B. Mükerrer Nâzil Olduğu İddia Edilen Sûreler ve Çelişkili Nüzûl Sebeplerinin
2. İhlas Sûresi
İhlas sûresi de mükerrer nâzil olan sûrelere verilen örnekler arasındadır. Zerkeşî (ö. 794/1392), İhlas sûresinin bir defa Mekkeli müşriklere bir defa da Medine’de ehl-i kitaba cevap olarak iki defa nâzil olduğunu zikreder. Süyûtî de ondan bu bilgiyi nakletmiştir.339
a. Sûre ile İlgili Sebeb-i Nüzûl Rivayetleri
İhlas sûresiyle ilgili olarak oldukça fazla sebeb-i nüzûl rivayet olunmaktadır. Fakat bu rivayetlerin hepsinin ortak özelliği birilerinin Allah Resûlü’nden Allah’ı tavsif etmesinin istemesidir. Allah Resûlü’nden Allah’ı tavsif etmesini isteyenlerle ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Bu kişilerin kimler olduğuna göre sûrenin Mekkî-Medenî oluşu da değişmektedir. İşte bazı âlimleri bu sûrenin mükerrer nâzil olduğunu söylemeye sevkeden yegâne sebep de budur. Şimdi bu rivayetler üzerinde duralım.
Allah Resûlü’ne Allah’ın zâtı hakkında soru soran ve ondan Allah’ı tavsif etmesini isteyenler şu şekilde sıralanabilir:
aa. Müşrikler
Müşrikler bazı rivayetlerde “müşrikûn” bazılarında ise “ahzab” olarak ifade edilmiştir. Müşrikûn olarak ifade edildikleri rivayetler şöyledir: Tirmizî ve Ahmed b.
339
122
Hanbel’in tahric ettiği bir rivayete göre Übey b. Kâ’b şöyle nakletmektedir: “Müşrikler Allah Resûlü’ne gelerek ‘Ey Muhammed! Bize Rabbini tanıt (Rabbinin nesebini söyle)” dediler ve bunun üzerine Allah (c.c.) “De ki: O, Allah’tır, gerçek İlahtır ve Birdir. Allah
Samed (Tam, eksiği olmayan, her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan) dır. Ne doğurdu, ne de doğuruldu. Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu.’ âyetlerini inzal buyurdu.”340 Albânî bu rivayet için “hasen” demiştir. Aynı rivayet Cabir ‘den de gelmektedir.341
İkrime’nin naklettiğine göre müşrikler Allah Resûlü’ne “Ey Muhammed! Bize Rabbini vasfet. O kimdir ve neyden var olmuştur?” diye sordular ve bunun üzerine ‘De ki o Allah birdir.’ âyetinden sonuna kadar (sûre) nâzil oldu.342
Bir başka rivayet de şöyledir. İbn Abbâs anlatıyor: “Âmir b. Tufeyl ve Erbed b. Rabîa Allah Resûlüne geldiler. Âmir Allah Resûlü’ne: ‘Ey Muhammed, bizi neye davet ediyorsun?’ diye sordu. Allah Resûlü (s.a.v.): ‘Allah’a çağırıyorum.’ diye cevap verdi. Sonra Âmir ve Erbed: ‘Onu bize tavsif et; o altından mı, gümüşten mi, demirden mi?’ dediler. Bunun üzerine bu sûre nâzil oldu.343
Müşriklerin ahzâb olarak ifade edildiği rivayetler ise şöyledir:
İbn Cerîr et-Taberî’nin tahric ettiğine göre Katade şöyle demiştir: “Ahzâb, Allah Resûlü’ne ‘Bize Rabbini tanıt (Rabbinin nesebini söyle)’ dediler. Bunun üzerine Cebrail, Allah Resûlü’ne bu sûreyi getirdi.344
Katâde’den bu bilgiyi Ebû’l Âliye’de nakletmiştir. 345
ab. Yahudiler
Katade, Dahhak ve Mükatil’den gelen bir rivayete göre bir grup Yahudi Allah
Resûlü’ne gelerek şöyle sordular:
340 Tirmizî, Tefsir, 92; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/133.
341 Taberî, Câmiü’l-beyân, XXX, 343. 342 Taberî, Câmiü’l-beyân, XXX, 342-343. 343 Âlûsî, a.g.e, a.y. 344 Süyûtî, Lübâbü’n-nukûl, I, 238. 345 Taberî, a.g.e, XXX, 343.
