• Sonuç bulunamadı

İnanç-Bilgi İlişkisinin Analizi

Belgede EPİSTEMOLOJİ. Temel Metinler (sayfa 31-34)

Önermesel bilgi ve önermesel inanç* bir önermeyi tasdik etmenin, ilki güçlü ikincisi ise zayıf iki farklı seviyesine tekabül etmektedir.

Bir önermeye yönelik olduğunda epistemolojik açıdan zihin-sel tutumlar, genelde zayıftan güçlüye doğru; şüphe, zan (sanı), inanç ve bilgi diye basamaklandırılmaktadır.40 Bunların en alt dü-zeyini şüphe oluşturur. Şüphe, zihnin bir önermenin içerdiği yar-gıyı reddetmek ya da kabul etmek arasında bir seçim yapamadığı,

39 Price, age, s. 431.

* Bu başlık altında geçen tüm bilgi ve inanç kelimeleri önermesel anlamda kullanıldığı halde anlatımda bir ağırlık oluşturmamak ve çok fazla tekrara düşmemek amacıyla ‚önermesel‛ ifadesine bu kavramlardan önce yer ve-rilmemiştir. Dolayısıyla bu başlık altındaki bilgi ve inanç terimleri aksi belir-tilmedikçe ‘önermesel bilgi’ ve ‘önermesel inanç’ şeklinde anlaşılmalıdır.

40 Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, ss. 33 vd.

32 | Epistemoloji: Temel Metinler

dolayısıyla tasdik ya da inkârdan her hangi biri yönünde zayıf da olsa bir yargıya sahip olmadığı aşamadır. Şüpheden farklı olarak diğer üç önermesel zihinsel tutum (zan, inanç ve bilgi), birer tas-dik türüdür.

Kant zan, inanç ve bilgiyi, aralarındaki farklara göre şöyle tanımlar: ‚Zan, objektif açıdan olduğu kadar, sübjektif açıdan da yetersiz olan bilinçli bir yargıdır. İnanç, sübjektif açıdan yeterlidir, fakat objektif açıdan yetersizliğiyle ayırt edilir. Bilgi ise hem süb-jektif hem de obsüb-jektif açıdan yeterlidir. Sübsüb-jektif yeterlilik, emin olmak (conviction) (benim kendim için) demektir, objektif yeterlilik ise kesinliktir (herkes için).‛41

Kant’ın zan, inanç ve bilgi terimlerinin farklarını belirtirken göz önünde bulundurduğu kıstas, kesinlik/yeterlilik unsurudur.

Bunun nedeni açıktır. Zihinsel bir tutum, önermelerle ilgili oldu-ğunda gündeme önermenin doğruluğunun tasdiki gelmektedir.

Bu durumda da konunun ağırlık noktasını, önermenin doğruluğu yargısına kişinin nasıl ulaştığı sorusuna verilecek cevap oluşturur.

Önermenin doğruluğu hakkındaki yargımızın kesinliğinin kayna-ğı hakkında iki tür nedenden bahsedilebilir: sübjektif nedenler ve objektif nedenler. İşte Kant, bu sebeple bu iki unsuru zan, inanç ve bilgi terimlerini birbirinden ayırmanın kıstası olarak ele almıştır.

Burada dikkat çekmek istediğimiz önemli nokta şudur; tüm bu ayrımlar, söz konusu zihinsel tutumların önermelerle ilgili olduk-ları kabul edildiklerinde ortaya çıkmaktadır.

Aslında Kant’ın bilgi, inanç ve zan arasında yaptığı bu ayrım Platon’dan bu yana filozoflarca genel olarak kabul edile gelmiş bir ayrımdır. Doğru olarak addedilmesi için yeterli kişisel nedenleri olduğu kadar objektif açıdan da gerekçelendirilebilir olan tasdik-lerimize bilgi denmekte; ne yeterli kanıtımızın olduğu ne de süb-jektif açıdan emin olduğumuz tasdiklerimize zan denmektedir.

41 Kant, Arı Usun Eleştirisi, s. 373.

Bilgi ve İnanç Kavramlarının Analizi| 33

İnanç ise içerdiği kesinlik açısından bilgi ve zannın arasında yer alır. İnanç, objektif açıdan gerekçelendirilebilir olmamasına rağ-men yeterli kişisel nedenleri olduğu için sübjektif açıdan kesinliği olan tasdiklerimize denmektedir. İnanç, objektif açıdan yetersiz olması, kesin bir takım kanıtlara sahip olmaması açısından zanna benzerken inanç sahibi açısından bakıldığında kesin, kararlı bir tutum yani sübjektif kesinlik içermesinden dolayı bilgiye benzer.

