• Sonuç bulunamadı

3. BEYPAZARI’NDA KÜLTÜREL TURİZM VE KAYNAK DEĞERLERİ

3.1. Beypazarı İlçesinin Tarihi ve Kültürel Özellikleri

3.1.4. Anıtsal Yapılar

a. Camiler

Sultan Alâaddin Camii (Cami-i Kebir / Paşa Cami): İstiklâl Mahallesi, Alâaddin Sokakta bulunan cami Sultan Alâaddin Keykubat tarafından 1221-1225 yıllarında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planda ve ahşap tavanlı, kiremitli bir çatı ile örtülmüş olan Aladdin Cami’nin beden duvarları büyük onarım görmüş olmasına rağmen, özellikle doğu duvarı hemen hemen ilk haliyle günümüze gelebilmiştir. Paşa Camii veya Cami-i Kebir olarak da bilinen yapı tek minareli olup, Selçuklu eserlerinin örneği durumundadır. Caminin dört cephesinde iki sıralı pencere düzenlemeleri görülmektedir.

Doğu cephe yapısal özellikleriyle farklılıklar sergilerken, diğer cephelere nazaran orijinalliğini daha iyi koruduğu belirtilmektedir. Cephenin kuzeye yakın köşesinde giriş

kapısı bulunmaktadır. Dikdörtgen çerçeveli alt sıra pencerelerinin tuğla örgülü, sivri kemerli alınlıkları vardır. Üst sıra pencereleri ise tuğla örgülü, sivri kemerlidir (Bozkurt, 2004: 39-46). Türkiye’nin birkaç yerinde bulunan Peygamber Efendimizin Sakal-ı Şerif’i, bu camide de bulunmakta Ramazan Ayında Sakal-ı şerif ziyareti için tören yapılmaktadır (Beypazarı Belediyesi, 2011: 40).

Fotoğraf 1: Sultan Alâaddin Camii (Cami-i Kebir / Paşa Camii)

Kaynak: Yazar

Kurşunlu (Evsat Hoca Nazır) Camii: Evsat Hoca Nasır Camii adıyla da bilinen Kurşunlu Camii, Beypazarı’nın en tanınmış eserlerindendir. İlçe merkezindeki çarşının içinde yer almaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Abide ve Yapı İşleri Dairesi kayıtlarına göre 17. yüzyıl başında yapıldığı ifade edilen bir Osmanlı eseridir. Cami ve müştemilatında bulunan eski yazılardan caminin; çevre ilçelerde de birçok eseri bulunan Sadrazam Nasuh Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir (Torun ve Torun, 2011: 250-255). Yapı, kuzeyden güneye doğru eğimli arazi üzerine, kuzeyde yaklaşık kubbe kasnağı seviyesindeki yüksek bir istinat duvarı ile teraslandırılmış alana yerleştirilmiştir. Arazi eğiminden faydalanılarak, caminin güney tarafında, küçük

113 yapısına bakıldığında, bütünü itibariyla dikdörtgen yapıda, esas ibadet mekânı kare planda inşa edilmiş olan caminin tamamı kesme taştan yapılmıştır. Temelden itibaren kullanılmış olan kesme taş ve duvarlar, Klasik Devir Türk mimarisinin özelliklerini taşımaktadır (Beypazarı Belediyesi, 2011: 41).

Fotoğraf 2: Kurşunlu (Evsat Hoca Nazır) Camii

Kaynak: Beypazarı Belediyesi

Akşemseddin Camii: Selçuklu mimarı tarzını andıran, Fatih Sultan Mehmet’in hocası ve Bayrami tarikatına mensup olan Hacı Bayram Veli’nin ölümünden sonra Beypazarı’na gelen Akşemseddin tarafından, yanında bir medreseyle beraber ahşap olarak 15. yüzyıl başında yapılmış olduğu rivayet edilen cami daha sonraki yüzyıllarda birkaç defa tamir görmüştür. 1869 Beytepe Mahallesi yangınında tamamen yanmıştır.

