• Sonuç bulunamadı

Avrupa Savunma Birliği ve Avrupa Konsey

A. AVRUPA KURUMLARI İLE İLİŞKİLER

1. Avrupa Savunma Birliği ve Avrupa Konsey

Avrupa’nın II. Dünya Savaşı sonrasında kurumsal olarak birleşmesi 22 Aralık 1948’de İngiltere Dışişleri Bakanı Ernest Bevin ‘in Avam Kamarasında yaptığı konuşma ile başlamıştır. Bu konuşmada Bevin, yeni Batı Avrupa politikasının genel hatlarını çizmiştir. Özellikle Çekoslovakya olaylarından sonra Sovyetler Birliği’ne karşı bir araya gelme zorunluluğuna dikkat çeken Bevin, Fransa ile uyuştuktan sonra Benelüks ülkeleriyle anlaşmalar imzalamayı, bu organizasyonu ilerde İtalya’yı da içine alarak genişletmeyi ve sonrasında da organizasyona Federal Almanya’nın davet edilmesini öngörmektedir. Bevin’in bu demeci Benelüks ülkeleri tarafından olumlu karşılanmış ve antlaşma 17 Mart 1948 tarihinde Brüksel’de imzalanmıştır.328 Bu antlaşmaya İskandinav ülkeleri de dahil edilmek istenmişse de, bu ülkeler Sovyetler ile olan komşulukları dolayısıyla bu devleti kışkırtmak istememişler ve bu ittifaka dahil olmaktan kaçınmışlardır.329 Türkiye’de antlaşma ilgi uyandırmakla beraber, Türkiye bu ittifaka girmek için yoğun bir girişimde bulunmamış ve kararlı bir tutum göstermemiştir.330 Yapılanlar sadece bu konu hakkında konuşmaktan ibarettir.

326 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 1, C.4, (Ocak 1951), s.164.

327 Örneğin 1951 yılının başında Türkiye’de petrol rafineri inşası gündeme geldiğinde önce Avrupa’ya

bir heyet gönderilerek bu konuda etütte bulunulmuştur. Bkz: Cumhuriyet Arşivi, Fon Kodu 30.18. 01., Yer No 124.99.9.

328 Erkin a.g.e. s.266.

329 Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s.445.

330 O sıralarda İtalya’da büyükelçi olarak görev yapan F.Cemal Erkin Brüksel antlaşması ile

görüşmelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağrılır. Erkin anılarında Ankara’da yaptığı görüşmeleri şöyle anlatmaktadır: “Başbakan Hasan Saka ile de aynı surette görüştükten sonra Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edildim ve kendilerine aynı izah ve endişelerimi arz ettim. Cumhurbaşkanı kuşkulanmakta beni haklı buldu ve şimdi ne yapabileceğini sordu. Ben, bize bilgi verildiği anda ne Londra’da, ne de Ankara’da kuvvetli bir tepki gösterip Türkiye’nin yeni örgüte katılması hakkındaki siyasi ve askeri zorunlulukları belirtmediğimiz için bundan sonra geç olarak yapacağımız teşebbüslerin olumlu sonuç vereceğini sanmadığımı, ancak sağdan soldan aldığım bazı haberler Batı

84

Örneğin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü Brüksel Antlaşması hakkında Türkiye’nin girişimlerinden bahsederken “Ben de NATO’nun Bakanlar Konseyi’nin son toplantısında hükümetimizin bu paktla yakından ilgilendiğini söylemiştim” demektedir.331 Oysa yapılması gerekenler “paktla ilgilendiğimizi söylemekten” çok farklıdır. Bu pakt ile beraber, Avrupa devletlerinin Türkiye’yi aralarına alma konusunda gösterdikleri tereddüt, günümüze dek uzanan önyargıların ilk örneğini teşkil etmektedir. ABD’nin içinde yer almadığı bir ittifakın Sovyetlere karşı yetersiz olduğunun anlaşılarak NATO’nun kurulması üzerine, Brüksel Antlaşması’yla birlikte içine girilen oluşum da etkisini yitirmiştir.

