• Sonuç bulunamadı

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

B. DEMOKRAT PARTİNİN AVRUPA POLİTİKASINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

3. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

NATO Avrupa merkezli bir organizasyon gibi görünmekle beraber özellikle kurulduğu yılların koşulları göz önüne alındığında, ABD’nin Avrupa’yı Sovyetlere karşı koruma altına aldığı bir şemsiye olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda Avrupa’da başlayan “bloklaşma” sürecinin de kurumsal açıdan başlangıcını teşkil etmekle birlikte, Avrupa kıtası için Truman Doktrini ve Marshall Yardımlarıyla başlayan bir sürecin de sonucudur.

“Sovyet yayılmacılığı” NATO’nun kuruluşu için en güçlü neden olarak gösterilebilmekle beraber, “Amerikan yayılmacılığı” gibi bu görüşün tam karşısında nedenler de mevcuttur. Örneğin Abdülkadir Baharçiçek, NATO’nun ortaya çıkışının ardında ABD'nin ideolojik amaçları yattığını ileri sürmektedir. Amaç sadece Batı Avrupa’yı Sovyet tehdidine karşı korunması değil, aynı zamanda Amerika ekonomik sistemine açık yeni bir dünya ekonomik düzeni yaratmaktır. Diğer önemli bir neden İngiltere'nin Avrupa ve Akdeniz bölgelerinde gündemde olan komünizm tehlikesine ve karşı koyamayacak durumda olmasıdır.259

Truman Doktrini ve Marshall Yardımları sonrasında ABD ile ekonomik, siyasal ve askeri olarak bir ittifak politikası izlemiş olan Türkiye’nin, kurulan bu paktın dışında kalması, geçmişte Sovyetler karşısında yeterli desteği bulamamış olmasının da etkisiyle güvenlik endişelerini tekrar gündeme getirmiştir. Sovyet tehditleri karşısında yalnız kalmak ve ABD yardımının azalması ihtimali Türkiye’yi Pakta doğru yönelten iki önemli nedendir.260 Le Monde gazetesi Türkiye’nin bu isteğini ABD yardımından emin olmasına karşın diğer Avrupalı devletlerin de

258 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 11, Toplantı 2, C.4, (Ağustos 1958), s.833.

259259Abdülkadir Baharçiçek, “Soğuk Savaşın Sona Ermesinin Türk Dış Politikası Üzerinde Etkileri”,

21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, İdris Bal (der.), 3.b. Ankara: Ankara Global Araştırmalar Merkezi, 2006, s.61.

70

desteğini istemesine ve BM’e bu konuda güvenmemesine bağlamaktadır.261 Diğer yandan NATO’ya dahil olma düşüncesi Türkiye için aynı zamanda kendini Avrupa’ya kabul ettirmenin de bir yolunu oluşturmaktadır. NATO’ya üye olmak Bloklaşma politikasının içinde olan Türkiye için, Batı Bloğuna dahil olmasının tescil edilmesinin bir simgesidir.

Türkiye, Akdeniz Paktı fikrinin kendisini NATO’ya dahil edeceğini düşünerek çabalarını İngiltere ve Fransa nezdinde yoğunlaştırmış, bu düşüncenin belirsizliğe uğramasından sonra NATO’ya doğrudan başvurmaya karar vermiştir. İlk başvuru CHP tarafından 11 Mayıs 1950’de yapılmış, hemen sonrasında iktidara gelen DP, eski hükümetin politikasını devam ettirmekle yetinmemiş ve daha ısrarcı bir tutum izlemiştir.262 Cumhurbaşkanlığı devir teslimi sonrasında neden NATO’ya girilmediği sorusuna İnönü’den “Onlar istediler de biz mi girmedik Celal Bey” cevabını alan Celal Bayar, hemen sonrasında Bakanlar Kurulu’nu toplayarak siyasi rotayı NATO’ya giriş üzerine çizmiştir.263 Böylece Demokrat Parti’nin iktidara gelişinin sonrasında, CHP zamanında Türk dış politikasında başlayan tek yönlü değişimin hızı daha da artırılmıştır.