123
“Rabbini bize tanıt. Allah Tevrat’ta kendi sıfatını, durumunu bildirdi. O, nasıl bir şeydir? Cinsi nedir? Altından mıdır yoksa bakırdan veya gümüşten midir? O, yer içer mi? Dünya O’na kimden kaldı? O’nun varisi kimdir?’ Bunun üzerine Allah Teala bu sûreyi indirdi. İnen bu sûre, Allah Teala'nın hususî nisbesidir.” 346
Saîd b. Cübeyr anlatıyor: “Bir grup Yahudi Allah Resûlü’ne gelerek ‘Ey Muhammed, Allah herşeyi yaratmıştır. Peki Allah’ı kim yaratmıştır?’ diye sordular. Hz. Peygamber onlara o kadar kızdı ki yüzünün rengi değişti. O sırada Cebrail geldi ve onu sakinleştirdi: ‘Ey Muhammed, sakin ol.’ dedi. Allah Tealâ’dan onların sorusunun cevabını getirdi. Cebrail Allah Resûlü’ne: ‘Allah Teâlâ, onlara şöyle cevap vermeni buyuruyor.’ dedi: De ki: O, Allah’tır, gerçek İlahtır ve Birdir. Allah Samedir. Ne doğurdu,
ne de doğuruldu. Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu.’
Allah Resûlü onlara bu sûreyi okuyunca: ‘Rabbini bize tavsif et; yaratılışı nasıldır, pazusu nasıldır, kulacı (kolu) nasıldır?’ dediler. Allah Resûlü öncekinden daha bir şiddetle öfkelendiyse de Cibrîl gelip yine teskin etti ve sorularının cevabını getirdi: “Onlar, Allah’ın
kudret ve azametini hakkıyla takdir edemediler, O’na lâyık tazimi göstermediler. Hâlbuki bütün bir dünya kıyamet günü O’nun avucunda, gökler âlemi de bükülmüş olarak elinin içindedir. Böyle bir azamet ve hâkimiyet sahibi olan Allah, onların uydurdukları ortaklardan yücedir, münezzehtir (Zümer 39/67)”347
İbn Ebî Hâtim’in tahric ettiğine göre İbn Abbas şöyle demiştir:
İçlerinde Ka’b b. Eşref ve Huyey b. Ahtab’ın da bulunduğu bir grup Yahudi Allah Resûlü’ne geldi ve ona:
“Seni gönderen Rabbini bize anlat.” dediler. Bunun üzerine Allahu Teâlâ, İhlas sûresini inzal buyurdu.348
Enes b. Malik’in anlattığına göre, gelen Yahudiler Hayber Yahudileri’dir. Rivayet şöyledir: Hayber yahudileri Hz. Allah Resûlü’ne geldi ve şöyle dediler: “Ey Ebu’l-Kasım,
346 Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, 348.
347 Taberî, Câmiü’l-beyân, XXIV, 28.
348
124
Allah melekleri hicabının nurundan, Adem’i süzülmüş çamurdan, İblîs’i ateşin yalımından, gökleri dumandan, yeryüzünü de suyun köpüğünden yaratmıştır. Şimdi sen bize Rabbinden haber ver.” Allah Resûlü (s.a.v.) onlara cevap vermedi. Ardından Cibrail (a.s.) gelerek İhlas sûresini getirdi.349
ac. Necran Hristiyanları
Sûrenin Necrân Hristiyanlarının soruları üzerine nâzil olduğu da rivayet edilmiştir. Tabiînden Atâ b. Ebî Rabah (ö. 114/732), İbn Abbas’tan şöyle nakletmektedir: “Necran Hristiyanları heyet olarak geldi ve Allah Resûlü’ne, “Bize Rabbini anlat: O, zebercedden midir, yoksa yakuttan mıdır veya altından yahut gümüşten midir?” dediler. Allah Resûlü de (s.a.v.) “Benim Rabbim, hiçbir şeyden değil. Çünkü O, herşeyin yaratıcısıdır” dedi. Bunun üzerine “De ki O Allah birdir.” âyeti nâzil oldu. Hristiyanlar dediler ki: “O da tek, sen de teksin.” Allah Resûlü de (s.a.v.) de, “Onun gibi hiçbir şey yok”350
dedi. Onlar, “Daha başka sıfatlarından bahset” dediler. Allah Resûlü (s.a.v.), “Allah sameddir.” dedi. Onlar, “Samed ne demektir?” diye sordular. Allah Resûlü de, “Mahlukatın, ihtiyaçları için kendisine yöneldiği zattır.” cevabını verdi. Onlar, “Daha da anlat” dediler. Bunun üzerine, “O
doğurmamıştır.” yani, Allah Meryem gibi doğurmamış, “ve O doğurulmamıştır.” yani İsâ
gibi, doğurulmamıştır. “Herhangi bir şey O’na denk değildir.” yani, mahlukatından, O’nun bir benzeri yoktur” âyetleri nâzil oldu.351
b. Değerlendirme
Öyle anlaşılıyor ki yukarıda geçen rivayetlerden ve sebeb-i nüzûl için sarih lafızlar kullanılmış olduğundan bazı âlimler sûrenin iki defa nâzil olduğu görüşünü öne sürmüşlerdir. Fakat daha önce de geçtiği üzere sadece kullanılan lafızlara dayanarak bir nüzûlün gerçekleştiğini söyleyebilmek her zaman mümkün değildir. Burada da muhtemelen Allah Resûlü’nün sûreyi okuma hâdisesi nüzûl lafızlarıyla nakledilmiştir.