Türkiye’nin Avrupa’ya karşı kullandığı en büyük koz Sovyetler Birliği’dir. Sovyetler Birliği’ne karşı Avrupa savunmasında oynanan role karşı, Türkiye’de Avrupa devletlerinin Türkiye’nin bu fedakarlığını görerek bir tür “ödüllendirmesini” beklemektedir. Bu konuda CHP ve DP arasında oluşan fikir birliği İnönü’nün konuşmasına şu şekilde yansımıştır: “Türkiye, Avrupa Savunma Cephesinde en ağır yükü taşıyor. Ekonomi ve maliyede fedakarlığı en ileriye vardırmıştır. Vücuda getirdiği ordu, Millet ve Hükümet olarak, büyük vazife hissinin eseridir. Türk Ordusu, medeniyet cephesinin nazik noktasında ve büyük müttefiklerden, nispetle, ayrı mevkidedir. Bu ordunun ihtiyaçları, birinci derecede dikkati çekmek lazımdır. Hükümetten bu meseleyi müttefikler gözünde layık olduğu ehemmiyetle canlandırmasını isteriz.”332

Türkiye’nin dahil olduğu ilk Avrupa Kurumu, Avrupa Konseyi’dir. Türkiye Avrupa Konseyi’ne daha başından beri büyük bir ilgi göstermiştir. Bu, onun bir Avrupa devleti olduğunu kanıtlamak özleminden gelmiştir. 1949’da ilk toplantısını yapan Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi bu toplantıda, Türkiye ve Yunanistan’ı

örgütüne şu veya bu şekilde, Amerika’nın da katılacağı ihtimalini belirttiği cihetle, Sadak’ın derhal Londra’ya gönderilerek Bevin ile bir konuşma yapmasını, neticeden pek ümitli olmamakla beraber, teşebbüsü tecrübeye değer gördüğümü bildirdim. Bakan Necmettin Sadak vazife ile Londra’ya gönderildi ve yuvarlak bazı sözlerden başka hiçbir sonuç alamadan Ankara’ya döndü. Batı’nın savunma örgütlenmesi çabalarına bizim onlara katılma işini hafiften alışımız, NATO üyeliğine kabulümüzde birçok güçlüklere ve gecikmelere yol açacak sebeplerden biri olarak önümüze çıkacaktı” Bkz: Erkin, a.g.e.,ss.268-269.

331 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 10, Toplantı 1, C.5, (Şubat 1955 ), s.143. 332 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem 9, Toplantı 3, C.21, (Mart 1953), s.322.

85

konseye katılmaya çağırmış ve onay işleminin yapılmasından sonra Türkiye’nin üyeliği 13 Nisan 1950 günü başlamıştır.333

Türkiye, üyeliğe kabulünden sonra Konsey içerisinde faal olarak görev almıştır. Henüz Konsey üyeliğinden bir sene sonra Başkanlık Divanı’nda bir, daimi komisyonda iki sandalye almıştır. Üç yüksek hususi komiteden yedişer üyelik, Avrupa ziraatına istikamet verecek olan hususi zirai komitede bir, Avrupa meclisinde temsil edilmeyen milletlerin menafii ile meşgul olacak çok mühim bir hususi komitede de bir üyelik almıştır.334 Bu yıldan sonra da Türkiye, Avrupa Konseyi’nin tüm faaliyetlerine iştirak etmiştir. Ancak Avrupa Konseyi icra yönü yüksek bir kurum olmadığından ve ekonomik olarak değil de siyasal bir ağırlık taşıdığından, Türkiye’nin Konsey içerisindeki faaliyetleri simgesel olarak bir Avrupalılık düşüncesinden başka bir getirisi olmamıştır.335