• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

2.2. Turizm Kavramı

2.2.1. Dünyada ve Türkiye’de Turizmin Gelişimi

Tarihi süreçte seyahat etme eyleminin insanlığın tarihiyle ortaya çıktığı bilinmektedir.

İnsanlığın ilkçağlarından itibaren gezip-görmek, şifa bulmak, dini ve toplumsal etkinliklere katılmak için devamlı olagelmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde iktisadi ve sosyo-kültürel yönden ülkelerin gelişmesine en büyük katkıyı turizm sektörü sağlayabilmiştir (Önen, 2008:2). Günümüzdeki anlamıyla turizm 1950’ler sonrasında ekonomik ve sosyo-kültürel önemi giderek artan ve gelişen bir sektör olmuştur. 1970’li yıllardan sonra kişisel gelirlerin artması, refah düzeyinin yükselmesi, boş zamanlardaki artış, tatil düşüncesinin yaygınlaşması, kitle haberleşme araçlarının çoğalması, ulaştırma, konaklama ve seyahatlerde yaşanan kolaylıklar turizme katılanların sayısını artırmıştır. 1970’li yıllarda jumbo jetlerin toplu taşımacılıkta kullanılmaya başlanmasıyla 1970-1985 yılları arasında taşınan yolcu sayısı ikiye katlanmıştır.

Dünyada yükselen refah düzeyine paralel olarak seyahate ayrılan gelirin ve ulaşım olanaklarının artması sonucu turizm hareketine katılım da her geçen yıl hızla artmaktadır.

1950-1990 yılları arasında turizm sektörünün ana hareket noktaları Avrupa ve Amerika kıtasıdır. Asya ve Pasifik bölgesinin 2002 yılından sonra Avrupa’dan sonra ikinci önemli bölge haline geldiği görülmektedir. 1950-1975 yılları arasında uluslararası ziyaretçilerin %90’ını Avrupa ve Amerika kıtasına seyahat edenler oluşturmaktadır.

55 Bacasız sanayi olarak da adlandırılan turizm sektörü, gelirler itibariyle de dünya genelinde yıllar itibarıyla büyük bir gelişme göstermiş ve özellikle son 20 yılda dünyanın en büyük ve en önemli endüstrilerinden biri haline gelmiştir. 1950 yılında turizm hareketine katılan kişi sayısı 25 milyon iken 1995 yılında 540,6 milyona, 2000 yılında 687 milyona, 2007 yılında 898 milyona, 2009 yılında 883 milyon ile küçük bir düşüşe uğramışsa da 2012 yılında da 1 milyar sınırını aşmıştır. 2015 yılında 1,18 milyara ve 2016 yılında ise 1,23 milyara ulaşmıştır. Uluslararası ziyaretçilerin kıtalara göre sayısı Tablo-3 ve Tablo-4’de verilmektedir. Özetle günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %17’si uluslararası turizm hareketlerine katılmaktadır.

Türkiye’nin de içinde yer aldığı Avrupa Bölgesi, dünyada en çok turist alan bölgedir.

2007 yılı itibariyle 898 milyon kişinin %54,5’ini Avrupa, %19,8’ini Asya ve Pasifik,

%16’sını ise Amerika kıtasına ait seyahatler oluşturmaktadır. 1950-2007 yılları arasında uluslararası ziyaretçi sayısındaki artış 35 kat olurken, en yüksek artış 924 kat ile Asya ve Pasifik, 232 kat ile Ortadoğu, 88 kat ile Afrika, 28 kat ile Avrupa ve 19 kat ile Amerika’dan seyahat edenlerde gerçekleşmiştir. 2016 yılında uluslararası turizm hareketine katılan toplam 1 milyar 235 milyon kişinin %51’i Avrupa Bölgesini ziyaret etmiştir. Tablo-3’de kıtalar arasındaki ziyaretçi sayıları verilmiştir.

Tablo 3: Uluslararası Ziyaretçi Sayısı (1950-2016)

57

2011 29,3 162,0 215,3 516,6 36,0 983,2

2012 52,0 163,1 233,6 534,6 51,9 1.035

2013 54,4 167,5 249,8 566,4 48,4 1.087

2014 55,2 181,9 264,4 580,2 55,4 1.137

2015 53,8 192,7 279,3 607,5 55,9 1.189

2016 58,2 200,9 302,9 619,7 53,6 1.235

2020* 77 282 397 717 69 1.542

Kaynak: (UNWTO Tourism Highlights 2011-2016; http://www.tpdco.org/, 15.07.2010,

“Bölgeler Arası Uluslararası Turist Sayıları ve Pazar Payı Tahmini; Önen, 2008: 2-9).