DP iktidara geldikten sonra Türkiye için NATO’ya üye olmak dış politikanın temel amacıdır ve ulusal bir politika haline gelmiştir.264 DP, NATO üyeliğini o kadar önemsemektedir ki, Fuat Köprülü mecliste Türkiye’nin idealleriyle NATO’nun kuruluş ideallerinin tamamen aynı olduğunu söyleyecek kadar ileri gidebilmektedir.265 Türkiye’nin ilk müracaatı NATO’nun bölgesel bir pakt olması mazeretiyle geri çevrilmiş olsa da, DP iktidarı bu konudaki ısrarından vazgeçmemiştir. Türkiye NATO’nun dışında kalmakla kendisini Sovyet tehdidi karşısında yalnız bırakılmış hissetmektedir. Celal Bayar’ın, büyükelçi Mac Ghee’ye söyledikleri Türkiye’nin bu konudaki tedirginliğini göstermektedir: “Sizin yapmış olduğunuz bu yardımlar sebebiyle öylesine bir davranışın içindesiniz ki bir ortaklık

261 Le Monde gazetesinden aktarım, Akşam, 17.08.1950.

262 Hüseyin Bağcı, Türk Dış Politikasında 1950’li Yıllar, 2.b., Ankara: ODTÜ Geliştirme Vakfı

Yayınları, 2001, s. 37.

263 Bayar, a.g.e., s.127.

264 Cumhuriyet Arşivi, Fon Kodu 30.01., Yer No 13.76.07.

71

kuruyorsunuz, fakat karda varsınız zararda yoksunuz. Böyle ticari bir antlaşma anlaşma sizin tüccar kafanıza göre nasıl ve ne şekilde gelişebilir.”266

Türkiye’nin NATO’ya katılmasına ABD’nin bir itirazı olmamakla beraber ilk itiraz NATO’nun Avrupalı üyelerinden gelmiştir. Norveç, Danimarka, Hollanda ve Belçika gibi devletler Sovyetler tehdidine en fazla ve en ağır şekilde maruz bulunan Türkiye’nin NATO’ya katılması halinde kendi bölgelerindeki savunma kuvvetlerinin bölünmesi endişesiyle bazı çekinceler ileri sürmüşlerdir.267 Aynı zamanda bu ülkelerin bir başka çekincesi de Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya girmesiyle birlikte aldıkları yardımın azalmasıdır.268

İngiltere, başlangıçta Atlantik Paktı’nın Avrupa medeniyetini savunmak için kurulduğunu ileri sürerek Türkiye’nin bu pakta alınmasına muhalefet etmiştir.269 Ancak İngiltere’nin muhalefetinin temelinde Türkiye’yi Ortadoğu’da kullanmak yatmaktadır. Her ne kadar ABD II. Dünya Savaşı sonrasında hakim güç olarak görülse de, İngiltere’nin bölgesel etkinliği devam etmektedir.270 Köprülü İngiltere’nin bu konudaki endişelerini “Orta Şark müdafaasının, gerek stratejik, gerek ekonomik bakımlardan Avrupa'nın korunması için zaruri bulunduğunu kaniiyiz. Bu itibarla, Türkiye, Atlantik Paktına iltihak edince Orta Şarkta bize düşen rolü müessir bir surette ifa ve gerekli tedbirleri müştereken ittihaz için alakalılarla derhal müzakereye girmeye amade olacaktır.” fikrini savunarak gidermeye çalışmaktadır.271 Mısır’ı da içine alacak bir organizasyonla Türkiye’yi Ortadoğu bölgesinin savunması içinde düşünen İngiltere, bu düşüncesini Mısır’ın bu organizasyon içinde yer almayacağının belli olmasıyla birlikte terk etme yoluna girmiştir.272

