• Sonuç bulunamadı

Birinci Türk Tarih Kongresi, 2-11 Temmuz 1932'de, Ankara'da, toplanmıştır. Bir sene önce basılan ve liselerde tarih ders kitabı olarak okutulmaya başlayan kitapların muhasebesi için toplanmıştır. Kongrenin açış konuşmasını yapan Maarif Vekili Esat Bey, kongrenin toplanış amaç ve vazifesini şöyle açıklıyordu:

‘'Bu seneden itibaren mekteplerimizin muhtelif sınıflarında okutulmaya başlanmış olan yeni tarih kitabımızın bir senelik tecrübe neticesine göre, tenevvür veya tenvir maksadı ile, muhtelif bahisleri tedris usul ve kaideleri hakkında konferanslar verilmek ve tenkit ve müzakereler yapılmak ve önümüzdeki seneler için tedriste vahdet tesis edilmek lüzum ve zarureti üzerine bu kongreyi tertip ettik’’(I. TTK, 1932: 12).

Kongreye, ülkenin farklı yerlerinden, yaklaşık iki yüz öğretmen de katılmıştır. Bu öğretmenler, Türk Tarih Tezine dair yeni bilgilerle teçhiz edilecek ve öğrencilere daha kolay ulaşması sağlanacaktı. Kongrenin işleyişinde de rol sahibi olan öğretmenlerden altısı, katip olarak görev yapmışlardır (I. TTK, 1932: 13). Kongre'de, Türk Tarih Tezi enine boyuna konuşulmuştur. Kongre’de genel itibariyle ''milli tarih’’ yazımı savunulmuştur (Toprak, 2015: 92). Tezin doğruluğu ve bilimselliği tekraren dile getirilmiştir (I. TTK, 1932:7) İzleyiciler arasında Mustafa Kemal Atatürk'ün de olması konuşmacıları şüphesiz daha da şevklendiriyordu. Konuşmacılar arasında yer alan Mustafa Kemal Atatürk'ün kızı Afet İnan’ın Türk Tarih Tezi izahatı epey ses getirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün isteğiyle Türk Tarihini araştırmaya yönelen Afet İnan, görevini bihakkın yerine getirebilmek için yabancı kaynaklara başvurmuştu. ''Tarihten Evvel ve Tarih Fecrinde'' adlı konuşmasına başlarken, İnan, bu durumu bir görev edindiğini belirtmiştir. Afet İnan'ı görevlendiren de, hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'tür. Afet İnan, bu konuşmasında, evvela dünyanın oluşumu ile ilgili bilgiler paylaşıyor, devamında Orta Asya'nın önemini belirterek, Orta Asya’yı 'insanlığın yüksek kültür beşiği olarak tanımlıyordu(I. TTK, 1932: 24).Brakisefal ve dolikosefal ırklardan bahseden(I. TTK, 1932: 25) İnan, Pittard'ın Asya'dan göçle medeni insan

50

tipinin oluştuğu iddiasına istinat ederek şunları söylemiştir:

‘‘Orta Asya'dan ve oradan yetişen, çoğalan ve başlı başına bir kültür yaratan insan kütlesinden bahsederken, tek bir ırk düşünüyorum ve onun adına Türk diyorum. Bu telakkiyi, bugüne kadar, mahiyetine ilişmekten çekinilmiş, bir anayasaya uygun görmeyenler çok olacaktır; bunun bize ehemmiyeti ikinci derecededir; bizce mühim olan kabul ettiğimiz esasın ilim ve mantıka mutabık olmasıdır’’(I. TTK, 1932: 31).

Birinci Türk Tarih Kongresi'nin toplandığı dönemde Türk Tarih Tezi’nin yarattığı etkinin sınırlı olduğu, söylenenlerin kabul görmediği düşüncesi Afet İnan'ın konuşmasında da yer alır. İnan, Orta Asya'nın otokton(yerli)ahalisi olarak gördüğü Türklerden ve Türkçeden sitayişle bahsediyordu (I.TTK, 1932:31). Afet İnan konuşmasında, Türk ırkının yüksekliğinden bahsederken, Avrupa halkının vahşi ve cahil bir hayat yaşadığı devirde, Türklerin ana yurtlarında yüksek kültür mertebesi yaşadığını belirtiyordu.( I. TTK, 1932:40) Son olarak da Anadolu’nun Türk’e ait olduğu vurgusunu yapmıştır. Örneğin;

‘‘Kadim Etilerimiz, atalarımız bugünkü yurdumuzun ilk ve otokton sakini ve sahibi olmuşlardır. Burasını, binlerce yıl evvel ana yurdun yerine, öz yurt yapmışlardır. Türklüğün merkezini Altaylardan Anadolu ve Trakya'ya getirmişlerdir. Bu mukaddes yurdun öz varisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yılmaz harisi o büyük yüksek, asil Türk kavminin bugünkü genç ve dinç çocuklarıdır; biziz’’( I. TTK, 1932:40).

