• Sonuç bulunamadı

İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin (Beykoz Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgeleri Nazım İmar Planında (248 ada, 9 parsel) Bakanlık Oluru ile kabul edilen 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı

D- ÇALIŞMA İZNİ

VI- TURKUAZ KARTIN İPTALİ

1. Kavramsal Çerçevede İşsizlik

1.3. İşsizlikle Mücadele Politikaları

Geçmişte işsizlik uzun süre bireyin kendisinin yaşadığı bir sorun olarak kabul görse de (Andaç, 1999:20), günümüzde işsizlik bireyin olduğu kadar toplumunda önemli bir sorunu olduğu kabul görmüştür (Tokol, 2000:105). İşsizlik ile mücadele artık sadece ülkelerin ortaya koyacağı ulusal sosyal politikalar ile olmayacağı anlaşılmış, uluslararası sosyal politikalar üretilmeye başlanmıştır. Başta Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütünün küresel boyutta ortaya koyduğu işsizlikle mücadele politikaları Avrupa Birliği gibi bölgesel örgütler tarafından da desteklenmiş ve işsizliğin olumsuz toplumsal etkileri en asgari düzeye indirgenmeye çalışılmıştır.

İşsizlikle mücadelede ortaya konulacak politikalarda özellikle ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi durum önem kazanmış, sosyal politikaların şekillenmesinde belirleyici bir unsur olmuştur. İşsizlik ile ilgili ortaya konan politikalar ulusal veya uluslararası düzeyde olsun genel olarak iki temel yaklaşımda ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşımlar aktif istihdam politikaları ve pasif istihdam politikalarıdır. Aktif istihdam politikalarında temel yaklaşım bireyin iş bulma imkanlarını artırma, yeni istihdam olanakları sağlama, emek arz ve talebindeki eksik bilgileri tamamlayıcı faaliyetlerde bulunma şeklindedir. Aktif istihdam politikalarında hedef işsizliği önleyici politikalar üretmek ve işsizlerin bir an önce işgücü piyasalarına dahil olmasını sağlamaktır. Pasif istihdam politikalarında temel yaklaşım işsizliğin bireylerde meydana getirdiği sosyal yıkımları düzeltme ve işsiz kalan bireyin ekonomik olarak güvence altına alınmasını sağlamak vardır. Bu yaklaşımda ortaya konan iki önemli metot işsizlik sigortası ve işsizlik yardımıdır. İşsizlik sigortası sosyal sigorta prim sistemini benimsemiş ülkelerde işsizlik riskinin prim ile güvence altına alınması şeklinde uygulanmaktadır. İşsizlik yardımı ise sosyal devlet ilkesi ekseninde güçlü ekonomik yapıya sahip devletlerin işsizlere doğrudan yardımda bulunması şeklinde meydana gelmektedir. Türkiye’de işsizlikle mücadelede aktif ve pasif istihdam politikaları bir arada uygulanmakta olup işsizlik sigortası önemli bir sosyal denge aracı olarak kullanılmaktadır (Mahiroğulları ve Korkmaz, :2018:102-110).

174 2. 4447 Sayılı Kanun Kapsamında İşsizlik Sigortası

İşsizlik sigortası sosyal güvenlik uygulamaları açısından bireyin işsiz kalması sonucu uğrayacağı gelir kaybını tazmin etmek için uygulanan en önemli sistemlerden birisidir. İşsizlik sigortası uygulaması ile işsiz kalan birey ekonomik olarak güvence altına alınmış olur. İşsizlik sigortası esas olarak geçici süre işsiz kalan bireye çalışırken elde ettiği gelir yerine geçen parasal yardımı yapmayı amaçlar (Güzel, 2000:820). İşsizlik sigortası ile işsiz kalarak gelir kaybına uğrayan birey ekonomik olarak güvence altına alınmış olur (Hughes, 1996:18).