Türkiye’nin Ağustos 1950’de NATO’ya girmek için sadece ABD’ye değil, eş zamanlı olarak İngiltere ve Fransa’ya yaptığı başvuruya verilen karşılık da olumsuzdur. Bu cevap Türk hükümeti ve kamuoyu tarafından üzüntü ile

266 Nezehat Belen, Türkiye’ye Damgasını Vuran Bir Dönem, Bir Olay, Bir Yaşam, Dr. Baha

Akşit, 1.b., İstanbul, 1995, s.43.

267 Vatan, 10.08.1950. Norveç ve Danimarka bu itirazları öne sürmekle birlikte Türkiye’nin

NATO’ya üye olmasına ilişkin kararı meclislerinden ABD’den önce geçirmişlerdir. Bkz: TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 2, C.11, (Aralık 1951), s.227.

268 Gönlübol ve Ülman, a.g.e., s.221. 269 Bayar, a.g.e., s.129.

270 Bayar, a.g.e., s.131.

271 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 1, C.9, (Temmuz 1951), s.232. 272 Gönlübol ve Ülman, a.g.e., s.233.

72

karşılanmıştır.273 NATO, Türkiye’yi sadece Akdeniz bölgesinin savunması söz konusu olduğunda muhatap kabul etmektedir. Türkiye de sadece Akdeniz bölgesinin savunması için bile olsa NATO’nun çalışmalarına katılmaktan memnundur. Çünkü bu tür adımların gelecekte NATO üyeliği yolunda olumlu sonuç vereceği düşüncesini taşımaktadır.274 Diğer yandan da NATO’ya üyelik yolundaki çabalara devam edilmiştir. 23 Nisan 1951 tarihinde Paris, Londra ve Roma Büyükelçileri Türkiye’ye çağrılarak Cumhurbaşkanı Celal Bayar başkanlığında bu konuda bir toplantı düzenlenerek, yapılması gerekenler değerlendirilmiştir.275

İngiltere’nin Ortadoğu’daki planlarının şeklini değiştirerek Temmuz ayı içerisinde yeni bir politika benimsemeye ve Türkiye ile Yunanistan’ın üyeliğini desteklemesi üzerine diğer ülkelerin de ikna olmasıyla, Eylül 1951’de NATO konseyinin Ottowa’da yaptığı toplantıda, Türkiye ve Yunanistan üye devletlerinin parlamentolarının onayı şartıyla pakta üyeliğe davet edilmişlerdir.276 17 Ekim 1951’de yapılan Londra Protokolü’nde de her iki ülkenin NATO’ya girişiyle ilgili NATO antlaşmasına ait değişikler yapılmıştır.277 Hemen sonrasında 12 Ekim 1951’de İngiltere, Fransa ve ABD’den gelen bir askeri heyet Türkiye ile görüşmelere başlamıştır.278

18 Şubat 1952’de mecliste yapılan görüşmelerden sonra Türkiye’nin NATO’ya girişi TBMM tarafından kabul edilmiştir. Türkiye’nin bu konuda gösterdiği heyecan oldukça büyüktür ki, NATO’dan gelen davet üzerine Adnan Menderes’in Celal Bayar’a çektiği telgraf, zafer kazanmış bir kumandana çekilmiş gibidir.279 Bu zafer DP iktidarından başkasına ait değildir.280 Bu üyelikte Demokrat

273 Cumhuriyet, 17 Eylül 1950.

274 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 1, C.2, (Kasım 1950), s.11.

275 Bu toplantıya Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fuad

Köprülü, Paris Büyükelçisi Numan Menemencioğlu, Londra Büyükelçisi Cevat Açıkalın, Roma Büyükelçisi Hüseyin Ragıp Baydur, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Faik Zihni Akdur, Birinci Daire Başkanı Bülend Uşaklıgil ve İkinci daire Başkanı Nuri Birgi katılmışlardır. Bkz: Cumhuriyet, 24 Nisan 1951.

