• Sonuç bulunamadı

3.5. Milliyetçiliğe Bakış

3.5.1. Anadolu: Yeni Vatan Köklü Tarih

‘Türklerin anayurdu Orta Asya’ (Mansel-Baysun-Karal, 1942: 9) olarak kabul edilse de son Türk devleti Anadolu toprakları üzerinde kurulmuştur. Daha önceleri, çok

19 ‘’Hâlbuki Türk milleti, manevi kültürü en yüksek bir millet olması itibariyle kadının erkeğe eşit hakkını, kadının cemiyet hayatındaki saygıdeğer arkadaşlık ve yurt kardeşliği mevkiini binlerce yıldan beri ve her milletten evvel tayin etmiştir. Tarih buna dair örnekler, belgelerle doludur. En eski zamanlarda bile hakan buyrukları „‟ hatun ve hakan buyururlar ki‟‟ sözleriyle başlardı. Orta Asya devletlerinde ve Anadolu Etilerinde kadınların devlet reisi, kumandan oldukları, mahkemelerde hakimlik ettikleri tarihçe bilinmektedir.’’

20‟Tarihte bilinen ilk medeni devletten beri (Sümer Devleti, MÖ 4000 yıl) Asya’da ve Avrupa’da kurulan beyliklerin, hanlıkların(krallıkların), hakanlıkların (imparatorlukların) çoğunu Türkler kurdu. Bir Türk devleti tarihe karıştı mı, derhal başka bir veya birkaç Türk devleti hayat sahnesine çıkar. Büyük Harp sonunda(1918), Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp parçalanırken, Türk kudreti yeni bir devlet daha meydana getirdi. Bu yeni devlet, tam çağdaş bir tarzda kurulan ‘Türkiye Cumhuriyeti’dir’’.

101

daha geniş topraklar üzerinde yaşanıldığı iddia edilse de, bugünkü topraklara karşı hiçbir memnuniyetsizlik duygusu gösterilmemiştir. Hatta memnuniyet bildirilmiştir; ‘Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur’ (Afet, 1933: 8-9) Üzerinde yaşanılan topraklar, yani Anadolu öylesine bir toprak parçası değildir. Anadolu, Türk milletine yakışır mahiyette bir ‘Vatan’dır21. (Afet, 1933: 9).

İsmet Parlak’a göre bu anlatımda vatan, ortak ve güçlü tarihiyle soyut, toprakların altında yatan eserlerle somut bir yöne sahiptir. Ayrıca siyasi sınırlara yapılan atıfla, hiçbir yayılmacı niyetin olmadığı da görülür (Parlak, 2005: 171-172). Türklerin son yurtlarındaki geçmişi ise yakın tarihe değil, çok uzak tarihe götürülüyordu. Bu ifadeler, savaş sırasında ve sonrasında Batılı devletlerce dile getirilen, Türklerin Anadolu’da eski olmadığı, dolayısıyla devlet kurmaya hakkı olmadığı yönündeki tezvirata cevap mahiyeti taşımaktadır. Temel iddia ise, Türklerin Anadolu topraklarında ‘yeni’, Rum ve Ermenilerin ‘eski’ olduğu gerekçesiyle, bu topraklarda tasarruf hakkının bu milletlere ait olduğu, dolayısıyla Türkiye topraklarının en azından bir bölümünün bu milletlere ait olduğu anlamına gelmektedir. Bu iddialara, Türk Tarih Tezi ile sistemli şekilde karşılık verilmek istenmiştir. Daha önce de bu gibi sorulara yanıt verilse de, düzenli ve kurumsal bir çalışmanın ürünü olarak, Türk Tarih Tezi ile ilk kez karşılık verilmiştir.

Türk Tarih Tezinin iddiasına göre, Türkler, binlerce yıldır Anadolu’dadır. Bu söylemi güçlendirmek adına, Anadolu topraklarında daha önce yaşayan topluluklar Türklükle ilişkilendirilmiş, böylece Anadolu Türk kılınmaya çalışılmıştır. İsimleri farklı olsa da, Anadolu’da yaşayanlar, Türklerin Orta Asya’dan binlerce yıl önce göç eden ve gittikleri yere yayılıp, medeniyet taşıyan akrabaları olduğu söylenmiştir.22

( Hamit ve Muhsin, 1930: 751). Bu durumla ilgili, ‘Türkün en az yedi bin yıldan beri gelip yerleşerek kutsal yurt edindiği Anadolu’da yapılan araştırmalar, bugün milattan evvel 4.000 yıla çıkarılan Anadolu- Eti medeniyetinin kıdemini her an birkaç asır daha

21 ‘‘Vatanımız, Türk milletinin eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerinde mevcudiyetlerini muhafaza eden eserleri ile yaşadığı bugünkü siyasi sınırlarımız içindeki yurttur. Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir kütledir’’

22 ‘‘Medeniyette en çok ilerlemiş olan Türkler, Garp Türkleridir. Şarka doğru gidildikçe daha iptidai Türk cemiyetlerine tesadüf olunur. Kezalik yalnız Anadolu Türkleri mevcudiyet ve istiklallerine sahiptirler. Garp medeniyetine en çok yaklaşmış ve o medeniyeti en çok temsil etmiş olan kitle yine Anadolu Türkleri kütlesi olduğu için medeniyet yolunda rehberlik bittabi yine Türkiye Türklerine teveccüh etmektedir’’.