2.1. 4447 Sayılı Kanun’un Amacı, Kapsamı ve Uygulaması

23810 sayılı resmi gazetede 8.9.1999 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren İşsizlik Sigortasının amacı ‘’işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamak’’ (4447 S.K. Md. 46) şeklinde açıklanmıştır. İşsizlik sigortasının birey açısından kapsam alanı;

• 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalılar,

• 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışanlardan 5510 sayılı Kanunun 52’nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında işsizlik sigortası primi ödeyen isteğe bağlı sigortalılar ile aynı Kanunun ek 6’ncı maddesi kapsamındaki sigortalılar,

• 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalılar şeklindedir (4447 S.K. Md. 46-2)

İşsizlik sigortası kapsamına dahil olmayan çalışanlar ise;

• 5510 sayılı Kanunun; 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri, ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışmayanlar ve üçüncü fıkrası, 5 inci, 6’ncı ve geçici 13’üncü maddeleri kapsamında olanlar ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamında olmakla birlikte memur veya 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi sözleşmeli statüde bulunanlar

• 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,

• 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu,

• 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu,

175

• 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu,

• 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu,

• 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu,

• 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanunu, 233 ve 399 sayılı kanun hükmünde kararnameler ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat kanunlarındaki hükümlerine göre sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar (18/5/1994 tarihli ve 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 31 inci maddesi kapsamında yer alan sözleşmeli personel dâhil)

• 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre geçici personel statüsünde çalıştırılanlar şeklinde düzenlenmiştir (4447 S.K. Md. 46-3)

İşsizlik sigortası için prim toplama görevi Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmişken, diğer yapılacak her türlü hizmet ve uygulamadan ise İş ve İşçi Bulma Kurumu sorumlu olarak yetkilendirilmiştir. Genel olarak işsizlik sigortası uygulamasının daha çok 5510 sayılı kanun kapsamında iş akdine bağlı çalışanları kapsadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. İşsizlik sigortası en temel ilke zorunluluk ilkesidir (4447 S.K. Md. 48). İşsizlik sigortası kanun kapsamına giren çalışanlarda zorunlu olarak yapılan bir uygulamadır. Kanun kapsamına giren çalışanlardan gerekli şartları yerine getirmiş ve işsizlik sigortası hükümlerinden yaralanmaya hak kazanmış işsizlere kurum tarafından; işsizlik ödeneği verilir, 5510 sayılı kanun gereği yatması gereken sigorta primleri karşılanır, iş bulma kurs programlarından yararlandırılır ve yeni iş bulma çözümleri sunulur (4447 S.K. Md. 48).

İşsizlik sigortası uygulaması için oluşturulacak mali fonun katılımında çalışan, işveren ve devlet bir arada katkıda bulunmaktadır. İşsizlik sigortası primi esas olarak çalışanın 5510 sayılı kanun kapsamında belirtilen prime esas aylık brüt kazancı üzerinden %1 çalışan sigortalı, %1 devlet ve %2 işveren şeklinde kesilmekte ve ödenek ile hizmetlerin finansmanında kullanılmaktadır. Bu kesinti miktarları genel olup kanun içinde isteğe bağlı sigortalılar için ve engelli çalıştıran işyerleri için farklı düzenlemeler yapılmıştır.

2.2. 4447 Sayılı Kanun Kapsamında İşsizlik Ödeneğinden Yaralanma Koşulları

İşsizlik ödeneği işsizlik sigortası kapsamında olup işsiz kalan bireyi ekonomik güvence altına alan en temel uygulamadır. Bu kapsamda işsizlik ödeneğinde yararlanabilmenin esasları kanunda belirtilmiştir;

