• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: FIKIH-NAHİV İLİŞKİSİ

2.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1.3. İ‘râb Kavramı

Arapça بر kökünden türetilen i‘râb kelimesinin başlıca sözlük anlamları şunlardır: ع

a) Açıklamak, beyan etmek, belirlemek en yaygın manasıdır.96 Fîrûzâbâdî (ö.

817/1415) i‘râbı, bir şeyin hakikatini ortaya çıkarmak, sözde lahn yapmamak

şeklinde tanımlamıştır.97

b) Aynı kökten gelen ‘arûb’ kelimesi, güler yüzlü, şirin, kocasına karşı sevgisini gösteren kadın olarak anlam kazanmıştır. Kelime bu anlamıyla Vâkıa sûresinin 37. âyetinde geçmekte ve tefsiri de ifade edilen anlam çerçevesinde

yapılmaktadır.98

İf‘âl babına aktarılmış haliyle لجرلا برعأ ifadesi, ‘adam,

kendisine sevgisini gösteren güler yüzlü bir kadınla evlendi’ anlamında kullanılmıştır. İki anlam arasındaki ortak nokta ise ya konuşanın muhatabına sözünü net bir şekilde ulaştırma arzusu ya da kadının sevgisini göstermek ve açıklamak arzusudur. Yani her iki durumda da muhataba bir şeyi beyan etme

anlamı bulunmaktadır.99

95 Ebü'l-Kâsım Abdurrahman b. İsmail Zeccâcî, el-Îzâh fî ‘ileli'n-nahv, 3. Basım, thk. Mâzin el-Mübârek, Beyrut, Dârü’n-nefâis, 1399/1979, s. 95.

96 Açıklama, beyan ve kendini ifade etme anlamında kullanılan bu kelime bir hadiste şöyle kullanılmıştır; اهتمص اهاضر ركبلاو اهسفن نع برعُت بيثلا Dul kadın (nikâh konusunda) rızasını açıkça ifade eder, bakirenin rızası ise susmasıdır.’ İbn Mâce, Nikâh, 11 (Hadis no: 1872).

97

Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b. Ya‘kûb el-Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhit, thk. Mektebü tahkîki’t-türâs fî müesseseti’r-risâle, 2. Basım, Beyrut 1987, s. 145.

98 Âyetin lafzı ابارتأ ابرع şeklinde olup tefsir kaynaklarında yakın ifadelerle izah edilmiştir.

99 Ahmed Süleyman Yâkût, Zâhiratü'l-i‘râb fi'n-nahvi'l-‘Arabî ve tatbîkuhâ fi'l-Kur’âni'l-Kerîm, İskenderiye 1994, s. 19.

49

c) Kelimenin bir başka sözlük anlamı ise ‘bozukluk/fesat’ şeklindedir. Sülâsî hali bu anlamda iken if‘âl babına geçmesiyle sözün düzgün ifade edilmesi şeklinde nasıl anlaşılabileceği hususunda ise İbnü’l-Enbârî şöyle bir tahlilde bulunmaktadır: Kişi ملاكلا ُتبرعأ dediğinde ‘sözdeki bozukluğu giderdim’

anlamındadır.100

Nitekim Arapçada ‘if‘âl’ babının ifade ettiği anlamlardan biri de selb ve izaledir ki gidermek, kaldırmak anlamlarına gelir. Babın bu anlamından dolayı ilave harf olan hemzeye ‘hemzetü’n-nefy / hemzetü’l-izâle / hemzetü’s-selb’ gibi isimler de verilmiştir. İlgili babta hemze bu anlamıyla kullanıldığında fiilin anlamını

adeta tersine çevirmektedir. Mesela “ اديز ُتْيكش (:Zeyd’i şikâyet ettim)”

ifadesinde geçen fiil if‘âl babında kullanıldığında “ اديز ُتْيكْشأ (:Zeyd’in

şikâyetini giderdim) şeklinde anlam kazanmaktadır.101

Hucurât sûresinin 9. âyetinde geçen ‘ اوطسقأ ’ ifadesi hakkında yapılan yorumlar da bu manayı destekler mahiyettedir. Zira ilgili kelimenin tefsiri yapılırken zalim olmak ve zulmetmek manalarına gelen طسق kökünden değil, nefiy hemzesinin ilavesiyle elde edilen rubâ‘î/dört harfli bir fiil olduğu, buna bağlı olarak da mananın adil olmak şeklinde değiştiği belirtilir. Bununla beraber üç harfli kökünün de adil

olmak manasına geldiğini söyleyenler vardır.102

Sözlük anlamlarına yer verdiğimiz i‘râb kelimesinin ıstılahtaki anlamı üzerinde ortak bir tarifin olduğunu göremiyoruz. İ‘râb kelimesi pek çok eserde neredeyse nahivle eş anlamlı olarak kullanılmış bir durum arz etmekle beraber, bu kelimenin daha özel tariflerine de rastlamaktayız. Fîrûzâbâdî daha önce geçtiği gibi i‘râbı, bir şeyin