Çayırlıoğlu Zeki Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Tek minareli olup, minaresi sonradan yapılmıştır. 1938’de onarım görmüştür. Yapıya ait herhangi bir kitabe mevcut değildir. Dikdörtgen planlı kesme taş duvarlı ve ahşap tavanlı caminin beden duvarları Çayırlıoğlu Zeki Efendi tarafından kesme taştan yeniden yaptırılmıştır. Mimari organlar tamamen geç devir mimari özellikleri taşımaktadır. Kuzeydoğu köşede kare kaidesi

üzerinde basık küresel minare çok kenarlıdır. Kuzey cephede giriş kapısı yuvarlak kemerli, pencereler ise basık yay kemerlidir. Kıble ve batı cepheler arazi seviyesinin meyilli oluşu dolayısıyla diğer cephelerden daha yüksek olup, caminin altına dükkânlar yapılmıştır. Gerek birinci katın zemin hizası ve gerekse saçak seviyesi pahlı silmelerle sonlanmaktadır (Şener, 1997: 24-25; Torun, 2004: 158-159).

İncili Cami: Kuyumcular sokakta bulunmaktadır. Küçük ölçülü olan cami, asimetrik bir plan şeması gösterir. Avlusu yoktur. Yapıya tek giriş vardır. İki kat halinde düzenlenmiş olan yapının zemin katında dükkânlar bulunmaktadır. Camiye bitişik olan ahşap minare kuzeybatıdadır. İncili caminin inşa malzemesi düzgün kesme taştır. Beden duvarları içbükey kavisli, profilli bir silme ile son bulur. Yapının üst örtü sistemi kiremitli çatıdır. Camide görülen pencere açıklıklarının hepsi yuvarlak kemer formludur ve pencerelerde kilit taşı kullanılmıştır. Dükkânların bulunduğu kısımlarda ise kemer dizileri yer alır. Yapının minaresi ahşaptır ve orijinaldir. Çok dilimli bir gövdeye sahip olan minarenin altı mukarnaslıdır. Külah kısmı kurşunla kaplanmış durumdadır. Minare, yapının çatısına oturan iki ahşap direk tarafından desteklenmektedir. Kitabesine göre cami 1897 yılına tarihlenmektedir ve Abbaszade Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır (Torun, 2004: 255-257; Şener, 1997: 31)

Tabakhane Cami: Çarşı içinde bulunan cami 1895 yılında Söylemezzade Hacı Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştır. (Şener, 1997: 30). Develik sokakta yer alan cami dikdörtgen planlıdır. Avlusu yoktur. Beden duvarları düzgün kesme taştan örülmüştür. Yapının kuzeydoğu köşesinde minare yükselir. Caminin doğu duvarına bitişik ve yarı yüksekliğinde, aynı malzeme ile örülmüş üzeri üçgen alınlıklı kırma çatı ile örtülü bölümde duvar boyunca ardarda dükkânlar sıralanmıştır. Yapıya girildiğinde ilk olarak enine dikdörtgen planlı bir ön mekâna varılır. Bu mekân son cemaat yeri işlevini görmektedir. Doğrudan duvara oturan ahşap tavan orijinal malzemeli değildir.

115 Ahşap üzerinde budak görüntüsü verecek şekilde boyamalar yapılmıştır. Yapının mermer mihrabının kavsarası yatay kaval silmeler halinde düzenlenmiştir. Mihrap nişinin dışında kalan alan firuze renkli mozaiklerden oluşmuştur. Minberi yeni ve sade görünümlüdür (Torun ve Torun, 2011: 257-258).

İmaret Cami: Eski Halkevi’nin yanında Rüstempaşa İlköğretim Okulu’nun karşısında bulunan Cami 1886 yılında yardımlarla yapılmıştır. Cami dikdörtgen planlıdır ve avlusu yoktur. Eserin cephe düzenlemesine bakıldığında sivil mimarinin özelliklerini taşıdığı görülür. Harime giriş çift kanatlı bir kapıdan sağlanır. Yapıya bitişik olan minare kuzeybatıdadır. Minare kare kaidelidir. Kaide kısmı kesme taştan, gövdeden külaha dek tuğladan yapılmıştır. Şerefe altında tuğlalar mukarnaslı bir düzende sıralanmışlardır.

