• Sonuç bulunamadı

Gazali’ye Göre Kur’an’ın Mucizeliği

1.2 Gazali ve Swinburne’e Göre Mucizenin Çeşitleri

1.2.2 Aklî Mucizeler

1.2.2.1 Gazali’ye Göre Kur’an’ın Mucizeliği

Gazali’ye göre, en büyük mucize, vahyî bildirimlerin toplandığı Kur’an-ı Kerim’dir ve Kur’an’ın mucizeliği ve Tanrı’nın kelamı olduğu konusunda inananlar arasında görüş birliği vardır.301 Gazali’ye göre, Kur’an’ın mütevatir olarak bize kadar geldiği hususu hiçbir şekilde tartışma konusu yapılamaz.302 Hz. Peygamberden başka hiçbir peygamberin devam edegelen mucizesi yoktur.303 Kur’an dil, belagat, içerik, bütünlük, anlam, üslup vb. niteliklerinden dolayı mucizelerin en büyüğüdür. Kur’an’ın üslubunun akıcılığı, insana hayret veren nazmıyla bir arada bulunan fesahati, Arapların gerek şiirlerinde gerekse hutbelerinde kullandıkları metotlardan

297 Ebu Mansur el- Matüridi, Kitabü’t-tevhid, çev. Bekir Topaloğlu, İSAM Yayınları, Ankara, 2005, s. 238. 298 Kılıç, a.g.e., s. 72. 299 Aynı yer 300 Bkz. Swinburne, Revelation, s. 2. 301 Gazali, el-İktisâd, s. 206. 302 Aynı yer

bambaşka bir metot kullanması ve böyle bir nazımla böyle bir akıcılığın bir araya gelmesi şüphesiz insanların kudretinin dışında bir mucizedir.304

Gazali’ye göre, Kur’an’ın vahyi inkâr edenlere cevap verdiği en etkili yollardan biri, kendisinin bir benzerini ortaya koymalarını muhaliflerinden tekrar tekrar isteyerek onlara meydan okumasıdır.305 Onlar, Kur’an’ın Hz. Muhammed’in bir uydurması olduğunu her iddia ettiklerinde, Kur’an onlardan onun benzeri bir söz getirmeleri konusunda kendilerine meydan okumuştur.306 Hz. Muhammed’i yalanlayanlar tarafından, Kur’an’ın onun tarafından uydurulduğunu iddia ettiklerinde, Kur’an’a benzer bir kitap getirmeleri istenmiş daha sonra bu on sure ve hatta on âyete indirilmiş, bunu yapabilmeleri için Tanrı’nın haricinde herkesin desteğini talep etmeleri konusunda kendilerine çağrı yapılmıştır.307 Neticede cesaretli olarak ve üstünlüğü elde bulundurur bir tarzda Kur’an kesin bir şekilde şunu söyler: İnsan ve cinler, kendi çabalarını bir araya getirip birbirlerine yardımcı olsalar, yine de Kur’an’ın bir benzerini getiremezler.308

Gazali’ye göre, Kur’an’ın, güzel söz söylemeye düşkün olan ve pürüzsüz söylemenin zirvesine tırmanan Araplara meydan okuduğu mütevâtir bir haberdir. Kur’an’a karşı bir rekabet olmadığı bilinmektedir. Eğer olsaydı muhakkak o da bilinirdi. Şairlerin en değersizi bile şiirleriyle meydan okuduğu zaman muhakkak karşılık görürdü. O dönemde şairler arasında zıtlaşmalar devam edip gitmekteydi. Gazali’ye göre, Peygamberin Kur’an ile meydan okuduğu inkârı mümkün olmayan bir gerçektir.309 Gazali’ye göre, güzel konuşma sanatında da Arapların kudret sahibi olduğu bir gerçektir. Putperest Arapların dinlerini, mallarını, canlarını korumak ve Müslümanların ezici kahrından kurtulmak için mümkün olan her çareye başvurarak Hz. Muhammed’in peygamberliğini önlemeye hırslı oldukları da bilinmektedir.310

Ancak bütün gayretlerine rağmen onun mesajını etkisiz hale getirememişlerdir.