*Tahmin

Dünya Turizm Örgütüne göre 2020 yılına kadar uluslararası turizme katılan insan sayısının 1.54 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2020 yılına kadar ulaşılmak istenen bu rakamın 1.18 milyarı kıta içi ülkeler arasında, 0.38 milyarı kıtalar arası ülkeler arasında yapılması düşünülmektedir. Yine yapılan tahminlere göre turistlerin en fazla ziyaret edecekleri ilk üç bölge Avrupa (717 milyon turist), Doğu Asya ve Pasifik (397 milyon turist) ve Amerika (282 milyon turist)’dır. Bu üç bölgeyi Afrika, Orta Doğu ve Güney Asya izlemektedir.

Tablo 5: 1950-2016 Yılları Arasında Dünya Turizmine Katılanların Sayısı ve Turizm Gelirleri

Kaynak: (World Tourism Organisation UNWTO, 2010; Karataş ve Babür, 2013:

15-24; UNWTO Tourism Highlights 2016; https://www.wttc.org, 2017)

Bölgesel bazdaki öngörülere göre uzak ülkelerden gelen turistlerin artış göstereceğidir. Uzak ülkelerden gelen turistlerin payının Avrupa’da %12’den

%15’e, Amerika’da %23’ten %38’e, Orta Doğu’da %58’den %63’e, Güney Asya’da %76’dan %86’ya yükseleceği; ilk kez seyahat edecek olan yoğun kitlelerin başlangıçta yakını tercih edeceği, bölgeler içi turistlerin payının Doğu

Yıllar Turist Sayısı (Milyon

59 Asya-Pasifik’te %79’dan %83’e, Afrika’da %58’den %64’e ulaşacağı tahmin edilmektedir (Önen, 2008: 2-9).

Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi (The World Travel and Tourism) ve Dünya Turizm Örgütü tarafından, 2020 yılına kadar olan dönem için yıllık ortalama turist sayısında %5 düzeyinde bir büyüme öngörülmekte ve geçen 40 yılda ortalama %7 oranındaki büyüme eğilimi ile karşılaştırıldığında belirgin bir yavaşlamanın olacağı tahmin edilmektedir.

Uluslararası turist sayısının artmasına paralel olarak artış gösteren uluslararası turizm gelirleri de dünya ekonomisinde önemli bir paya sahip olmaya başlamıştır. Önceleri daha çok ekonomik getirilerine ağırlık verilen turizm sektörü, son yıllarda turizm hareketlerinin doğal ortamlara yönelmesi ve turizmin sürdürülebilirliği alanındaki çalışmaların hız kazanmasıyla gündemden düşmeyen tartışma konusu haline gelmiş, turizmin çevre üzerindeki etkileri irdelenmeye başlanmıştır (Kınacı vd., 2011: 1-2).

Bölge içindeki hareketliliğe göre 2020 yılında dünyadaki turist sayısının 1,54 milyar kişi, toplam turizm gelirlerinin ise 2 trilyon ABD Doları olacağı, 2020 yılına ait uluslararası toplam turizm pazarının %49,2’sini Almanya, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İngiltere, Fransa, Hollanda, Kanada, Rusya Federasyonu ve İtalya’nın oluşturacağı, 717 milyon kişi ile Avrupa’nın en çok turist kabul eden bölge olmayı sürdüreceği, ancak dünya turizminden 2016 yılında yaklaşık %50,1 pay alan Avrupa turizminin payının, %46’ya düşeceği öngörülmektedir.

Grafik 1: 1950 - 2016 Yılları Arasında Uluslararası Turist Sayısı ve Gelir

Kaynak: (World Tourism Organisation (UNWTO), 2017; https://www.statista.com/, 2017)

Türkiye’nin turizm gelişim sürecine bakıldığında, Türkiye’de turizm konusunda çalışan ilk kurum 1923 yılında Atatürk’ün talimatları ile kurulan Türk Seyyahin Cemiyeti’dir. Bu cemiyet, ismini daha sonra Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu olarak değiştirerek uzun yıllar turizm ve kültür alanlarında bir devlet organı gibi görev yapmıştır.

1925 yılında kurulan ve 1933 yılında adı Türk Havayolları İşletme İdaresi olan Türkiye Tayyare Cemiyeti oluşumu ve Uluslararası Turizm Birliği (AIT) kongresinin İstanbul’da yapılması bu dönemin diğer önemli turizm hareketleri arasındadır.