İmaret camisinin inşa malzemesi dış duvarlarda ve iç duvarların alt kısımlarında taş, üst bölümlerinde kerpiç malzemeden yapılmıştır. Ahşap tavanda dıştan içe doğru küçülen dairesel kurgu içte renkli çıtalarla oluşturulmuş bir göbek vardır. Tavanın dört köşesinde üçgen içine alınmış bitkisel motifli panolar görülmektedir. Bu motifler yeşil kırmızı renklerle boyanmıştır. Alçı mihrapta perde motifi bulunmaktadır. Mihrap nişini üç bordür çevirmektedir. Bunlardan birinci ve üçüncü bordür altın yaldızlıdır. Ortada kalan ve geniş olan bordürde gümüş yaldızlı sülüs yazı bulunur. Yapı 1989 yılında bir onarım görmüştür (Torun, 2004: 169)

Tatlı Çeşme Cami: 1886 yılında altı okul ve üstü cami olarak yapılmıştır. 1941’de yolun genişletilmesi üzerine eskisine nazaran küçültülerek yeniden yapılmıştır. 2001 yılında Tatlı Çeşme Camii’nin bulunduğu adada tekrar yol ve park işleri düzenlendiği için cami ve çeşme şimdiki şeklini almıştır (Şener, 1997: 31).

Yeni Cami: Çarşı içinde ve Hanlarönü’nde anayol yanında bulunan cami, Hacı Abdullah Efendizade Mustafa Efendi (Doğuş Ailesi) tarafından 1897 yılında yaptırılmıştır. Asimetrik planlıdır. Dışta kuzeybatı yönünde eksenden içeri kayan bir

cephe düzenlemesi görülür. Bu düzenleme yapıyı sokak dokusuna uydurmak amacı ile yapılmıştır. Ayrıca arazinin meyilli oluşu nedeni ile doğu cephe seviye olarak daha alçak tutulmuştur. Avlusu olmayan caminin minaresi doğu cephenin kuzey ucunda yer alır. Camide kullanılan yapı malzemesi düzgün kesme taştır. Örtü sisteminin kiremitli kırma çatıdır. Güneybatı duvarında alt seviyede bir çeşme bulunur. Kitabenin bulunduğu çeşme yenilenmiştir. Esas girişin bulunduğu kuzeybatı duvarında sağır kemerler halinde düzenlenmiş beş adet kemer bulunur ki aynı zamanda da alt seviyede bulunan dükkânları da bölümlendirmektedir. Kuzey uçta bulunan giriş kapısı da aynı sağır kemer kurgusunun içindedir. Minarenin orijinalde ahşap olduğu bilinmektedir.

Ancak günümüzde sıvayla kaplanmış durumdadır. Mihrabı yeşil, mavi, lacivert renkli orijinal mozaikler ile donatılmıştır (Torun ve Torun, 2011: 259-260).

Fatih Camii: Beypazarı Hacı Kara Mahallesinde Osmanlı mimari tarzında inşa edilen içi tamamen Osmanlı çini desenleriyle süslü olan cami 1997’de açılmıştır.

Beypazarı’nın en büyük camisidir. Yapımında Mustafa Pekalp ailesinin ve İhsan Öztop’un katkıları olmuştur (Şener, 1997: 31).

117 Harita 5 : Beypazarı İlçesi Anıtsal Yapılar ve Doğal Alanlar Planı

Kaynak: (Beypazarı Belediyesi, 2017)

b. Türbeler

Boğazkesen Kümbeti (Türbesi): Ayvaşık Mahallesi, Kumsüren mevkiinde bulunan türbe, Karaşar-Kıbrısçık yolunun doğusunda yer almaktadır.

Fotoğraf 3: Boğazkesen Kümbeti (Türbesi)

Kaynak: Yazar

Türbe içerisinde, bugün tamamen yenilenmiş olan iki mezardan birinin, batı duvarındaki pencerenin sağ üst köşesine adı kazınmış olan “Emr Şahmer Paşa Asaf Ebal” ismindeki kişiye ait olduğu rivayet edilmektedir. Kitabe veya yazılı mezar taşı bulunmamaktadır. Bozkurt (2004: 124-131)’a göre, Beypazarı Boğazkesen Türbesi, Anadolu’da, kübik gövdenin üst köşelerinin pahlanarak poligonal kasnak ve piramidal külaha geçilen türbeler grubunun Osmanlı dönemindeki temsilcilerindendir.

