• Sonuç bulunamadı

İFLÂS DAVASINDA UYGULANACAK YARGILAMA USULÜ

Belgede İflas davası (sayfa 109-112)

C. İFLÂS DAVASINA HÂKİM OLAN İLKELER

II. İFLÂS DAVASINDA UYGULANACAK YARGILAMA USULÜ

İflâs davası basit yargılama usulüne (HUMK m.507-511) göre incelenir (m.158/II; HUMK m.176/IX, HUMK m.507/I). İflâs davasını inceleyen ticaret mahkemesi, incelemesini mutlaka duruşmalı olarak yapar.

İflâs davaları basit yargılama usulüne tabi olduğu için bu davalara adli tatil süresi içerisinde de bakılır ve davaya ilişkin müddetler işlemeye devam eder560.

Taraflar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 213/II ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m.509 hükümlerine göre meşruhatlı (uyarılı) davetiye561 ile duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek bu meşruhatlı davetiyede ibraz etmek istedikleri belgeleri belirli günde göndermeleri ve yokluklarında da karar verilebileceği beyan ve ihtar edilir562. Duruşmaya yalnız borçlu gelir ve davaya devam etmek istediğini bildirirse, yargılamaya devam edilerek iflâs davası hakkında bir karar

560 “HUMK’nun 176/IX maddesine göre iflâsla ilgili davalar adli tatilde görülebileceğinden temyiz ve

karar düzeltme süreleri adli tatilde işlemeye devam eder. Davacının karar düzeltme istemi süresinde olmadığından reddi gerekmiştir.” 19. HD. 13.3.2003 T., 9138/2130 (Günel, s.96).

561 HUMK’a göre, tahkikat ve yargılama için taraflara çıkarılacak çağrı kağıtlarında, tarafların

duruşmada hazır bulunmaları gerektiği, belli edilen günde duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde, tahkikata (HUMK m.213/II) ve yargılamaya (HUMK m.377/I) yokluklarında devam edileceği hususu yazılması gerekecektir. Çağrı kağıdında, böyle bir hususun yazılı bulunduğu kağıda uygulamada meşruhatlı davetiye denilmektedir. (Ulukapı, Ömer, Medeni Usul Hukukunda Davada Bir Tarafın Duruşmaya Gelmemesi, (SÜHFD, C.1, S.1, 1988/1-6, Konya, s.171 – 188, s.176) (Ulukapı – Bir Tarafın Duruşmaya Gelmemesi).

verilir563.

Usulüne göre duruşmaya davet edilen borçlu geçerli mazereti olmaksızın duruşmaya gelmezse, taksiratlı müflis sayılır ve cezalandırılır (m. 310/VII). Bunun yanında meşruhatlı davetiye gönderilmesine rağmen, geçerli bir mazereti olmadan duruşmaya gelmeyen bu taraf için getirilen bir diğer ağır sonuç da bulunmadığı duruşmada yapılan işlemlere itiraz edememesidir564. Borçlu kendisini vekil aracılığıyla temsil ettiriyorsa duruşma davetiyesi borçlunun vekiline tebliğ edilmelidir (Teb. K. m.11).

İflâs süresinde istenmiş fakat taraflardan biri duruşmaya gelmemişse gelmeyen tarafa ayrıca yokluk kararı tebliğ edilmeden yokluğunda duruşma yapılır ve karar verilir. Eğer duruşmaya iki taraf da gelmezse iflâs davası dosyası işlemden kaldırılır (HUMK m. 409).

III. İFLÂS DAVASINDA İDDİA VE SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ YASAĞI

Basit yargılama usulünde davayı değiştirme yasağı, dava açılması ile başlayacaktır. Bu yasak, dava sebebi olarak vakıaları ve neticei talebi kapsamaktadır565. İflâs davasında iddia (HUMK m.185/b.2) ve savunmayı genişletme yasağı (HUMK m.202/II) kuralının nasıl uygulandığının incelemesini yaparken konumuzu farklı bir yönden inceleyebilirz. Buna göre borçlunun talebiyle ihtiyari iflâs hallerinde ortaya çıkan iflâs davası, çekişmesiz yargıya tabi bir dava olarak değerlendirilmektedir. Bunun dışında ortaya çıkan iflâs davaları ise çekişmeli yargıya tabidir. Dolayısıyla çekişmeli yargıya tabi olan davalarda iddia ve savunmayı genişletme yasağı davanın açılması ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacaktır. Çekişmesiz yargıya tabi işlerde ise re’sen araştırma ilkesi geçerli olduğu için iddianın değiştirilmesi ve

563 Kalaycı, s.81.

564 Ulukapı – Bir Tarafın Duruşmaya Gelmemesi, s.177.

565 Sunar, Gülcan, Medeni Usul Hukukunda Basit Yargılama Usulü, İstanbul, 2002, (Yayınlanmamış

genişletilmesi yasağı uygulanmayacaktır566.