Türkiye turizm alanındaki yatırım ve düzenlemelerinin temelini “Planlı Dönem” olarak adlandırılan, 1960-1980 arası dönemde atmıştır. Türkiye planlı dönemle birlikte turizm alanında önemli gelişmeler kaydetmiştir. 1963-1980 döneminde ülkesel sosyo-ekonomik gelişmede kamu yatırımları için emredici, özel sektör yatırımları için yönlendirici nitelikte bir merkezi planlamaya bağımlı olan model seçilmiştir.

Planlı dönemde yapılan faaliyetler, turizm açısından yaşanan önemli gelişmelerden

2 7 18 102

1950 1960 1970 1980 1990 1995 2000 2005 2010 2015 2016 Uluslararası turist

sayısı (milyon) Uluslararası turizm geliri (milyar dolar)

61 birisi, turizm sektörünün hizmet sektörü olarak kabul edilip kalkınma planlarına dâhil edilmesidir. Planlı dönemin başında Türkiye Turizm Bankası’nın yerine geçmek üzere 1962 yılında T.C. Turizm Bankası A.Ş faaliyete sokulmuş, aynı yıl Maliye Bakanlığı ve AID (Uluslararası Kalkınma İdaresi) arasında imzalanan anlaşma ile Turizm Geliştirme Fonu oluşturulmuştur. 1963 yılında Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nın kurulması planlı dönemdeki diğer önemli gelişmelerden birisidir.

1960-1980 dönemindeki turist sayısı ve turizm gelirlerine bakıldığında; 1964 yılında 229.347 turist sayısı ve 8,3 milyon dolar olan turizm gelirinin, 1970 yılında 724.784 turist sayısı ve 51,6 milyon dolar turizm gelirine, 1980 yılında ise 1,2 milyon turist sayısı ve 326,7 milyon dolar turizm gelirine yükseldiği görülmektedir. 1963 yılında turizm gelirlerinin GSYH içindeki payı %0,1 iken, planlı dönem sonunda %0,6’ya yükselmiştir.

Türkiye’deki turizm hareketlerini incelerken 1980 sonrası dönemin üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Çünkü bu dönem içerisinde Türkiye’de turizm tarihinde hiç rastlanmayacak bir gelişme hızı yakalanmış, birkaç yıllık bir süre içerisinde turistik arz kapasitesi, elde edilen döviz ve gelen yabancı sayılarında büyük artış sağlanmıştır.

Türkiye bu dönemde turizm sektörüne ülke ekonomisi içinde gereken önemi vermiş, ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme süreci içinde turizm yatırımları önemli ölçüde gelişme göstermiştir. Son yıllarda artan konaklama tesislerine ve turist sayısına paralel olarak turizmden elde edilen gelirlerde de olumlu yönde gelişme olmuştur. 24 Ocak 1980 tarihinde uygulamaya konulan ekonomik istikrar tedbirleri sayesinde Türkiye’nin ekonomi politikası tercihleri değişmiştir. 24 Ocak kararlarının turizm sektörünü doğrudan etkileyen maddeleri arasında; devalüasyon, yabancı sermaye çerçeve kararnamesi, kambiyo mevzuatının değiştirilmesi, 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu ve yurt dışına turistik çıkışlar ile ilgili kararlar yer almaktadır (Karakahya, 2012: 8-10).

Tablo 6: 1964-2016 Yılları Türkiye Turizm Geliri ve Turist Sayısı

Yıllar Turizm Geliri (1000 $) Ziyaretçi Sayısı Ortalama Harcama (ABD $)

63

Kaynak: (UNWTO, 2010; Önen, 2008: 11; http://www.tursab.org.tr/, 2017)

1980 yılında 1,2 milyon turist sayısı ve 400 milyon dolar olan turizm geliri, 1990 yılında 5,3 milyon turist sayısı ve 3,2 milyar dolar turizm gelirine, 2000 yılında ise 10,4 milyar turist sayısı ve 7,6 milyar dolar turizm gelirine yükselmiştir. Turizmin GSYH içindeki payı planlı dönemin (1960-80) sonunda %0,8 iken, 1990’da %2,1 ve 2000’de

%3,8’e yükselmiştir. 2000 yılından itibaren genel bir artış eğiliminin yaşandığı Türkiye turizminde, 2014 ve 2015 yılları turizmin tavan yaptığı yıllardır. 2014’de turizmin

GSMH içindeki payı %4,3 iken 2015 yılında %6,2 olarak gerçekleşmiştir (TÜRSAB, 2017).

