• Sonuç bulunamadı

İnovasyon kavramıyla ilgili çalışmalar incelendiğinde literatürde bir anlam kargaşası yaşandığı görülmektedir. Bu anlam kargaşasını en aza indirmek amacıyla bu bölümde bazen inovasyon yerine kullanılan aslında kavramla ilişkili olan icat, yaratıcılık, girişimcilik ve araştırma ve geliştirme kavramlarına açıklık getirilecektir.

2.4.1.İnovasyon ile İcat Kavramının İlişkisi

İcat, yeni ürün veya süreç için gerekli olan bir fikrin ilk ortaya çıkışıdır. İnovasyon ise bu fikrin ilk ticarileştirilmesidir. Her iki kavram birbirlerinden farklı ancak birbirleriyle bağlantılı kavramlardır. Öncelikle icat herhangi bir yerde yapılabilir, ancak inovasyon çoğunlukla ticari alanda faaliyet gösteren firmalarda meydana gelir. Bir icadın inovasyona dönüştürülebilmesi için bir firmanın birkaç farklı bilgi, yetenek, beceri ve kaynakları birleştirmesi gerekmektedir (Fagerberg, 2003: 3). İcat, ekonomik sonuçları düşünülmeden entelektüel yaratıcılığın harekete geçmiş haline denir. İnovasyon olarak nitelendirilmede kullanım önemli olduğu için verilmesi gereken önemli bir ekonomik karar olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle icat, bir ürün veya süreç için yeni bir fikrin geliştirilmesi ve uygulanmaya indirgenmesi; inovasyon ise icadın ticari kullanıma uygun hale getirilmesi ve onun yaygınlaştırılıp benimsenmesini içerir (Godin, 2008: 655; 658). Laboratuardan ileri gitmeyen keşif bir icat olmaya devam ederken, laboratuardan üretime geçiş yapan ve firmaya ekonomik değer katan keşif (sadece maliyet tasarrufu sağlasa bile) ise bir inovasyon olarak değerlendirilir (Garcia ve Calantone, 2002: 112) . Her icat inovasyona dönüşemez ancak örgütsel, bilimsel ve pazar yönleri arasındaki paralel ve doğrudan etkileşimler aracılığıyla icat aşamasındaki bir fikir başarılı bir inovasyona dönüşebilir. Bu nedenle icat sadece bir basamaktır buna karşılık inovasyon ise icattan üretimden pazarlamaya değişim ve gelişim yaratan ticari bir süreçtir (Khilji vd., 2006: 532). Drucker (1994) ise yeni bir şey

icat etmenin, inovasyonun yedi temel kaynağından biri olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle inovasyon, icat etmenin ötesinde bir şeyleri içerir. Pek çok sosyal ve ekonomik inovasyon buna örnek olarak gösterilebilir (Zhao, 2005: 27).

Literatür incelendiğinde icat ile inovasyon arasındaki ilişkinin temelde iki şekilde ele alındığı görülmektedir. Öne çıkan bu iki görüşten ilki Schumpeter’in (1961) savunduğu icat ile inovasyon arasındaki ilişkinin süreç özelliği gösterdiği düşüncesi, diğeri ise Roberts (1988)’in savunduğu iki kavram arasındaki ilişkinin bir dönüşüm olduğu düşüncesidir (Danışman, 2015: 146-147). Ayrıca literatürde icadın inovasyona dönüşümü “Darvinci Deniz” adlı metaforla anlatılmak istenmiştir. Bu metafora göre icat ve inovasyon arasındaki ilişki ve bu ilişki sırasında yaşananlar bir mücadele olarak tanımlanmaktadır. Metafora göre bir tarafta bilimsel olarak ilgi çekici, teknik olarak uygulanabilir, esasen özgün olanı bilen teknoloji olarak isimlendiren kimseler vardır. Bunlar icadın sahipleridir. Diğer tarafta ise kendi ya da diğer insanların parasını riske atan, yatırımın karıyla ilgilenen yatırımcı/yönetici bulunmaktadır. Her iki tarafın farklı eğitimleri, beklentileri, bilgi kaynakları vardır (Branscomb ve Auerswald, 2002: 37-38). “Darvinci Deniz” metaforuna göre iki tarafın arasındaki süreç deniz olarak isimlendirilmiş ve icadın inovasyona dönüşme sürecindeki mücadele olarak benzetme yapılmıştır. Bu mücadele evrimsel bir mücadeledir ve hem teknik hem de girişimsel risklerin çatıştığı bir denizdir. Metafora göre mücadele sonunda başarılı olanlar hayatta kalır. Kısacası bu metafora göre her icat inovasyona dönüşmez. İcadın inovasyona dönüşme süreci zorlu bir mücadeleyi gerektiren bir süreçtir (Juma vd., 2001: 631). İnovasyon, sadece icadın kullanılabilir hale gelmesi olarak tanımlanamaz. İcadın inovasyon olması için toplumsal olarak kullanılabilir bir ürüne dönüşmesi gerekmektedir (Meng, 1995: 1).