102

geçmişe götürmektedir.’ ( TTTC, 2003: 30) denilerek ispat edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, 1071 Malazgirt Muharebesi de, Anadolu’ya daha önce yerleşmiş olan Türklerle, Anadolu’yu fethetmekle beraber akınlar halinde yerleşen Türklerin birleşmesi olarak anlatılsa da, ‘fethetmek’ ibaresiyle, aslında konuyla ilgili tezat bir söylem kullanıldığı görülmektedir23

. (Mansel, Baysun ve Karal, 1945:93) 1940’lı yılların ders kitaplarında, Anadolu’nun Türklüğüne dair benimsenen tezat söylemlerin benzerini, ‘Türkleştirme’ ifadesinde de görmek mümkündür. Nitekim Türk olan bir yerin yeniden Türk kılınması beklenemeyeceği gibi, Anadolu topraklarında Türklerden önce başka topluluklar olduğunu akla getirir. Ancak son söz yine, Türklerin Anadolu’daki etkisi olmuştur.24

( Mansel, Baysun ve Karal, 1942:3 ).

Türk’ün, Anadolu’da uzun ve uzak bir geçmişe sahip olduğu iddiasında en kritik topluluk Etiler’dir. Anadolu’daki en eski medeniyetlerden olan Etiler’in aslında Türkolduğu iddia edilmiştir25

.(TTTC, 2003: 126-128, 132) Böylece, Anadolu’daki Türk varlığı binlerce yılı bulmuş olurken, önce gelenin sahip olacağı ve üzerinde

23‟Malazgirt muharebesinin Türk başarısıyla bitmesi son derece önemli neticeler doğurmuştur. Artık bundan sonra Türklerin ilerleyişine karşı koyacak kuvvet kırılmış oluyor, Anadolu’nun Türk egemenliği altına geçmesi yolu açılıyordu. Bu muharebe yalnız Türk tarihinin değil, bütün dünya tarihinin akışını değiştirmiş ve bir dönüm noktası olmuştur. Büyük Türkiye Devletinin kuruluşu 1071 senesinde başlamıştır. Bundan sonra Türkler Anadolu’yu fethetmekle kalmamışlar, bu topraklara kalabalık kütleler halinde yerleşmişler, Anadolu’ya daha önce gelen Türklerle birleşmişlerdir. Böylece Anadolu’da hüküm süren sülaleler yabancı milletlere değil Türklüğe dayanmıştır.’’

24 ‘’Anadolu’ya gelip yerleşen Türklerin hepsi göçebe değildi. Köylüler, şehirliler, ticaret ve sanat adamları, gezici dervişler de ordularla beraber veya onların arkasından gelerek Anadolu’nun muhtelif yerlerine yerleştiler; dağlara, şehirlere, kasaba ve köylere Türkçe isimler koydular; bulundukları yerlerdeki İranlı, Moğol ve Arap Müslümanları az zaman içinde Türkleştirdikleri gibi Rum ve Ermenilere de Türkçeyi öğrettiler. Böylelikle Anadolu, taşı, toprağı, suyu ve insanı ile Türk olmağa başladı. Türkler, Anadolu’da, evvelce alışmış oldukları şekilde yaşamağa devam ettiler. Göçebe köylü ve şehirli hayatı süren Türkler oldu’

25 ‟ Etiler Anadolu’ya Hata adını vermişlerdir. Hata (dipnot verilmiştir. Bunun Hata yahut Kata ve belki de Atalar denilen bir Türk kabilesi adıyla ilişkisi olsa gerektir. Pencap çevresinde yerleşmiş Türklerin de adı Hata’dır.- Çin’in kuzeyindeki ülkelere dahi öteden beri Türkler tarafından verilmiş olan isimdir. Etilerin Anadolu’ya oralardan geldiği anlaşılıyor. Bununla Anadolu Yarımadası’nın Büyük Asya‟ya bağlı olduğu işaret edilmektedir. Küçük Asya halkı, Hitit ve benzeri isimlerle tanıttırılmış Hata Türkleridir. Bunlar tarihöncesinde Orta Asya yaylasından batıya yapılan göçlerde buraya gelmişlerdir. Sümerlerle ve Elamlarla akrabadırlar. Nitekim Ege Denizi’nin ve bunun batısındaki kıtanın ve Trakya’nın dahi ilk sakinleri aynı köken ve ırktandır.

Anadolu halkı birtakım özerk veya bağımsız, etilikler yani beylikler halinde bulunuyorlardı. Bu sebeple genellikle Anadolu halkına Etiler denir. Etilerin esas dilleri de Elamlıca, Sumerce gibi Türkçe asıldandır. Etiler brakisefaldir. Eski Avrupalılar ve Samiler böyle değildir. Sumerler ve Elamlar böyledirler. Etiler, daha Taş ve ilk Maden devirlerinde belirli bir medeniyet derecesine varmışlardır. Hayvan beslerler, at kullanırlar, ziraat usullerini bilirlerdi. Aletler ve kayıklar, ahşap ve kerpiçten binalar yaparlardı. Etilerin Anadolu’ya yerleştikleri devir Sumerlerin Mezopotamya’da yerleştikleri devirden sonra değildir. Bunlar, Orta Asya yaylasında batıya göç eden kütlelerin önünde gidenlerden birileridir.’’

103

yaşayabileceği iddiasıyla, Ermeni ve Rumlara tahsis edilmeye çalışılan Anadolu toprakları için, uzak bir geçmişe sahip Türk tarihi ihdas ediliyor, Türklerin Anadolu’nun otokton halkı olduğu belirtiliyordu. Çok eski zamanlardan bu yana Anadolu’nun Türklere vatan olduğu iddia edilirken(Kabapınar, 1991: 152) Türkiye Cumhuriyeti’nin bu geleneğin devamı olduğu belirtilmiştir.26

(TTTC, 2004: 144).