• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: FIKIH-NAHİV İLİŞKİSİ

2.3. NAHİV-KUR’ÂN İLİŞKİSİ

2.3.3. Kur’ân’da Farklı İ‘râb Yorumlarının Saikleri

2.3.3.2. Fakihin Benimsediği Mezhebin Anlam Takdirine Etkisi

Gerek amelî gerek itikadî mezheplerin teşekkülünden sonra bu mezheplerden herhangi birini benimseyen fıkıh ve kelam bilginleri, nasslara da kendi mezhepleri penceresinden bakmaya başlamışlardır. İtikadî veya amelî konulara yönelik yazılan eserlerin mezheplere göre tasnif edilebilmesi, belki de bu yaklaşımın en belirgin göstergesidir. Hem fakihler hem de müfessirler, Kur’ân âyetlerine yönelik yorum ve yaklaşımlarında bağlı bulundukları mezhebin etkisinde kalmışlardır. Burada belki de en önemli husus, hükümden hareketle nassın yorumlanması mı, yoksa nasstan hareketle hükmün belirlenmesi mi, şeklinde karşılaşacağımız bir ikilemdir. Bu ikilemi genelde kimse kabul etmek istemese de, yani her kesimin iddiası nasstan hareket olsa da vakıa bunun

çok da böyle olmadığını göstermektedir.149

Amelî mezheplere bağlı olarak ortaya çıkan farklı nahiv yorumlarına ya da nahiv yorumlarına bağlı olarak ortaya çıkan mezhep farklılıklarına üçüncü bölümde yer verilecektir. Burada ise itikadî mezhebe dayalı farklılıklardan bahsetmeye çalışacağız.

Müstakil çalışmalara konu olmuş bu hususta oldukça fazla örnek bulunmaktadır.150

Allah’ın sıfatları konusundan tutun şeytanın melek olup olmadığı konusuna kadar pek

148 Halil b. Ahmed, Kitâbu’l-ayn, I, 648; Ebü’s-Senâ Şihâbüddîn Mahmûd b. Abdillâh Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, thk. Ali Abdülbârî ‘Atıyye, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-‘ilmiyye, 1415, III, 331.

149

Konunun örneklenmesi ve izahı için ‘Nahiv Kurallarının Anlam Üzerindeki Etkisi’ başlıklı bölüme bakılabilir.

150 Kelam konularında ve itikadî mezheplerin görüşleri yönünde nahve dair etkiler için müstakil bir eser olarak bkz. Muhammed b. Abdullah es-Seyf, el-Eseru’l-akdiyyu fî teaddüdi’t-tevcîhi’l-i‘râbiyyi li âyâti’l-Kur’âni’l-Kerîm, Riyad 2008.

67

çok hususta mezhepler dil aracını bir şekilde kullanmışlar ve nassın zahiri hilafına görüş beyan etmemeye özen göstermişlerdir. Bu da doğal olarak ortaya konulan anlama uygun nahiv vecihleri aramaya sevketmiştir.

Hucurât sûresinin 8. âyetinin ilk kelimesi olan لاضف ifadesi üzerindeki i‘râb vecihlerinin çokluğu ve ortaya çıkan anlam farklılıkları oldukça geniş bir örnek olduğu için burada yer verilmesi uygun olacaktır.

ميكَح ميلَع ُهّٰللاَو ةَمْعِنَو ِهّٰللا َنِم لاْضَف

(Allah’tan bir lütuf ve nimet olarak. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.)151

Bir önceki âyetle bağlantılı olarak gelen bu âyetin başında yer alan لاضف kelimesinin i‘râbı hakkında dört farklı yorum vardır. Bu yorumlar, izah ve itirazlarına çok fazla girmeden şu şekilde özetlenebilir:

1. Mastar olan bu kelime mef‘ûl-ü mutlak olarak mansubtur.

2. Hal olarak mansubtur. Zü’l-hal ise önceki âyette geçen هرك– نيز– ببح fiillerinin

faili konumunda olan Allah’tır.

3. Hazfedilmiş bir fiilin mef‘ûlü olarak mansubtur. Fiilin takdiri ise نوغتبي şeklindedir.

4. Mef‘ûlü leh olarak mansubtur. Bu i‘râb yorumunun ise üç farklı izahı yapılmaktadır:

a) Amili

َناَيم ْلَا ُمُكْيَلِا َبَّبَح

ifadesi olup aradaki cümle mef‘ûl ile amili arasına

giren cümle-i mu’terizadır.

b) Amili hazfedilmiş bir fiil olup takdiri الل نم لاضف كلذ ىرج şeklindedir. c) Amili, önceki âyetin sonunda yer alan نودشارلا kelimesidir. Ancak bu

durumda mef‘ûlü lehin faili ile amilinin faili farklı olmaktadır. Bu farklılığı izah için de yeni bir takım yorumlara ihtiyaç olacaktır.