176

İşsizlik sigortası kanunun 50’nci maddesine göre işsizlik ödeneği miktarı sigortalının son dört aylık prime esas kazançlarının günlük ortalamasının yüzde kırkı miktarındadır. Fakat işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı iş kanuna tabi on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemeyecek şekilde sınırlandırılmıştır. İşsizlik ödeneğinin diğer temel unsuru prim gün sayısıdır. Bu bağlamda işsizlik ödeneği ödeme süresi yatırılmış olan sigorta prim gün sayılarına göre belirlenmiştir. Hizmet sözleşmesi son bulmadan önceki 120 gün sürekli prim ödeyen sigortalılardan;

• 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 180 gün,

• 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 240 gün,

• 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan sigortalı işsizlere 300 gün işsizlik ödeneği alma hakkından belirtilen tutar esaslarında yararlanır (4447 S.K. Md. 50).

Belirtilen esaslar dahilinde işsizlik ödeneğine hak kazananlara gerekli ödemeler aylık olarak her ayın beşinde ödenir. Ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılmaz.

Ödemelerden nafaka hariç herhangi bir haciz kesintisi yapılmaz (4447 S.K. Md. 50).

İşsizlik ödeneğine hak kazanmanın diğer önemli bir şartı da iş sözleşmesinin kanunda belirtilen esaslar dahilinde son bulmasıdır. Çalışanın iş sözleşmesinin iş kanununda belirtilen esaslar dahilinde son bulması durumunda ödenekten yararlanmak için gerekli başvuruyu şahsen yapması gereklidir. İş sözleşmenin işsizlik ödeneği hak kazanmaya uygun bir şekilde son bulma şekilleri;

• 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu’nun 13’üncü maddesi veya 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 16’ncı maddesi ya da 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen bildirim önellerine uygun olarak hizmet akdi işveren tarafından sona erdirilmiş olmak,

• Hizmet akdi, süresi belli olsun veya olmasın sürenin bitiminden önce veya bildirim önelini beklemeksizin 1475 sayılı İş Kanunu’nun 16’ncı maddesinin (I), (II) ve (III) numaralı bentlerine veya 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinin (II) ve (III) numaralı bentlerine (4857 sayılı İş Kanunu Madde 24) veya 5953 sayılı Basın

177

Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 7’nci maddesi ile 11 inci maddesinin birinci fıkrasına göre sigortalı tarafından feshedilmiş olmak,

• Hizmet akdi, süresi belli olsun veya olmasın süresinin bitiminden önce veya bildirim önelini beklemeksizin 1475 sayılı İş Kanunu’nun 17’nci maddesinin (I) ve (III) numaralı bentlerine (4857 Sayılı İş Kanunu Madde 25) veya 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinin (III) numaralı bendine veya 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 12 inci maddesinin birinci fıkrasına göre işveren tarafından feshedilmiş olmak,

• Hizmet akdinin belirli süreli olması halinde, bu sürenin bitimi nedeniyle işsiz kalmak, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 7’nci maddesinin (II) numaralı bendinde belirtilen hizmet akdinin belirli bir sefer için yapılmış olması nedeniyle sefer sonunda işsiz kalmak,

• İşyerinin el değiştirmesi veya başkasına geçmesi, kapanması veya kapatılması, işin veya işyerinin niteliğinin değişmesi nedenleriyle işten çıkarılmış olmak, 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinin (IV) numaralı bendindeki nedenlerle işsiz kalmak, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 21 inci maddesi kapsamında işsiz kalmak şeklindedir (4447 S.K. Md. 51).

İşsizlik ödeneği alma durumunu düşüren nedenler ise; işsiz bireye kurum tarafından sunulan işin ret edilmesi, gelir getirici bir işte çalışmaya başlamak, sosyal güvenlik kurumlarından yaşlılık aylığı almaya başlamak, kurum tarafından verilen eğitimi ret etmek veya devam etmemek, kurum tarafından yapılan çağrıları cevaplamamak, bilgileri vermemek şeklinde belirtilmiştir (4447 S.K. Md. 52).

