• Sonuç bulunamadı

B. Mükerrer Nüzûlü Kabul Etmeyenler ve Görüşleri

III. MÜKERRER NÂZİL OLDUĞU İDDİA EDİLEN ÂYET VE SÛRELER

2. Hûd 11/114

ِراَهَّ نلا َِفيَرَط َةَلاَّصلا ِمِقَأَو

َنيِرِكاَّذلِل ىَرْكِذ َكِلَذ ِتاَئِّيَّسلا َْبِْهْذُي ِتاَنَسَْلِا َّنِإ ِلْيَّللا َنِّم اًفَلُزَو

“Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Zira böyle

güzel işler insandan uzak olmayan günahları silip giderir. Bu, düşünen ve ibret alanlara bir nasihattır.”

Zerkeşî, âyetle ilgili olarak önce Hûd sûresinin Mekkî olduğu hususunda ittifak olduğunu söyler. Ardından, Hûd sûresi 114. âyetin sebeb-i nüzûlü olarak Buhârî ve Müslim’de rivayet edilen, Medine’de söz konusu olan ve ileride zikredilecek bir hadisi nakleder. Bazılarının bu hadisi müşkil kabul ettiğini ancak aslında burada bir işkâl olmadığını, âyetin bir kere Mekke’de, bir kere de Medine’de olmak üzere iki defa nâzil olduğunu söyler.

a. Âyetle İlgili Sebeb-i Nüzûl Rivayetleri

Bu âyetin sebeb-i nüzûlü ile ilgili olarak Sahîh-i Buhârî ve Müslim’de şöyle bir hadis yer almaktadır. “İbn Mes‘ûd’dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: ‘Bir adam

162 Kandemir, M. Yaşar, “Saîd b. Müseyyeb”, DİA, XXXV, 563.

163 Buhârî, Megazî, 35. 164

67

yabancı bir kadından bir öpücük aldı. Akabinde bu adam Resûlullah’a geldi de, yaptığı öpme işini ona zikretti. Hemen müteakiben Resûlullah’a şu âyet indirildi: ‘Gündüzün iki

tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür’. O kimse: ‘Yâ Resûlallah! Bu âyet

yalnız benim için mi? diye sordu. Resûlullah: ‘Ümmetimden bununla amel eden herkes içindir’ buyurdu.”165

Hadis, Sahîh-i Müslim’deki bir başka rivayette ve Sünen-i Tirmizî’de şöyle geçmektedir: İbn Mes’ûd (r.a.) anlatıyor: Bir adam Resûlullah’a geldi ve şöyle dedi: “Medine’nin uzak bir semtinde bir kadına dokundum, kendisiyle cinsel temas haricinde her şeyi yaptım, işte huzurundayım, hakkımda dilediğin hükmü ver.” Bunun üzerine Ömer: “Kendini örtmüş olsaydın Allah da seni örterdi” dedi. Resûlullah (s.a.v.), ona hiçbir karşılık vermedi. Adam gitti. Peygamber (s.a.s), o adamın peşinden birisini göndererek onu çağırdı ve ona şu âyeti okudu: “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru

namaz kıl. Çünkü güzellikler kötülükleri (günâhları) giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür.” (Hûd sûresi 114) Bunun üzerine orada bulunanlardan bir adam166

: Bu uygulama sadece ona mı mahsustur diye sordu. Resûlullah (s.a.v.): “Bilakis bütün herkes için geçerlidir.” buyurdular.167

Hûd sûresi 114. âyetle ilgili hadisler tahlil edildiğinde bu olayın Medine’de yaşanmış olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü:

- Hadiste zikredilen ve Allah Resûlü’ne gelip durumunu arzeden kişinin Ensardan Ebû’l Yüsr168

olduğu bildirilmektedir.

- Bazı rivayetlerde bahsi geçen kadının kocasının savaş için çıktığı seferde olduğu ifade edilmektedir. 169 Müslümanların sefere çıkması Medine’ye has bir durumdur.

165 Buhârî, Tefsir (Hûd), 6; Müslim, Tevbe, 39 (7001).

166 Rivayetlerde bu kişinin Muaz b. Cebel olduğu ifade edilmektedir. Bk: TirmizÎ, Tefsir, 12

167

Müslim, Tevbe, 42 (7004);Tirmizi, Tefsir, 12.

