• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği Kopenhag Zirvesi (12 13 Aralık 2002)

7. İlerleme Raporları

7.2.1. Avrupa Birliği Kopenhag Zirvesi (12 13 Aralık 2002)

12–13 Aralık 2002 tarihinde gerçekleşen Avrupa Konseyi Kopenhag Zirvesi AB’nin genişleme sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır. Zirve’nin sonuç bildirisinde Türkiye ile ilgili olarak, Aralık 2004’deki Avrupa Konseyi Zirvesi’nde verilecek olan, Komisyon raporu ve tavsiyesi üzerine, Kopenhag Siyasi Kriterleri’nin karşılandığına karar verilirse, AB’nin Türkiye ile katılım müzakerelerini gecikmeksizin başlatacağı açıklanmıştır (http://www.ikv.org.tr).

Genel olarak Zirve’de alınan kararlara bakılacak olursa; Zirve’nin genişleme ile ilgili bölümünün üçüncü paragrafında; Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya ile sürdürülen müzakerelerin tamamlanarak 1 Mayıs 2004’te bu ülkelerin AB’ye katılması kararı alınmıştır. Katılım tarihine kadar, üyelik sorumluluklarını almak için yeni katılacak ülkeler bir izleme, sürecine tabi tutulacak, izleme raporları temelinde Komisyon gerekli bulduğu önerileri yapacaktır (http://www.byegm.gov.tr).

Zirve’nin Kıbrıs’ı ilgilendiren 3. paragrafında; “Kıbrıs ile katılım müzakereleri tamamlandığı için Kıbrıs Avrupa Birliği’ne yeni bir üye devlet olarak kabul edilecektir (Burada söz edilen GKRY’dir). Buna rağmen, Avrupa Konseyi Avrupa Birliği’ne birleşmiş bir Kıbrıs’ın katılımı yönündeki güçlü tercihini yinelemektedir. Bu bağlamda, Avrupa Konseyi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin önerileri temelinde, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin 28 Şubat 2003 tarihine kadar Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmak amacıyla müzakerelere devam etme kararlılığını memnuniyetle karşılamaktadır.” (http://www.ikv.org.tr) ifadesi yer almıştır.

Kopenhag Zirvesi’nin ardından yayınlanan Başkanlık Bildirisi’nin Türkiye’yi ilgilendiren paragrafları 18, 19, 20 ve 21’dir. Bu paragraflarda şöyle denilmektedir (http://www.ikv.org.tr);

“18. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin diğer aday ülkelere uygulanan kriterler temel alınarak Birliğe katılacak olan bir aday ülke olduğunu belirten 1999 tarihli Helsinki kararını hatırlatmaktadır. Konsey, özellikle Katılım Ortaklığı

Belgesi’nde belirtilen birçok öncelikli alanı kapsayan yasa paketleri ve bunları takiben gerçekleştirilen uygulamaya yönelik tedbirler olmak üzere, Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşılama yönünde attığı adımları memnuniyetle karşılamaktadır. Birlik, yeni Türk hükümetinin reform yolunda atılacak adımlar konusundaki kararlılığını görmekte ve hükümeti, özellikle siyasi kriterler alanındaki eksiklikleri hem yasal alanda hem uygulamada gidermesi için teşvik etmektedir. Birlik, 1993 yılında Kopenhag’da karara bağlanan siyasi kriterlere göre, üyeliğin gerçekleşmesi için aday ülkenin demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıkların korunmasına saygıyı sağlayacak istikrarlı kurumları yerleştirmesi gerektiğini hatırlatmaktadır.”

“19. Birlik, Türkiye’yi, reform sürecini hızla sürdürmesi yönünde teşvik etmektedir. Eğer Aralık 2004’deki Avrupa Konseyi, Komisyon raporu ve tavsiyesi üzerine Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığına karar verirse, Avrupa Birliği, Türkiye ile katılım müzakerelerini gecikmeksizin başlatacaktır.”

“20. Türkiye’nin AB üyeliği yolunda desteklenmesi amacıyla, Türkiye’nin katılım stratejisi güçlendirilecektir. Komisyon, gözden geçirilmiş bir Katılım Ortaklığı Belgesi için öneri sunmaya ve yasal inceleme sürecini güçlendirmeye çağırılmaktadır. Buna paralel olarak, AB-Türkiye Gümrük Birliği genişletilmeli ve derinleştirilmelidir. Birlik, Türkiye’ye yaptığı katılım öncesi mali yardımı önemli ölçüde artıracaktır. Bu yardım, 2004 yılından itibaren, bütçeden “katılım öncesi giderleri” başlığı altında karşılanacaktır.”

“21. Avrupa Birliği ve katılan ülkeler, Katılım Antlaşması’na eklenecek olan ve genişleme sürecinin sürekli, kapsayıcı ve geri döndürülemez yapısına ilişkin “Tek Avrupa” adlı ortak deklarasyonu kabul etmiştir.”