2.4.2.İnovasyon ile Yaratıcılık Kavramının İlişkisi

21. yüzyılda kültür, strateji, teknoloji ve diğer yönetsel araçların etkinliğine katkı sağlarken çoğu sektör için örgütsel başarıya götüren temel unsurların başında yaratıcılık ve inovasyon gelmektedir. Sürekli inovasyon kavramını başarabilen örgütlerde, liderler yaratıcılığı ve inovasyonu cesaretlendiren bir örgüt kültürünü yenileyecek ve yaratacak elverişli bir çevre kurmalıdırlar. Örgütlerde yaratıcılık, inovasyon sürecini besleyecek etkin liderlik yapısını geliştirmek kadar, liderlerin örgütsel çeşitliliği nasıl cesaretlendirdiği ve yönettiğine de bağlıdır. İnovasyon sürecini yönetirken yaratıcılık ve liderlik tanınmalı ve kontrol altına almalıdır (Agbor, 2008: 39).

Andrus (1968: 2) literatüre dayandırarak yaratıcılığı; yeni, eşsiz ve orijinal olan, ilk kez var olan ya da bir şeyi daha önce kimsenin yapmadığı şekilde algılamak olarak ifade etmiş ve aynı zamanda yaratıcılığın özel bir karar verme süreci uygulaması olduğu noktasına vurgu yapmıştır. Ayrıca fikir üretmenin yaratıcılık olarak kabul edilmesi için bir amaca hizmet etmesi gerektiğini ifade etmiştir. Fikirlerin oluşturulması inovasyon sürecinin önemli bir parçasıdır ve yaratıcılık bu fikirlerin oluşturulmasına katkı sağlayan düşünme sürecidir. Yaratıcılık geliştirilebilirse, bir probleme çözüm olarak daha fazla alternatif, yeni yaklaşımlar ve benzersiz çözümler ortaya çıkacaktır (Roffe, 1999: 232).

Literatürde yaygın olarak kullanılan inovasyon tanımını yapan West ve Farr (1990), inovasyon ve yaratıcılığın üç noktada farklılığına dikkat çekmek istemiştir. Öncelikle, inovasyonun daha önceden planlanarak yapılan bir başlangıcı ve uygulaması vardır. Yaratıcılık ise fikir üretmeyle ilgilidir. İnovasyon yaratıcılığı kapsar, çünkü hem fikir üretmeyi hem de fikrin uygulanmasını içerir. İkinci farklılık ise inovasyonun bir veya daha fazla analiz düzeyinde amaçlanan faydayı sağlamasıdır. Yaratıcılıkda ise bunun olması zorunlu değildir. Üçüncüsü ise inovasyonun mutlak yeniliğe kıyasla göreli olarak görülen bir yönünün olduğudur. İnovasyonu benimseyen için en azından yeni olması yeterlidir. Başka bir ifadeyle inovasyon diğer kuruluşlarda yaygın bir uygulama olabilir, ancak araştırma konusu birim için yeni olması yeterlidir. Yenilikler, ortaya çıkış süreçlerinin, kabul edilmiş ve uyarlanmış prosedürlerin bir karışımı olmalıdır. Yaratıcılık ise daha önce var olmayanla ilgilenir. Yaratıcılık “mutlak yenilik” odaklıyken, inovasyon “göreceli yenilik” odaklıdır (Anderson vd., 2004: 148-149; Hammond vd., 2011: 91).

