• Sonuç bulunamadı

İçsel faktörler sermaye girişlerinin olduğu ülke koşullarınca belirlenen faktörlerdir. Bu çerçevede, GOÜ’lerin kendi ekonomilerinde gerçekleştirdikleri yapısal reformlar ve değişimler içsel faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. GOÜ’lere yapılan yatırımların yüksek getiriler sunması, bu ülkelerde gerçekleştirilen ekonomik reformlar, büyüme oranlarının artması, enflasyon oranlarının düşmesi gibi makroekonomik göstergelerdeki iyileşmeler uluslararası sermayeyi çeken önemli faktörlerdir. Ancak tüm bu faktörlerin yanı sıra, GOÜ’lerin finansal serbestleşme doğrultusunda, sermaye hareketleri üzerindeki denetimleri kaldırmaları, uluslararası sermayenin bu ülkelere girişini belirleyen en önemli ve gerekli faktörlerden birisidir87.

1970’li yıllardaki dünya ekonomik krizinin ardından, küreselleşme baskılarının da artmasıyla birlikte, GOÜ’ler kapsamlı bir yapısal uyum sürecinden geçmek zorunda kalmışlardır. Yapısal uyum programları, bu ülkeleri piyasa ağırlığı artmış bir yeniden yapılanmaya, ekonomilerini dışa açmaya ve makroekonomik dengelerini “açık ekonomi” koşullarına göre yeniden oluşturmaya zorlamıştır. Yapısal uyum programlarına uyum ve kurumsal düzenlemelerle geçen 1980’lerden sonra, GOÜ’ler önceki dönemlere göre yeni özellikler kazanmıştır. Uluslararası sermaye hareketleri açısından ülkelerin kazandıkları bu yeni özellikler, önemli sonuçları da beraberinde getirmiştir. Bu ülke ekonomilerinde piyasanın ağırlığının artması, dünya ekonomileri ile bütünleşme sürecini hızlandırmıştır. Ekonomilerin dışa açılması mal ve hizmet düzeyinde ticaret hacmini büyütürken, ülkelerin kaynak gereksinimini de arttırmıştır. Bir yandan finansal piyasaların kurulup geliştirilmesi, diğer yandan kambiyo kısıtlamalarının kaldırılarak sermaye rejiminin bütünüyle serbestleştirilmesi, bu ülkelere akan sermayeyi nitelik ve nicelik yönünden etkilemiştir. Yeni gelişen piyasalar, sermaye girişi için çekici olanaklar sunarken,

87

Şeyda İnandım, Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ile Reel Döviz Kuru Etkileşimi: Türkiye Örneği, TCMB Uzmanlık Yeterlilik Tezi, Ankara, 2005, s. 16-17.

kambiyo rejimlerinin serbestleştirilmesi sermaye giriş çıkışını kolaylaştırmış ve böylece daha hızlı ve hacimli sermaye akışı için uygun ortam yaratılmıştır88.

Yurtiçi reel faiz oranı ile döviz kuru arasındaki ilişki (arbitraj), portföy yatırımları ve özellikle kısa vadeli sermaye hareketlerini uyaran ve GOÜ’lere yönelmesini sağlayan içsel faktörlerin başında gelmektedir. Yüksek reel faiz ve düşük döviz kuruna dayalı spekülatif arbitraj olanakları yaratan ülkeler, finansal sermaye için çekici bir hedeftir. Buradaki arbitraj geliri, GOÜ’lerin finans piyasalarına giriş yapan 1 birim yabancı paranın, dönem başındaki kurdan ulusal paraya çevrilmesi ve ulusal para bazında faiz geliri elde ettikten sonra tekrar döviz cinsinden yurt dışına çıkması sonucunda elde edilen net geliri göstermektedir. Ulusal para cinsinden faiz oranı R, döviz kurundaki (ulusal para/yabancı para) artış oranı da E ile gösterilirse, finansal arbitraj oranı, [(1+R)/(1+E)] -1 olarak tanımlanmaktadır. Bu işlem boyunca arbitraj geliri, faiz oranı yükseldikçe artmakta, ulusal paranın yabancı para karşısında değer kaybetmesi durumunda ise azalmaktadır. Arbitraj gelirindeki gerileme, diğer birdeyişle, yüksek faiz-düşük kur dengesindeki bozulma, oynak yapıdaki spekülatif sermayenin ülkeyi terk etmesine neden olmaktadır89.Özellikle, GOÜ’lere yönelik sermaye hareketlerinin önemli bir bölümü faiz ve kur farkından kaynaklanan bu arbitraj geliri peşindedir. Ancak son yıllarda yaşanan deneyimler bunun sürdürülebilir bir süreç olmadığını ve GOÜ ekonomilerinde önemlihasarlara neden olduğunu göstermektedir.

