• Sonuç bulunamadı

11. Politik Faktörler

11.1. Dış Politik Faktörler

11.1.4. Kürt Sorunu

11.1.4.1. İlerleme Raporlarında Kürt Sorunu

Avrupa Komisyonu tarafından her yıl hazırlanan ilerleme raporlarında Kürt sorununa yer verilmiştir. Ancak konu azınlık hakları, kültürel ve ekonomik haklar, ifade özgürlüğü, radyo ve televizyon yayıncılığı gibi başlıklar altında ele alınmıştır.

1998 Yılı İlerleme Raporu Kürt sorununu aşağıdaki ifadelerle ortaya koymaktadır; “Türk medyasının Kürt sorunu hakkında nesnel ve bağımsız yayın yapması mümkün olmadığı, Kürt dillerinden herhangi birinde radyo ve televizyon yayıncılığı yasak olduğu, 8 ve 15 milyon arasında olduğu tahmin edilen Kürt kökenli bir nüfusa rağmen Anayasa’nın, Kürtleri ulusal, ırksal veya etnik bir azınlık olarak tanımadığını ve onları Kürt kökenli Türkler olarak telakki ettiğini belirtiyor ve “Bir sivil çözüm kapsamında, Kürt kültürel kimliğinin belirli biçimleri tanınabilir ve ayrılıkçılığı veya terörizmi savunmaması şartıyla, o kimliğin ifade edilme yollarına daha fazla hoşgörü gösterilebilir.” (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 1998: 13) Aynı ifadeler 1999 yılı ilerleme raporunda da yer almıştır.

Ancak, 1999 Yılı İlerleme Raporunda; Azınlık Hakları ve Azınlıkların Korunması başlığında; “Öcalan’ın yargılanması bağlamında bazı üye devletlerce ifade edilen ümitlerin aksine, Kürt sorunu konusunda bir ilerleme kaydedilmemiştir.” denilmiş ve Kürtlerin kendi ana dillerini kullanma ve geleneklerini sürdürmek için maddi kaynaklara ihtiyaç duyduğunu dile getirmiştir (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 1999: 14).

2000 Yılı İlerleme Raporunda ise Kürt sorununa ifade özgürlüğü başlığında değinilmiştir. Bu konuda rapor şunlara değinmektedir; “Türk mahkemeleri, özellikle Kürt kökenli nüfusun durumu ile ilgili olarak, devletin kabul etmediği görüşlerin ifade edilmesini kısıtlamaya devam ediyorlar. Yeni ihlallerden kaçınmak için, bu alanda hem mevzuatın hem de uygulamanın genel bir reformdan geçirilmesi acilen gereklidir.”

(Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 2000: 13). Azınlık hakları ve azınlıkların korunması başlığında; “Kürt Kökenli Türk vatandaşlarıyla ilgili olarak, Türk devletinin, Kürt taraftarı görüşlerin ifade edilmesine karşı canlı bir şekilde mücadele ettiği belirtilmelidir. 1999İlerleme Raporu’ndan bu yana, olağanüstü hal bölgesinde çeşitli gazete ve dergiler yasaklandı ve bazı Kürt taraftarı dernekler kapatıldı.” denilmektedir (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 2000: 15) Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar başlığında ise; “Uygulamada, Kürt dilinde bazı yayınlara bazen müsamaha gösterilmediği” belirtilmektedir. (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 2000: 14)

2001 (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 2001: 29) ve 2002 Yılı (Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, 2002: 33) İlerleme Raporlarında da aynı noktalar tekrarlanmaktadır. Ancak Kopenhag siyasi kriterlerinin gerçekleştirilmesi hususunda önemli ilerleme kaydedildiği de ifade edilmiştir.

2003 Yılı İlerleme Raporunda kültürel haklara ilişkin olarak, “6’ncı uyum paketi ile yapılan değişikliklerle, “Türk vatandaşlarının geleneksel olarak kullandıkları dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınlarının, resmi yayın kurumu yanında özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca da yapılmasına imkan sağlanmıştır.” denilmekte bu gelişme olumlu karşılanmaktadır (DPT, 2003: 34).

2004 Yılı İlerleme Raporunda “Türkçe’den başka dil ve lehçelerde radyo ve televizyon yayınına izin verilmesi, Kürtçe dil kursları açılması ve Kürtçe, Arapça ve Boşnakça gibi farklı birçok dilde radyo ve televizyon yayınları başlaması” (Avrupa Toplulukları Komisyonu, 2004: 14) ve “Güneydoğu bölgesindeki kültürel etkinliklerde Kürtçenin kullanımına karşı daha fazla hoşgörüyle yaklaşıldığı belirtilmektedir.” denilerek, bu gelişmelerin önemli görüldüğünü ama radyo ve televizyon yayıncılığı ve eğitim alanları dahil olmak üzere kültürel hakların kullanılmasında hâlâ önemli kısıtlamalar bulunduğu ifade edilmiştir. (Avrupa Toplulukları Komisyonu, 2004: 30). Azınlık konusu aynı tutumda değerlendirilmiştir (Avrupa Toplulukları Komisyonu, 2004: 40).

