• Sonuç bulunamadı

İnan’a göre Tarih Tezi için çalışmalar, 1929 yılı sonunda ve özellikle 1930 yılı içinde yoğunlaşmıştır (İnan, 2012: 414). Daha öncesinde amatör bir çaba mesabesindeki çalışmalar, konuyla ilgili isimlerin toplanması ve bu çalışmaların kurumsallaşmasıyla hız kazanmıştır. Dönemin en yerleşik, yaygın ve entelektüel sivil toplum örgütü sayılabilecek Türk Ocakları bünyesinde bir araya gelinmiştir. İnan’ın aktardıklarına göre, 23 Nisan 1930’da toplanan Türk Ocakları Kurultayı’nın sonunda, 28 Nisan’da, kendisi, Atatürk’ün talimatıyla bir konuşma yapmış ve kırk imzalı bir önerge sunmuştur. Önergeyle Türk tarih ve medeniyetini ilmi surette tetkik etmek için hususi ve daimi bir heyetin teşkiline karar verilmesi teklif edilmiştir. Türk Ocakları Türk Tarih Heyeti oluşturulmuş ve Atatürk’ün himayesinde Türk tarihi üzerine çalışmalara başlamıştır. Heyet, toplantılarını çoğunlukla istasyonda, Cumhurbaşkanlığı Hususi Katipliğinin bulunduğu binada yapmıştır (İnan, 2012: 414-415).

Mustafa Oral’ın belirttiği gibi Türk Ocakları bünyesinde yapılan, 16 kişiden oluşan ve başkanlığını Mehmet Tevfik Bıyıklıoğlu’nun üstlendiği bu heyet, kurulduktan sonra, sistemli ve hızlı çalışma sürecine girmiştir (Oral, 2015: 43). Çalışmaların derhal

45

başlaması ve nihayet alınacak bir Türk tarihi yazılmak isteniyordu. Kapsamlı ve esaslı bir Türk tarihinin aceleyle yazılamayacağını söyleyenler olmuştur (Uzunçarşılı, 1939:349). Ancak Türk Tarihinin Ana Hatları ismindeki kitap, 1930’da yazılmıştır. İnan’ın anlatımıyla, 1930 yılı sonbaharında 606 sayfa olarak 100 adet basılan kitap, Atatürk’ün talebiyle incelenip eleştirilmek üzere belli kişilere dağıtılmıştır (İnan, 2012: 414-415).

Kitabın yazarları Türk Ocağı Türk Tarihi Heyeti üyeleri olan; Afet İnan, Mehmet Tevfik, Samih Rıfat, Yusuf Akçura, Dr. Reşit Galip, Hasan Cemil, Sadri Maksudi, Şemsettin, Vasıf ve Yusuf Ziya Beyler’dir. İlki 1930 yılında Devlet matbaası tarafından basılan kitap, belli konularda uzmanlığı olan kişilere görüşlerini almak için gönderilmiştir. Nitekim kitabın ilk sayfasında yer alan ‘Türk Tarihi Heyetinin başka azalarının ve mevzu ile alakalı zatların mütalaa ve tenkit nazarlarına arzulanmak üzere yalnız yüz nüsha basılmıştır’ (TOTTH, 1930: 1) ibaresi, kitabın esasında ‘çoğaltılmış bir müsvedde’ (Eyice, 1968:518) olduğunu gösteriyordu. ‘Dünya tarihi’ içinde, Türk tarihinin yeri konusu üzerine yapılmış bir deneme (Eyice, 1968: 519) mahiyetindeki bu eserin önsözünde, kitabın hangi amaçlar gözetilerek yazıldığı ifade edilmiştir. Batılı tarihsel iddialara reddiye boyutunu da içeren kitabın ‘Bu kitap niçin yazıldı?’ başlıklı bölümünde amaçlar açıkça belirtilmiştir.