349 Süyûtî, a.g.e., I, 238. 350 Şûrâ, 42/11. 351
125
İhlas sûresi ile ilgili esbâb-ı nüzûl rivayetleri incelendiğinde Allah Resûlü’ne pek çok defa farklı kesimler tarafından Allah’ın vasıfları hakkında sorular sorulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Soruyu soranlar arasında Mekke’li müşrikler, Necran Hristiyanları, Medine’li Yahudiler, Yahudi ve müşriklerden ismen zikredilen bazı kimseler hatta bir bedevî352 bulunmaktadır. Buradan, Allah Resûlü’nün bu sorular karşısında cevap verirken İhlas sûresini de okuduğu anlaşılmaktadır. Netice itibariyle sûrenin aslında Mekke’de nâzil olduğunu, daha sonraki yer ve zamanlarda ise ihtiyaç hâlinde Allah Resûlü tarafından cevap mahiyetinde okunduğunu söyleyebiliriz. Sûrenin tevhid muhtevalı oluşu da Mekkî olduğunu desteklemektedir.
Süyûtî (ö. 911/1505), İhlas sûresi hakkında birbirine mütearız iki rivayet olduğunu, kendisinin bunlardan Medenî olan rivayeti tercih ettiğini ifade etmektedir.353
Süyûtî bu görüşünü delillendirirken Übey b. Kâ’b’ın rivayetinde geçen ‘müşrikûn’dan muradın Katade rivayetinde geçen ‘ahzâb’ olduğunu, dolayısıyla da sûrenin Medenî olduğunu söylemektedir. Süyûtî, İbn Abbas’tan gelen ve içlerinde Kâb b. Eşref ve Huyey b. Ahtab’ın da olduğu bir grup yahudinin Allah Resûlü’ne gelerek soru sorduklarını bildiren rivayetin de bunu desteklediğini ifade etmektedir.354 Muhtemelen Süyûti’yi Übey b. Kâ’b’ın rivayetinde geçen ‘müşrikûn’dan muradın Katade rivayetinde geçen ‘ahzâb’ olduğunu düşünmeye sevkeden sebep Hendek savaşı öncesi müşrik kabilelerin bir araya gelerek ahzab ordusunu oluşturmasıdır. Ahzab ordusunun oluşturulması Medine döneminde olduğundan sûrenin Medenî olduğu sonucuna varmıştır.
Fakat sadece bu sebebe dayanarak sûrenin Medenî olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü İhlas sûresinin nüzûl sebebi olarak oldukça fazla rivayet bulunmaktadır ve bu rivayetlerde Allah Resûlü’nden Rabbini tavsif etmesini isteyen kişiler olarak ‘müşrikler’, Mekke’ye gelen Necran Hristiyanları heyeti, ismi zikredilen bazı müşrikler ve bir bedevî de bulunmaktadır.
352
Âlûsî, Rûhu’l-meânî, XXX, 270.Rivayet şöyledir:Hz. Cabir’in (r.a) naklettiğine göre bir bedevî gelerek
“Ey Muhammed! Bize Rabbini tanıt (Rabbinin nesebini söyle)” dedi. Bunun üzerine ‘De ki O Allah birdir’ ile başlayan sûre nâzil oldu.
353 Süyûtî, el-İtkân, I, 46. 354
126
Mekkeli müşriklerin sorusu üzerine nâzil olduğunu bildiren rivayet sıhhat bakımından da diğerlerinden güçlüdür. Zira sûrenin Mekkeli müşriklerin sorması üzerine nâzil olduğunu bildiren rivayet Tirmizî ve Ahmed b. Hanbel tarafından tahric edilmişken Medine’de nâzil olduğunu bildiren rivayet muteber hadis mecmualarında yer bulamamıştır.
Mevdudî de (ö. 1979) bu sûre hakkında mükerrer nâzil olduğuna dair görüşler olduğunu ancak doğrusunun Mekkî olduğunu ifade etmektedir. O bu sûrenin Mekke döneminin başında nâzil oluşuna dininden dönmesi için kızgın kumlara yatırılan Bilal-i Habeşî’nin “ehad, ehad” sözünü delil gösterir. Ona göre bu söz İhlas sûresinden alınmadır.355