• Sonuç bulunamadı

3. BEYPAZARI’NDA KÜLTÜREL TURİZM VE KAYNAK DEĞERLERİ

3.1. Beypazarı İlçesinin Tarihi ve Kültürel Özellikleri

3.1.9. İnançlar ve Töresel Yapı

155 mesleklerin en son temsilcilerine de rastlanabilen Beypazarı ilçesi günümüzde, sosyo-kültürel açıdan somut gözlemlerin yapılabildiği bir yerleşim birimidir (Er, 2002: 42-46).

İnsan yaşamının üç önemli aşaması olan doğum, evlenme ve ölüm günleri ve bunlara ait geleneksel ritüellerin Beypazarı geleneksel yaşamı içinde kültürün beklenti ve kalıplarına uygun biçimde yaşatılması ve öte yandan aile ile onu saran toplumsal çevreyi birleştiren, kaynaştıran, sosyal ve kültürel sürekliliğin sağlanmasında önemli aşamalardır (Ayan, 2013; Akkol A., 2016). Söz konusu aşamalar ile ilgili ortak ve yaygın gelenekler olduğu bilinmekle birlikte bu dönemlerde yerine getirilen yöresel ve tipik uygulamalara da rastlanmaktadır. Bu bağlamda, Beypazarı ailesinin yapısı içinde belirginleşen gelenekler sistemi, aile içi ve aileler arası ilişkileri etkileme durumları bakımdan “doğum ve çocuk”, “evlenme” ve “ölüm” başlıkları altında şu şekilde incelenmektedir.

Doğum ve Çocuk: Beypazarı’nda doğum olayları, mutlu ve sevinçli bir biçimde karşılanmakta, doğan her çocuk başta ana ve babası olmak üzere tüm aile bireylerine ve ailelerine toplum içinde bir saygınlık kazandırmaktadır.

Eskiden çocuğu olmayanlar geleneksel yolla öğrenilen bir takım çareleri birer birer uygulayıp, önerilen yiyeceklerden yiyerek, belirli türbe ve yatırlara giderek, adaklar adayarak, dinsel nitelikli kişilere başvurarak çocuk sahibi olmaya çalışırlar ve zaman zaman da tıbbi yollara başvururlarken günümüzde bu işlemlerin sırasında bir değişiklik yapılmış, önce doktora gidilip gerekli tedavi görüldükten sonra geleneksel ve dinsel yollara başvurulmaya başlanır olmuştur.

Kırk gün içinde lohusanın ve bebeğin çeşitli tehlikelerle yüz yüze olma riskinden kaynaklanan ve geleneksel kültürümüzde “kırk basması” adıyla bilinen olumsuz duruma karşı alınabilecek tedbirler ve böyle zamanlarda başvurulan çareler konusunda

toplumumuzda yaygın olan inanç, uygulama ve pratikler Beypazarı’nda ve ülkemizde yaygın olarak görülen ve bilimsel araştırmalarla tespit edilenler ile büyük ölçüde benzerlik göstermekte ancak yöreye özgü nitelikler de taşımaktadır. Yapılan mülakatlarda, kendisine kırk bastığı düşünülen bebeklerin, babalarının idrarı ile yıkandığı ya da bir kürek üstünde ılık bir fırına sürülüp bir süre sonra geri çekildiği, vücudunun yumurtayla ovulup yıkandığı, üç yol ağzına bir kişi tarafından bırakılıp başka bir kişi tarafından alındığı vb. uygulamalar halen yapılmaktadır.

Çocuğun ilk dişinin çıkması, konuşmaya ve yürümeye başlaması, ailelerce ve toplulukça çok önemsenmekte, bu türden olaylar, çeşitli kutlama ve kutsamalara vesile olmaktadır (Dağlıoğlu E., 2016).

Sünnet: Beypazarı’nda erkek çocuklar genellikle ilkokul çağında ve okulların tatil olduğu yaz aylarında sünnet ettirilmektedir. Sünnet törenlerinde yörede “takım yemeği”

adı verilen ve gastronomi bölümünde bahsedilen “ince takım yemeği”nden oluşan menü hazırlanmaktadır. Sünnet çocuğunun yatağı sırmalı yorganlarla, tavandan yere kadar uzanan ve cibindirik adı verilen tüllerle süslenir.

Sünnete komşu, akraba ve tanıdıkların hepsinin unutulmadan çağrılması için özen gösterilir. Eskiden düğüne çağrı yapmak üzere kadın davetliler için kadın ebeler, erkek davetliler için erkek ebeler görevlendirilir; çoğunlukla yaşlı ve yoksul kişiler arasından seçilen bu kişilere, çağrılanlar bahşiş vererek onlara üstü örtülü bir biçimde yardım edilmektedir.

Aileyi devam ettireceği, ailenin gücüne güç, itibarına itibar katacağı düşünülen ve doğduğu andan itibaren ailenin yeni bireyi olarak algılanan bebek için, doğum olayının başlangıcından sonlanmasma kadar uzanan süreçte ve onu izleyen dönemde her türlü eylem ve işlem, örneğin bebeklerin nasıl kırklanacağı, bu işlemi kimlerin ve nasıl

157 yapabileceği, kırk basmasını önlemek için ya da sünnet sırasında kimlere ne tür görevler düştüğü vb. Türk toplumunun çoğunluğunca bilinen ve uygulanan âdet ve gelenekler sistemi resmi olmayan normlarla belirlenmiştir. Bu normlar Beypazarı’nda da topluluğun tüm üyelerince bilinmekte, paylaşılmakta ve bunlara uyulmaya çalışılmaktadır. Bütün bu inanç, uygulama ve işlemler, ilçe halkının geleneklerine bağlılığına ve aileye ait verdiği değeri gözler önüne sermekte, bu vesile ile zaman zaman aile bireylerini olduğu gibi topluluğun diğer üyelerini de bir araya getirmek, onları birbiriyle daha da kaynaştırmak üzere fırsatlar yaratmaktadır (Er, 2002: 34-36;

Akkol A., 2016).