İvazdede Türbesi: Halk arasında Ayvaşık Dede olarak da bilinmektedir. İlçede Salihler adı verilen tepenin zirvesine yakın yamaçta gömülüdür. 1994 yılı mayıs ayında

119 H. 1229 rakamları, mezarın 202 yıllık bir tarihi olduğunu göstermektedir. Yanyana duran iki mezardan büyük olanının İvaz Dede’ye, küçük olanının ise Halveti tarikatı şeyhi Mehmet Efendi’ye ait olduğu sanılmaktadır. Türbenin çevresindeki diğer mezarların kime ait olduğu bilinmemektedir. Türbe; adına kurulan bir dernek tarafından kaymakamlık, belediye ve TKİ-OAL işletmeleri destekleriyle çevre düzenlemesi yapılarak gelen ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır (Şener, 1997: 32).

Karadavut Hazretleri Türbesi: Karadavut Hazretleri, Hacı Bayram Veli’nin yoldaşlarındandır. Mezarı Beypazarı’nın 7 km kuzeydoğusunda Kuyumcutekke mahallesinin içindedir. Selçuklu eseri olan bu türbenin içinde yedi sanduka vardır. Bu sandukaların bu şahsın soyundan gelen ve aynı tarikattan gelen kimseler oldukları tahmin edilmektedir (Torun, 2004: 176)

Üç Kızlar Türbesi: İlçeye kuzeybatıdan inilen Karcıkaya ve Kaklık denilen iki kayalığın birleştiği noktada olan bu türbede yatanların adları ve hayatları bilinmemektedir. Yediler Türbesi gibi şehre giriş ve kontrol noktasında bulunaktadır.

Karaca Ahmet Sultan Türbesi: İlçeden İnözü bağlarına giden yolun solunda, ziyaret edilen, üstü kapalı büyük bir oda şeklinde türbedir. Bazı eserler Karaca Ahmet Sultan’ın Beypazarı’nda dergâh veya tekkesi olduğundan bahsetmekte ve İstanbul’da meftun olduğundan bahsetmektedir. Beypazarı’ndaki türbenin ise vaktiyle Karaca Ahmet tarafından dergâh olarak kullanıldığı, sonradan bu binanın içine mensuplarından birkaç kişinin gömülmüş olduğu kabul edilmektedir (Torun ve Torun, 2011: 265)

Necmettin Kübra Türbesi: İlçenin 10 km batısında Hırkatepe yolu üzerinde Zaviye (Bağözü) Mahallesindedir. Türbe harap durumdadır. Tarihi kayıtlara göre Necmeddin Kübra Horasan, Harzem, Buhara ve Mısır’da bulunmuş ve şehit olarak vefat etmiş büyük bilgin ve mutasavvıflardandır. Türbenin bir kitabesi veya tarihine ait bir işaret

yoktur.

Yediler Türbesi: İnözü Deresi’nin kenarındaki bağların yolu üzerinde Sabakoz (Yedi Ceviz) deresinin bittiği noktada, bir tepe eteğinde ilçeye 5 km uzaklıkta bulunmaktadır.

Türbede yatan yedi kişinin kimler olduğuna ilişkin kayıt mevcut değildir (Torun ve Torun, 2011: 268-269).

Karadavut Türbesi: Karadavut Hazretleri, Hacı Bayram Veli'nin yoldaşlarındandır.

Mezarı Beypazarı'nın 7-8 km kuzeydoğusunda Kuyumcutekke adlı mahallenin içindedir. Selçuklu eseri olan bu türbenin içinde yedi sanduka vardır. Bu sandukaların Karadavut’un soyundan gelen ve aynı tarikattan gelen kimseler oldukları tahmin edilmektedir (Torun, 2004: 176).