304 Gazali, el-İktisâd, s. 208. 305 Tur, 52/33-34.

306 “Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru eğer doğru söyleyiciler iseniz siz de onun benzeri bir sure getirin. Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın!” (Yunus, 10/38)

307 Bkz. Hud, 11/13.

308 De ki: Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine de onun bir benzerini getiremezler.” (İsra, 17/88)

309 Gazali,a.g.e., s. 206. 310 Aynı yer

Çünkü belâyı başından savmaya gücü yeten bir kimsenin, onu defetmeye çalışması, alışkanlığın gereğidir. Gazali’ye göre, eğer Kur’an’a karşı koyabilselerdi mutlaka bilinir ve bize kadar nakil ulaşırdı. Hz. İsa’nın peygamberliği de buna benzer yoldan sabit olmuştur. Bir Hıristiyan, bunlardan hiçbirini inkâr edemez.311

Gazali’ye göre, Kur’an’ın meydan okumasına kimse cevap verememiştir. Edebiyat bakımından cevap verme kapasitesine sahip kimselerin bundan alıkonulmuş olmaları, başka bir deyişle kişilerin yapabilecekken bir şeyi yapamaz durumuna düşmeleri mucizenin en büyüğüdür.312 Meselâ, bir peygamber: “Benim doğruluğumun alameti, bugün ben parmağımı sallarım ve insanlardan hiçbiri benim yaptığımı yapamaz.” dese ve o gün hiç kimse parmağını oynatamasa, peygamberlik davasında doğru olduğu sabit olur. Organları sağlam olduğu halde, parmaklarını oynatmaya güç yetirememeleri en büyük mucizedir. Eğer güç yetirebildikleri farz edilirse, oynatma gereğini yitirmeleri ve peygambere karşı gelmekten alıkonulmaları yine en büyük mucizelerden sayılır. Çünkü peygamberin otoritesini önlemek için onunla mücadeleye şiddetle muhtaç oldukları halde yapamamışlardır.313

Gazali’ye göre, insanların, az bir miktarına güç yetirebildikleri fiilleri insanların yapamayacakları şekilde büyük bir oranda yapmak da mucize olur. Söz gelimi, insanın kaldıramayacağı bir ağırlığı kaldırmak, uzun bir mesafeyi kat etmek, Kur’an’ın meydan okuduğu halde, bir sureyi ortaya koymak mucize olur. Gazali, bunu kavrayamamayı anlayış kıtlığı ile izah etmektedir.314 Kur’an’ın mucizeliği, lafız

ve mana düzgünlüğü yönündendir. Kur’an’ın fesahati, kendine has ayrı bir usule ve ayrı bir nazma dayanmaktadır. Arapların gerek hitabet, gerek şiir ve gerekse kelâmına dair takip ettikleri usule pek benzemiyor. Kur’an’daki bu tertibi, lafız ve mana düzgünlüğünü bir araya getirmek beşer kudretinin üzerindedir.315 Bununla

beraber onların Kur’an’a karşı gelmekten çekinmeleri, sırf Müslümanların onlar üzerine galip gelmelerinden değil, bilakis Tanrı’nın geri döndürmesi ve sakındırması iledir.316 Kur’ân’ın fesahatine bütün Araplar şaşıp kalmışlardır. Hiç kimseden 311 Aynı yer 312 Gazali, a.g.e., s. 208. 313 Aynı yer 314 Gazali, a.g.e., s. 207. 315 Aynı yer 316 Gazali, a.g.e., s. 208.

Kur’an’ın fesahatine dil uzatmaya teşebbüs ettiği nakledilmemiştir. O halde Kur’an, tertibi ve fesahati yönünden insan gücünün üzerindedir.317 Şayet “Araplar sürekli savaş ve dövüş ile uğraştıkları için Kur’an’a karşı bir şey yapma fırsatını bulamamışlardır. İsteselerdi buna güçleri yeterdi! Yahut da belki onları, bu işle meşgul olmaktan başka bir şey engelledi!” diye bir itiraz vaki olursa Gazali’ye göre, bunlar boş sözler olup tutarlı yanları yoktur. Ona göre, meydan okuyanın meydan okumasını söz dizisi ile önlemek, silah gücü ile önlemekten daha kolaydır. Oysa onlar Müslümanlara karşı her türlü baskı yolunu denemelerine rağmen, Kur’an’ın meydan okumasına cevap verememişlerdir.318

