• Sonuç bulunamadı

İlk Üç Delil ile Tabiat Kanunları Arasında Çıkan Uyuşmazlık

II. BÖLÜM

3.1 Tarihsel Kanıtlar

3.1.3 İlk Üç Delil ile Tabiat Kanunları Arasında Çıkan Uyuşmazlık

Swinburne’e göre, ilk üç delil çeşidi ile dördüncüsü arasındaki ihtilaf, aslında bizi mucizeler fiziksel olarak mümkün müdür? sorusuna götürür. Hatırlanacağı gibi Hume bir mucize karşısında yapılması gerekenin mucizeyi öne süren kimsenin iddiasıyla genel fizik kuralları ve tecrübenin verileri birlikte ele alınacağını ve sonuçta böyle bir olayın mümkün olmadığının ortaya çıkacağını savunmaktadır. Flew ise tartışmayı daha ileri bir boyuta taşıyor. Flew’a göre, bir mucizevî olay hiçbir zaman ispatlanamaz.621 Çünkü geçmişe aittir ve bir defaya mahsus olmak üzere meydana gelmektedir. Bilimsel önermelerin özelliği ise her zaman her yerde geçerli olmalarıdır. Dolayısıyla deneyip test etmek isteyen herkesin denemesine açıktırlar. Oysa aynı şey mucizeler için söylenemez.622

Swinburne’e göre, Flew’un bu argümanı temelsizdir. Çünkü belli deneyler üzerine yapılmış belli sayıdaki deliller, sadece ihtimale dayalı kesinlikten uzak bir sonuç verirler. Bilimsel araştırmalarda yapılan deney araştırmacının incelemesine sınırlı bir destek verir. Swinburne evidensiyalist bir tavırla bizim tarihsel olaylarla ilgili aynı şekilde inceleme ve doğrulama olanağına sahip olacağımız kanaatindedir.623 Swinburne’e göre, nasıl tabiat kanunları tabiatta meydana gelen bazı olayları açıklıyorlarsa yukarıda belirtilen ölçülerle de tarihsel olaylar açıklanabilir. Swinburne şöyle bir örnek verir: Acaba karbon 14 metoduyla bir el 619 Swinburne, a.g.e., s. 39. 620 Swinburne, a.g.e., s. 40. 621 Swinburne, a.g.e., s. 42. 622 Aynı yer 623 Aynı yer

sanatı hakkında bir inceleme yaptığımız zaman, hangi döneme ait olduğuna dair bir sonuca varabilir miyiz? Doğrusu vardığımız sonuçtan emin olabilir miyiz? Swinburne’ün bu sorulara cevabı olumludur. Swinburne’e göre, bunu doğrulamanın yolları vardır.624 Ona göre, bir el sanatının hangi yıllara ait olduğunu ortaya koymanın başka yolları da vardır.

Swinburne’e göre, eğer Ahmet bir şey gördüğünü yeminle söylüyorsa bunu doğrulama imkânına sahip olabiliriz. Çünkü, Ahmet yalan söylediğinde bunun bir şekilde ortaya çıkarılabileceğini bilmektedir.625 Öyleyse bir tabiat kanunu formülü iddiasının güvenirliği ile tanıklık ve tarihi bulgulara dair iddianın güvenirliğini temellendirmek aslında aynı yolla olmaktadır. Basit ve tutarlı bir şekilde elde edilmiş gözlem ve bulguları bir formül dâhilinde göstermekten ibarettir. Belli bazı işaretler ve bulgular güçlü bir şekilde bir kanun olduğunu söylüyorsa bilimsel kanun temellendirilmiş olur. Aynı şekilde tanıklıklar, işaretler gibi bazı veriler mucize kabilinden bir olayın meydanda geldiğini gösteriyorsa, bu mucizevî olayın da bu şekilde temellendirilebileceğini göstermektedir. Bu durumda eğer tabiat kanunlarını evrensel kabul edersek bu olay bir kırılmadır. Şayet tabiat kanunları istatistikî olarak kabul edilecek olursa hayli zor olan bir istisnanın gerçekleşmiş olduğu anlamına gelir. Eğer tabiat kanunlarının istatistikî olduğu kabul edilirse mesele biraz daha kolaylaşır. Kuantum teorisi tabiat kanunlarının istatistikî olduğunu varsaymakta ve bu konuda güçlü deliller ileri sürmektedir. 626

Swinburne’e göre, temellendirilmiş, vakıaya mutabık bir olay tabiat kanunlarıyla karşılaştırılacak olursa şu durumlar ortaya çıkar: Temellendirilmiş, vakıaya mutabık olay için C diyelim, tabiat kanununa da L diyelim. Eğer C, L’den daha sağlam temellendirilmiş ise L ister evrensel isterse istatistikî olsun denge bir E (mucizevî) olayının gerçekleştiğini gösterir. Aksine eğer, L evrensel ve C’den daha güçlü bir şekilde temellendirilmiş ise C’nin durumu ne olursa olsun deliller bir E olayının karşısında olacaktır. C ve E her ikisi de istatistiki ve C, L’den daha az temellendirilmişse C bir E olayının meydana geldiğini L’nin mümkün görmesinden daha çok muhtemel kılar. Dolayısıyla deliller bir E olayının gerçekleştiğini gösterir.

