• Sonuç bulunamadı

Hunların, İç-Asya’da Gobi çölünün kuzey ve güney sınırlarında varlıkları M.Ö. III. yy. boyunca devam etmiştir. Bu tarihlerden sonra akınlarının yönü, bir bölümüyle güneye, Çin’e, diğer bölümüyle Çin’in kuzeybatı sınırında ve Tanrı dağları bölgesinde oturan halklara çevrilmiştir. Hunlar, Moğol bozkırlarından hareket ederek, çeşitli vesilelerle, bozkırların batıya düşen bölgelerine doğru hareket etmişlerdir12

.

10

a.g.e, s.343, 347.

11 A. Nimet Kurat, a.g.e, s.16.

12 Károly Czeglédy, Gündoğusundan Günbatısına Bozkır Halklarının Göçü, (Çev. Günay Karaağaç), İstanbul, 2009, s.19.

Harita 14. Hunların Hareket Yönü

(Mirfatih Z. Zekiyev, Türklerin ve Tatarların Kökeni, İstanbul, 2007, s.112.)

M.S. II. yy’ın ikinci yarısında Kuzey Kafkasya’nın etnografik haritası ve siyasi tarihinde Sarmat-Alan egemenliği olduğu zaman, erken antik Yunan tarihinde ilk kez bu bölge için “Hunlar” adında yeni bir etnik terim ortaya çıkmıştır. Bu terim M.S. II. yy’da iki kaynakta: Dionisi Periaget’in ve Klavdi Ptolemey’in manzum tasvirlerinde görülmektedir13

. Yusuf Caferov’a göre M.S. II. yy Kafkasya etnik bilgileri içeren Dionisi Periaget’in yazılarındaki mesaj analizlerinden yola çıkarak aşağıdaki sonuç ortaya çıkmıştır: “160.yıla doğru “Hunlar” adı ile meşhur bir çeşit kabile grubu, artık Volga nehrini geçmiş ve Hazar denizinin kuzey batısındaki bozkırlarda yaşamıştır”14

. Hunların Kafkasya’da varlıkları ve buradaki Hun yerleşim yerleri için Hun ülkesi ifadesi Kalankatlı Moses tarafından da belirtilmiştir15

.

Hunların ve onlarla akraba kavimlerin batıya ilerlemeleri sonucunda, IV. yy’ın ikinci yarısında Kafkas ülkelerinde önemli siyasi değişimler yaşanmıştır. Hunların bu

13

Dionisiy, “Opisanie Naselennoy Zemli”, Vestnik Drevney Estorii, no. 1, 1948, s. 367; Klavdi Ptolemey, “Geografiзeskoe Rukovodstvo”, Vestnik Drevney Estorii, no. 2, 1948, s. 465. 14 Yusuf Caferov, Gunni Azerbaycan, Bakı, 1985, s.40.

topraklara girişi16, özellikle de Alanlar17

ve Asların bir kısmının Kafkasların kuzey eteklerinde uzanan bölgeye geri çekilmelerine yol açmıştır. Hun kavimleri, Kafkasya’da özellikle doğuda ve Albanya bölgesinde de yayılmışlardır18

. Hunlar ve ardından Gotların Kafkasya’yı istilalarından sonra, “Meot” adı tarih sahnesinden silinmiştir19

. Hunlar, 370 yılları öncesinde Kuzey Kafkasya bölgelerine kitleler halinde gelmişlerdir20

. Kafkas geçitleri yoluyla 363-373 tarihleri arasında Hunlar bir başka akınlarında bugünkü Ermenistan toprakları üzerinden Anadolu’ya girip, Mezopotamya arazisini yağmalayarak Urfa önlerinde görünmüşlerdir21