Bir inovasyonun başarılı olmasında iki anahtar faktör vardır. Bunlar örgütlerin yaratıcılık kabiliyetleri ve bu yaratıcı fikirlerin gerçeğe dönüşmesindeki karmaşık süreci başarıyla yönetebilme yetenekleridir. İnovasyon için yaratıcılık gereklidir. Ama yeterli değildir. Her inovasyonun kalbinde yaratıcılık vardır. Yaratıcılık; bilimden sanata, eğitimden iş dünyasına, günlük yaşamda insan faaliyetinin her alanına ilişkin yeni ve uygun fikirlerin üretilmesidir. Örgütler için bu yeni fikir ister örgüt içerisinde üretilsin isterse dışarıdan örgüte aktarılsın; örgüt içerisindeki her inovasyon sürecinin başlangıcında yaratıcılık bulunmaktadır. Ayrıca yaratıcılık, yeni fikrin yeni bir ürüne, hizmete, prosedüre veya çalışma yöntemine dönüşmesinde de önemli bir rol oynar. Yeni fikir gerçeğe dönüşmeye başladığında bir sürü engel ve problemlerle karşılaşılır. Bu problemleri çözmek, hata ve başarısızlıklarla baş edebilmek için de yaratıcılığa ihtiyaç

vardır (Klein ve Sorra, 1996: 1058). İnovasyon, firmaların ya da bireylerin yaratıcılıktan nasıl para kazandıklarıyla ilgilidir. Higgins’in kurduğu inovasyon denklemine göre, bireysel ve grup yaratıcılığı, örgüt kültürü içerisindeki uygulamalarla birleşince inovasyon ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle eğer yaratıcılık doğru bir örgütsel kültürde kendini gösterirse sonuç olarak inovasyon ortaya çıkar (Higgins, 1995: 33-34) . Örgütlerde inovasyonun ilk adımı olan yaratıcılık için yeni olarak kabul edilen fikir, daha öncekilerden farklı olmalı ancak çok tuhaf da olmamasına da dikkat edilmelidir (Fay vd., 2015: 262).

2.4.3. İnovasyon ve Girişimcilik Kavramının İlişkisi

Girişimcilik, farkına varılan bir fırsattan yararlanmak için kaynakların eşsiz bir şekilde bir araya getirildiği değer yaratma sürecine verilen isimdir (Morris vd., 2011:9). Girişimcilik en dar bakış açısıyla fikirlerin yakalanması ve bunların ürünlere ve/veya hizmetlere dönüştürülmesi ve üretimi pazara taşıyan yeni bir teşebbüsü inşa etmeyi içerir. Girişimcilik, içerisinde girişimci ve girişimsel tutum ve davranışı içeren, değer yaratan bu süreçtir. İnovasyon ise bu sürecin asıl yönüdür (Johnson, 2001: 140). Girişimcilik ve inovasyon kavramları ekonomik büyümenin temel etmenleri arasında gösterilmektedir. Girişimcilik, ekonomik gelişmeyi çeşitli yollarla sağlar. Bu yollardan biri yeni ürünlerin, süreçlerin, yeni arz kaynaklarının geliştirilmesini içeren inovasyonlar ile birlikte aynı zamanda yeni pazarlardan faydalanmayı ve işi yeniden organize etmek için yeni yollar geliştirilmesiyle gerçekleşir. Tüm girişimciler inovasyon yapmak zorunda değildir (Szirmai vd., 2011: 26). Ancak girişimcilerin düzenli olarak inovasyon gerçekleştirebilme yetenek ve çabasında olmaları önemlidir (Bruyat ve Julien, 2001: 167). Girişimcilerin inovasyon yapmaya devam etmeyi başaramadıklarında girişimci olmayı da bırakacakları konusunda bir inanış bulunmaktadır (Hadedorn, 1996: 890).

Schumpeter (1934) girişimci ve inovasyon arasında bağ kurmaya çalışmış ve girişimcileri birer inovasyon yapıcı olarak tanımlamıştır. Girişimci, var olan inovasyonlardan asla memnun olmayan, ancak yeni fırsatlar aramaya devam eden, rasyonel ya da rasyonel olmayan şekilde harekete geçer. Ayrıca inovasyonun ekonomik büyümeye olan katkısından bahsederek her girişimcinin inovasyon üreticisi konumunda olduğunu ileri sürmüştür. Schumpeter’in bakış açısında girişimci; yeni mal ve hizmetleri üreten, yeni süreç geliştiren, yeni ihracat pazarları bulan, yeni bir örgüt yapısı oluşturan, bunların hepsini işletmeler açısından yeni birleşimler yaratarak, mevcut

ekonomik düzeni yıkan, kısacası yaratıcı yıkım yapan kişidir. Bu bağlamda girişimcilik ile inovasyonun birbirinden ayırt edilemeyeceği üzerinde durur. (Schumpeter, 2000: 51; Mercan vd., 2011: 30). Benzer şekilde Hagedorn (1996: 889) ise girişimciyi inovasyonun kişileştirilmesi, yani yeni kombinasyonları yapan kişi olarak tanımlamıştır. İnovasyon, girişimcilere değişimden farklı bir iş veya hizmet fırsatı olarak yararlanmalarını sağlayan girişimciliğin özel bir aracıdır. Girişimciler ise inovasyon sürecinde fikirlerin ticari uygulamalara dönüşmesi sürecinde önemli rol oynarlar (Zhao, 2005: 26-27).