168 Rivayetlerde çoğunlukla Ebu’l Yüsr olduğu ifade edilmektedir. Bununla beraber Ebû Mukbil et-Temmar

(Amr b. Kays) ve Amr b. Ğaziyye isimlerinin zikredildiği rivayetler de vardır. Bu kişiler de ensardandır. Bu durumda birbirine benzer başka olayların yaşanmış olabileceği ve bu olaylarla aynı âyetin irtibatlandırılmış olduğu düşünülebilir.

68

- İbn Mesûd rivayetinde, Allah Resûlü’ne gelen adam, olayın geçtiği yer olarak “Medine’nin bir arazisinde..”, “Medine’nin uzak bir semtinde..” gibi ifadeler kullanmıştır.

b. Âyetin Mekkî-Medenî Oluşuna Dair Müfessirlerin Görüşleri

Hûd sûresi 114. âyetle ilgili olarak Mukâtil b. Süleyman (ö. 150/767) ve İbn Atiyye (ö. 541/1147) 12,17 ve 114. âyetlerin Medenî, diğerlerinin Mekkî olduğu söyler.170

Begavî (ö. 516/1122), Sem’ânî (ö. 489/1096), ve İz b. Abdisselam (ö. 660/1226) ise 114. âyetin Medenî, diğerlerinin Mekkî olduğunu ifade ederler.171

Taberî (ö. 310/923), 114. âyetin nüzûl sebebi olarak Ebü’l-Yüsr hakkındaki rivayeti farklı senetleriyle uzunca aktarır.172

Fahreddîn er-Râzî, 12, 17 ve 114. âyetlerin Medenî, diğerlerinin Mekkî olduğunu söyler173

ve 114. âyetin nüzûl sebebi ile ilgili olarak aynı rivayeti nakleder.174 İbn Kesîr, 114. âyetin nüzûl sebebi olarak Buhârî’de geçen aynı rivayeti verir.175 Semerkandî ve Ebussuud Efendi de 114. âyetin nüzûl sebebi olarak yine aynı olayı naklederler.176

Elmalılı 114. âyetin Medenî olduğunu söyler.177 Tefsirleri inceleyebildiğimiz kadarıyla cumhura göre178

Hûd sûresinin tamamının Mekkî olduğunu söyleyen tek kişi İbn Âşûr’dur. İbn Âşûr, 114. âyetin Medenî olduğunu savunanlara kendi açıklamalarıyla cevap da vermektedir.179

169 Tirmizî, Tefsir Sûre 11, 12.

170 Mukatil b. Süleyman, Tefsîr, II, 108; İbn Atiyye, el-Muharreru’l-vecîz, III, 377.

171

Begavî, Meâlimü’t-tenzîl, II, 372; İz b. Abdisselam, Abdulaziz b. Abdisselam (ö. 660/1226), Tefsîru İz b. Abdisselam (nşr., Abdullah b. İbrahim el-Vehbî), Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1416/1996 II, 80; Sem’ânî, Ebu’l- Muzaffer Mansûr b. Muhammed (ö. 489/1096), Tefsîru’s-Sem’ânî (nşr., Yasir b. İbrahim ve Ganim b. Abbas b. Ganim), Riyad: Dâru’l-vatan, 1418/1997, II, 411

172

Taberî, Câmiu’l-beyân, XII, 134-138.

173 Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr, XVII, 142. 174 Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr, XVIII, 59.

175 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, II, 463. 176

Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Nasr b. Muhammed b. Ahmed (ö. 373/983), Tefsîru’s-Semerkandî (nşr. Mahmud Maracî), Beyrut: Dâru’l-fikr, ts II, 174; Ebussuud Efendi, İrşadu aklı’s-selim, VI, 246.

177 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 2749.

178 Cumhura göre Hûd sûresinin tamamının Mekkî olduğu görüşü bizce tartışmaya açıktır. Zira yukarıda da

belirtildiği üzere Hûd sûresini tafsilatlı olarak ele alan müfessirler arasında 114. âyetin Medenî olduğunu açıkça söyleyen müfessirler ve 114. âyete geldiğinde bu âyetin sebeb-i nüzûlü olarak Medine de gerçekleşen mezkûr olayı nakleden müfessirler çoğunluğu oluşturmaktadır. Hatta İbn Âşur neredeyse bu konuda yalnız kalmaktadır.