. Hunların, Doğu Roma üzerinde hâkim olma girişimleri paralelinde, 395 yılında iki koldan gelişimlerini sağlamak üzere yola çıktıkları görülmektedir. 395 yılında Hunlar, iki koldan harekete geçtiler. Ağırlık merkezi Tuna olan Batı kanadı tarafından organize edilen bir kısım, Balkanlar’dan Trakya’ya yöneldi. Don nehri civarında bulunan Doğu kanadınca tertip edilen diğer bir kısım ise, Kafkaslardan Anadolu’ya sevk edildi. Basık ve Kursık adlı iki Hun boyu tarafından idare edilen bu Anadolu akını sırasında Hunlar, Erzurum, Karasu, Fırat’ı geçerek, Malatya-Çukurova bölgesine kadar ilerlemişler, Urfa ile Antakya’yı kuşatıp, Suriye’ye geçerek Kudüs taraflarına varmışlardır. Orta Anadolu’ya Kayseri ve Ankara civarına kadar gittikten sonra, Azerbaycan, Bakü yolu ile merkezlerine geri dönmüşlerdir. Gerçekleştirilen bu akınlar, planlı olmuş ve yerleşilerek vatan haline getirilecek en müsait toprakları bulma gayesi taşımıştır. Bu durum Roma İmparatorluğu kadar Sasaniler için de endişe verici olmuştur22. Doğu Avrupa’da başlayıp, gelişen ve Anadolu’ya kadar uzanan bu Hun akınları Latin, Grek ve Ermeni kaynaklarında aleyhlerine birçok rivayet ve hikâyelerin doğmasına sebep olmuştur. 403 yılında bir Hun akıncı birliğinin Kafkaslar üzerinden Daryal geçidini aşarak Anadolu’ya akınları olmuştur. Fırat bölgesine kadar akın ve yağmalamalarda bulundularsa da sonra geri dönmüşlerdir23

.

16 Georges Dùmézil, Kafkas Halkları Mitolojisi, (Çev. Musa Yaşar Sağlam), Ankara, 2000, s.10-11; Mahmut Bi, a.g.e, s.331.

17

Ali Ahmetbeyoğlu, Grek Seyyahı Priskos (V. Asır)’a Gsre Avrupa Hunları, İstanbul, 1995, s.8. 18 Georges Dùmézil, a.g.e, s.10-11.

19 Mahmut Bi, a.g.e, s.331.

20 Esmed Muhtarova, Türk Halklarının Tarihi, Bakı, 2010, s.242. 21

Mehmet Tezcan, “V. yy’da Ermeni-Sasani Savaşları ve Ermenilere Hun Desteği”, AÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 13/32, Erzurum, 2007, s.185.

22 Ali Ahmetbeyoğlu, a.g.e, s.8-9. 23 a.g.e, s.8.

Atilla döneminde, 445 yılında Dağıstan’dan gelen bir “Hun” kolu, Kür ırmağı boylarına yayılıp, Gence’nin batısındaki “Khalkhal”da kışlamıştır24

. Bu sebeple Ermenice ve Süryanîce kaynaklarda, Kafkas sıradağlarının kuzeyindeki Türk urugları (Ermenice) “Hisus-Azk’er” (Kuzeyli-Kavimler), “Hun-Agur” (Hun-Ogur), “Hun” adlarıyla anılmışlardır25

.

Bizanslı tarihçi Prokopios eserinde Hunlardan bahseder: “…Kyros, bir Hun birliğini Bizans’a bağlı olan Armenialıların üstüne yollamıştı. Böylece Bizanslıların buradaki tehditle uğraşırken, Lazika’da olan bitenleri öğrenemeyeceklerini umuyordu. Başka haberciler Hunların Valerianos (Bizanslı bir komutan) ile beraberindeki Bizanslıların yolunu kestiğini, savaşa zorladıklarını ve karşılaşmada Hun birliğinin kötü duruma düşüp hemen hemen yok olduğu haberini getirdiler”26

.Yaptığı araştırmalar sonucunda L.A. Yelnitsky, M.Ö. III. bin yılda yaşayan “Udı”ların etnik yönden Hazar sahillerinde yaşayan Uda, daha sonraları M.Ö. II-I. bin yıla ait kaynaklarda uza, day, se, unu şeklinde kullanılan, ama miladi yüzyılın başlarında Doğu ve Batı Avrupa’da Kuzey İtalya sınırlarına kadar uzanan yeni bir bölgede yaşamış bulunan Say ve Hunlarla doğrudan ilişkilendirilen halkla ilişkisi bulunduğu hükmüne varmaktadır. Day/Say ve Hun etnonimleri Türk halklarına ait isimlerdir27

.