Gazi Gündüzalp Türbesi: İlçenin 15 km batısında üzeri ormanla örtülü bir tepenin eteğinde, Hırkatepe Mahallesi yakınında Kızılsaray olarak bilinen bir yamaçta bulunan türbede Gazi Gündüzalp'in mezarı bulunmaktadır. Gazi Gündüzalp, Oğuzların ‘Günhan’

kolunun ‘Kayı’ boyuna mensup aşiretin beyi ve Osmanlı Akıncılarından olup Osmanlı devletini kuran Osman Bey’in dedesi, Ertuğrul Gazi'nin ise babası, Hayme Ana’nın eşidir3 (Başaran vd., 2004; Uğurluel, 2015). Söylenceye göre önce Mardin'e gelmiş, buralarının Moğollar tarafından yağmalanması sonucu Anadolu içlerine doğru hareket etmiştir. Erzurum Pasinler ovasına, Sürmeli Çukur'a ve daha sonraları Ankara civarına boyu ile birlikte yerleşmiştir. Osman Bey'e ait bir sikkede ‘Osman b. Ertuğrul b.

Gündüzalp’ ibaresi yazılır (Solmaz vd., 2007: 21).

3 Osman Bey’e ait bir sikkede “Osman b. Ertuğrul b. Gündüz Alp” ibaresinin yazılmış olduğu tespit edilmiştir (Artuk, 1980; İz Yayıncılık, 1996: 60)

121 Fotoğraf 4: Gazi Gündüzalp Türbesi

Kaynak: (http://www.gazigunduzalp.com/, 2013)

Beypazarı ilçesi Hırkatepe köyü yakınlarında bulunan ve Kızılsaray denilen yamaçta Bizansla yapılan savaşta şehit düşerek buraya gömüldüğü rivayet edilmektedir.

Mezarının bulunduğu yere Kayı boyundan 40 kişi bırakılmış, mezara sahip olmaları ve orayı yurt tutmaları sağlanmıştır. Köyün adı Kırka olarak söylenegelmiş ve benimsenmiştir. 1964 ydında Tepe Köy'le ismi birleşerek Hırkatepe Köyü (Mahallesi) olarak bugünkü adını almışür. 2002 yılında Gazi Gündüzalp'in türbesi yeniden yaptırılmıştır. Türbenin bakımı köyde yaşayan en yaşlı Gündüzalp üstlenmekle beraber;

tüm köy halkı türbenin bakım ve onarımında yer almaktadır4 (Torun ve Torun, 2011:

264; Beypazarı Ticaret Odası, 2012: 14).

c. Hanlar

Suluhan (Nasuh Paşa Hanı): Çarşı içinde bulunan ve 17. yüzyıl başında (Vakfiye tarihi 1613) yapıldığı bilinmektedir. Suluhan klasik Osmanlı şehir içi hanları tarzında

4 Hâlihazırda köyün Kırka soyuna ait kişilerin gözleri çekik ve yüzleri yuvarlak olup tipik Ortaasya halklarına benzemektedir.

yapılmış, kareye yakın planda ve iki katlı bir yapıdır. Sadri Esba Nasuh Paşa tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Üzerinde inşa tarihi ile kılıç resmi bulunan taş, hanı tamir ettiren zamanın Kaymakamı tarafında kırdırılarak diğer taşlarla beraber hükümet yolu inşaatında kullanılmıştır. Şimdi eski yazı ile yazılı kapı üstündeki kitabede hanı Kaymakam Hurşit Bey’in tamir ettirdiği yazılıdır.

Fotoğraf 5: Suluhan

Kaynak: Yazar

Han Hicri 1022’de vakfa alınmıştır. Tamiri sırasında üstüne bir çıkıntı ile güzel bir saat kulesi eklenmişse de bu daha sonra kaldırılmıştır. Suluhan 20 yıl boyunca ilçenin elektrik santralı olarak kullanılmıştır.

Beş adet taş kemeri olup üzeri geometrik şekillerle süslüdür. Giriş kapısı beşik tonozlu büyük bir eyvan içine alınmıştır. Girişin sağ ve solunda kalan iki katlı odalar dışındaki kısımlar günümüze gelememiştir. Hanın diğer üç cephesi yıkılmış bugün sadece duvarları kalmış olup bu duvarlarda değişik zamanlarda onarılmıştır. İç avlu etrafında sıralanan han odaları birer kapı ve pencere ile iç avluya bakan cephelere açılmakta olup bunların önünde dörtkenarı dolaşan revaklı veranda bulunmaktadır. Birinici kattaki odaların ahşap tavanlı ikinci kattakilerin ise kubbeli olduğu görülmektedir. Taş söveli dikdörtgen pencerelerin üzerinde sivri tuğla kemerli alınlıklar olan eserin beden

