• Sonuç bulunamadı

3. Avrupa Birliği Anayasası ve Son Gelişmeler

5.6. Helsinki Zirvesi

10–11 Aralık 1999 tarihleri arasında Finlandiya’nın dönem başkanlığında gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nde Türkiye, AB’ye aday ülke olarak kabul edilmiştir. Bu kararı takiben Türkiye ile diğer aday devletlerle olduğu gibi ortaklık stratejisi yürütülmeye başlanmıştır. Helsinki kararlarına göre, “Avrupa Birliği Konseyi, 13 aday devleti tek bir çerçeve içinde kapsayan katılım sürecinin içerici mahiyetini tekrar teyit ederek, aday devletlerin, üyelik sürecine eşit bir temelde katılmalarını onaylamıştır.” (Kale, 2000: 9)

Helsinki Zirvesinin Sonuç Bildirgesi’nin 4., 9. ve 12. maddeleri Türkiye’nin adaylığı ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermektedir. Bunlar (http://www.ikv.org.tr):

Madde 4: Avrupa Konseyi on üç aday ülkenin üyelik sürecine eşit bir temelde katıldığını teyid eder. Aday ülkeler AB’nin anlaşmalarla belirlenen değer ve amaçlarına uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi ilkesini vurgular ve her aday ülkenin sınır sorunlarını ve ilgili diğer anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi ilkesini vurgular ve her aday ülkeyi sınır sorunlarını ve ilgili diğer anlaşmazlıklarını çözmek için her türlü çabayı göstermeye davet eder. Anlaşmazlıkların belirli bir süre içinde çözülememesi durumunda aday ülkeler sorunlarını Lahey Uluslararası Adalet Divanı’na götürmelidir. Konsey, ilgili sorunların çözümünü desteklemek için en geç 2004 yılının sonundan sonra, var olan durumu gözden geçirecektir. Avrupa Konseyi, Kopenhag Kriterleri’ne uyumun üyelik görüşmelerinin başlatılması için önkoşul olduğunu ve bu kriterlere uymanın Birliğe girmenin temelini oluşturduğunu anımsatır.”

Madde 9:

a) Avrupa Konseyi, Kıbrıs sorununun çözümü için 3 Aralık’ta New York’ta dolaylı görüşmeler başlatılmasını memnunlukla karşılar ve BM Genel Sekreteri’nin süreci başarıyla sonuçlandırılmasına yönelik çabalarını destekler.

b) Avrupa Konseyi, siyasi çözümün Kıbrıs’ın AB üyeliğini kolaylaştıracağının altını çizer. Ancak üyelik görüşmelerinin sona ermesine kadar soruna bir çözüm bulunamaması durumunda Konsey’in kararı bu koşula bağlı olamayacaktır. Bu durumda Konsey, ilgili tüm faktörleri de dikkate alacaktır.

Madde 12: Avrupa Konseyi, Türkiye’deki son olumlu gelişmelerden ve Türkiye’nin Kopenhag Kriterlerine uyum çerçevesinde reformları sürdürme niyetinde olmasından memnunluk duyar. Türkiye’ye diğer aday ülkelere uygulanan aynı ölçütler uygulanacaktır. Diğer aday ülkeler gibi Türkiye de tam üyelik öncesi stratejisinden yararlanacaktır. Bu strateji, insan hakları alanında ilerleme sağlanması ve 4. madde ile 9. maddenin a paragrafındaki siyasal kriterlerin yerine getirilmesine yönelik geliştirilmiş siyasal diyalogu da

kapsayacaktır. Türkiye tüm AB programlarına ve ajanslarına katılım fırsatına sahip olacak ve katılım süreci çerçevesinde aday ülkelerle Birlik arasındaki toplantılara katılabilecektir.