276 Fuat Köprülü mecliste yaptığı konuşmada kurulması planlanan Ortadoğu Komutanlığı’nın NATO

üyeliği ile bir ilgisi olmadığını belirterek NATO üyeliği sonrasında da bu görüşmelerin devam edeceğini söylemiştir. Ancak Mısır’ın müzakerelere bile başlamadan derhal ret cevabı vermesi bu düşüncenin uygulanmasını zorlaştırmıştır. Bkz: TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 2, C.11, (Aralık 1951), s.227.

277 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 1, C.18, (Aralık 1952), s.314. 278 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 2, C.10, (Kasım 1951), s.15. 279 Cumhuriyet Arşivi, Fon Kodu 30.01., Yer No 01.07.09.

73

Parti’nin izlediği politikaların ve Kore Savaşı’nda Batı bloğunda oluşan Türkiye yanlısı tutumun etkisi de büyüktür. NATO’ya üye olmak, DP iktidarının belki de en büyük başarısıdır.281 ABD ve İngiltere ise Türkiye’nin coğrafik konumu ile Sovyetleri çevreleme planına yetkin bir biçimde hizmet edebilecek bir konumda olmasından istifade etmek istemektedirler. Aynı zamanda Türkiye, mevcut askeri gücüyle Sovyetlerin Avrupa üzerindeki baskısını da azaltacaktır.282

Türkiye’nin NATO’ya üye olmasını müteakip topraklarında NATO’ya ait tesisler inşa edilmeye başlanmıştır. Türkiye’ye NATO memleketlerinde, masrafların müştereken karşılanması suretiyle askeri tesisler inşasını öngören imar programlarından 1953–1954 seneleri için 65 800 000 İngiliz lirası yardım tahakkuk ettirilmiştir. Bu para hava meydanları, akaryakıt depoları, muhabere tesisatı, deniz üsleri, sahil radarları, bir harp karargahıyla seyrüsefer yardımcı cihazları inşa ve tesis edilmektedir. NATO imar programından Türkiye’ye yapılan yardım bütün NATO memleketlerine yapılan yardım toplamının yaklaşık yüzde 22’sidir. Türkiye’nin NATO’ya ödediği para, aldığı yardımın yaklaşık olarak yüzde 11’ine karşılık gelmektedir.283 DP iktidarı döneminde Türkiye, NATO kapsamında yaklaşık olarak 700 milyon dolar yardım almıştır.284

Türkiye’nin NATO’ya girmesi aynı zamanda Sovyet tehdidine karşı tedbir almaktan daha başka bir anlam taşımaktadır. Bu da Türkiye’nin Avrupalı devlet statüsüne geçmesi demektir.285 Ancak bu Avrupalı statüsü simgesel olmaktan öte bir kavram oluşturmamıştır. NATO’ya üye olmak, Avrupa tarafından kabul görmek anlamına gelmekle birlikte, gerçekte Avrupa’nın bir uzantısı olarak Sovyetlere karşı kullanılabilecek her türlü organizasyonda yer almak olarak algılanarak bu şekilde uygulanmıştır.

280 Meclis’te yapılan Türkiye’nin NATO’ya girişine dair görüşmelerde DP, NATO’ya girişi tamamen

sahiplenirken CHP’nin geçmişte yeterince çabalamadığından hatta NATO’ya girmeyi önemsemediklerinden bahsetmiştir. Bkz: TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 2, C.18, (Şubat 1952), ss.314 -332.

281 Bağcı, a.g.e., s. 38. 282 Sezer, a.g.e., s.445.

283 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Toplantı 1, C.15, (Aralık 1956), s.745.

284 Toplam miktar dönemin Dışişleri Bakanı F.Rüştü Zorlu tarafından açıklanmıştır. Bkz: TBMM

Tutanak Dergisi, Dönem 11, Toplantı 2, C.7, (Kasım 1959), s.1348.