624 Swinburne, a.g.e., s. 43. 625 Swinburne, a.g.e., s. 43. 626 Swinburne, a.g.e., s. 44.

Yine C ve L ilişkisi istatistikî ise L, C’den daha az temellendiriliyorsa bu durumda L bir E olayını C’nin muhtemel kılmasından daha çok ihtimal dışı bırakır ve denge bir E olayının mümkün olmadığını gösterir.627

Swinburne’e göre, biz bir E olayının meydana gelmesiyle ilgili birçok bulguya ve tanıklara sahibiz. Üstelik bu veriler çoğaltılabilir. Dolayısıyla Swinburne, Flew’un tarihi nitelikli olaylarla bilimsel nitelikli olaylar tamamen birbirinden farklıdır iddiasının çok da yerinde olmadığını düşünmektedir. Ancak tamamen farklı olduğuna da karşı çıkmakta aralarında bir korelasyon olduğunu düşünmektedir. Ancak Swinburne apaçık hatıralarımızın birbirleriyle çelişmesi durumunda ortaya aşılması güç bir durumun çıktığını ifade etmektedir.628 Buna şöyle bir örnek verilebilir: 2006 yılında Mevlana’yı anma törenlerinde bir grup davetli bir anda Mevlana’yı orada gördüklerini iddia etse aynı salonda bulunan başka bir grup bu durumu yalanlasa bu durumda gerçekten bir sonuca ulaşmak oldukça zordur. Ancak yine de Swinburne’e göre, yukarda zikredilen bütün delillerin birlikte kullanılmasıyla bir sonuca varmak her zaman mümkündür.629

Benzer şekilde Swinburne de, bu konudaki standartların her zaman açık olmadığının farkındadır. Bununla beraber, onun anlayışına göre, apaçık hatıralar, başkalarının tanıklığı ve fiziksel izlerden gelen kanıtlar, kimi zaman doğa kanunları bilgimizin sağladığı kanıtlardan üstün olabilir. Hume’un belirttiği gibi der Swinburne, bir mucize lehindeki kanıtları kabul edebilmemiz için bunların yanlışlığı, iddia edilen mucizenin vuku bulmasından daha mucizevî yani daha ihtimal dışı olmalıdır. Fakat böyle bir olasılık Hume’un sandığından çok daha yüksektir.630

Swinburne’e göre, Hume, mucizelerin sadece tanıkları tarafından verilmiş olan direkt delillerinden başka delilleri olmadığını ileri sürerken büyük bir hataya düşmüştür. Mucizeleri destekleyen önemli miktarda dolaylı deliller vardır. Jones isimli bir kişi ileri sürülen bir mucizeyi yaşamamış olsa bile, bu mucizenin tanıklığını duymuştur ve bu mucizenin etkilerini gözlemlemektedir. Örneğin bir iyileştirme mucizesini ele alalım diyor Swinburne, uzun yıllardan beri kör olan birisi mucize ile

627 Swinburne, a.g.e., s. 45. 628 Aynı yer

629 Aynı yer

iyileşmiştir ve Jones bu mucizenin tanıklığını başkalarından duymuş, hatta bunun üzerine kendisi olay yerine gitmiş ve kör adamın iyileşmiş olduğunu tespit etmiştir.631 Swinburne’e göre, böyle bir olay ile bir hortumun bir kasabayı yok

ettiğini duyan bir adamın olayı paraleldir. Bu şahıs, şahsen hortumu görmemiştir ve orada bulunanların tanıklığına bağımlıdır. Ancak bu kişi arabasına atlayıp hortumun geçtiği kasabaya gittiği zaman, yıkılmış evleri, dam üstünde duran araba hurdalarını, kökünden sökülmüş ağaçları görür; tüm bunlar görgü tanıklarının ifadelerini doğrulayan dolaylı delilleri oluşturur. Bu örnekte olduğu gibi bir mucizenin etkileri, o mucize gerçekleştikten sonra sürebilir ve bu durumun tanıklığı ise bu mucizenin gerçekliğine dair dolaylı delilleri oluştururlar.632

Swinburne’e göre, insan tanıklığının güvene layık olması lehindeki bu tarz genellemeler (dolaylı kanıtlar), istatistiksel karakterde bulunmalarına ve elde edilmelerindeki pratik zorluklara rağmen bazen geçerli birtakım doğa kanunlarından bile daha çok veriye dayanabilir. Bundan dolayı Swinburne, Hume’u mucizeleri destekleyen dolaylı delilleri dikkate almamakla suçlar.633

Sonuç olarak Swinburne’e göre, mucize olarak anlatılan bir olayın vuku bulduğuna dair tarihi deliller yanıltıcı olabilir. Bilim bugün olayı açıklamıyorsa da gelecekte onu açıklayabilir. Nitekim mucize olarak anlatılan şeylerin bazıları hiç şüphesiz yanlıştır. Bunlar güvenilmez şahitler tarafından aktarılmış olabilir. Fakat yine de Swinburne’e göre, mucizelerden kuşku duymamıza gerek yoktur. Çünkü her zaman herhangi bir şey hakkındaki herhangi bir kanıtla ilgili bu çeşit bir durum içinde olabiliriz. Ancak makul bir kişi daha sonra ortaya çıkacak bir delilin farklı bir şey gösterebileceğini kabul etmekle birlikte, sonuçlarını şu an mevcut olan delillere dayandırır. Eğer elde mevcut olan deliller, tabiat kanununun ihlalinin muhtemelen meydana geldiğini gösteriyorsa, buna öyle inanmalı ve onunla ilgili en iyi açıklamayı bulmaya çalışmalıdır.

631 Swinburne, a.g.e., s. 47. 632 Swinburne, a.g.e., s. 48. 633 Swinburne, a.g.e., s. 47.