3. 4447 Sayılı Kanun’un Uygulamasında Karşılaşılan Sorunlar

Sosyal devlet anlayışının temel hedefi ülke içinde ekonomik ve iktisadi kalkınmanın sağlanması kadar sosyal yönden de toplumun ileri refah seviyesine ulaşmasını sağlamak vardır. Türkiye’de 1982 Anayasası ile sosyal devlet anlayışı bağlamında bazı yükümlülüklerin devlet tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Çalışma hayatı da devletin ilgilenmesi ve politikalar üretmesi gereken önemli bir alandır. Günümüzde çalışma hayatını yakından ilgilendiren ve çok yönlü etkileri olan işsizlik üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. 2017 yılı verilerine

178

göre Dünya’da herhangi bir sosyal güvenlik programı bulunan 186 ülkeden 85’inde işsizlik sigortası uygulaması bulunmaktadır. Türkiye’de işsizlik sigortası bulunan gelişmekte olan bir ülkedir ve bu uygulamanın bulunması önemli bir gelişmedir (Alper,2008: 219).

İşsizlik kavramı sosyal güvenlik açısından yatay ve dikey sosyal riskleri olan bir kavramdır.

İşsizlik sigortasının en önemli uygulaması işsizlik maaşıdır. Fakat işsizlik maaşı dışında bireylere yapılan eğitim, iş bulma vb. diğer yardımlarda işsizlik sigortası uygulamasının önemli unsurlarıdır. İşsizlik sigortası temel olarak işsiz kalan çalışanların ekonomik olarak güvence altına alınmasını hedeflemiş olsa da uygun bir yönetim ile işsizliği azaltıcı ve istihdamı artırıcı özellikleri de bulunmaktadır. Türkiye’de işsizlik sigortası uygulamasının başladığı 2000 yılından günümüze kadar geçen sürede uygulama açısından birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır.

İşsizlik sigortası temel ilke olarak kapsam alanında olanlara zorunlu olmaklar birlikte fonun temel kaynaklarını işçi, işveren ve devlet tarafından kesilen primler oluşturmaktadır. İşsizlik sigortası fonunun büyüklüğü ve yapılan yardımlar incelendiğinde;

Türkiye İş Kurumu 2018 mayıs verilerine göre Türkiye’de işsizlik fonuna 2002 tarihi ile 2018 tarihleri arasında 9.754.642 kişi başvurmuş olup toplam 20.291.345.341 TL ödeme yapılmıştır.

Dönemsel olarak yapılan yardımlar incelendiğinde 2015 yılında toplam 2.192.786.661 TL, 2016 yılında 3.682.650.659 TL, 2017 yılında 4.169.246.201 TL ve 2018 yılında ise ilk beş aylık dönemde 1.808.826.060 TL yardım yapılmıştır. İşsizlik sigortası fonunun toplam 2018 yılı toplam geliri 2.5887.512.459 TL olup fonun 2018 toplam nakit fon varlığı 123.730.228.606 TL’ dir (www.iskur.gov.tr). İşsizlik sigortası fonunun birikim miktarının yüksek olması fondan hükümetlerce yapılan harcamaların farklı yönlerde ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örnek olarak fon gelirlerinin yaklaşık %14 ü GAP’ (Güneydoğu Anadolu Projesi) a ayrılmış ve fonun amacı dışında harcamalar yapılmıştır.

İşgücü piyasalarında karşılaşılan uygulamalar açısından işsizlik sigortası değerlendirildiğinde karşılaşılan temel sorunlar; İşsizlik sigortası hak etme koşulu olarak belirli kriterlere bağlanmış olup, OECD ortalamasında son iki yıl içinde bir yıl prim ödeme yeterli olurken Türkiye’de son üç yılda altı yüz gün ve işten çıkmadan önce kesintisiz yüz yirmi gün prim ödeme şartı getirilmiştir. İşsizlik sigortasından yararlanma süreside işsizliğin ekonomik etkilerini ortadan kaldıran diğer önemli bir etkendir. OECD ülkelerinin ortalaması 24 ay olurken Türkiye’de en uzun süre 10 aydır. İşsizlik ödeneği bağlama oranı da uygulamada karşılaşılan diğer bir sorundur. Gelişmiş ülkelerde ortalama gelirin %60 düzeyinde aylık bağlama oranı varken, Türkiye için bu oran %40 düzeyindedir (https://stats.oecd.org/ ve 4447 S.K.). İşsizlik

