaya çıkarmıştır (Higgins, 1995: 33). Dönemin ünlü yönetim danışmanlık şirketlerinden biri olan Booz & Company, 2008 yılındaki durgunluk döneminde bile, dünyanın en inovatif şirketlerinin, işletme gelirlerinde kaydedilen önemli düşüşlere rağmen Ar-Ge harcamalarını arttırdıklarını ifade etmiştir. Yaptıkları araştırmada ankete katılan üst düzey yöneticilerin %90’dan fazlası, inovasyonu ekonomik yükselişi sağlamak için kritik bir öneme sahip olduğu şeklinde nitelendirmiştir (Slater vd., 2013: 552).

Örgütler, teknolojik ve yönetsel bilgide, endüstri rekabetinde, paydaşların beklentilerine veya üst düzey yöneticilerin farklı yetkinlik kazanma ve performans düzeyini yükseltme isteklerine cevap olarak inovasyonu benimserler. Kurumların inovasyonu benimsemeleri, özellikle yoğun rekabet ve hızlı değişen piyasa koşulları, kıt kaynaklar ve müşterilerin daha yüksek kalite, daha iyi ürün ve hizmet talepleri koşullarında, kurumların performans hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırmak için kurumların adaptasyonu ve değişimi için bir araç özelliğindedir (Roberts ve Amit, 2003: 118; Jansen, 2006: 1661; Damanpour vd., 2009: 650).

İnovasyon, her seferinde firma için mutlaka karlı değildir. Firma tarafından özel koşullara tepki olarak veya belirli koşulların gerçekleşmesinin ümidiyle gerçekleştirilebilir. İnovasyon firma için üç açıdan önem teşkil eder. İnovasyon firmanın rekabet edebilirliğini arttırır, küresel piyasada birbirinin benzeri olan firmalardan ayırt edilebilirliğini sağlar, işletme girişimlerinin risklerini azaltabilir veya uzun vadeli varlığını sürdürme ve büyüme programlarının planlanmasında kullanılabilir (Solo, 1951: 419). Maliyet odaklı rekabet için çaba göstermek örgütler için ihtiyatlı bir uygulamayken çığır açan bir inovasyon, rekabette sıçrama göstermek için tek yoldur. Ayrıca inovasyon ile kar marjının artmasının yanı sıra gelecekteki gelir artışlarını da

sağlayacak yeni yollar yaratılmasının önünü açar. Eğer inovasyon doğru gerçekleştirilirse, bu örgütün en güçlü rekabet silahı olacaktır. Gerçek rekabet avantajı elde etmek için, inovasyonla gerçekleştirilen dünya için yeni olmalı veya tüketicilere yepyeni farklı algılanan faydaları sağlayacak yeni pazar ürünleri olmalıdır (Kuczmarski, 2003: 539).

Modern teorilerde inovasyonun sosyal ve ekonomik büyüme ve gelişmede merkezi bir rolü vardır. Maliyetler, teknolojik ürün ve süreçler gibi geleneksel faktörlerin yanı sıra inovasyon, örgütlerin rekabet yeteneğini ve iş başarısını arttıran anahtar bir kavram haline gelmiştir. Küresel ekonomide rekabet artık bilgi temellidir. Tekstil, deri, gıda gibi geleneksel sektörlerde dahi inovasyon ve teknolojik gelişme, örgütlerin büyümesi için bir gereklilik halini almıştır. İnovasyon aynı zamanda ekonominin yapısındaki değişimlerle, üretimdeki teknolojik ilerlemelerle ve küresel değer zincirlerinde katma değeri yüksek faaliyetlere geçiş ile yakından bağlantılıdır (Szirmai, 2011:8). İnovasyon sadece ekonomik refahla ilgili bir kavram değildir. Aynı zamanda toplumların sağlığını ve refahının gelişmesini sağlayan ilerlemelerle de ilişkilidir. Bilim, eğitim ve psikoloji alanlarında ve ilaç sanayinde gerçekleştirilen gelişmeler buna örnek olarak gösterilebilir. İnsanlığın acil problemlerinin çoğu kurumsallaşmıştır ve bu problemlerin birçoğunun üstesinden inovatif değişimlerle gelinebilinir. Topluluklardaki fırsat ve kaynak dağılımındaki eşitsizlikleri kurumsallaştıran sosyal sistemler ve yapılar, grupların yabancılaşmasını ve gruplar arası düşmanlığı teşvik edebilir. Bu problemlerin etkili bir şekilde çözümü sadece bireysel davranışlardaki değişiklikler ile değil; onları sürekli hale getiren kuruluşlarda ve örgütlerdeki inovatif değişiklikler ile mümkün olabilir. Zaltman, ve diğerlerinin (1973) de ileri sürdüğü gibi yeni fikirlerin önemi yadsınamaz. Sosyal değişimin esasında fikirler ve bu fikirlerin göstergesi olan uygulamalar ve ürünler bulunmaktadır (West ve Altink, 1996: 3).

İnovasyonun ülkeler üzerindeki etkisi ülkelerin kalkınma düzeylerine göre farklılık göstermektedir. Düşük gelirli gelişmekte olan ülke girişimcilerinin yaptıkları inovasyonlar artırımsal bile olsalar, ülke büyümesi adına önemli olan yenilikler sunarlar. Gelişmekte olan ülkelerde inovasyon, firmaların kendileri için yeni olan ürün ve hizmetlerin tasarımını ve üretimini denetleme ve uygulama sürecini içerir. Ürün tasarımı ve kalitesinde yapılan pek çok küçük gelişme, üretimin organize edilme biçimindeki değişiklikler, mal ve/veya hizmetlerini pazarlamadaki yaratıcılık; üretim süreçlerinde ve tekniklerinde yapılan değişiklikler maliyetleri düşürür. Rekabet

şartlarındaki değişimlere cevap verebilmek için etkinlik ile esnekliği arttırır, istihdam büyümesi ve verimliliği yükseltir. Gelişmekte olan ekonomilerde inovasyon, teknolojik gelişmişliğin üst seviyelerine geçiş yapılması ve bu seviyelere doğru yön değiştirilmesi anlamına gelir. Bu bağlamda inovasyon, küresel ekonomide örgütlerin yetişmesinde ve büyümesinde önemli bir rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki en önemli pay ülkenin yerel girişimcilerinin yaptıkları çeşitleri inovasyonlardan kaynaklanmaktadır (Szirmai, 2011: 26-27).