Dünya Turizm Örgütü verilerine göre 2000-2010 yılları arasında uluslararası turist sayısı 675 milyondan 940 milyona yükselerek %39’luk bir büyüme yaşamıştır.

Türkiye’de 2000 yılında 10,4 milyon olan turist sayısı yaklaşık üç katına çıkarak 28,6 milyona yükselmiştir. 2000 yılında Türkiye’ye gelen turist sayısı, toplam uluslararası turist sayısının %1,5’i iken, 2010 yılında %3 seviyesine ulaşmıştır. 2015 yılında Türkiye’nin dünya turizmindeki payı turist sayısı bakımından %3,1 ve gelirler bakımından ise %2,2 seviyesine ulaşmıştır (EMITT, 2017).

Türkiye’nin dünyadaki turizm piyasasındaki yerine bakıldığında 2000 yılından itibaren genel eğilim olarak pazardaki payını korumayı başarmıştır. 2000 yılında turist sayısında dünyada 20. sıradayken 2009’da 7. sıraya kadar yükselmiştir. Gelirler açısından incelendiğinde 2000 yılında dünyada 14. sıradayken 2009’da 9. sıraya yükselmiştir.

WTO verilerine göre Türkiye 2014 yılında ziyaretçi sayısına göre Dünyada 6. sırada, turizm geliri bakımından ise 11. sırada yer almıştır. Son 10 yılda Türkiye’ye gelen turist sayısı 2006, 2015, 2016 yılları haricinde sürekli artış kaydetmiştir. 2006 yılında gerçekleştirilen Dünya Kupası nedeniyle ziyaretçilerin Almanya’ya yönelmeleri Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısının gerilemesine yol açmıştır. 2015 yılında ise, Rusya’da yaşanan ekonomik kriz gelen turist sayısının gerilemesinde önemli rol oynamıştır. 2016 yılında 15 Temmuzda yaşanan gerilim turist sayısının düşmesine yol açmıştır.

Avrupa Birliği’nden tam üyelik için müzakerelere başlama tarihi alınmasıyla yapısal düzenlemelere gidilmeye başlanmış ve sürdürülebilir turizm için gerekli olan çevrenin korunması gerçeği turizm sektörü tarafından daha iyi anlaşılmaya başlanmış, böylece turizm sektörünün niteliği yükselme eğilimine girmiştir.

65 Ayrıca, bu süreçte yapısal fonlardan daha fazla yararlanma imkânı Türk turizminin altyapı sorunlarının çözümüne önemli katkıda bulunmaktadır. Türk turizmi yabancı sermaye açısından da büyük önem taşımaktadır. Avrupa Birliği normlarına uyum süreci, yabancı sermayenin genelde Türk ekonomisine, özelde ise turizm sektörüne girişini teşvik etmektedir.

Türkiye Turizm Stratejisi 2023 belgesine göre Türkiye uzun vadeli bir turizm stratejisine sahiptir ve bu stratejinin ana hedefi 2023 yılında dünyanın en çok turist çeken ve en fazla turizm geliri elde eden ilk 5 ülkesinden birisi olmaktır (http://www.kultur.gov.tr/, 2010). Ülkedeki altyapı ve konaklama ihtiyaçlarının karşılanması durumunda, 2023 yılında, 63 milyon turist, 86 milyar ABD doları dış turizm geliri ve turist başına yaklaşık 1.350 ABD doları harcamaya ulaşılmayı hedeflemektedir.

Grafik 2: Türkiye’nin Gelen Turist Sayısı ve Turizm Gelirlerinde Dünyadaki Yeri

Kaynak: (http://www.kultur.gov.tr/Eklenti/2140, 2013; Kaya, 2017; TUROB, 2017) Dünya Turizm Örgütü’nün 2020 yılına yönelik olarak hazırladığı araştırmada,

fazla olması, ülkemizin dünya turizmi içinde alacağı payın artışına ve Türkiye’nin gelişme potansiyelinin daha hızlı büyümeye uygun özellikte olmasına işaret etmesi bakımından olumlu bir değerlendirmedir. Bunun sonucu olarak, Türkiye’nin 2020 yılında %7,8’lik pazar payı ile Fransa, İspanya ve İtalya’dan sonra Avrupa’da dördüncü büyük turistik çekim yeri olacağı ileri sürülmektedir.