179

sigortasına hak kazanma, yararlanma süresi ve ödenek miktarı açsısından Türkiye ortalamanın altında bir görünüm sergilemektedir. İşsizlik sigortası kapsamında yapılan iş bulma, eğitim ve benzeri uygulamalar yeterli düzeyde gerçekleşmemiş, fonun mevcut mali yapısı göz önünde bulundurulduğunda işsizlere daha iyi hizmetler verilebileceği değerlendirilmektedir. İşsizlik sigortası uygulamasında karşılaşılan sorunların ortadan kaldırılması toplumun sosyal açıdan refaha ulaşması için önemli bir durumdur.

Sonuç

İşsizlik sigortası fonu işsizliğin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmada önemli bir araçtır.

Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede işsizlik sigortası fonunun kurulması ve aktif olarak uygulanması önemli bir gelişmedir. Günümüzde daha çok gelişmiş ülkelerde görülen işsizlik sigortası uygulamasının gelişmekte olan ve işsizlik sorununu tam olarak çözememiş ülkelerde uygulanmaya konması bir risk olarak kabul edilmiştir. İşsizlik ile birlikte fonun finansmanı konusunda ortaya çıkabilecek sorunlar sosyal güvenlik açısından dengelerin bozulmasına neden olabilir.

4447 sayılı kanun kapsamında işsizlik sigortası uygulaması genel olarak değerlendirildiğinde mali açıdan güçlü bir fon yapısı karşımıza çıkarken fon kapsamında olanlar açısından iyileştirilmesi gereken birtakım konular bulunmaktadır. Öncelikli olarak Türkiye’de işsizlik sigortası uygulamasının kapsam alanını iyileştirilmelidir. Sadece belirli bir statüde çalışan bireyleri fon kapsamına alma diğer çalışanların işsizlik tehlikesi ile karşılaşmayacakları olgusunu ortaya çıkarmamalıdır. İşsizlik toplumun genel bir riskidir. Uygulamada karşımıza çıkan diğer önemli bir nokta işsizlik ödeneğine erişimin çok katı şartlara bağlanması ve işsizlik ödeneği ödeme süresi ile aylık oranlarının çok düşük olduğudur. Temel hedefi işsizliğin olumsuz ekonomik etkilerini ortadan kaldırmak olan işsizlik ödeneğinin bağlanma şartları, miktarı ve süresi yetersizdir. İşsizlik sigortası kapsamında yapılan diğer uygulamalar kapsamında yapılan iş bulma yardımı, eğitim, kurs ve teşvik uygulamaları fonun büyüklüğü ile kıyaslandığında yetersiz düzeyde kalmıştır.

Türkiye’nin iktisadi ve ekonomik kalkınmayı gerçekleştirme hedefi içinde sosyal kalkınma bulunması gereken bir unsurdur. Toplumsal olarak sosyal açıdan kalkınma gerçekleştirilmezse uzun vade içerisinde farklı sorunlar ile karşılaşılabilir. Sosyal devlet ilkesi kapsamında ortaya konan sosyal güvenlik uygulamaları kapsamında değerlendirilen işsizlik sigortası uygulamasının bireyler açısından iyileştirilmesi bir gerekliliktir. İşsizlik sigortasının

180

kapsamının genişletilmesi, ödenek bağlama şartlarının hafifletilmesi, miktarının ve süresinin artırılması öncelikli yapılması gereken bir durumdur. Aynı zamanda işsizlere karşı kurs, eğitim ve iş bulma eğitimlerinin artırılması piyasa şartlarına uygun bir şekle gelmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak işsizlik sigortası uygulamaya girdiği 2000 yılından itibaren Türkiye’de çalışma hayatına önemli katkılar sağlamıştır. Uygulamada ortaya çıkan eksik durumların giderilerek işsizlik sigortasının daha iyi şartlara ulaşmasını sağlamak tüm topluma önemli kazançlar sağlayacaktır.

