• Sonuç bulunamadı

Hindistan’da geçmişte Nükleer savaş

Belgede Sevgili Okuyucularım; (sayfa 188-193)

13. Bilimsel kaynaklar ve geçmişte ileri teknoloji

13.7. Hindistan’da geçmişte Nükleer savaş

“Sanskritçe’de “maha” büyük ve her şeyin toplamı anlamına gelir; “bharata”

ise isimdir veya bir bilgeliğin tanımıdır. Daha öte metafizik yorumlarda sözcüğün “insan” anlamında olduğu da söylenir; bu bağlamda “İnsanlığın Öyküsü” yazılmıştır. Destanda anlatılan dev savaş öncelikle klanlar arası bir çatışma gibi görünse de, aslında tüm gezegenin egemenliği yolunda bir kavgadır ama sonunda öyle bir savaş başlar ki, tüm evren yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Savaşta kullanılan silahlar hem ilkel (ok, balta, kılıç, mızrak gibi) hem de teknoloji ürünüdürler (ışınlar, atomik

silahlar, uçan araçlar gibi). Bir bakışa göre, Mahabharata en eski bilim kurgu örneğidir ve zeki canlılar arasındaki bir anlaşmazlığı, bir savaşı ve günümüz teknolojisinin çok ötesinde silahların kullanıldığını anlatır.

Örneğin bir bölümde içinde destanın kahramanlarından Krisnha’nın da bulunduğu Vrishni’ler, Salva adlı lideri bir güçle kuşatırlar. Bunun üzerine zalim Salva, her yere gidebildiği Saubha adlı arabasına binerek “yükselir” ve sayısız cesur Vrishni genciyle beraber tüm bir kenti harabeye çevirir. Saubha adlı araç daha önceki bölümlerde anlatıldığına göre savaşın yönetildiği

189

bayrak gemisidir ve Salva’nın kentinde bulunmaktadır yani oradan kalkıp, savaş alanına getirilmiştir.

Buna karşın Vrishni savaşçılarının da benzer silahları vardır; Pradyumna adlı kahraman özel bir silah kullanır. Bu silah en yüksekteki tanrıları dahi

durdurmaktadır. Silah için “savaş alanındaki hiçbir insan onun oklarından kurtulamaz” tanımı yapılır ve Salva Krisnha’ya doğru düşer. Krisnha gökte Salva’yı izlemeye başlar fakat Saubha adlı araç göklere özgün tanımla adeta yapışmıştır. Krisnha tüm silahlarını durmaksızın fırlatır; roketler, misiller, mızraklar, çiviler, savaş baltaları, üç yüzlü oklar, alev püskürtücüler vb.

Gökte yüzlerce Güneş ve Ay belirir, yüzlerce yıldız doğar. Ne gece ne de gündüz vardır, zaman anlaşılamaz.”

“Krishna’nın Salva’nın saldırılarını savuşturmak için kullandığı silahların seslerinin anlatımı, aynen günümüzdeki anti-balistik roketlere

benzemektedir; “Onları savuşturdum, bir hayal gibiydiler. Hızla vuran sütunları yolladığımda, gökler parladı ve parçalara ayrıldılar. Gökte büyük gürültüler oldu.” Ve sonra Saubha’nın görünmez olduğu anlatılır sanki Krisnha hedefi hiç şaşırmayan akıllı bombalar kullanmaktadır.

Bu arada atılan bir okun “roketin” sesiyle savaşçılar ölürler. Salva’nın askerleri “Danavalar” acı çığlıklar atarak yerlere düşerler. Onları Güneş’e benzer parlaklığı olan okların sesi öldürür. Sauba kaçmak için saldırıya

kalkışır, o zaman Krisnha “özel ateş silahı”nı kullanır bu silah Güneş şeklinde halesi olan bir disk şeklindedir. Ve disk Saubha’yı ikiye böler, “kent” gökten yere düşer ve Salva ölür. Bu olay, Mahabharata’nın sonudur. En garip

silahlardan birisi Pradyumna’nın kullandığı özel oktur, bu okun öldürücü gücünden hiç kimse tanrılar dahi kurtulamaz. Agneya’nın kullandığı silah ise, alevli ama dumansız ateş okudur”. Yoksa artık ok yerine, ışın mı demeliyiz.

“Derken savaş alanına birden bir karanlık yayılır, kimse çevreyi göremez ama gece olmamıştır, vahşi bir rüzgâr başlar, bulutlar kükrer, toz ve çakıl taşları yağmaktadır, doğa dengesini yitirir, Güneş gökte sallanmakta, Dünya titremekte, korkunç silahtan yayılan kavurucu sıcaklık, her şeyi yakmaktadır.

Filler alevler içinde, çılgın gibi oradan oraya koşuştururken, diğer canlılar buruşarak yere düşmektedir, vahşi ışınlar gökten yağmur gibi yağmaktadır.