İskit ve Sarmatlara yakın dönemlerde yaşayan tarihçiler İskit, Massaget ve Hunları aynı kabileler olarak görmektedir. Örneğin IV. yüzyılda yaşayan Filostorgy, Hunların vaktiyle Neüriler (yani İskitler) denilen halk olduğunu kaydetmiştir. Bizanslı Theophanes ise (V. Yüzyıl) Hunları İskit olarak kabul etmekte ve şöyle demektedir: “Bu İskitler arasında Omnudia oğlu Atilla, cesur ve gururlu bir insan. Ağabeyi Vleda’yı tahttan uzaklaştırarak, Hunlar da denilen İskitleri hâkimiyet altına aldı ve Trakya’ya saldırdı.” Aynı yazar Türkleri de Masssagetlere bağlamaktadır: “Tanaid’in doğusunda eskiden Massagetler denilen Türkler yaşarlardı. Persler onlara kendi dillerinde Chermichionlar derler.” Yazar, bu notlarında Massagetleri (İskit kabilelerinden biri) ve Persleri iyi tanıdığına dikkat çekmektedir. V. yy’ın ikinci yarısında Zosimusi kesin bir dille Unnular’ın Krali İskitler olduğuna işaret etmektedir. Bizanslı Menandros ise VI. yüzyılda “vaktiyle Saka denilen Türklerin barışçı tekliflerle Jüstin’e elçi

24 Fahrettin Kırzıoğlu, “Köktürklerin En Batı Kolu Hazarlarda Yabancı Cesediyle Yağmur Yağdırma Geleneği”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. IV, Ankara, 1982, s.245; Bkz. V. yy kronikçisi Parbeli Lazar ( V. Langlois tercümesi, Collection deshistorien sanciens et modernes de I’Arménie, Paris, 1869, II. 215-221.)

25 a.g.m, s.245.

26 Prokopios, Bizans’ın Gizli Tarihi, (Çev. Orhan Duru), İstanbul, 2008, s.12-13. 27 Mirfatih Z. Zekiyev, a.g.e, s.186.

gönderdiklerini” kaydederek, İskitçeyle Türk barbar dilini kastettiğini belirtir. Aynı yazar bir başka yerde de şöyle diyor: “…böylece Türk denilen kabilelerden gelen tüm İskitlerin sayısı yüz altıya ulaştı.” VI. yy yazarlarından Kesaryalı Prokopius, İskit kabilelerinden Amazaonkaları Hun ve Sabirler olarak göstermektedir. Yazar, Kimmerlerle ile Türk-Hunları, Utigur ve Kutrigurları kastederek şöyle diyor: “Euxeinos Pontos’a dökülen bu bataklıktır. Orada yaşayan halklara geçmişte Kimmerler diyorlardı, şimdilerde ise Utigurlar diyorlar.” Agathius ve Azak denizi sahilinde yaşayan Hunları İskitler olarak adlandırmaktadır. Theophylacktos Simocatta (VII. yy) doğulu İskitlere genellikle Türk denildiğini kaydederek, şu satırları yazmaktadır: “Krallığından kovulan o (Khosrov) Ctesifon’u terk etti ve Dicle nehrini geçtikten sonra ne yapacağı konusunda tereddüte düştü. Bunun üzerine birileri ona bizim Türk diyebileceğimiz doğulu İskitlere, kimileri ise Kafkas ve Atropea dağlarına gidip canını kurtarması tavsiyesinde bulundular”28. IV-VII. yy’lar Güney Kafkasya’da Hunların maddi kültür abideleri yayılır. Üç tepe kurganındaki (Akcabedi bölgesi-Azerbaycan) mezarda bulunmuş altın ayak ve kol bilezikleri, kolye, 26 bezetilmiş kemer unsurundan oluşmuş pilakadan ibaret kemer, altın unsurlu demir kılıç tetkikatçıların fikrince kuzey göçebelerine aittir. Hınıslı abidesinde (Şamahı bölgesi) taş kutu tipli mezarlarda Hun kültürü ile bağlı olan altın küpe ve taç bulunmuştur. Hınıslı küpeleri armut biçiminde tasarlanmıştır. Bu küpeler Kuzey Kafkasya’nın Çmi, Kamunta abidelerindeki küpelere oldukça benzerdir. Hınıslı’da taç bulunmuş diğer küpe, (Hucbala (Guba bölgesi)) mezarından ve Palasa-sırt (Derbent bölgesi) katakomba mezarında bulunmuş pilakalar Hunlar için karakteristik karışık renkli üslupta hazırlanmışlar. Hunlar kuyumculuk sanatında karışık renk uslubunun yaratılmasında bu uslubun mezmun ve karekterinin yaratılmasında önemli rol oynamışlardır. Hınıslı ve Hucbala mezarlarında altın eşyalarla birlikte göçebeler için karekteristik olan kafanın (kellenin) yapay deformasyona uğramış iskeletleri ve defn ayinleri kayda alınmıştır. Pala-sırt mezar abidesi Hun kavimlerine aittir29.