Kopenhag Zirvesi Türk kamuoyunun zirve öncesindeki beklentilerini tam olarak karşılayamamıştır. Zirve ile ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, Türkiye’nin net bir takvim alamaması ve bu nedenle de zirvede tam olarak ne söylendiği ve bundan sonra yaşanacaklarla ilgili net bir harita ortaya konulamadığına değinilmiştir. Ayrıca, zirve

döneminde Türkiye’nin bütün gündemini Irak sorunu ile ilgili gelişmelerin oluşturması ve Kıbrıs gelişmeleri ne yazık ki Türkiye’nin AB gündeminin yeterince sağlıklı değerlendirilmemesini ve atılması gereken adımların ikinci plana itilmesi sonucunu doğurmuştur (Baydarol, 2003: 17–18). Türkiye’de zirve sonuçları ışığında gelecek dönemde yapılacak çalışmalar kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda, AB Komisyonu, Türkiye için KOB hazırlayacaktır. Ayrıca, Türkiye, yeni KOB’deki öncelikleri de dikkate alarak UP’yi yenileyecektir ve AB ile GB’nin genişletilmesi ve derinleştirilmesi için görüşmeler yapılacaktır (Pirler, 2003: 7).

Bu dönemde, Türkiye açısından kapı kapatılmamış aksine, 2004 yılında yapılacak değerlendirmenin ardından Türkiye’nin 2005 yılında müzakerelere başlaması olası görülmektedir. Türk heyeti bu tarihi her ne kadar öne çekmek istemiş ise de, 2004 Aralık ayı olarak belirlenmiştir. Artık tek koşul demokratikleşmenin, çağdaşlaşmanın ölçütü olarak kabul edilen Kopenhag Kriterlerini yerine getirmek olacaktır. Bu doğrultuda KOB açıklanmış buna karşılık UP yeniden düzenlenmiş ve Uyum Yasası paketleri arka arkaya çıkartılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken “Türkiye’nin evinin içini temizlemesidir” (Sarıkaya, Sabah: 14 Aralık 2002).

7.3. 2003 Yılı İlerleme Raporu

2003 Yılı İlerleme Raporu, daha önceki rapordan bu yana kaydedilen gelişmeleri dikkate almakta ve 30 Eylül 2003 tarihine kadar olan dönemi kapsamaktadır. Ancak, bazı özel durumlarda, söz konusu tarihten sonra alınan tedbirlere de yer verilmektedir. Rapor ayrıca, 2002 Yılı İlerleme Raporu’nda yer alan reformların ne derecede gerçekleştirilmiş olduğunu değerlendirmekte ve yeni girişimleri incelemektedir. Raporda ayrıca, ele alınan konulara ilişkin genel bir durum değerlendirmesi ve Türkiye’nin katılım ortaklığı önceliklerinin ne ölçüde dikkate alındığını inceleyen ayrı bir bölüme de yer verilmektedir (DPT, 2003: 1–2).

Türkiye’nin AB’ye katılım yolunda kaydettiği ilerlemeler ve gözlemlenen eksikliklerin yansıtıldığı 2003 yılı ilerleme raporu incelenecek olursa; Raporda, Türkiye’nin yapmış olduğu düzenlemeler kaydettiği ilerlemeler irdelenmiş ve tespit edilen eksiklikler ortaya konulmuştur. Bir yıl içinde yapılan reformların önemine vurgu

yapılarak Ankara hükümetinin reformlara katılım sürecine verdiği önemin altı çizilmiştir. Raporda, Kopenhag Kriterlerini yerine getirmek için ortaya konulan yasal düzenlemelerden övgüyle söz edilirken, işkence, anadil, Türk alfabesi, askerlerin sivil hayattaki rolü ve ifade özgürlüğü konularında reformların etkisinin sınırlı kaldığı ve uygulamanın yavaş olduğu eleştirisinde bulunulmuştur (Yurttagül, Radikal: 20 Kasım 2003).

Kıbrıs konusunda, hükümetin BM çerçevesinde çözüm bulması konusundaki desteğini sürekli ifade eden AB, Raporda, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında GB’ye ilişkin anlaşmadan vazgeçilmesinin Komisyon tarafından olumlu karşılandığını belirtilmiştir. Ayrıca, Kıbrıs sorununun çözümü için daha kapsamlı ve kararlı bir destek gereği ile Sorun’un çözülememesi durumunda AB’ye üyelik hedeflerinde önemli bir engel oluşturabileceğine dikkat çekilmiştir. Komisyondan Günter Verheugen, “Kıbrıs sorunu ile Türkiye’nin AB’ye katılım hedefi arasında bağlantıyı bilinçli olarak kurduklarını ve bu şekilde siyasi bir mesaj verdiklerini” açıkça ifade etmiştir (Çalış, 2006: 461).

Ekonomik kriterler çerçevesinde; makroekonomik dengesizliklere rağmen Türkiye’de pazar ekonomisinin işleyişi önemli ölçüde iyileştiği vurgulanmıştır. Enflasyonun düştüğü ve istikrarlı bir ekonomi için enflasyonun bunun devamının gereği söylenmiştir. Özelleştirmeye hız verilip piyasaların işleyişindeki devlet denetiminin kaldırılması istenmiş ve yatırımlara daha fazla önem verilmesi ifade edilmiştir (DPT, 2003: 41).

AB Müktesebatına Uyum’da, birçok alanda ilerleme sağlandığı ancak henüz bu uyum bir çok müzakere başlığı için başlangıç düzeyinde olduğu ve en fazla ilerlemenin GB konusunda sağlandığı fakat bunda da Türkiye henüz tüm yükümlülüklerine yerine getirmediği belirtilmiştir (http://www.belgenet.com).