Miller (1983) girişimciliğin anahtar bileşenleri arasında risk alma, proaktiflik ile birlikte girişimciliğin de olduğundan bahsetmiştir. Benzer şekilde Ginsberg (1985) ise girişimci bir örgütün inovatif stratejileri sayesinde diğerlerinden daha uzun süre hayatta kalacağını ifade etmiştir (Morris ve Gordon, 1987: 249).

2.4.4. İnovasyon ile Ar-Ge Kavramının İlişkisi

Araştırma ve geliştirme teknolojik inovasyonla yakından ilgilidir. Araştırma ve geliştirme faaliyetleri (Ar-ge), teknolojik inovasyon başta olmak üzere inovasyonun gerçekleşmesi için gereken önemli faaliyetlerden biridir (Tsai, 2005: 796). İnovasyonun gerçekleşmesi için yapılanlar, gösterilen çabalar Ar-ge yi oluşturmaktadır. Ar-Ge büyük firmalarda tanımlı ve inovasyon sürecinin önemli bir parçası olmasına rağmen her inovasyon sürecinin olmaz ise olmazı değildir (Tiwari ve Buse, 2007: 4). Demirel ve Mazzucato araştırmalarında firma büyümesi, inovasyon ve Ar-ge arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre inovasyon-büyüme ilişkisinin görüldüğü kadar basit olmadığı ve endüstriyi oluşturan firmaların heterojen bileşimi dikkate alınmaz ise bunun yanıltıcı sonuçlara neden olacağından bahsetmişlerdir. İlaç endüstrisinde yaptıkları çalışmalarının sonuçlarına göre küçük firmalarda yapılan Ar-ge çalışmalarının küçük firmalarda büyümeye daha fazla etkisi olduğu, özellikle olgunluğa erişmiş büyük firmalarda ise yapılan Ar-ge yatırımlarının büyümeyi arttırmak yerine yavaşlatmakta olduğu sonuçlarına ulaşmışlardır (2012: 59-60).

Ar-ge birimi, inovasyon ve bilgi yaratmayı öncelikli hedef olarak belirleyen uzmanlardan oluşur. Genellikle organizasyonun bir alanına odaklanan bu uzmanlar yalnızca yeni ürünler ve fikirler üretmekle kalmaz, aynı zamanda yeni üretim süreçleri, yeni uygulamalar veya geliştirilmiş ambalajlama ve dağıtım sistemleri geliştirirler. Ar- ge çalışmalarının inovasyon sürecinde başarılı olabilmesi, firmanın bilgi işleme ve karar verme becerisine, kaynak yaratma perspektifine ve ölçme ve değerlendirme araçlarını

geliştirip kullandığı ölçme ve değerlendirme araçlarındaki yaratıcılığına bağlı olacaktır (Lengnick-Hall, 1992: 410; 417).

Bilim ve teknoloji ilişkisinin ekonomi üzerindeki etkisini anlamak için geliştirilen doğrusal inovasyon modeline göre, inovasyon basit bir araştırmayla başlar, uygulamalı araştırma-geliştirmeyle devam eder ve üretim ile inovasyonun yayılımıyla sona erer. Bu modele göre araştırma-geliştirme, inovasyon için gerekli başlangıç fikrinin uygulanabilir hale gelmesi için yapılan çalışmaları kapsamaktadır. Benzer şekilde Rogers(1983), inovasyon sürecini ihtiyaçlar/problemler, araştırma-geliştirme, ticarileştirme, yaygınlaştırma, benimseme ve sonuçlar olmak üzere altı ardışık adımdan oluşan bir süreç olarak tasvir etmiştir (Goddin, 2006: 660). Ar-ge faaliyeti firmaların yaratıcı çabalarının planlanmasına olanak tanır. İnovasyon bir ar-ge programıyla başlayabilir ancak patent hakları satın alınılsa dahi inovasyonun gelişmesini sağlamak için firmanın teknik ekibinin daha fazla çalışma yapması gerekir (Solo, 1951: 418; 423).