74

NATO’nun üyeliği Türkiye’nin dış politikasında yeni bir dönemin de başlangıcını oluşturmaktadır. Kuruluşundan beri ilk defa bir ittifak içerisinde yer alan Türkiye, kendisini Batı bloğunun tarafında değil, içinde bulmuştur. Bu düşünceyle dış politikasını şekillendirerek, sadece bu örgütün yapısı içinde yer almakla kalmamış, zaman zaman sözcülüğünü de yapmıştır. 18–24 Nisan 1955 tarihinde yapılan Bandung Konferansı bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. Türkiye’nin bu konferansa katılma nedenini Zorlu şöyle açıklamaktadır: “Müttefiklerimiz çok arzu ettiler, aman gidin dediler, siz gitmediğiniz takdirde fena olacak dediler.”286

Bu konferansa neredeyse Bloklaşma yanlısı tek ülke olarak katılan Türkiye, Sovyet karşıtlığını tarafsızlık karşıtlığıyla bağdaştırarak, mutlak bir şekilde Batı Bloğu savunuculuğu yapmıştır. Zorlu’nun konferansta savunduğu düşüncelerin sertliği mecliste bu konuda yaptığı konuşmaya da yansımaktadır: “Dünya görüşünde bizimle onlar arasında bir ayrılık var, biz diyoruz ki, eğer taarruzdan kurtulmak istiyorsak bu, ancak fedakarlıkla ve birleşmekle kabildir. Binaenaleyh sulhsever memleketler bir araya gelelim. Onlar sulhu muhafaza etmek için kendi felsefelerine, Gandi’nin felsefesine istinat ediyorlar, pasif mukavemet. Onlar, biz diyorlar, bitaraf kalalım onlara dostluk gösterelim, bu dostluk onların düşmanlıklarını mağlup eder. Arkadaşlar bu felsefe ne Türk, ne de Müslüman felsefesine uymaz. Biz silaha silahla, tokada tokatla mukabele eden bir milletiz”287 Zorlu’nun bu konuşmasındaki son cümlesi DP döneminde izlenen dış politikanın Atatürk dönemiyle neredeyse taban tabana zıt olduğunun da bir göstergesidir.

Konferansa Türkiye adına katılan Fatih Rüştü Zorlu ile Hindistan başbakanı Nehru arasındaki tartışmalar konferansa damgasını vurmuştur.288 Adnan Menderes’in de dediği gibi Türkiye, “NATO’nun müşterek emniyet prensibine imanla bağlı olarak kendisine düşen vazifeyi imanla yapma kararında bulunduğunu ispat etmiştir.”289 NATO’nun Türk dış politikasındaki belirleyici etkisi sadece DP iktidarı değil aynı zamanda muhalefet de kabul etmektedir. İnönü dış politika üzerine yaptığı konuşmada şöyle demektedir: “Bölge müdafaası sistemi olarak NATO vecibelerine riayet bizim için esastır. Bizim diğer bütün vecibelerimiz NATO vecibeleriyle

286 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Toplantı 2, C.10, (Kasım 1956), 736. 287 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Toplantı 2, C.10, (Kasım 1956), 737. 288 Zeki Kuneralp, Sadece Diplomat, 2.b., İstanbul: ;İstanbul Matbaası, 1981, s.84. 289 Cumhuriyet Arşivi, Fon Kodu 30.01., Yer No 16.85.5.

75

sınırlıdır. NATO'nun kuvvetli olması, iyi işlemesi bizim için hayati ehemmiyettedir.”290 Görülmektedir ki NATO, dönemin bloklaşma politikaları çerçevesinde Türk dış politikasının temel sorunu olan güvenlik kaygısı gidermeye yönelik bulduğu ve herkes tarafından kabul edilen tek çözüm yoludur.