Söz konusu ayrıma dayanarak bilgi, genel kabul görmüş bir tanımla ‘gerekçelendirilmiş (justified) doğru inanç’ şeklinde tanım-lanır.42 Burada yine göz önünde bulundurulması gereken husus, bu tanımın ancak bilginin önermesel doğruluklarla ilgili olması du-rumunda geçerli olduğudur.

Söz konusu bilgi tanımı, bilginin bir çeşit inanç olduğunu, fakat salt bir inanç olmadığını, her hangi bir inancın bilgi olabil-mesi için aynı zamanda gerekçelendirilmiş doğru bir inanç olması gerektiğini ifade etmektedir. Tanıma göre bilgi, doğruluğu objek-tif açıdan kesin olmayan fakat özne açısından kesin olan bir inan-cın, kanıtlama ya da gerekçelendirilme işlemi sonucu objektif açı-dan da kesin olmasıyla elde edilir. Bu tanım açısınaçı-dan inanç, bil-giden daha yetersiz ve zayıf bir bilişsel düzeye işaret etmektedir.

Yine bilginin yukarıdaki tanımından çıkartılabilecek bir başka sonuç, bilgi ve inancın aynı konu ile ilgili olabileceğidir.43 Sözge-limi yarım saat önce iş yerimdeyken sabah evden çıkarken yemi evde unuttuğuma inanıyordum, şimdi ise evdeyim ve şemsi-yemi evde unuttuğumu biliyorum. Öyleyse bilgiyi, ‚gerekçelendi-rilmiş doğru inanç‛ olarak tanımlamak, bizi aynı konuyla ilgili olduklarında bilgi ve inanç arasında karşılıklı bir dışlayıcılık ol-duğuna götürmektedir. Yani bir şeye inanıyorsam, onu bilmiyo-rumdur ve tersi, bir şeyi biliyorsam ona inanmıyobilmiyo-rumdur. Buradan

42 Quinton, ‚Knowledge and Belief‛, The Encyclopedia of Philosophy, vol. IV, s.

348.

43 Quinton, ay. Ryle, age, s. 134.

34 | Epistemoloji: Temel Metinler

şu sonuç çıkmaktadır: bilgi gelince inanç gider. Zira inanç objektif yeterliliğin olmadığı koşullarda bilgiye göre ikinci dereceden iyi bir zihin durumudur.

Yukarıda bilgi, inanç terimiyle tanımlanmak suretiyle inancın bir türü olarak ele alındığı için hem bilgiyi inancın bir türü olarak görüp hem de bilgiyle inanç arasında bir karşılıklı dışlayıcılıktan bahsetmek bir çelişki gibi görünüyor. Fakat aslında bu iki yargı arasında bir çelişki yoktur. Çünkü sözü edilen dışlayıcılık, bilgiyle salt inanç (gerekçelendirilmemiş inanç) arasındaki dışlayıcılıktır.

Diğer bir ifadeyle bilginin oluşumunda önermesel inanç, gerekli fakat yeterli olmayan bir safhadır. Dolayısıyla bilgiyle karşıtlık içinde olan, ‘doğru olma’ ve ‘gerekçelendirilmiş’ niteliklerinin ikisini birden kazanamamış salt inançtır.

Bilgi ile inanç arasında karşılıklı dışlayıcılık olduğu fikri, bil-ginin ‘gerekçelendirilmiş doğru inanç’ şeklinde, inanca göre ve inanç terimiyle tanımlanmasından doğmaktadır. Çünkü bu tanım, inancı, bilginin sahip olduğu yüksek standartlara sahip olmayan, bilgiye göre düşük düzeyli bir doğru-sayma biçimi olarak takdim etmektedir. Öyleyse bu tanımın daha ayrıntılı bir analizine ihtiyaç vardır. Bu analiz, inancın önermesel olarak kabul edilmesinin epistemolojik açıdan ne tür sonuçlar doğurduğunu tespit etme imkânı da sağlayacaktır.

Belgede EPİSTEMOLOJİ. Temel Metinler (sayfa 31-34)