• Sonuç bulunamadı

6. Sabır ve Sebatta Öncü Olmaları

2.4.7. ÂHİR ZAMANDA NÜZÛLÜ

Hz. Îsâ'nın göğe çıkışından başka bir de gökten yeryüzüne inişi vardır ki buna “Nüzûl-i Îsâ” adı verilir. Bu hâdise kıyâmet ve Deccâl ile ilgilidir. Hemen belirtelim ki kimi yorumcular, Deccâl ve Deccâl'i yok etmek üzere Hz. Îsâ'nın gökten inişi üzerine Kur'ân'da açık seçik bir âyet bulunmamakla birlikte kimi âyetleri zorlayarak bunlardan ikisinin Kur'ân-ı Kerîm’de anıldığını göstermeye çalışmaktadırlar. Gerçi Deccâl konusunda zorlama olmakla birlikte Hz. Îsâ ile kıyâmet arasındaki ilişki bir âyette 121 gizlidir. Buna göre kimi yorumcular buradan Hz. Îsâ'nın yeryüzüne inerek Deccâl'i öldürmesinin bu âyette bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. (And, 2007:196) Yani Hz. Îsâ’nın göğe yükselişi gibi yeryüzüne inmesi yani nüzûlü konusu da pek çok müfessir açısından tartışmalı bir konudur.

“Ref‘” ve “teveffî” kavramlarını birbiriyle bağlantılı olarak algılayan müfessirlerin çoğunluğunun söz konusu bu yorumlarından ortaya çıkan sonuca göre Hz. Îsâ ya rûhu ve bedeniyle birlikte kabzedilerek ya da uyku hâlinde âdeta ölmüş gibi yapılarak yeryüzünden alınıp gökyüzüne yükseltilmiştir. Hiç şüphe yok ki çoğunluğun benimsediği bu yorumun doğal bir uzantısı ve kaçınılmaz bir sonucu da Hz. èÎsâ’nın kıyametin büyük alâmetlerinden biri olarak tekrar yeryüzüne inmesi durumudur. Prensip olarak Hz. Îsâ’nın ölmediğini kabul edenlere göre Kur’ân’daki bazı âyetlerde onun yeniden yeryüzüne ineceğine dair işaretler vardır.

Yüce Allah’ın, Hz. Îsâ’nın ölümüne müsaade etmeyeceği düşünülecek olursa ve buna göre de onun rûhunun, cesediyle birlikte ref‘ olunma ihtimali kuvvet

119 Eflatun da denilen Antik Yunan filozofu Platon’un adının bizdeki söylenişidir. Sokrates’in öğrencisi

Aristo’nun da hocasıdır. İleri görüşlülüğü ve kararlarındaki isabetle edebiyatımıza konu olmuştur. Ayrıntılı bilgi için bk Murat A. Karavelioğlu (2015). Mecmÿ‘a-i ÚasÀ’id-i Türkiyye, Ankara: TDK Yay.,

71.

120 Şairin bu konuyla ilgili benzer şiirleri için bk.:545, G.304/6; 505, G.243/7;448, G.162/5. 121 Zuhruf, 43/61.

kazanmaktadır. Cumhurun dışındaki bazı yorumcular ise Hz. Îsâ’nın öldüğünü, dolayısıyla nüzûlünün söz konusu olmadığı görüşünü kabul ederler ve ilgili âyetleri müfessirlerin çoğunluğundan farklı bir tarzda yorumlarlar.

Şunu açıkça belirtmek gerekirse Hz. Îsâ’nın yeryüzüne ineceğine dair Kur’ân-ı Kerîm’de kesin nass niteliği taşıyan ve yoruma ihtiyacı olmayan açık bir âyet yoktur. Ancak bazı âyetlerin, doğrudan olmasa da dolaylı olarak bu konuya değindiği, nüzûl-i Îsâ hakkında işaretler ve mesajlar taşıdığı birçok müfessir tarafından öne sürülmüştür. Bu âyetlerden ilki şudur:

“Ehl-i Kitâb’dan hiç kimse müstesnâ olmamak üzere muhakkak ölümden önce

ona (Îsâ’ya) inanacak ve o da âhiret günü onlar aleyhinde şahitlik yapacaktır.” (Nisâ

4/159)

Hz. Îsâ’nın nüzûlüne işaret eden ikinci âyet Zuhrûf sûresinde yer alan şu âyettir:

“Hiç şüphe yok ki, O (İsâ) kıyametin (beyânı açısından) bir bilgi kaynağıdır.”

