• Sonuç bulunamadı

İktidar Öncesi Demokrat Parti’nin Dış Politikaya Bakışı

B. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKAS

II. DEMOKRAT PARTİ’NİN DIŞ POLİTİKASI VE AVRUPA İLİŞKİSİ A DEMOKRAT PARTİ’NİN TÜRK DIŞ POLİTİKASINDAKİ YERİ

2. İktidar Öncesi Demokrat Parti’nin Dış Politikaya Bakışı

Amacını, tüzüğünde “Büyük Atatürk’ün ilke ve inkılapları ışık ve doğrultusunda hür, bağımsız, demokratik, güçlü ve itibarlı bir ülke olarak, çağdaş ülkelerin seviyesi üzerine çıkarmak”160 olarak belirleyen Demokrat Parti’nin dış politika konusunda ortaya koyduğu yeni bir çıkış yoktur. Programda belirtilen dış politika çizgisi ise şu şekildedir: “Dış politikamız, milletlerin hukuk eşitliğine, milletlerarası siyasi, iktisadi ve kültürel işbirliğine, kolektif güvene, iyi komşuluk münasebetleri esasına dayanmalıdır. Milli varlığın ancak milli kuvvetle korunabileceği kanaatine bağlı kalmakla beraber, milletler birliği gayesini hedef tutacak barışçı ve açık bir dış siyasetin memleket menfaatlerine en uygun ve realist yol olduğuna inanıyoruz.”161

Celal Bayar, Parti’nin kuruluşunu müteakip yaptığı toplantıda CHP ile dış politika konusundaki birlikteliklerini şöyle açıklar: “İktidar partisi ile iç meselelerde çok çatışacağız. Fakat memleketin kaderi, dış politikada iki partinin müşterek hareket etmesini icap ettirir. Bu bakımdan, dış politikada CHP ile tamamen mutabıkız. Atatürk’ün Türkiye’nin istikbalini ve dünya barışını hedef tutan siyaseti partimizin daima sadakatle takip edeceği yoldur. Esasen, bir dış tehdit veya tehlike karşısında, haysiyet ve şerefin emrettiği tek yolda yürümek gerek halkçı, gerek demokrat bütün yurttaşlar arasında en ufak bir düşünce farkı bulunabileceğine asla ihtimal verilemez.”162 Celal Bayar’ın dış politika konusundaki fikir birlikteliğini yansıtan İnönü’ye söylediği “Dış politikayı devam ettireceğiz” sözü aslında sadece bir fikir birlikteliğinin göstergesi değil aynı zamanda verilen bir güvencedir.163 Parti’nin kuruluş aşamasında Türkiye’nin içinde bulunduğu durum düşünüldüğünde, dış politika alanında verilen bu tür bir güvenceye olan ihtiyaç, en az din konusunda olduğu kadar zaruridir. Demokrat Parti muhalefette iken CHP’nin ne II. Dünya Savaşı sırasındaki ne de sonrasındaki dış politikasına neredeyse hiç eleştiri

160 Demokrat Parti, Demokrat Parti Tüzüğü, Ankara, 1946, s.2. 161 Cumhuriyet, 9 Ocak 1946.

162 Bayar, a.g.e., s.50.

163 Şevket Süreyya Aydemir, İnönü’nün kendisine anlattıklarına dayanarak bu konuşmayı şöyle

nakletmektedir “Celal Bey bana geldi. Programı aldım ve muvaffakiyet temenni ettim. Yalnız iki şey sordum, “Mektep seferberliği ve halkın bu işe yardımı bir siyaset özü olarak işliyor. Buna karşı çıkar mısınız? Bu suale cevabı “hayır” oldu İkinci sualim şuydu: “Dinle oynayacak mısınız? Dini siyasete alet edecek misiniz? “Hayır laiklik dinsizlik demek değildir dedi ve ekledi “Dış Politikayı devam ettireceğiz” Bkz: Aydemir, a.g.e., s.313.

46

getirmemiş, 14 Mayıs’a kadar iktidarı hep destekleyerek, bu süre içerisinde tenkit sayılabilecek herhangi bir imadan bile dikkatle kaçınmıştır.164

Kuruluşundan hemen sonra 1946 yılında yapılan seçimlerde 65 milletvekili ile meclise giren DP’nin daha kuruluş aşamasında ortaya koyduğu yeni bir dış politika tarzı olduğunu söylemek zordur. 1947’de toplanan birinci büyük kongresi sonrasında kabul edilen Hürriyet Misakı’nda dış politika ile ilgili herhangi bir hedef ortaya koyulmamaktadır. İkinci kongrede ise Celal Bayar ve dolayısıyla DP, dış politika konusunda tutum değiştirmiş değildir ve devletle beraber aynı çizgidedir.165 İktidarda bulunan CHP de, Demokrat Parti’nin bir dış politika muhalefetiyle karşılaşmadığı gibi DP’nin desteğini de yanında hissetmektedir. Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu Daily Telegraph gazetesine verdiği demeçte “Dış siyaset bakımından çok kesin olan kararlarına bugün Türkiye tam manasıyla sadıktır ve memleket dahilinde ikilik mevzu bahis olmadığı gibi hariçten gelecek baskı ve tedbirler karşısında milli topraklardan fedakarlık yapılması da akla gelmemektedir. Dahili işlerden dolayı partiler arasında ne gibi anlaşmazlıklar ve ihtilaflar çıkarsa çıksın biz dış siyaset konusunda birleşmiş bulunuyoruz” demektedir.166 İsmet İnönü ise Saraçoğlu gibi DP’nin dış politika konusunda hükümete gösterdiği hoşgörüden memnundur ve mecliste bu memnuniyetini şu sözleriyle göstermektedir: “Dış politika konusunda siyasi partilerimizin mutabakat halinde bulunmaları memleketin selameti için büyük kuvvet olmuştur. Türk milletinin; mevcudiyetini korumak yolunda ve dış politika meselesinde ayrılık göstermediğinin ve göstermeyeceğinin dünyaca bilinmesinden vatan fayda görmüştür ve fayda görecektir. Memlekete bu itibarı ve emniyeti temin eden iktidarda ve muhalefetteki siyaset adamlarımıza tebriklerimizi ifade ederiz.”167