Doğu Kafkasya, ortaçağın ilk yüzyıllarında yerleşim yerlerinde ve mezarlıklarda yapılan arkeolojik kazılar ve çalışmalar sonucu “kavimler göçü” döneminde cereyan eden karmaşık etno kültürel süreçleri göçebe boylarla yerli, yerleşik tayfalar arasındaki sık ilişkilerini açıklayan oldukça değerli belgeler vermişler. Dağıstan’ın Hazar boyu

28

a.g.e, s.187.

29 M. Halilov, “Severnıye nomadı i materialı iz rannesrednevekcvıx albanskix pamyatnikov”, Mejdunarodnaya nauçnaya konferentsiya “Arkeologiya, etnologiya, folkloristika kavkaza”. Sbornik kratkih soderjaniy dohladov, Tiflis, 2007, s.205-207.

bölgesinde, Azerbaycan’ın kuzeydoğu topraklarındaki eski mezarlık ve yerleşkelerde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Hunlar için ana malzemeler ortaya çıkarılmıştır. Özellikle I. Yukarı Çiryurt, Tarki, Cemikent, Manas, Utamış, Palasa-sırt, Kuhuroba, Hucbala, Sandıktepe, Hınıslı mezarlıklarında yapılan arkeolojik çalışmalar yerli kavimle “Hun çevresine” dâhil boyların karşılıklı ilişkilerin sık olduğunu, maddi kültürde ve defnetme adetlerinde Türk kavmine ait öğe ve unsurların yayıldığı hakkında bilgi vermektedir. Elde edilmiş buluntular arasında silahlar ve at malzemeleri daha çok dikkat çekmektedir. Hunlar için kamanlar, iki ve üç kanatlı ok uçları, demir mızrak uçları, iki ağızlı kılıçlar, eğik kılıçlar, zırhlar, at malzemeleri –ağaç esaslı eyerler, sekizvari üzengi, dizgin pilekleri ve zilleri, kaytarkanlar vs. bulunmaktadır. Mahaçkale ve Derbent arasındaki arazide yerleşmiş Çimkent, Tarki, Utamış, Manas mezarlıklarındaki kurgan altı ve kurgansız katakomblar (labirentlerin) da Hunlara aittir.30 Derbent’in güneyinde Hunların varlığını anlatan Palasa-sırt, Kuhuroba, Hucbala, Sandıktepe, Hınıslı mezarlıkları çok değerli buluntular vermektedir. Bu mezarlıklardan çıkarılmış Hun sanatına has polikromdiadem, altın küpeler, kemer pilekleri, bir ağızlı kılıç, ok uçları, seramik vs. gibi buluntular da gömülenlerin Hun boylarına aitliğini göstermiştir31

.

30 Tarık Dostiyev, “Kavimler Göçü Döneminde Doğu Kafkasya’da Türk Egemenliği”, XV. Türk Tarih Kongresi 11-15 Eylülü 2006, C.II, Ankara, 2010, s.253.

Harita 15. Kuzey Kafkasya’ya IV.-VI. yy’larda Türk göçleri-Kuzey Kafkasya’da Büyük Bulgar Devleti (Kabil Eliyev, a.g.e, s.193.)