179

69

İbn Âşur’un naklettiğine göre İbn Abbas, İbn Zübeyr ve Katade, “114. âyet hariç olmak üzere Hûd sûresi Mekkî’dir.” demişlerdir. O, İbn Atiyye’nin de Hûd sûresinin 12, 17 ve 114. âyetler hariç Mekkî olduğunu söylediğini nakletmektedir. Ancak Ona göre doğru olan bu sûrenin tamamının Mekkî olmasıdır, çünkü insanlar bir olay karşısında âyetle istidlalde bulunmayı karıştırarak âyetin o olayla ilgili nâzil olduğu zannına kapılmışlardır.180

Ona göre, İbn Abbas ve Katade’yi 114. âyetin Medenî olduğunu söylemeye sevkeden sebep Buhârî ve Tirmizî’de yer alan yukarıda vermiş olduğumuz rivayetlerdir. Çünkü bu rivayetlerde

ِهْيَلَع ْتَلِزْنُأَف

(Kendisine inzâl edildi) ifadesi geçmektedir. Ancak İbn Âşûr, bu rivayetlerin şöyle tevil edilebileceğini söyler: Allah Resûlü’ne inzâl edilen şey âyet değil; âyetin, bu hususî olaya ve bu olaya benzer diğer küçük günahlara şâmil olduğudur.181

Yani bir bakıma âyetin hükmünün bu olaya da şâmil olmasıdır.

c. Değerlendirme

Hadislerden ve müfessirlerin konuyla ilgili görüşlerinden yola çıkarak şöyle bir neticeye varabiliriz: 114. âyet de dahil olmak üzere Hûd sûresi’nin tamamının Mekkî olduğunu söyleyen yalnızca İbn Âşûr’dur. Buradan hareketle âyetin aslında cumhura göre Medenî olduğunu söyleyebiliriz.

Hûd sûresinin 114. âyeti Mekke’de değil de cumhurun dediği gibi Medine’de nâzil olduysa zaten mükerrer nüzûl olmamış demektir.

Hûd sûresinin tamamı Mekkî’dir denilirse ona şöyle cevap verilebilir: Medine’de yaşanan olayda, Allah Resûlü’nün bu sûre içerisinden yalnızca olayla ilgili hükmü ihtiva eden âyeti okuması, olayın bu âyetin tazammun ettiği ahkâm ile irtibatından dolayıdır. Allah Resûlü olayla ilgili hükmü ihtiva eden âyeti oradakilere haber vermiştir. Veya İbn Âşûr’un tevil etmiş olduğu gibi nâzil olan aslında âyet değil; âyetin, bu hususî olaya ve bu olaya benzer diğer küçük günahlara şâmil olduğunun beyanıdır.

180 İbn Âşûr, a.g.e, XI, 197. 181

70

Hûd sûresi Mekkî olmakla beraber müfessirlerin kahir ekseriyeti 114. âyetinin Medenî olduğunu ifade etmektedir. Rivayette zikredilen sahabînin durumunu arzedip kendisiyle ilgili hükmü ve cezayı sorması âyetin Medenî olduğunu destekler mahiyettedir. Çünkü zinaya müteallik hususlara ait cezalar Medine döneminde bildirilmiş ve uygulanmıştır. Âyet Medenî olunca mükerrer nüzûlden bahsetmek mümkün değildir. Bütün bu bilgilere rağmen Hûd sûresinin tamamının Mekkî olduğuna dair azınlığa ait görüş kabul edilecek olsa bile yine bir mükerrer nüzûl söz konusu değildir. Zira Hûd 11/114 âyeti mânâ olarak çok şümullü bir âyet olup Mekke’de nâzil olmasına engel bir durum yoktur. Medine’de yaşanan olayda Hz. Peygamber kendisine gelen sahabîye bu âyeti okumak suretiyle yaptığı işin muayyen bir cezasının olmadığını, namaz kıldığı takdirde kıldığı namazın, günahına inşallah keffaret olacağını ifade etmek istemiş olabilir. Dolayısıyla burada Hz. Peygamber âyeti okumak sûretiyle âyetin hüküm olarak yaşanan olayı da içine aldığını beyan etmiş olmaktadır.

Benzer Belgeler