(Zuhrûf 43/61)

Özetle, “Âhir zaman peygamberi, Hz. Îsâ'nın tekrar dünyaya gelmesi” şeklinde farklı yorumlar yapılmıştır. Bazı tefsirciler, bu âyetten biraz önce Hz. Îsâ'dan söz edildiği için “o” zamirinin Hz. Îsâ’yı işaret ettiği yorumunu yapmışlardır. Halbuki Hz. Îsâ’dan bahseden âyetler bittikten sonra başka bir konuya, 40-44. âyetlerde zikredilen “son peygambere tâbi olmanın gerekliliği” konusuna geçilmiştir. Zaten diğer peygamberlerin örnek olarak zikredilmesi de ana konuyla (son peygambere inanma ve onu izleme konusu) ilgilidir. 122

“Gökyüzü, cesede bürünmüş rûh gibi görününce, Mesîh tekrar yeryüzüne indi zannettim.”

Rûh-ı mütecessid gibi mînâ görününce Sandım ki Mesîh eyledi bir devre-i tekrâr (Esrâr Dede, 394, G.100/7) 123

Klasik şiirde gökyüzünün şişe veya minâ şeklinde düşünülmesi şeffaf rengi, şekli ve kırılma özelliği nedeniyledir. Aynı zamanda gökyüzünün kızıllığı şarapla ilişkilendirilirmiş felek de kadeh olarak düşünülmüştür. (Kul, 2015:109)

“O hasretle beklenen sevgili gelmeyecek diye korkudan canım ağzıma geldi; zamanın (nüzûlü beklenen kurtarıcı) Hz. Îsâ’sı gelmedi.”

Cân geldi ağzıma hasretle cânân gelmedi Bir nefescik kaldı ol èÎsî-i devrân gelmedi

122 Diyanet Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri (2018), Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., 4, 782. 123 Şairin bu konuyla ilgili benzer şiirleri için bk.: 514, G.208/7.

(Esrâr Dede, 567, G.252/1)

İftikâr, boyun eğme demektir. Hz. Îsâ kıyâmete yakın dünyaya inecek Hz. Muhammed (SAV)’e bildirilen İslâm hükümlerine tâbî olarak 40 sene yaşayacaktır, görüşü yaygındır:

Ol sırr-ı “men-re’âni 124” ile cilveger iken èİsâ èubudiyetle aña iftikâr eder (Esrâr Dede, 169, G.2/20)

Hz. Îsâ refèi ve nüzûlü ile bir döngü başlatmıştır. Âşığın duruma da buna benzer. Sevgilinin ayrılığı âşığı öldürürken, vaslı yeniden diriltmektedir. Bu döngü ile âşık haşre dek ölüp ölüp dirilecektir:

Tâ haşre degin Hazret-i İsâ gibi ben de Olsam n'ola zinde

Hecr-i gamın öldürmüş iken eyledi ihyâ Vaslın beni cânâ

(Nedîm, 381, Müz.1/2)

“Hasta gözün, yeni bitmiş ayva tüylerine va’dini ertelemesi, âhir zaman vaktinde Hz. Îsâ’nın gelişi midir, bilmem.”