Sermaye girişi, uygun koşullar ve çekici getiri olanaklarının yanında risk faktöründen de etkilenmektedir. Uluslararası yatırım kararları sürekli bir risk unsurunu beraberinde taşırlar. Finansal yatırımlar söz konusu olduğunda bu risk faktörü daha karmaşık bir hal almaktadır. Modern yatırım analizinde, risk kavramı; finansal yatırımın beklenen getirisindeki olumsuz sapmaları belirtmek amacıyla kullanılmaktadır. Yatırımın beklenen gelirindeki değişkenlik ne derece yüksek olursa, yatırım o ölçüde riskli kabul edilmektedir. Bu çerçevede, uluslararası yatırımlardaki risk unsuru, özellikle finansal aktifler üzerindeki getiri oranlarını

88

Taner Berksoy ve Burak Saltoğlu, Türkiye Ekonomisinde Sermaye Hareketleri, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 1998-58, İstanbul, 1998, s.25-26.

89

etkileyerek, bir ülkeye yönelik sermaye hareketlerini belirleyen en önemli faktörlerden birisi olmaktadır90. GOÜ’lerin finansal serbestleşme sürecine girmesiyle birlikte, özellikle 1990’lı yıllarda sermaye akışı resmi kanallardan özel kanallara kaymış ve bu süreçte çok sayıda yeni araç finans piyasalarına katılmıştır. Bu gelişme borçlu riski kavramının yanında ülke riski, güvenilirlik gibi yeni ölçütleri ve kredi notu gibi yeni göstergeleri devreye sokmuştur. Ülke bazında bakıldığında risk, güvenilirlik ve kredi notu gibi ölçütlerin ulusal ekonominin temel dengeleriyle bağlantılı olduğu görülür. 1980’li yıllarda başlayan yapısal uyum süreci GOÜ’lerin çoğunda iç ve dış dengesizliklerin onarılmasına ve ekonomik istikrarın sağlanmasına yol açmıştır. Bu dengeleme, birçok GOÜ’nin ülke riskini azaltırken, kredi notlarının ve güvenilirliğin yükselmesine neden olmuş ve sermaye girişlerinin hızlanıp, hacim kazanmasında etkili olmuştur91.

Uluslararası sermaye hareketlerinin GOÜ’lere yönelmesine ivme kazandıran faktörlerden birisi de, iletişim teknolojisinde meydana gelen gelişmeler ve GOÜ piyasalarıyla ilgili veri tabanlarının oluşturulmasıdır. Özellikle yüksek tutarlı fonları yöneten kurumsal yatırımcılar, yatırımlarını yönlendirirken bu tür veri tabanlarından yararlanmaktadır. Bununla birlikte, iletişim ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler de, GOÜ’lerin finansal piyasalarında işlem yapmayı kolaylaştırarak işlem hacimlerinin artmasında etkili olmuştur92.

Bu sürece katkıda bulunan bir diğer önemli faktör de, GOÜ’lerdeki kapsamlı özelleştirme uygulamalarıdır. Özellikle 1980’li yıllarda GOÜ’lerdeki kamu işletmelerinin, gerek menkul kıymetler borsası kanalıyla gerekse blok satışlar yoluyla özelleştirme uygulamaları hız kazanmış ve böylece yabancı yatırımcılara kamu işletmelerini çekici fiyatlarla satın alma fırsatı yaratılmıştır. Özelleştirme uygulamaları, bir yandan menkul kıymet stokunun artışını sağlayarak finansal piyasaların gelişimine katkıda bulunurken, bir yandan da ekonominin kamu müdahalelerinden arınıp rekabetçi bir piyasa yapısının oluşmasına yol açmış; bu

90

Güven Delice, “Uluslararası Finansal Sermaye Akımlarını Belirleyen Faktörler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt:55, No:1, Ocak-Mart 2000(b), s.60.

91

Berksoy ve Saltoğlu, s.26.

92

H. Çetin Bedestenci ve M. Akif Kara, “Sermaye Hareketleri ve Kalkınma”, Kalkınma Ekonomisi Seçme Konular, Edt: Sami Taban ve Muhsin Kar, Ekin Kitabevi, Bursa, 2004, s.269.

ortam ise yabancı yatırımcıların bu piyasalara yaklaşımına olumlu katkı sağlamıştır. Örneğin, 1990 ile 1993 yılları arasında Arjantin’e yönelik sermaye girişlerinin dörtte biri özelleştirme amaçlı olmuştur93.