• Sonuç bulunamadı

6. Sabır ve Sebatta Öncü Olmaları

2.4.3. ANNESİ HZ MERYEM

2.4.4.7. İncil

İncîl kelimesinin aslı “iyi haber, müjde” anlamında Yunanca “euaggelion (euangelion)” olup Lâtince’ye evangelium, Fransızca’ya évangile olarak geçmiştir. İngilizce’deki karşılığı ise eski İngilizce godspel kelimesinden gelen gospel’dir.

Hz. Îsâ’ya verilen ilâhî kitabın Kur’ân’daki adı da İncîl’dir. Kur’ân-ı Kerîm’de İncîl kelimesi, Geç Mekke Dönemi’ne ait bir sûre dışında tamamı Medenî sûrelerde olmak üzere 12 yerde geçmekte ve bu âyetlerin tamamında Hz. Îsâ’nın tebliğ ettiği ilâhî vahyi, Hz. Peygamber (SAV) döneminde yaşayan Hristiyanların elinde bulunan kitabı ifade etmektedir (A‘râf, 7/157). İncil’in Allah tarafından vahiy ve inzâl edildiği (Âl-i İmrân, 3/3, 65), Îsâ’ya verildiği (Mâide, 5/46; Hadîd, 57/27), İbrâhîm’den sonra indirildiği (Âl-i İmrân, 3/65), Allah’ın Îsâ’ya Tevrat’la birlikte İncil’i de öğrettiği (Âl-i İmrân, 3/48; Mâide, 5/110) bildirilmektedir. Hz. Îsâ da Allah’ın kendisine kitap verdiğini belirtmektedir (Meryem, 19/30). Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de İncîl’in Hz. Îsâ’ya ne zaman ve nasıl verildiği açıklanmamıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de İncîl daha çok Tevrat’la birlikte zikredilmekte, Hz. Îsâ’nın Tevrat’ı tasdik ettiği, kendisine kitabın, hikmetin, Tevrat ve İncil’in öğretildiği bildirilmektedir. Şu halde Kur’ân terminolojisinde İncîl, sadece bir müjde ve mesajı değil aynı zamanda o müjde ve mesajı ihtiva eden kutsal kitabı da ifade eder.

Müfessirlere göre Kur’ân-ı Kerîm 23 yıla yakın bir sürede parça parça nâzil olduğu halde Tevrat ve İncil bir defada toptan indirilmiştir. (Harman, 2000:270-276) “Semâè âyîni içinde İncil’de müjdelenen, Mesîh’in işaret ve imâ ettiği kişi Celâlüddîn-i Rûmî’dir. ”

Mübeşşer oldu İncîl içre âyîn-i semâèından Mesîhiñ remz ü îmâsı Celâlü’d-dîn-i Rûmî’dir (Esrâr Dede, 183, K.8/10)

Hristiyanlığın belki de en önemli sembolü olan İncil, klasik şiirimizde bazen Kur’ân-ı Kerîm’in üstünlüğünü ortaya koymak, bazen de tahrif edilmiş bir dinîn kutsal kitabı olarak zikredilmiştir. (Kiraz, 2014:267)

Hristiyanlık, İncil adı verilen çok sayıdaki kitap arasından sadece dördünü geçerli sayarak “ilham edilmiş kitaplar” listesine (canon) dahil etmiş, diğerlerini ise apokrif sayarak reddetmiştir. Kilise bu dört İncil’in Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından yazıldığını kabul etmektedir. (Harman, 2000:270-276)

Yazarlarının isimleriyle anılan bu İncil’ler Esrâr Dede’nin şiirlerine de konu olmuştur:

Esrâr Dede, aşağıdaki beyitinde sevgilinin güzelliğini puthaneye, yanağındaki tüyleri, kâkülünü tefsir eden yazıya benzetir. Ortaya çıkan tabloda adeta Yuhanna bir köşede İncil’i kaleme almaktadır:

Büt-hâne-i hüsnüñde hat zülfü eder tefsîr

İncîl yazar künc-i kamâmede Yohannâ (Esrâr Dede, 286, G.11/6)

“Büyük babanın ruhu evlâda hem-dem (nefesdaş, arkadaş, yoldaş) olmuştur.” Rûh-ı peder-i aèzam oldu püsere hem-dem

Âyîne-i kudretdir ser-levha-i Matıtyâ (Esrâr Dede, 286, G.11/9)

Burada Hristiyanlıktaki teslis113 inancına vurgu yapılmıştır. Matta İncilinin başlığının “kudret aynası” olduğu dile getirilmiştir.