Kaynakça

ALPER y. (2008) ‘’Sosyal Güvenlik’’, Sosyal Politika, Editör: Aysen TOKOL-Yusuf ALPER, 9. Baskı, Dora Yayıncılık

ANDAÇ F. (1999) ‘’İşsizlik Sigortası’’, TÜHİS Yayınları No: 33, Ankara AREN S. (1975) ‘’İstihdam, Para ve İktisadi Politika’’, B.5, Ankara BAŞTERZİ S. (1996) ‘’İşsizlik Sigortası’’, Ankara

DİRİMTEKİN H. (1965) ‘’İşsizlik Sorunları’’, EİTİA. No. 30/7, İstanbul

EKİN N. (1994) ‘’İşsizlik Sigortası: Teorik Boyutlan ve Dünya Uygulamaları’’, Kamu-İş Yayınları, Ankara

GEDİZ B. ve YALÇINKAYA H. M. (2000) ‘’Türkiye’de İstihdam İşsizlik ve Çözüm Önerileri:

Esneklik Yaklaşımı’’, Yönetim ve Ekonomi, Celal Bayar Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 6 Sayı: 1, 161-184

GÜNDOĞAN N. ve BİÇERLİ M. K. (2003) ‘’Çalışma Ekonomisi’’, AÜ Yayınları: 1461, Eskişehir

GÜZEL A. (2000), “4447 Sayılı Kanun’a Göre İşsizlik Sigortası”, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) Yayını, No: 38, 817-840.

HUGHES, J. J. (1996), “The Differential İmpact of Unemployment İnsurance on Unempoyment Duration by İncome Level”, International Journal of Manpower, 17, pp.18-33.

IŞIĞIÇOK Özlem (2008) ‘’Temel Sosyal Politika Sorunları’’, Sosyal Politika, Editör: Aysen TOKOL-Yusuf ALPER, 9. Baskı, Dora Yayıncılık

MAHİROĞULLARI A. ve KORKMAZ A. (2018) ‘’İşsizlikle Mücadelede Emek Piyasası Politikaları’’, Ekin Yayınları, Bursa

SERTER N. (1993) ‘’Genel Olarak ve Türkiye Açısından İstihdam ve Gelişme’’, İstanbul Üniversitesi Basımevi Merkezi, İstanbul

181

STANDİNG G. (1983) ‘’The Notıon Of Structural Unemployment Internatıonal Labor Review’’, Vol:112, No: 2, March

TOKOL A. (2000) ‘’Sosyal Politika’’, Vipaş A.Ş., 2. Baskı, Bursa

TOZAN C. (2013) ‘’İşsizlik Kanunu Uygulamaları’’, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Yayınları, Ankara

ÜNSAL E. (2008) ‘’Kıdem Tazminatı Fonu Tasarısı Taslağı Konusunda Bazı Düşünceler’’, THIS Yayınları, C:21

VROMAN, W. (1999) ‘’Unemployment and Unemployment Protection in Three Groups of Countries’’, Social Protection Discussion Papers of World Bank

ZAİM S. (1997) ‘’Çalışma Ekonomisi’’, Filiz Kitapevi, İstanbul Resmî Gazete 23810 ‘’4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’’

http://www.iskur.gov.tr/tr-tr/kurumsalbilgi/raporlar.aspx, Erişim Tarihi: 10.07.2018 https://stats.oecd.org/, Erişim Tarihi: 12.07.2018