Hat-ı nevresteye talîk-i va’dı çeşm-i bîmârın Dem-i âhir zamânda makdem-i èÎsâ mıdır bilmem (Şeyh Gâlib, 499, G.233/4) 125

Bu beyitte Hz. Îsâ ile ilgili üç ayrı hususa dair ipuçları yer alıyor. İlki, “bîmâr” kelimesi münasebetiyle hastalara şifa vermesi mucizesidir. İkincisi, “nefes” anlamındaki “dem” ve “yeni bitmiş tüy” anlamındaki “hat-ı nevreste” münasebetiyle ölüleri diriltmesi mucizesidir. Klasik şiirde “hat” farklı tamlamalar içinde de olsa Hızır (AS)’ı hatırlatır. Hızır (AS) ise ölümsüzlük suyu olan “âb-ı hayât”a ulaşmıştır ve ölümsüzlük sırrına ermiştir. Hızır (AS)’a, Hz. Mûsâ ile karşılaşması bahsinde değinmiştik. Üçüncü husus ise Hz. Îsâ’nın âhir zamanda yeryüzüne ineceği bahsidir.

2.4.7.1. Mehdî

Mehdî, ahir zamanda gelip Müslümanların dinlerini tecdîd edeceğine inanılan zâttır. Mehdî hakkında pek çok hadis mevcuttur. Âlimler bunu mütevâtir 126 kabul ederler. Sadece İbn Haldûn 127 bu hadîslerin zayıf olduğu iddiasını ileri sürmüştür. Ebu

124 Menreani fekad reel Hakk: “Beni gören ancak Hakk’ı görmüş olur.” (Hadîs-i Şerîf) 125 Şairin bu konuyla ilgili benzer şiirleri için bk.: 528, G.276/6.

126 Aralarında anlaşarak yalan söylemeleri mümkün olmayan büyük bir topluluk tarafından nakledilen

(haber veya hadis). bk.: http://www.lugatim.com/s/m%C3%BCtevatir , mütevâtir.

127 Meşhur tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet adamıdır. Ayrıntılı bilgi için bk. Süleyman Uludağ

Davud şarihi Azîmâbâdî 128’nin belirttiğine göre, Resûlullah’tan (SAV) beri, “Müslümanların kâffesi” ahir zamanda, Ehl-i Beyt’e mensup bir zâtın çıkıp dini güçlendireceğine, adâleti hâkim kılacağına, Müslümanların ona tâbi olup İslâm beldelerinde hâkimiyet kuracağına, bu kimseye “Mehdî” deneceğine inanmıştır.

Bazı rivâyetlere göre Hz. Îsâ, Mehdî’den sonra inecektir. Bazılarına göre de ikisi aynı zamanda çıkacak ve Hz. Îsâ, Mehdî’ye yardımcı olacak ve birlikte Deccâl’i öldürecekler sonra Hz. Îsâ, Mehdî’nin arkasında namaz kılacaktır. (Canan, 1998:76- 77’den aktaran, Okumuş ve Kalkışım, 2008:542-543)

“Felek anası, böyle melek tabiatlı bir insanoğlu doğursaydı da onu zamâne

beşiğine koysaydı. ”

Böyle beşer beşer toguraydı melek gibi Mehd-i zamâna mâder-i gerdûn beşer püser (Sünbülzâde Vehbî, 387, G.92/3)

Bu beyitte “Mehd” kelimesi, Hz. Îsâ’yı hatırlatıyor. Ayrıca Hz. Îsâ’nın doğumu ve öncesinde annesi Hz. Meryem’in Cebrâil (AS) vasıtasıyla hamile kalışına işaret vardır.

“O padişah ki Mehdî’nin ahir zamanda dünyayı düzene sokacak olması gibi devleti gerekli olan cephâne ile donattı.”

Ol pâdişah ki verdi mühimmâtı devlete Hüsn-i nizâm-ı Mehdî-i sâhib-zamân gibi (Şeyh Gâlib, 71,K.13/18) 129

Nûşirevân130, İran’ın Sasani sülâlesinden, adaletiyle ün salmış bir hükümdardır. Klasik şiirde adâlet timsâli olarak kullanılmıştır. Şeyh Gâlib, memdûhunu adâletle hükmedecek olan Mehdî’yle ve adâlette âdeta sembolleşmiş Nûşirevân’la ilişkilendiriyor:

Ne hüsrev Mehdî-i sâhib-zamân kim adli âfâka Safâ-yı meşrebinden revnâk-ı Nûşirevân verdi (Şeyh Gâlib, 85,K.17/12)