123 duvarlarında genellikle moloz taş kullanılmış yer yer kesme taş ve tuğlaya da yer verilmiştir. Hanın doğu cephesi yanından geçen cadde üzerinde bir kısmı yol seviyesinden daha aşağıda bulunan dükkânlar bu cephe üzerinde sıralanmakta ve halen kullanılmaktadır. Suluhan, Anıtlar Yüksek Kurulunun 8.11.1975 gün ve 8243 sayılı;

9.7.1976 gün ve A-74 sayılı kararlarıyla koruma altına alınmıştır (Şener, 1997: 21).

Suluhan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek hizmete açılmıştır.

d. Çeşmeler

Osmanlı mimarisinde suyla ilgili yapıların özel bir yeri vardır. Çeşmeler bağımsız yapıldığı gibi bir yapıya veya duvara bitişikte iki taraflı olabilir. Aralıksız akan musluklara “salma”, açılıp kapanabilenlere “burma” denmektedir. Evlere su bağlanmasıyla çeşmelere rağbet azalmıştır. Bunun sonucunda suları kesilmiş ve bakımsızlıktan büyük bir kısmı yokolmuştur. Bir kısmının kitabesi çalınmıştır. (Torun, 2004: 217-221)

Soğuk (Su) Çeşmesi: İstiklal mahallesinde Efe Hoca sokağında bulunmaktadırr.

Osmanlı döneminde olan yapı 19. yüzyıla tarihlenir. Oldukça basit olan tek lüleli çeşmenin cephesi kesme taştan yapılmıştır. Taşlar köşede dikey olarak yerleştirilirken, ortada yatay düzenlenmiştir. Ancak taşların arasına sonradan yapılan harç bazı yerlerde düzgünlüğün kaybolmasına neden olmuştur. Ayna taşı iki bordürle çevrilmiştir. Lülenin üzerine taş kemer, kemerin üzerine de palmet motifi yapılmıştır. Kemer köşeliklerinde bulunan rozetlerin içine de gülbezek motifi yerleştirilmiştir. Üst kısımda yer alan yatay uzantılar çerçeve içine alınmıştır. Ancak bu bölüm zamanla aşınarak bozulmuştur.

(Torun ve Torun, 2011: 296-300).

Kimya Çeşmesi: Derbendçik mevkiinin girişinde bir yol çeşmesi olarak inşa edilmiş, tek cepheli hazneli-bağımsız tipte, kitabesi kısmen mevcut bir çeşmedir. İlçe merkezinin

3 km kadar kuzeydoğusunda olup 19. yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Batıdan doğuya doğru alçalan tepe yamacı üzerine, kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiş ve sırt kısmı batıda yamaç eğimine yaslandırılmıştır. Yatay dikdörtgen prizmatik bir kütleye sahiptir. Çeşme cephesinde, iki köşede yer alan yüzeyi süslemesiz sekizgen kabaralar ile içbükey profilli saçak silmesi dikkat çeken dekoratif öğelerdir. Çeşme cephesinde bir kitabesi ve ayna taşı vardır. Kurnaya yakın diğer kitabesi çalınmıştır (Bozkurt, 2004: 219-220).

Acı Çeşme: Kurtuluş Mahallesi Acı Çeşme Sokak’ta bulunan evin güney yönüne bitişik vaziyette yer almaktadır. Çeşmede silme ve kabartma tekniğiyle yapılmış taş süslemeler bulunmaktadır. Bir Cumhuriyet dönemi sokak çeşmesidir.

Arkbaşı Sokağı Çeşmesi: Rüstem Paşa Mahallesi Arkbaşı Sokak’ta bulunan çeşme tek cepheli hazneli duvar çeşmesidir. Çeşme üzerinde ayna taşı dikkati çekmektedir. 19.

yüzyıl sonlarına ait bir çeşmedir.

Ayvaşık Mahallesi Çeşmesi: Kesme taş malzemesi ile kâgir olarak inşa edilmiştir.

Ayna ve alınlık taşlarında mozaik tekniğinde mavi-beyaz çini malzeme dikkati çekmektedir. Cumhuriyet dönemi çeşmelerindendir.