Ve ateş fırtınasının yanı sıra Gurkha’nın silahının sesini duyanlar da ölürler.“

Bütün bunlar sanki nükleer bir patlamanın yanı sıra radyoaktif çöküntünün birebir tarifi gibidirler.

“Gurkha’nın çok hızlı ve güçlü bir Vimana’sı vardır; Vrishni’lerin ve

Andhaka’ların üç kentine uçar ve saldırır, evrenin tüm gücünü taşımaktadır.

Duman ve ateş sütunları fışkırtır, on binlerce Güneş parlaklığında ışınlar yayarak yükselir. Vimana’nın “demir şimşek” diye tanımlanan süper bir silahı vardır, her iki aşiretten sayısız insanı ve kentlerini küle dönüştürür. Cesetler

190

tanınmayacak kadar yanarlar, ölmeyenlerin saçları ve tırnakları dökülür, çanaklar, çömlekler kendi kendilerine kırılırlar, yiyecekler zehirlenir.

Kaçmaya çalışan savaşçılar ve eşyaları küllerle yıkanmaktadırlar.”

Nedir bu silahlar? Başka hiçbir mitolojide böyle bir tanım yoktur, yıldırımlar, şimşekler vardır ama ötesi yoktur. Bunu anlamak şu anda mümkün değil, umudumuz zamanla öğrenmek. Destan’da anlatılan olaylar gerçek midir yani fiziksel midir? Yoksa metafizikçilerin yaklaşımıyla simgesel midir? 1944

yılında Paris Üniversitesi Hint Uygarlığı Enstitüsü’nden Emil Senart’ın özgün çevirisi olan “La Bhagavad-Gita” böyledir (Ruh ve Madde Yayınları-1995).”

“Asya ve Güney Asya kaynaklı çeşitli metinlerde uçan araçların veya göksel cihazlardan söz edilir. Hint ve Çin halk öykülerinde ve sanatçıların

çizimlerinde göklerde seyahat etmek için yapılmış araçlar yer almaktadır.

Kaynaklardaki farklılıklar dikkat çekecek kadar büyüktür, anlaşılmaz aygıtlar olduğu gibi, temel uçuş prensiplerine göre yapılmış ahşap araçlar da vardır.

Taoist masallar sık sık göklerde uçan ölümsüzleri anlatırlar. Xian adlı bu araçlar yöneten ölümsüzlerin özgün ilahi güçleri vardır. Onlar tüylüydüler, Tao rahipleri onlara “Tüylü Rahipler-Yu Ke” diyorlardı; “fei tian” yani uçan ölümsüzler Çin mitolojisinin sayısız yerinde rastlanır. Uçan araçlar belki de bir tür teknolojik araçlardırlar ama yönetenler acaba insan mıdırlar? İkinci Yüzyıl’da yazılmış, bir şiirde uçan dragonların yönettiği gök arabalarından açıkça söz edilmektedir. Elimizde uçan araçların yapımlarını ve gelişimini anlatan sayısız öykü vardır.

Bilim ve Vimanalar

“Bunlardan yola çıkarak olası kaynaklara giden ilginç ipuçlarına ulaşabiliriz.

İşte bir araştırma sonucu; 11. Yüzyıl’da Brihat Kath Alokasamgraha adlı bir marangozun uçan bir araç yapmaya çalıştığını biliyoruz. Benzer bir öykü Eski Yunan’da vardır. 7. Yüzyıl’dan kalma bir Yunan metninde, mahkûmları

toplayan ve konuşabilen uçan bir araçtan söz edilir, bu araç mekaniktir ve havada durabilmektedir.

Bu bilgileri Clive Hart’ın 1985’te Berkeley Üniversitesi’nde yayınlanan ´The Prehistory of Flight´ adlı kitabının ‘çeşitli batı kaynaklarına göre uçan

makinelerin kronolojik listesi’ bölümünde buluyoruz. Uçmakla ilgili bilimsel onaylı en eski kaynaklar oluşturulurken, insan yapısı kanatların gelişimi temel disiplin olarak izlenmiştir ama bu doğru değildir. Vimanalar bir yana antik Çin, Kore ve Hint kaynaklarında insan taşıyan çok daha karmaşık gök araçlarından söz edilmektedir.” (Dr. Benjamin B. Olshin, “Mechanical

Mythology: Private Descriptions of Flying Machines as Found in Early Chinese, Korean, Indian, and Other Texts”).”