Gazali, el-İktisâd adlı eserinde şu şekilde bir kıyas ortaya koymaktadır: Muhammed doğrudur. Çünkü mucize getiren herkes davasında doğrudur. Muhammed mucize getirmiştir. O halde, o davasında doğrudur. Gazali bu durumda eğer birisi onun mucize getirdiğine itiraz edecek olursa o kimseye “Muhammed Kur’an’ı getirmiştir. Kur’an ise mucizedir. Öyle ise o mucize getirmiştir.” şeklinde cevap vereceğini belirtmektedir.319 Gazali’nin savunduğu bu iddiaya göre, vahiy ve mucize birleşmektedir ve vahyin yine kendisiyle doğrulanması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu ancak ispata ihtiyaç duyulmayan apaçık hakikat iddiası söz konusu olduğunda kabul edilecek bir durumdur. Çünkü Kur’an’ın mucize olarak kabul edilebilmesi için öncelikle Tanrı tarafından gönderildiğinin bilinmesi gerekir. Gazali’nin “Kur’an, her dönem için geçerli bir meydan okumada bulunmaktadır. Diğer mucizeler gibi belirli zaman ve mekân durumuna sınırlı olmadığından, mucizelerin en büyüğüdür.” şeklindeki geleneğin genel anlayışını kabul ettiği görülmektedir.

Swinburne, Kur’an’ın vahiy ürünü olduğunu açıkça inkâr etmese bile, onun mucizeliğini kabul etmemektedir.320 Swinburne, Hz. Musa’nın bazı mucizelerini zikretmekte, bunları İsa’nın yeniden dirilişinden daha az tatmin edici bulmaktadır.321 Swinburne’e göre, İslam, Hz. Muhammed’in Kur’an dışında bir mucizesini kabul

317 Gazali, a.g.e., s. 207. 318 Aynı yer 319 Gazali, a.g.e., s. 21. 320 Swinburne, Revelation, s. 97. 321 Swinburne, a.g.e., s. 96.

etmemektedir.322 Kuran’ın meydan okumasının da başarısının, okuma yazma bilmeyen bir kimsenin hiçbir şekilde yazamayacağı içeriği ve estetik stili ile ilgili olduğunu anlatmaktadır.323 Swinburne’e göre, okuma yazma bilmeyen bir kimsenin

normal bir yolla elde edilmeyen bilgileri elde edemeyeceğini, estetik değeri sanat değeri olan yazılar yazıp yazamayacağını bizim bilme imkânımız yoktur. Aynı şekilde İslam’ın daha çok Kur’an’ın mucizeliği üzerinde durduğunu, ancak bunun kırılma anlamında bir mucize olmadığını belirtmekte, asıl mucizenin İsa’nın öldürüldükten sonra yeniden dirilişi olduğunu ifade etmektedir.324

İkinci bölümde ayrıntılı olarak ele alacağımız bir hususa değinmekte fayda görüyoruz. Swinburne’e göre, mucizelerin en belirgin vasfı, onların “tekrar edilemez” bir yapıda olmalarıdır. Başka bir ifade ile, mucizeler, laboratuar ortamında belli şartlar oluşturularak gerçekleştirilemez. Yukarıda değindiğimiz gibi Kur’an her fırsatta kendisinin bir benzerinin meydana getirilemeyeceğini iddia etmektedir. Swinburne en azından kendi tezini temellendirirken Kur’an’ın bu iddiasını niçin bu kıstasa uymadığı konusunda izah etmesi gerekirdi. Swinburne, insanların her zaman yaptıkları şeyden alıkonulmuş olmalarını mucize olarak görmeme eğilimindedir. Bunun büyük ölçüde yukarda değindiğimiz gibi Hz. İsa’nın en büyük mucize olduğu tezini güçlendirme gayretinden ileri geldiğini düşünüyoruz. Çünkü Swinburne Kur’an’ın mucize olabileceğini kabul ettiği takdirde yeniden dirilişin en büyük mucize olduğuna dair tezinden geri adım atmak durumunda kalacaktır. Bunun için Swinburne, meydana gelen en büyük mucize olan yeniden dirilişin Eski Ahit’te anlatılan mucizelerden sonra meydana geldiğini, İslam Peygamberinin de mucize getirmeyi reddettiğini söylemekle bu teziyle tutarlı kalmaya çalışmaktadır.