100 Ebü’l-Berekât Abdurrahmân İbnü’l-Enbârî, el-Beyân fî garîbi i‘râbi'l-Kur’ân, thk. Tâhâ Abdülhamîd ve Mustafa Saka, Kahire, el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-âmme li’l- kuttâb, 1400/1980, s. 9.

101 Ebü’l-Bekâ Muhibbüddîn Abdullah b. el-Hüseyn b. Abdillah el-Ukberî, el-Lübâb fî ileli’l-binâi ve’l-i‘râb, thk. Abdülilah Nebhân, Dımaşk 1995, I, 53; Şemseddin Muhammed b. Abdülmünim b. Muhammed el-Cevcerî, Şerhu Şüzûri’z-zeheb fî ma‘rifeti kelâmi’l-Arab, thk. Nevâf b. Cezâ el-Hârisî, Medine 2004, I, 170.

102

Ebü’l-Hasen Ali b. Ahmed b. Muhammed b. Ali el-Vâhidî en-Nisâbûrî, et-Tefsîru’l-Basît, nşr. İmâdetü’l-bahsi’l-ilmî, Câmiatü’l-İmam Muhammed b. Suûd, Riyad 1430, VI, 297; Muhammed b. Salih b. Muhammed el-Useymîn, Mecmû’u Fetâvâ ve Rasâil, düzenleyen: Fehd b. Nâsır b. İbrahim es-Süleymânî, Dârü’l-vatan, 1413, VIII, 187.

50

hakikatini ortaya çıkarmak, sözde lahn yapmamak şeklinde tanımlarken aynı kelimenin

at, deve ve diğer şeyler için ne anlamda kullanıldığını da aktarmaktadır.103

Modern dönemde pek çok dilcinin de kabul ettiği tanımların ortak noktası, amiller nedeniyle kelimenin sonunda meydana gelen değişikliklerdir. Nitekim İbn Hişâm (ö. 761/1360), bu noktaya vurgu yaparak i‘râbı, “bir amile bağlı olarak isimlerin ve muzari

fiilin sonunda zahirî veya takdirî olarak ortaya çıkan değişiklik”104 biçiminde

tanımlamıştır.

İ‘râbın murab olan isim ve fiillerin sonunda lafzî olarak ortaya çıkması ya fetha, damme, kesra gibi harekelerle ya da bu harekelerin yerini tutan harflerle olur. Arapçada lafzî i‘râbın yanı sıra, yapısı gereği bu tür i‘râbı alamayan kelimeler için de mahallî

veya takdirî i‘râb söz konusudur.105

Özetle Arapçayı –ve Arapçanın da aralarında yer aldığı Sâmî dilleri- diğer pek çok dilden ayıran en belirgin özelliklerinden biri olan i‘râb olgusu, son derece sistematik bir şekilde kurallara bağlanmış ve kelimelerin cümle içindeki durumlarını belirlemede etkin olmuştur. Anlamın tam ve kesin olarak belirmesinde i‘râbın öneminin oldukça fazla olduğu bilinen bir durum olup, bununla ilgili örnekler ilgili kısımlarda ayrıntılı olarak verilecektir.

Kadim dönemden beri i‘râb olgusunun Arap dili içerisinde var olduğu ve bunun bir dile sonradan uyarlanmasının neredeyse imkânsız olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca nahiv ilminin teşekkülünde de i‘râbın çok büyük bir role sahip olması i‘râb-nahiv arası ilişkinin boyutlarını ve bu iki kavramın içiçeliğini bize göstermektedir. Bir sonraki başlığımızda bu konuya yer verilecektir.

103

Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhit, s. 145. 104

Ebû Muhammed Abdullah Cemâlüddin İbn Hişâm, Şerhu Şüzuri’z-zeheb fî ma’rifeti kelâmi’l-Arab, Kahire, Dâru’t-talâ’, 2004, s.33

105 İ‘râb kelimesinin anlamı ve Arap dilinde rolüne dair ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Ali Şimşek, “Arap Dilinde İrâbın Yeri, anlatım ve Anlamdaki Rolü”, Nüsha, 2006, sayı: 22, s. 26 vd.

51