Bunun yanında iflâs davasında uygulanabilecek iddia ve savunmayı genişletme yasağı, iflâs davasının takipli ve takipsiz iflâs yolları sonucunda ortaya çıkmasına göre farklı bir yönden ele alınabilir.

Doğrudan doğruya iflâs davasında iddiayı genişletme yasağı davacı açısından, dava dilekçesinde kanunda doğrudan doğruya iflâs davası için öngörülen yollardan hangisini seçtiğini belirtmesinden sonra başlar. Çünkü her iflâs sebebinin dayandığı vakıalar ve bunların ispat hususu farklıdır. Dolayısıyla bu vakıaların davada sonradan ileri sürülmesi davayı değiştirme ve genişletme yasağının kapsamına girer567. Davalı açısından savunmayı genişletme yasağı, ilk oturumdan sonra başlar. Çünkü iflâs davası basit yargılama usulûne tabi bir davadır. Dolayısıyla bu davada davalı cevap layihasını; yani esasa cevaplarını ve ilk itirazlarını ilk oturuma kadar verebilir568.

Takibe dayalı iflâs yolları sonucunda ortaya çıkacak iflâs davasında iddia ve savunmayı genişletme ve değiştirme yasağını, takip devamında gönderilen iflâs ödeme emrine itiraz edilip edilmemesine göre inceleyebiliriz.

Buna göre takibe dayalı iflâs yollarında gönderilen iflâs ödeme emrine itiraz edilmişse; alacaklı yani davacı için açacağı iflâs davasında iddiayı genişletme ve değiştirme yasağı, dava dilekçesini mahkemeye verdikten sonra başlayacaktır. Davalı borçlu için ise; yine iflâs davası basit usule tabi olduğu için ilk oturumda başlayacaktır569. Bunun yanında borçlu takip devamında gönderilen iflâs ödeme emrine itiraz etmişse; dava dilekçesine karşı vereceği cevap layihasında, daha önce ödeme emrine itiraz ederken belirttiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir570.

Şayet borçlu takip devamında gönderilen iflâs ödeme emrine itiraz etmemişse

566 Sunar, s.182.

567 Atalay – Bankaların İflâsı, s.102 ; Kuru – İcra İflâs, s.2786. 568 Pekcanıtez/Atalay/Özekes – Usul, s.486.

569 Kuru/Arslan/Yılmaz – İcra, s. 521. 570 Muşul, s.964,985.

borçlu için savunmayı genişletme yasağının nasıl işleyeceği m.158’de 538 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce tartışma konusuydu571. Bu dönemde öğretideki yazarların bir bölümü572 borçlunun süresi içinde gönderilen ödeme emrine itiraz etmesi ile etmemesi arasında iflâs davasının incelemesi açısından bir fark olmayacağını savunmaktaydı573. Buna göre, ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu da iflâs davasının incelendiği davada her türlü def’i ve itirazlarda bulunabilecekti. Diğer görüşü savunanlara göre574 ise borçlunun, bu halde ödeme emrine itiraz süresi içerisinde itirazlarını ileri sürme imkânı olmasına rağmen itiraz etmemişse, artık iflâs davasını inceleyen mahkemede bu yönde bir itirazda bulunamayacağı görüşündeydi. Buna göre borçlu, borcunu ödeme emrinin tebliğinden önceki bir dönemde alacaklıya ödemiş olduğunu hiçbir şekilde iddia ve ispat edememeli, ticaret mahkemesinde borcunun olmadığına yönelik hiçbir itiraz ve def’ide bulunamamalıdır575. Dolayısıyla borçlu böyle bir durumda iddiayı ve savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşacaktır. Tüm bu tartışmalar 538 sayılı Kanun değişikliği ile son bulmuştur. Bu değişiklikten sonra m.158’e göre iflâs ödeme emrine itiraz etmemiş borçlu artık iflâs davasında alacağını inkâr edemeyecek ve yeni itiraz sebepleri ortaya koyamayacaktır (m.158).

Belgede İflas davası (sayfa 109-112)