Evlenme: Beypazarı’nda aileye verilen değer ve yüklenen anlam çok önemlidir. İnsan yaşamının önemli bir geçiş dönemini oluşturan evlenme olayı, gerek kızın ve erkeğin sosyalleşme sürecinin önemli bir aşamasını oluşturması gerekse aileler arasında kurulan dayanışmayı, toplumsal ve ekonomik ilişkiyi belirlemesi ve düzenlemesi bakımmdan önemli bir olay olarak kabul görmüştür.

Erkeklerde olduğu gibi kadınların da eğitim düzeylerinin yükselmesi evlenme yaşının da daha ileri yaşlara kaymasına neden olmakta, kadının iş yaşamına girmesiyle yükselen statüsü, aile içi ilişkilerde olduğu gibi evlilik kararına katılım aşamasında da belirginleşmeye başlamaktadır.

Kadının statüsünde ortaya çıkan farklılaşmalar, Beypazarı aile yapısında değişmeleri de gündeme getirmekte, buna rağmen aileye verilen büyük değer ve önem, geçmişte olduğu gibi günümüzde de sürdürülmektedir. Eş seçiminde oğulların, zamanla kızların da fikirlerinin alınmaya başlanmasına rağmen ailelerin bu konudaki kararı önemini büyük ölçüde korumakta olup aileler bu alandaki geleneksel normlara uyma konusunda çaba harcamaktadırlar.

Düğünler sırasında eş-dost, komşu ve akrabalar maddi güçleri oranında geline altın takmaya gayret ederler. Takılan bu altınların arkasına, takanın adı yazılıp yapıştırılır ve düğün evi bu sayede kimin ne taktığını bilerek bir anlamda ödünç verilen bu altınları, günü geldiğinde yine hediye biçiminde ilgili kişilere iade etmek üzere sandıklarında ve hafızalarında da saklar. Bir tür yardımlaşma ve dayanışma anlamı taşıyan bu âdetler yerine getirilirken olduğu gibi her aşamada yeni evlenen çifte yapılacak yardım ve destekler, çifte yakınlık-uzaklık durumuna göre her birey ve aile için çeşitli normlarla belirlenmiş olup, bu normlara uyulması konusunda tıpkı doğum ve sünnet olaylarında görüldüğü üzere oldukça hassas davranılmaktadır (Er, 2002: 37-40; Akyürek, 2012;

Ayan, 2013).

Ölüm: Doğum ile başlayan yaşamın; ölüm ile noktalanacağı, bunun kaçınılmaz bir son olduğu, tıpkı doğum gibi ölümün de bir “yazgı” işi olduğu konularında görülen yaygın halk düşüncesi sonucunda “takdir-i ilâhi” kalıp sözüyle nitelendirilen ölüm, Beypazarı’nda da oldukça doğal bir biçimde karşılanmakta ve bu olguya pek çok âdet ve işlem de eşlik etmektedir. Türkiye genelinde görüldüğü üzere ölüm çevresinde kümelenmiş ve ölen ile birlikte bütün toplum üyelerini kuşatan bu âdet, işlem, tören ve kalıp davranışlar başlıca üç grup altında toplanmaktadır. Bunlar;

 Bunlardan ilki ölenin öte dünyaya gidişini kolaylaştırmak, onun hem ardında bıraktıklarının hem de kendisinin öte dünyada saygın ve mutlu olmasını sağlama amacına yönelik olanlardır.

 İkinci grup, ölenin geri dönmesini önlemek ve yakınları ile geride bıraktıklarına zarar vermesini engellemek için yerine getirilenlerdir.

 Son grupta toplananlar ise ölenin yakınlarının bozulan ruhsal durumlarını düzeltmek, sarsılan toplumsal ilişkilerini düzeltip yeniden topluma katılmalarını sağlamak için uygulananlardır.

159 Yöre halkı ölenin cenaze törenine ya da mevlidine katılmak konularında büyük hassasiyet göstermekte ve bunu bir görev olarak algılamaktadır.

Beypazarı’nda ailenin kuruluşu ile ilgili düğün törenleri ile erkek çocukların sünnet törenlerinde ayrıca ölüm olgusu çevresinde kümelenen gelenekler sisteminde önemli değişmeler tespit edilememekte, dinsel ve töresel normlar doğrultusunda yürütülen bu törenlerde yöresel âdet ve geleneklerin elden geldiğince yaşatılmaya çalışıldığı gözlenmektedir (Ayan, 2016).

Beypazarı’nda bir yandan sanayileşip bu tip bir yaşamın gereklerini yerine getirmeye çalışırken diğer yandan gelenek ve göreneklerini yaşatarak kültüründen kopmamaya çabalayan, bir yandan eğitimini aldıkları konularda yeni iş alanları açarak yeterli bir ekonomik düzeye ulaşmak isterken öte yandan geleneklerini korumayı hedefleyen bir topluluk yaşamaktadır (Er, 2002: 46; Dağlıoğlu E., 2016).