Dünya’da ve Türkiye’de özellikle 1980’li yıllarda sektörün kitleselleşmesi sonucunda belirli bölgelere talebin artması, buna bağlı olarak sorunların ortaya çıkması araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Butler, 1980 yılında bir turizm bölgesinin turistik ürün yaşam eğrisindeki gelişim ve değişim aşamaları ile ilgili bir çalışma ortaya koymuştur. Buna göre bir yerde turizm talebi sürekli artmayacak olup belli bir süre sonra doyma noktasına ulaşacak ve gerekli önlemler alınmazsa turizm düşüşe geçecektir. Nitekim bu teorinin bir sonucu olarak bazı bölgelerdeki düşüşün olması doğaldır. Araştırma alanı olan Beypazarı ilçesinde de turizmin yıllar itibariyle seyir durumu ele alınarak olası dalgalanmaların durumu incelenmektedir.

2.3. Ziyaretçi

Birleşmiş Milletler İstatistik Komisyonu’na göre ziyaretçi “Devamlı ikamet ettiği yer dışında herhangi bir yeri, orada çalışma amacı olmaksızın ziyaret eden kişi” olarak tanımlamıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre ziyaretçi, “Devamlı ikamet ettiği ülkeden, başka bir ülkeyi bir gelir elde etme amacı dışında herhangi bir nedenle bir yıldan az süre ile ziyaret eden kişidir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün hali hazırda istatistik çalışmalarında veri olarak kullandığı tanıma göre uluslararası ziyaretçi, “Daimi ikametgâhı ve yaşadığı çevrenin dışındaki bir ülkeyi, 12 ayı aşmayan süreyle ve o ülkede para karşılığı bir iş yapmak dışında bir amaçla ziyaret eden kişidir”.

Toskay (1989)’a göre istatistiki amaçlarla ziyaretçi, “Devamlı ikamet ettiği yer dışında herhangi bir yeri, gittiği yerde çalışma amacı dışında ziyaret eden kişidir”.

Olalı (1990)’ya göre ziyaretçi, “Bir yere (ülkeye) gelen ve konaklama süresi 24 saati

67 aşan veya 24 saatten az olan, o yerin yabancısı olan kişilerdir”.

Ziyaretçi tanımları alt sınırı vermediğinden, turist ve günübirlikçi kavramlarını da kapsamakta olup, günübirlikçiler turist istatistiklerinde değerlendirilmektedir. Mevcut tez çalışmasında turistleri ve günübirlikçileri içeren ziyaretçiler çalışmanın temel veri kaynağını oluşturmaktadır.

2.4. Turist

Turizmin öznesini turistler oluşturmaktadır. Çeşitli resmi kurumlar ve araştırmacılar turisti tanımlamışlardır. Turist, “Sürekli oturduğu yerden en çok bir yıl süre ile ayrılan ve geçici olarak gittiği yerlerde, buralarda kazanmadığı parayı harcayan kimsedir”.

1996 tarih ve 22747 Sayılı Türkiye Seyahat Acentaları Yönetmeliğine göre turist, “Para kazanma amacı olmaksızın, dinlenmek ve eğlenmek için ya da kültürel, bilimsel, sportif, idari diplomatik, dinsel, sağlık ve benzeri nedenlerle, oturduğu yer dışına geçici olarak çıkan ve tüketici olarak bir süre seyahat edip kalan ve yeniden ikametgâhına dönen kimsedir” (Kozak vd., 2001: 7).

Turist; para kazanma amacı olmaksızın, dinlenmek ve eğlenmek için ya da kültürel, bilimsel, sportif, idari, dini, sağlık vb. nedenlerle oturduğu yer dışına geçici olarak çıkan, tüketici olarak belirli bir süre seyahat edip kalan ve yeniden ikametgâhına dönen kimsedir. Kendi ülkesi içinde seyahat edenlere ‘‘yerli turist”, yaşadıkları ülkenin dışında başka bir ülkeye seyahat edenlere ‘‘yabancı turist” denir.

Olalı (1990)’ya göre turist, “Turizm tanımındaki özelliklere uygun olarak, belirtilen sebeplerin etkisi ile belirli bir süre için seyahat eden, ziyaret ettiği yerde 24 saatten fazla kalan veya ülkenin bir konaklama tesisinde en az bir geceleme yapan, mali gücü, zamanı ve maddî kapasitesi (fiziki gücü) sınırlı olan, rahatına düşkün, geleneklerini koruyan, temizlik ve vasat konfor arayan, risk sevmeyen insandır.