Cevizlerkaşı Sokağı Çeşmesi (Çayırlıların): Beytepe Mahallesi Cevizlerkaşı Sokağı’nda tarihi mescidin yanında yer alan çeşmenin 19. yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Cumhuriyet Caddesi Çeşmesi (Pazarağzı): Kesme taş örgülü, moloz taş malzeme ile yapılan çeşmenin silme kuşakları ile ayna taşlan göze çarpmaktadır. Çeşmenin kitabesinde iki satırlık yazı bulunmaktadır.

125 Çınar Sokağı Çeşmesi (Kabalıların): İstiklal Mahallesi Çınar Sokakta bulunmaktadır.

Yatay dikdörtgen prizmatik bir kütleye sahip çeşmenin su yalağı yol kaplaması altında kalmıştır. 19. yüzyıl sonlannda inşa edilen bu çeşmenin ayna taşı yüzeyi oyma kabartma tekniği ile stilize edilmiş olup, çiçek süslemesi de vardır.

Dağsalı Sokağı Çeşmesi: Üç cepheli çeşmenin önündeki suyalağı günümüze ulaşmamıştır. Yekpare bir taş bloktan oluşan ayna taşının ortasında üst kısmı dilimlenmiş sivri tepelikli bir kemer bulunmaktadır. Çeşmenin yapım tarihi hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Bu çeşme Beypazarı çeşmelerinin arasında kemerli cephe düzenlemesi ve antik malzeme kullanımı ile dikkati çeken üç cepheli gruptaki tek örnektir.

Derbendcik Çeşmesi: Beypazarı merkezine 3 km uzaklıkta bulunan Derbendcik’te eski caminin yanında yer alan bu çeşme, tek cepheli bir köy çeşmesidir. 19. yüzyıl ortalarında inşa edilen çeşme dağ yamacında yer alan su kaynaklarından beslenmektedir.

Dibekönü Sokağı Çeşmesi: İstiklal Mahallesi Alaaddin Sokak 14 numarada bulunan evin önündeki çeşmenin 1875 yılında yapıldığı bilinmektedir. Çeşme’de düzgün kesme taş işçiliği göze çarpmaktadır.

Efe Hoca Sokağı Çeşmesi (Kevgirli Çeşme): Tek cepheli köşe çeşmesinin 18. yüzyılın sonu 19. yüzyıl başında inşa edildiği sanılmaktadır. İstanbul çeşme ve sebillerine benzemektedir.

Hamidiye Çeşmesi: Zafer Mahallesi Birinci Sokakta 50 numarada bulunan konutun önünde bulunmaktadır. 20. yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Çamaşırhane duvarı harap olmuştur.

Kalekapısı Sokağı Çeşmesi: Çeşmenin beyaz mermer panosu üzerinde iki sütun iki satırdan oluşan bir kitabe bulunmaktadır. 1916 yılında inşa edilmiştir. Tek cepheli bir köşe çeşmesidir.

Mescit Sokak (Hıdırlık Çeşmesi): Çeşme cephesi üzerinde 1961 tarihi bulunmaktadır.

Mescit Sokak Çeşmesi Beypazarı kent merkezinde yer alan bir diğer Cumhuriyet Dönemi çeşmedir.

Olukbaşı Sokağı (Keleşlerin) Çeşmesi: 19. yüzyıl ortalarında inşa edilen çeşme tek cepheli duvar çeşmesi olup gül beze kabartmalı süslemeleri ile dikkati çekmektedir.

Yeni Birinci Sokak Çeşmesi: Zafer Mahallesi, Yeni Birinci Sokak’ta yer alan çeşmenin kitabesinde 1950 tarihi yer almaktadır.

Yenice Sokağı Çeşmesi: İki cepheli çeşmenin ayna taşı üzerinde piramit çıkıntılı bir kuşak bulunmaktadır. Eski kent dokusu içinde yer alan çeşme bir 19. yüzyıl çeşmesidir.

Karaşar Mahallesi Simit Pınarı Çeşmesi: Çamaşırhanesi de bulunan bu çeşme

Karaşar Mahallesi Simit Pınarı Çeşmesi: Çamaşırhanesi de bulunan bu çeşme