Mehmet Kabasakal, Demokrat Parti’nin din ve dış politika konularında hükümet tutumundan farklı bir görüntü vermemeye özen göstermesini İnönü’nün zorlamasına bağlamaktadır.168 Bir zorlamanın bulunup bulunmadığı konusu

164 Erol Mütercimler ve Mim Kemal Öke, Düşler ve Entrikalar Demokrat Parti Dönemi Türk Dış

Politikası, 2.b., İstanbul: Alfa Yayınları, 2004, s.36.

165 Bayar a.g.e., s.97.

166 Daily Telegraph’dan aktarım, Cumhuriyet, 30 Nisan 1946.

167 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 16, Toplantı 1, C.7,(Kasım 1947), s.5.

168 Mehmet Kabasakal, Türkiye’de Siyasal Parti Örgütlenmesi, 1.b., İstanbul: Tekin Yayınları,

47

tartışmalı olmakla beraber İsmet İnönü’nün etkisinin çok önemli bir faktör olduğu gerçektir. Celal Bayar’a göre İnönü “devletin dış politikasını 12 yıl boyunca avuçları içinde tutmuş bir devlet adamıdır”169 ve bu etkinliği eleştirmek için DP yöneticilerinin gerekli olan tecrübeye sahip oldukları söylenemez. Bernard Lewis’e göre ise dış politika konusunda hükümete bir eleştiri getirilmemesinin nedeni, bu konularda her iki parti arasında büyük ölçüde görüş birliği olmasıdır.170 Bu görüş birliğinden dolayıdır ki, yapılan dış politika değerlendirmeleri sırasında 1946–1960 yılları arası tek bir dönem olarak kabul edilmektedir.171

Demokrat Parti, en az CHP kadar Batı yanlısı politikalar izlemek taraftarıdır. Adnan Menderes İzmir’de yaptığı bir konuşmada, bu Batı yanlısı tutumu iktidar olduklarında daha da ileri götüreceklerinin işaretlerini vermiştir: “Amerika ve Sovyetler Birliği’nin önderlik ettikleri iki ayrı bloğun ortasında kalmak her ülke için hatalı bir yoldur. Milli veya bağımsız diye adlandırılan dış siyaset gerçekte Birleşmiş Milletler’deki demokrasi anlayışından uzaklaşmak demektir.”172 Adnan Menderes’in bu sözleri Milletler Cemiyeti’ne bile girmek için davet isteyen Atatürk dönemi Türk dış politikasının, temel ilkeleriyle çelişmektedir.

DP’nin CHP hükümetinin dış politikasını eleştirmemesinin ve dış politika konusunda CHP ile beraber hareket etmesinin temel nedeni, ortaya koyacak farklı alternatiflerinin olmamasıdır. Mevcut durum değerlendirildiğinde sadece DP için değil, CHP için de yaptığından daha farklı bir dış politika anlayışı ortaya koymak zordur. Bayram Kaçmazoğlu gibi bu dönem yürütülen dış politikayı emperyalizm eksenine oturtanlar bile, bunun nedenini II. Dünya Savaşı sonrası dünya konjonktüründe meydana gelmiş olan değişmelere bağlamışlardır.173 Diğer yandan DP’yi kuran kadroların CHP’nin içinden çıktığı düşünüldüğünde, yeni bir dış politik anlayış yaratmaları zor olduğu gibi; bu kadrolar, kuzeyden gelen Rus tehdidi karşısında ortaya çıkan güvenlik sorununa karşısında iktidar partisini

169 Bayar, a.g.e., s.127. 170 Lewis, a.g.e., s.308. 171 Gönlübol, a.g.e, s.23.

172 Cumhuriyet, 28 Ağustos 1948.

173 H. Bayram Kaçmazoğlu, Demokrat Parti Dönemi Toplumsal Tartışmaları, 1.b., İstanbul: Birey

48

desteklememenin partinin geleceğini de tehlikeye atacağının bilincindedirler.174 Bu açıdan bakıldığında, dönemin en tehlikeli nitelemeleri olan “solculuk” ya da “komünistlik” yaftasından kaçınmak için yeni kurulan bir partinin yapacağı tek şey, iktidarı dış politika kulvarında destelemektir.