Toskay (1989)’a göre turist, “Herhangi bir yeri asgari 24 saat süre ile ziyaret eden kişidir. Zevk için 24 saatten az bir süre seyahat eden kişiler günübirlikçi (ekskürsiyonist) olarak değerlendirilirler”.

Şekil 1: Ziyaretçi-Turist-Günübirlikçi Kavramı

Kaynak: (Olalı, 1990: 13; TÜİK, 2017).

Turist kavramının özünde konaklama olgusu yatmaktadır. Turizmden beklentiler açısından tercih edilen ziyaretçi grubu turistlerdir. Tez çalışmasında veri sağlama konusunda günübirlikçilerle beraber turistler tez araştırmasının en önemli veri kaynağını oluşturmaktadır.

2.5. Günübirlikçi (Ekskürsiyonist)

TÜİK’in istatistik hesaplama çalışmalarında kullandığı tanıma göre günübirlikçi,

“Ziyaret edilen ülkede 24 saatten az kalan ve geceleme yapmayan ziyaretçilerdir”.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü’nün hali istatistik çalışmalarında veri olarak kullandığı tanıma göre günübirlikçi, “Ziyaret edilen ülkede özel veya kamuya açık konaklama tesislerinde geceleme yapmayan ziyaretçidir”.

Toskay (1989)’a göre günübirlikçi (ekskürsiyonist), “Ziyaret edilen ülkede 24 saatten az kalan geçici ziyaretçilerdir”.

Olalı (1990)’ya göre günübirlikçi, “Gittiği yerde 24 saatten daha az kalan veya oradaki bir konaklama tesisinde bir geceleme yapmayan kişidir”. Günübirlikçiler turist istatistiklerinde yer almaktadır.

Gerek araştırmacıların gerekse resmi kurumların istatistik çalışmalarında kabul gören tanımlara göre günübirlikçiler ziyaretçi kapsamında ele alınmakta ve istatistiklerde değerlendirilmektedir. Beypazarı ilçesini ziyeret eden konukların yaklaşık %80’lik

Ziyaretçi

69 anket çalışmalarında önemli ölçüde Beypazarı’nı ziyaret eden günübirlikçi ziyretçilerden faydalanılmıştır.

2.6. Çevre

Ekolojik anlamda çevre sözcüğü bireyle ilgili canlı-cansız herşeyi kapsar. Böylelikle her organizmanın çevresi canlı ve cansız olmak üzere iki kısımdan oluşur. Organizmayla aynı fiziksel alanı paylaşan ve organizmayı doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak etkileyen tüm türler, canlı çevreyi oluşturur. Organizmanın cansız çevresi; genel anlamda kara, su gibi canlının içinde ya da üzerinde yaşadığı somut bir ortamdan oluşur.

Çevre kavramı ilk bakışta ne kadar açık ve kolay anlaşılabilir görünmekteyse de, kavram incelendikçe, ilgi alanı belirlenmeye çalışıldıkça, kavramın o denli karmaşık ve sınırlarının çizilmesinin güç olduğu ortaya çıkmaktadır. Çevre,

“İnsanın diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler sürecinde birbirlerini etkilemesini; insanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, yani bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini; insanın canlılar dünyası dışında kalan, ama canlıların yaşamlanm sürdürdükleri ortamdaki tüm cansızlarla, yani, hava, su, toprak, yer altı zenginlikleri ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesinde etkileşimidir” (Meydan, 1995: 8-9).

Türk Çevre Mevzuatı’nın temelini oluşturan Çevre Yasası’na göre çevre, “Bütün vatandaşların ortak varlığı olan hava, su, toprak, bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerin bütünüdür”.

Keleş ve Hamamcı (2005)’ya göre çevre, “İnsan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde hemen ya da uzunca bir süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır”.

Yukarıdaki öğeler göz önünde tutulursa çevre, canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşimlerinin bütünüdür. Çevrenin canlı (biyotik) öğeleri nüfus türleri, yani insanlar, bitki örtüsü, hayvan topluluğu ve mikroorganizmalardan oluşur. Cansız (abiyotik) öğeler ise iklim, hava, su ve yerkürenin yapısıdır. Cansız öğeler canlıları etkileyip, onların eylemlerini güçlendirirken, canlılar da cansızların konumlarını, yapılarını

belirleyen etkilere sahip olmaktadır.