“Vahdet bakışının nûru, (Hristiyanlığın) esaslarını yok etti. Luka; İncilini yazarken aklını şaşırdı, kalemi elinde kalakaldı.”

Mahv etdi ekânimi nûr-ı nazar-ı vahdet

Destinde kalem kaldı èaklın şaşırıp Luka (Esrâr Dede, 286, G.11/7)

113 Hıristiyanlık’ta Tanrı’nın üç unsurdan (baba, Hz. Îsâ ve Rûhü’l-kudüs’ten) meydana geldiğine inanma

İncil’deki sahneleri resimlemek Hristiyan inancında ve kültüründe çok önemli bir uğraştır. İslâm’da tasvir yapmak uygun görülmemiştir. Kur’ân-ı Kerîm de bu nedenle resimlenmez. Resmin mânâyı eksilteceğinin düşünülmesi de bunda etkili olmuştur.

Şair, sevgilinin yüzünün güzellikte İncil gibi olduğunu ama öz olarak (kıymetinin) Kur’ân-ı Kerîm gibi olduğunu söyleyerek sevgiliye verdiği ehemmiyeti dile getiriyor:

Âyet-i hüsn okunur resm-i hat u hâlinden Tarz-ı İncîl ise de maènî-yi Kuréân'ımdır (Sünbülzâde Vehbî, 387, G.93/2)

“O meyhâneci çırağının güzelliğini yüzündeki tüyler öylesine bozmuş ki İncil’in bir nüshası bozulmuş sanırsın.”

Revnak-ı hüsnünü ol mug-beçeniñ bozmuş hat Sanasın nüsha-yi İncîl olunmuş tahrîf

(Sünbülzâde Vehbî, 419, G.155/3)

“Zülüflerinin karanlığı içinde uykulu gözleri öylesine gizlenmiş ki sanki aşk, güzellik manastırında Îsâ’sına İncil okur.”

Küfr-i zülf içre nihân olmuş o çeşm-i hâmûş Deyr-i hüsnünde ne İncîl okur èÎsâ’sına aşk (Şeyh Gâlib, 466, G.190/3) 114

2.4.5. TECERRÜDÜ VE İSTİĞNÂ HÂLLERİ

Arapça bir isim olan “cered” kökünden türetilmiş olan “tecerrüd” kelimesi: “soyunma, çıplak olma; her şeyden boş ve uzak olma; her şeyden vazgeçip Allah’a yönelme ve bekâr kalma, evlenmeme.” anlamlarına gelmektedir. (Devellioğlu, 2000:1050)

Hz. Îsâ, hiç evlenmediğinden “ehl-i tecrîd” diye adlandırılmış ve dünya malından hiçbir şeye sahip olmadığı için tam bir tecerrüd örneği (rûh-ı mücerred) kabul edilmiştir. (Uzun, 2000b: 473-475)

“Ey Îsâ yaradılışlı sevgili! Gönül gam ile huzur buldu. Bundan sonra gönül sıkıntısı benden dünya kadar uzaktadır.”

Dil oldu gamdan şâd şâd ey dil-ber-i èÎsî-nihâd Şimden girü kahr-ı fu’âd dünyâ kadar benden ırag (Esrâr Dede, 433, G.137/6) 115

“Ey dünyaya bağlılık manastırından varlığını uzak tutmuş kişi! Güzel sözler söyleyen göz, acaba Mesîhâ’ya benzer mi?”

114 Şairin bu konuyla ilgili benzer şiirleri için bk.: 608, Kıt’a 23. 115 Şairin bu konuyla ilgili benzer şiirleri için bk.: 519, G.211/4.

Ey deyr-i taèallukdan eden sûretin ıtlâk Beñzer mi Mesîhâ’ya èaceb çeşm-i sühan-gû

(Esrâr Dede, 511, G.205/3)

Hz. Îsâ tecridi ile o kadar yücelmiştir ki göğün katlarında mertebeler edinmiştir. Şair de onun gittiği yoldan gitmeyi arzulamaktadır:

èÎsâ gibi tecrîd ile ol rifèate nâéil

Vehbî ser-i eflâke yürü pây-ı himem bas (Sünbülzâde Vehbî, 408, G.132/5)

“Hz. Îsâ tecerrütle yeryüzü toprağını ayakları altına aldı da (senin) aşkının çarhıyla (aşkınla dönerek) dünya evini bir tarafa atmış oldu, dünyayı önemsemedi.” Eyledi pâ-zede terk-i tecerrüd hâki

Çarh-ı aşkınla olup hâne-ber-endâz Mesîh (Şeyh Gâlib, 367, G.48/3) 116