Bütün bu yorumların arka planına bakıldığında ise mutezile ve ehl-i sünnet arasında farklı görüşlere sahne olan kulların fiillerinin kime nispet edileceği hususu yer

almaktadır.152

151 Hucurât, 49/8.

68

Aynı konunun yine tartışmalara ve farklı nahiv yorumlarına neden olduğu bir başka âyet

ise şudur:

نوُلَمْعَـت ام َو ْمُكَقَلَخ ُللهاَو

‘Allah sizi ve yaptıklarınızı/amelinizi yarattı.’153

Bu âyette

yer alan ام edatının mastar harfi veya mevsule olması arasında ortaya konan farklı görüşler, kulların fiillerinin yaratıcısının kim olduğu konusundaki tartışmanın taraflarına göre kabul edilecek yorumlardır. Ehl-i sünnetin kabulüne göre kulların fiilllerinin yaratıcısı Allah’tır. Râzî, iki farklı tevcihe değinerek, bu anlamı verecek şekilde âyetteki ام edatının mastar manasını verdiğinden hareketle atıf harfinden sonra gelen kısmı مك

zamirine atfederek ilgili manaya ulaşmıştır. Yani

مكلمع قلخ َو ْمُكَقَلَخ ُللهاَو

takdirinde olup

sizi de amellerinizi de yaratan Allah’tır, sonucuna varmıştır.

Kulun fiilinin yaratıcısı olarak kulun kendisini görenler ise buradaki ام edatını mastar değil mevsule olarak kabul etmektedirler. Bu kabule bağlı olarak da ismi mevsul konumundaki bu harf, sıla cümlesinde ifade edilen mef‘ûl konumundaki mahzuf zamirle ilişkilendirilmiştir, yani mef‘ûl konumundadır. Bu durumda ise kul kendi amelinin faili olup mana adeta şöyle oluşmaktadır ‘Allah sizi ve sizin eyleminiz sonucu ortaya çıkan

amellerinizi yarattı’. 154 Hal böyle olunca her iki görüşe de yer veren Râzî, âyetin iki

i‘râba da muhtemel olmasından dolayı karşı taraf için bağlayıcı bir delil olmayacağını

söylemektedir.155

İblis olarak da isimlendirilen şeytanın meleklerden mi yoksa cinlerden mi olduğu konusu da ilgili âyette farklı i‘râb tercihlerine sebep olan bir diğer konudur. لاإ اودجسف

سيلبإ (: İblis hariç melekler secde ettiler)156

âyetinde yer alan istisnanın türü hakkındaki

tartışmaların kaynağı, ilgili konuya yönelik ihtilaflara dayanmaktadır. Şeytanın meleklerden biri olmadığını iddia edenlere göre, bu anlamı desteklemek için âyetteki istisna munkatı‘ olarak kabul edilirken, meleklerden olduğunu söyleyenler istisnanın

153 Sâffât, 37/96. 154

Kâdî Abdülcebbâr, Ebü’l-Hasen Abdülcebbâr b. Ahmed el-Hemedânî, Müteşâbihü’l-Kur’ân, Kahire, Dârü’t-türâs, trz., Müteşâbihü’l-Kur’ân, s. 581-583.

155 Fahreddin er-Râzî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ömer, Mefâtîhu’l-ğayb (et-Tefsîrü'l-kebîr), Beyrut 1990, XVI, 344.

69

muttasıl olduğunu ifade etmişlerdir.157

Zira muttasıl istisnada müstesna, müstesna minh olan şeyin cinsindendir. Munkatı‘ istisnada ise müstesna ile müstesna minh farklı cinslerdir. İstisnanın munkatı‘ olması durumda ise َسيلبإ kelimesi, amil konumunda olan ّلاإ tarafından nasb edilmiş olacaktır.

Kısaca zikredilen örneklerde de görüldüğü gibi Kur’ân lafzını i‘râb edecek kişinin inanç ve anlayışı, mezhep görüşü gibi ön bilgileri, söz konusu nassı da bu birikimi doğrulayacak şekilde yorumlamaya götürmüş ve hatta bazı durumlarda çok uzak ihtimaller bile ön plana çıkartılabilmiştir.