Türkiye – AB ilişkilerinde Helsinki Zirvesi bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Alınan karar elbette Türkiye açısından memnuniyetle karşılanmıştır. Türkiye’nin çağdaş, demokratik, insan haklarına saygılı ve ekonomisi gelişmiş bir hukuk devleti olma yönündeki hedefiyle eşdeğerde tutulan AB’ye tam üyelik, bu kararla ileri bir safhaya taşınmış ve Helsinki Zirvesi’ne kadar olan olumsuz hava yumuşamaya başlamıştır. Lüksemburg Zirvesi kararları ışığında bakıldığında, Helsinki Zirvesi ile AB – Türkiye ilişkileri, genişleme perspektifinden geri dönüşü olmayan bir sürece girmiştir ve Lüksemburg sonrası belirsizlik hali ortadan kalkmıştır. Bundan sonra AB’nin Türkiye’den beklediği Kopenhag Kriterlerine uyumdur.

Lüksemburg’dan Helsinki’ye varan değişim sürecinde birçok farklı neden rol oynamıştır. Türkiye demokratikleşme yolunda önemli adımlar atmış, bir yandan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) yapısını sivilleştirirken diğer taraftan A. Öcalan’ın yakalanmış ve sonraki süreçte olağanca açık ve adil bir yargılama yöntemi takip etmiştir. Nisan 1999’da kurulan koalisyon hükümeti de (DSP, ANAP, MHP), ölüm cezasının kaldırılmasını da içeren bir dizi değişiklik hazırlığı yapmaktadır (Çalış, 2006: 367–368). İçeride bunlar olurken dışarıda olan gelişmelerde ilişkileri olumlu etkilemiştir. Almanya’da yapılan seçimleri Hıristiyan Demokratların kazanması en azından “medeniyet” temelli itirazları ortadan kaldırmıştır (Çalış, 2006: 368). Bir diğeri ise, 17 Ağustos Marmara depremi sonrasında Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan olumlu gelişmelerdir. Özellikle Türk – Yunan halkları arasındaki dayanışma atmosferi yumuşama konusunda hükümetleri cesaretlendirmiştir. Öyle ki Yunan Dışişleri Bakanı Papandreu’nun “The Guardian” gazetesine Türkiye lehine verdiği demeçte “Yunanistan, sadece Türkiye’yi AB içinde görmek istemekle kalmıyor, Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan ülke olmak da istiyordu. Avrupa ve Avrupa standartları ile sürekli gerilim içinde olan bir Türkiye görmektense, bir aşamada Türkiye’nin de AB içinde olması, Yunanistan’ın lehinedir” diyordu (Özalp, Milliyet: 14 Eylül 1999).

Özetle zirve sonucunda; Türkiye’nin diğer aday ülkelere uygulanan kriterler çerçevesinde aday ülke ilan edilmesinin yanı sıra, AB müktesebatının benimsenmesi için Ulusal Program (UP) ile birlikte, siyasi ve ekonomik kriterler ile üye ülkelerin uymakla yükümlü bulunduğu hususlar açısından katılıma hazırlıkta öncelikli alanları belirleyecek olan katılım ortaklığının oluşturulması kararlaştırılmıştır. “Katılım Ortaklığı Belgesi” (KOB) Kopenhag Kriterleri’ne uyum için yapılması gerekenleri ve AB müktesebatına uyum yükümlülüklerini içerecek ve üyelik için gerekli olan kısa ve orta vadeli öncelikleri kapsamaktadır. Bunlara ek olarak, Türkiye tarafından AB müktesebatının üstlenilmesine ilişkin bir “Ulusal Program” hazırlanması öngörülmüştür. UP’de, AB müktesebatına uyum sağlanması için Türk mevzuatında ihtiyaç duyulan değişiklikler, yenilikler ve oluşturulması gerekli yeni kurumlar ile bu düzenlemelerin gerektireceği finansman ihtiyacı belirlenecektir. (DPT, 2000: 3). Karar metninde Türkiye’yi zorlayacak kimi unsurlar bulunmakla birlikte, benzer koşullar diğer ülkelerin de önüne konulmuştur. Ancak bu konular, Türkiye için gerçekten zorlayıcı ve hassas konulardır (Belge, Radikal: 12 Aralık1999).