191

“Rama İmparatorluğu olarak tanımlanan devletin, Kuzey Hindistan ve Pakistan’daki geçmişi en azından 15.000 yıllıktır. Bu uygarlık çok büyük bir nüfusa sahipti, kültür düzeyi yüksekti, kalıntılarına Pakistan’daki, Kuzey ve Batı Hindistan’ın çöllerinde rastlanmaktadır. Rama, “Aydınlanmış Rahip Kral”

bu kentleri yönetiyordu. Rama’nın 7 büyük kenti, klasik Hindu metinlerinde

“7 Rishi Kenti” olarak geçer, antik Hint metinlerinde uçan araçlara

“Vimanalar” denmektedir.

Destanlara göre, Vimanalar iki katlıdır, daire biçimindedirler, kubbelerinde bir giriş tüneli vardır yani tam anlamıyla bir uçan daireye benzerler. Rüzgâr hızıyla uçarlar ve melodik bir ses çıkarırlar, Vimanalar’ın dört türü vardır, inanılmaz ama bazıları tabak şeklinde, bazıları ise uzun silindir şeklindedirler yani sigar gibidirler. Vedalar, antik Hindu şiirlerdir; bilinen en eski Hindu metinler olarak tanımlanırlar.

Vimanalar çeşitli şekil ve boyutlarda iki tür olarak anlatılır. “Ahnihotra-vimana”nın iki motoru veya sistemi vardır, “Elephant-vimana” ise daha gelişmiş bir araçtır. Ayrıca, “Kral balıkçı”, “İbis” adlı ve başka hayvan adlarının da verildiği Vimana türleri de anlatılır. Göründüğü kadarıyla Mahabharata, bir atom savaşını bize anlatıyor! Kaynaklarda bir izolasyon veya tahrifat yoktur; savaşlarda fantastik silahlar, uçan araçlar kullanılmıştır.

Bunlara epik Hint destanlarında çok sık rastlanır. Hatta Ay’daki bir savaşta yer alan “vimana-Vailix”den söz edilir. Kısacası atomik bir patlamanın tüm etkileri ve özellikle de insanları öldüren radyoaktif etki Mahabharata’da çok belirgindir. Mohenjo-Daro’daki Rishi kentini geçen yaz kazan arkeologlar, caddelerde yatan iskeletler buldular, bazılarının yumrukları sıkılıydı sanki bir anda ölmüşlerdi, en azından bir kıyametin yaşandığı kesindi. Ve iskeletlerde tespit edilen radyoaktivite, en azından Hiroşima ve Nagazaki düzeyindeydi.

Daha ötede Mohenjo-Daro, ızgara biçiminde planlanmış mükemmel bir kenttir; su sistemi bugün Hindistan ve Pakistan’da kullanılan düzeydedir.

Antik kentin caddelerinde kalıntı olarak siyah cam kümeler bulunmuştur.

Bunların cam küreler olduğu sanılmaktadır ve bulunan kil çömleklerin çok yüksek ısıyla eritildiği keşfedilmiştir.

Mahabharata’nın bir bölümü olan Dronaparva’da ve Ramayana’da özellikle belirtilen küre şeklinde bir Vimana vardır. İnanılmaz bir hıza ulaşmakta ve ardında büyük bir hava akımı bırakmaktadır. Hareketleri bir UFO gibidir, her yöne gidebilir, yön değiştirmesi ani çok hızlıdır, son hızla giderken aniden durup, yine aynı hızla ters yöne gidebilir. ‘Samar’ adlı başka bir Hint destanında Vimanalar; demir makineler olarak tanımlanırlar ama yumuşaktırlar ve örgü gibi yüzeyleri vardır; cıva ile şarj olurlar ve arkalarından kükreyen bir alev püskürür.

192

Daha da ilginci ‘Samaranganasutradhara’ adlı antik metinde Vimanalar’ın nasıl yapıldığı anlatılır ama uygulanması için yeterli çözümleme henüz yapılamamıştır. Cıva ile itici güç sağlanması olasıdır ve denenmektedir,

günümüzde Sovyet döneminin bilim adamları tarafından Türkistan’da ve Gobi Çölü’nde kozmik yön-bulucu araçların keşfedildiği söylenmiştir. Küresel olan bu araçlar, cam ve porselenden yapılmıştır, konik uçlarının içinde bir damla cıvanın bulunduğu belirlenmiştir.” (D. Hatcher Childress, “Ancient Indian Aircraft Technology-Anti-Gravity Handbook”).”

MÖ 3000-2500 arasında yılları arasında varlığı tespit edilen İndus Uygarlığının da yüksek bir teknolojiye sahip olduğuna dair izler tespit edilmiştir. Çok yüksek ısı altında kaldığına dair emareler bulunmaktadır.

Niçin çöktüğü tespit edilememiştir. Nükleer bir savaş sonucu yok olduğu tahmin edilmektedir.

www.reddit.com/r/IndiaSpeaks/comments/ffydlm/ancient_nuclear_warfare_

complex_indian_flying/

193

Belgede Sevgili Okuyucularım; (sayfa 188-193)