182

854 SAYILI DENİZ İŞ KANUNU AÇISINDAN İŞ GÜVENCESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Gökçe CEREV24 ÖZET

Sanayi devrimi ile birlikte üretim tekniklerinde meydana gelen değişim sonucunda işçilerin çalışma hayatındaki haklarının korunması için çeşitli hukuksal düzenlemeler yapılmıştır. İş güvencesi de çalışma hakkının korunması için yapılan en temel hukuksal düzenlemelerden birisidir. İş güvencesinin özünde çalışanın işveren tarafından keyfi bir şekilde işten çıkarılmasını önleme amacı vardır. Türk iş hukukunda da çalışanların yapmış oldukları üretim ve hizmete göre farklı hukuksal düzenlemeler yapılmış ve çalışma hayatı esas olarak İş Kanunu, Basın İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Borçlar Kanunu kapsamında şekillenmiştir.

Çalışma hayatının çerçevesini belirleyen bu yasal düzenlemelerde iş güvencesi farklı boyutlarda ele alınmakta ve uygulanmaktadır.

Denizcilik sektörünün kendine özgü çalışma şartları bu alandaki çalışma ilişkilerinin farklı yasal düzenlemeler ile şekillenmesini zorunlu kılmıştır. Türkiye’de denizcilik sektöründe çalışma ilişkileri 854 sayılı Deniz İş Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu çalışmada iş güvencesi kavramsal olarak sosyal ve ekonomik yönüyle araştırılmış, Türkiye’de çalışanların iş güvencesine yönelik yapılan yasal düzenlemeler incelenmiş ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nda iş güvencesinin durumu değerlendirilmiştir. Çalışmada Deniz İş Kanunu kapsamında çalışanlar açısından iş güvencesi uygulamalarının çok dar kapsamda düzenlendiği tespit edilmiş olup, denizcilik sektörü çalışanlarının daha iyi çalışma şartlarına sahip olması için mevcut yasada hızlı bir şekilde iş güvencesi ile ilgili gerekli düzenlemelerin yapılmasının gerekliliği sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Türkiye, İş Hukuku, Deniz İş Kanunu, İş Güvencesi

24 Dr. Öğ. Üyesi, Fırat Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, gcerev@fırat.edu.tr

183 Giriş

Güvende olma duygusu geçmişten günümüze insan yaşamının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Günümüzde güvende olma ve güvence altında yaşama arzusu insanların en temel gereksinimi şekline gelmiştir. İnsanlarda güvende olma duygusu ile ortaya çıkan bu istek çalışma hayatına da yansımıştır. Çalışma hayatı açısından da güvende olma duygusu önemli bir olaydır. Çalışanların kendini güvende hissetmesi örgüt açısından önemli etkiler ortaya çıkarmakta, çalışanların iş motivasyonu artmakta ve örgütsel verimlilik gelişmektedir (Peker ve Aytürk, 2002:74). İş güvencesi çalışanların temel bir hakkı olarak ortaya çıkmış ve çalışma hayatının ayrılmaz bir parçası şekline gelmiştir. İlk olarak çalışanların çalışma hakkını güvence altına almak için yapılan iş güvencesi düzenlemeleri günümüzde çalışanın ailesine ve toplumun geneline karşı yapılan sosyal ve ekonomik düzenlemeler şekline dönüşmüştür. İş güvencesi hakkı artık çalışma hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Türkiye’de çalışma hayatının yasal çerçevesini belirleyen hukuksal düzenlemeler de iş güvencesine farklı boyutlarda yer verilmiştir. Çalışma hayatının temel düzenlemeleri olan 4857 sayılı İş Kanunu, 5953 sayılı Basın İş Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile 854 sayılı Deniz İş Kanunda iş güvencesi çeşitli şekillerde düzenlenmiş ve bu durumun sonucunda çalışanların sahip olduğu iş güvencesi hakları birbirinden farklı olmuştur.