Birinci Türk Tarih Kongresi'nde yer alan konuşmacılar, Tarih Tezinin haklılığı ve doğruluğu merkezli, birbirinden farklı bakış açılarını beyan etmişlerdir. Kongre'de, Türk Tarih Tezine eleştiriler de gelmiştir. Avram Galanti ve Zeki Velidi Togan, teze bazı eleştiriler getirmişlerdir. Afet İnan'ın konuşmasından sonra söz olan Fuat Köprülü ise, konuşmanın bazı yerlerine Orta Asya'yı kapsayan prehistoria, arkeoloji, antropoloji tetkikatına mesafeli durmuş, bu ilmi metotların henüz çocuk olduğunu belirtmiştir. Ancak Köprülü, Şerh düşse de ekseriyetle Afet İnan’la ve tezin mantığıyla uyuşan ve hatta Afet İnan'ın söylediklerini genişletip, katkı sağlayacak ilaveler yapmıştır. Örneğin; ‘Afet Hanımefendi Cengiz'in anasının Türk olduğundan bahsettiler. Bendeniz de ilave edeyim. Babası da aslen Türk'tür’ (I. TTK, 1932:46). Ayrıca Köprülü, milli tarih yazımı konusunda, Türk Tarih tezinin icra edicileriyle aynı fikirdedir. Bu işi, 'maddi istiklalin yanında manevi istiklal''(I. TTK, 1932:47) olarak telakki etmektedir. Bu bağlamda Köprülü'nün söylediklerini, Tezin, tamamını ya da bir kısmını eleştiren bir konuşma olarak görülememektedir. Nitekim diğer iki eleştiricilere, gelen, cevap mahiyetindeki

51

konuşmalara, Köprülü'nün konuşmasından sonra rastlanmamaktadır. Diğer Tarih eleştiricilerinden Avram Galanti, Türk Tarih Tezi'nin kimi iddialarının doğru olmayabileceğini söylemiştir. Türklerin, medeniyet kuruculuğunun, Sümerlerle ve Etilerle irtibatının doğru olamayacağını belirtmiştir (I. TTK, 1932:445- 452). Bunun üzerine söz olan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti Üyesi Samih Rıfat, Avram Galanti'ye cevap vermiştir. Galanti'nin iddialarının yeni gelişmelerden uzak olduğunu belirten Samih Rıfat ''Ananevi telakkiler yahut çok eski bilgiler karşısında hakikati müdafaa etmek için en küçük itirazlara cevap vermemiz lazımdır'’ diyerek Galanti'ye tevdii etmiştir ( I. TTK, 1932:445-452).

Bir diğer eleştirel yaklaşan isim Zeki Velidi, Orta Asya'nın kuraklığı meselesine değinerek; ''kuraklık meselesi ancak ve ancak tarihten evvelki devirlere ait olabilir'' (I.TTK, 1932:168) demiştir. Bununla beraber, Orta Asya'dan göçün sebebi olarak belirtilen kuraklığın, göçün tek sebebi olamayabileceğini ''iktisadi ve siyasi sebeplerden'' de(I.TTK, 1932: 175) ileri gelebileceğini söyleyerek, teze genel anlamda iki eleştiri getirmiştir. Konuşmasının sonunda, (kendinden evvel konuşan)‘‘Raşit Galip Beyefendinin söylediklerini ancak teyit eder ve daha ziyade tafsil ve ilave mahiyetinde olur’’(I. TTK, 1932: 176) diyerek eleştirisini nispeten 'yumuşatmaya' çalışsa da tepkiden kurtulamaz. Konuşmasına ilave olarak, tarihe verdiği ehemmiyet sebebiyle Mustafa Kemal Atatürk'e de teşekkür etmiştir. (I. TTK, 1932: 176)Zeki Velidi’ye, Raşit Galip'in cevabı sert bir içeriğe sahip olup, Zeki Velidi'nin ilmi donanımını hedef almıştır. 'Zeki Velidi Bey'in Darülfünundaki kürsüsü önünde talebe olarak bulunmadığıma çok şükrediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Darülfunun kürsüsü bu kadar hafif malumatlarla ve bu kadar sakım metotlarla işgal edilecek bir kıymetsiz mevkii değildir'' (I. TTK, 1932: 388-389)

Zeki Velidi, Kongre'yi müteakip, üniversitedeki görevinden istifa ederek Viyana'ya gidecektir. Dünya savaşı sebebiyle, 1 Eylül 1939'da yeniden ülkeye dönerek, İstanbul Üniversitesi'ndeki görevine tekraren başlamıştır.(Baykara, 2012: 209)Çoklukla Fuat Köprülü'nün de dahil edildiği bu eleştiricilerin bir diğer ortak yönleri de, Darülfünunda görevli olmalarıdır. Üç eleştiricinin de Darülfünunda çalışmaları bir hayli enteresandır. Öte yandan ilgi çekici bir başka husus, kongrede antropololojik veriler yorumlanmış yani antropoloji ağırlıklı bir kongre olmuştur.

52