2005 Yılı İlerleme Raporunda; “Çoğunlukla Kürt kökenli kişilerin yaşadığı Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusundaki duruma ilişkin olarak, ilerleme yavaş ve

düzensiz olduğu, bölgede sosyo-ekonomik ve siyasi sorunları ele alan kapsamlı bir politika olmadığı” belirtilmekteydi (Avrupa Komisyonu, 2005: 38). “Güneydoğudaki durumun normalleştirilmesi süreci, yerlerinden edilmiş kişilerin köylerine dönüşü, sosyo-ekonomik kalkınmaya yönelik bir strateji oluşturulması ve Kürtlerin hak ve özgürlüklerini tam olarak kullanabilmeleri için gerekli koşulların oluşturulması ile sürdürülmelidir.” denilmekteydi (Avrupa Komisyonu, 2005: 6).

2006 ve 2007 Yılı İlerleme Raporunda kültürel haklar (Avrupa Komisyonu, 2006: 24) konusundaki çekinceler tekrar edilip, Doğu ve Güneydoğu’daki duruma ilişkin olarak, “Güneydoğu’daki ekonomik durumun genel görünümündeki olumsuzluklar süregelmekte olup, sorunun çözümüne yönelik kapsamlı bir plan da mevcut değildir. Başbakan Erdoğan’ın 2005 yılında, “Kürt sorunu” olarak tanımladığı meselenin demokratik yöntemlerle çözülmesi gereğini vurguladığı olumlu beyanının arkası gelmemiştir. Resmi makamlar ve yerel siyasetçiler arasında hemen hemen hiç diyalog bulunmamaktadır. Bunun yanında yerel yöneticiler hakkında davalar açılmaktadır. Ayrıca, seçim yasasında yer alan yüzde on barajı ülke çapındaki en büyük siyasi partiler haricindeki partilerin Parlamentoda temsilini zorlaştırmaktadır.” denilmektedir (Avrupa Komisyonu, 2006: 20).

2007 Yılı İlerleme Raporunda; Doğu ve Güneydoğu’daki duruma ilişkin olarak; “Güneydoğudaki genel sosyo-ekonomik durum zorluğunu korumaktadır. Bölgede ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması için kapsamlı bir strateji geliştirilmesi ve Kürt nüfusun tüm hak ve özgürlüklerden yararlanmasının sağlanması için gerekli koşulların yaratılmasına yönelik hiçbir adım atılmamıştır” denilerek mevcut durum eleştiriliyordu (Avrupa Komisyonu, 2007: 25).

Türkiye AB’ye yakınlaştığı oranda, Brüksel, Kürt meselesinde daha farklı bir yaklaşım sergileyecektir. AB, Türkiye’nin bütünlüğü içinde, insan hakları ve özgürlükler bağlamında Kürt sorununa bir çözüm modeli geliştirilmesini uygun görmektedir. Türkiye’nin AB sürecinde ilerlemesine paralel olarak Kürt kökenli yurttaşların hayatlarında görülen rahatlama ve bu insanların AB sürecine verdikleri destek terör stratejisine dayanan PKK liderlerini rahatsız etmektedir. Bunun sebebi ise; Türkiye’nin AB üyeliği yolunda koşulları yerine getirerek ilerlemesiyle radikal Kürt

milliyetçilerinin hem Avrupalılar hem de Kürt halkı nezdinde etkinliğinin azalacağı düşüncesidir. Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında sorunlarını çözerek meşruiyetini ve etkinliğini arttırmış bir Türkiye’nin AB nezdinde de güç ve etkinliğini arttıracağı aşikârdır. Müzakere süreci ilerlerken, yani Türkiye AB ilişkilerinde Kürt soruna ilişkin ayrılıkçı modeller geliştirenlere, AB, “Türkiye’nin bir bütün olarak entegrasyon sürecinin devamı radikal Kürt milliyetçilerinin taleplerinden daha önemlidir” diyecektir. Kısaca, entegrasyon dinamikleri ayrılıkçılığı değil bütünleşmeyi pekiştirecektir. AB’nin genişleme süreci bu öngörünün gerçekliğini göstermiştir (Dağı, 2005: 49).