‘‘Şimdiye kadar ülkemizde tarih kitaplarının çoğunda ve onlarca kaynak olan Fransızca tarih kitaplarında Türklerin dünya tarihindeki rolleri bilinçli ya da bilinçsiz olarak küçültülmüştür. Türklerin, ataları hakkında böyle yanlış bilgi edinmesi, Türklüğün kendini tanımasında, benliğini geliştirmesinde zararlı olmuştur. Bu kitapta hedeflenen asıl amaç, bugün, bütün dünyada tabii mevkiini geri alan ve bu bilinçle yaşayan milliyetimiz için zararlı olan bu hataların düzeltilmesine çalışmaktır, aynı zamanda bu, son büyük olaylarla ruhunda benlik ve birlik duygusu uyanan Türk milleti için milli bir tarih yazmak ihtiyacı önünde atılmış ilk adımdır. Türk’ün özellik ve kuvvetini kendine göstermek ve milli gelişmemizin derin ırki köklere bağlı olduğunu anlatmak istiyoruz. İkinci amacımız da, kâinatın oluşumuna, insanın ortaya çıkışına ve insan hayatının tarih devirlerinden evvelki mazisine dair, yakın zamanlara kadar ilgi gören yanlış değerlendirmelerin önüne geçmektir. Yahudilerin mukaddes saydığı efsanelerden çıkan bu görüşler, kaynakların eleştirisi ile ve son zamanların ilmi keşifleriyle artık tamamen kıymetini kaybetmiştir. Eleştirel tarihe ve tabii ilimlere dayanılarak kurulan varsayımlar elbette Sifrittekvin’in haberlerinden daha ilmidir. Kitabımızda insanın tarihine girmeden önce kainat, dünya ve insan hakkında zamanımızın ilmine dayanan teorileri aktardık’’ ( TOTTH, 1996:25).

Aynı bölümde ‘esas fikirlerimizi yaymak istedik’ denilerek, aceleyle bir tarih yazımı girişimi olduğu da belirtilmiştir. Tezin tutarlılığı, bütünselliği ve tanıtımı için (TOTTH, 1996: 26) sunulan bu kitap beğenilmemiştir. Uzunçarşılı’ya göre Mustafa

46

Kemal Atatürk de bu kitabı okumuş ve beğenmiştir (Uzunçarşılı, 1939:350 ). Böylelikle kitapta sunulan temel çerçeve benimsenmiş ama bu çerçeveye ek olarak tafsilatlı çalışmalar yapılmak istenmiştir. Lakin kainatın oluşumunu, uhrevi kaynakların yerine, dünyevi pozitif bilimlerle izah ediş, Türklerin dünya tarihi içerisinde oynadığı büyük rol ve uygarlığa sunduğu katkılar gibi konular genişletilip, Türk Tarih Tezinin nüvesini teşkil etmiştir. Antropolojik ve arkeolojik çalışmalarla da Türk ırkı üzerine çeşitli iddialar öne sürülmüştür.

Tez için çalışmalar sürerken, Semavi Eyice’nin aktardığına göre; 1931 yılında, mutabık olunan konuların içerisinde yer aldığı ve Türk Tarihinin Ana Hatları kitabının kaynaklık ettiği ‘Türk Tarihinin Ana Hatları- Methal’ ismiyle bir kitap basılmıştır. Talim ve Terbiye Dairesi’nin, 15.1.1931 tarihinde ki emri ile 30.000 nüsha basılarak 15 kuruş fiyat ile satışa çıkarılmıştır. Esas metni 74 sayfa tutan bu kitabın sonuna Leon Cahun’un 1873 yılında Milletlerarası 1.Orientalistler Kongresindeki tebliği, Ruşen Eşref tarafından ‘Fransa’da Ari dillere takaddüm etmiş olan lehçenin Turani menşei’ başlığıyla tercüme edilerek eklenmiştir. Bu kitap, bütün okullarda satılmış ve tüm öğrencilerin okuması istenmiştir (Eyice, 1968:519). Yapılan bu yoğun çalışmalar 4ciltlik tarih ders kitaplarına kaynaklık edecektir. Aynı zamanda yapılan çalışmalar, beraberinde kurumsallaşmayı da getirecektir. 12 Mart 1931 tarihinde, Türk Ocaklarını kapatma kararı alınınca 15 Nisan 1931’de, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla yeniden teşkilatlandırılmıştır. 1930’daki ilkeler temel alınarak faaliyetlerine devam eden kurumun adı, 3 Ekim 1935’te, Türk Tarih Kurumu olmuştur (Halaçoğlu, 2012:547- 548).