• Sonuç bulunamadı

Dillerin ortaya çıkışı ve insanlığın yaşı

Belgede Sevgili Okuyucularım; (sayfa 67-73)

4. Bilimsel kaynaklar ve insanlığın yaşı

4.11. Dillerin ortaya çıkışı ve insanlığın yaşı

Bugün dünyada kullanılan dil sayısı 7.117 kadardır. Yeni diller keşfedilmekle birlikte bazı diller kullanımdan kalkmaktadır. Yani diller azalmaktadır.

Unutulan dillerle birlikte toplam dil sayısı sekiz bini geçebilir. Belki çok daha fazla dil geçmişte kullanılmıştır. Kanaatimce on binlerce yıllık insanlık

tarihinde on binden fazla dil kullanılmış olabilir.

Peki, bu kadar dil ne kadar bir zamanda ortaya çıktı. On bin yılda çıkması mümkün değildir.

Kanaatim o dur ki hazreti Âdem’den günümüze kadar gelen tek lisan

Arapçadır. Bunun dışındaki bütün diller hazreti Âdem’den 20.000-25.000 yıl sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu konuya başka bir bölümde temas ettik.

Binlerce dilin ortaya çıkmasından anlaşılıyor ki insanlığın yaşı zannedildiği gibi on bin yıl civarında değildir. İnsanlığın yaşı on yılda bir dil ortaya çıksa 70 bin yılı, yüz yılda bir dil ortaya çıksa 700 bin yılı bulur.

Buradan anlaşılıyor ki insanlığın yaşı yüz bin binlerce yılı bulmaktadır12.

68 3.12. İnsanın kökeni

Bazı bilim adamları, günümüz insanının biyolojik yapısının, on binlerce yıl boyunca insan türlerinin arka arkaya değişmesinden sonra oluştuğunu iddia etmektedir. Bu iddiada bulunan bilim adamlarının tamamı insanın atasının maymun olduğuna inanıyor. Bu konudaki bütün bu temelsiz iddialar

kesinlikle varsayımdır ve bilimsel ispattan yoksundur. Savundukları tezin amacı yaratılış inancını çürütmektir. Çevre şartları, iklimler insanın

bedeninde değişimler oluşturur. Fakat dört ayaklı bir varlıktan iki ayaklı zekâ sahibi insan oluşamaz. Niye maymunların zekâsı yoktur.

İlk insanlar için maymunu andıran resimler çiziyorlar. Tabi ki hazreti Âdem’e inanmıyor. İlk insan peygamberdi. En güzel yüzle yaratıldı. Senin sahip olmadığın harika, muhteşem güzellikte bir yüze sahipti. Bugün dünyadaki bütün insanların güzellikleri onun güzelliğinin yanında hiç kalırdı. Çünkü Onun yüzünde Resulullahın aleyhimüsselam nuru parlıyordu. O nuru taşıyanı sen nasıl çirkin çizersin. İnanmasan da o senin de deden.

Ortaya çıkarılan kalıntılar, insanın maymundan türediğini asla göstermez.

Bulduklarını kafalarındaki takıntıya göre yorumlarlar. Maymun, sözde dört ayaklı insana dönüştü. Sonra bu dört ayaklı insan iki ayak üzerinde

yürümeye başladı. İki ayaklı olmak dört ayaklıya göre çok büyük bir

üstünlüktür, avantajdır. Şimdi niye iki ayaklı maymun yoktur. Kedi neden iki ayak üzerinde yürüyemiyor. Üstünlük değişime tabi ise, maymun neden aslandan daha hızlı koşamıyor? Niçin hiçbir hayvan bırak okuma yazmayı konuşmayı bilmez. İlk insan konuşmuyor muydu?

Öyleyse insan ölçme, değerlendirme, bilim edinme, konuşma becerileri ve hayvanların yapamadığı pek çok şeyi nasıl kazandı? Neden hiçbir hayvan, milyonlarca yılda insanların sahip olduklarının binde birine ulaşamadı.

Bunlara sahip olmak veya yapmak için iki ayak üzerinde yürümek gerekli midir? Zihin kör olduğunda, kötülük kalemden akar.

Yaptığımız çalışmalar ışığında bilimsel verilere dayanarak insanlık çağının bir milyon yılı geçebileceği anlaşılmaktadır. Özellikle buzulların yaşı, Tufan'ın yaşı hakkında çok değerli bilgiler verir. Tabii eğer buzul çağı çalışmalarının sonuçları doğruysa. Elbette buzul çağı çalışmalarının sonuçları tam olarak doğru olmayabilir. Ama yine de değerlidir.

Elbette insanlık tarihi hakkında çok az bilgiye sahibiz. İnsanlığın yüz binlerce yıllık bir geçmişi vardır. Uzun bir süre aklımız Sümerler ve Tevrat'taki tarihi bilgilerle sıkışıp kaldı.

69

Günümüzde pek çok mağarada antik kalıntılar bulunmaktadır. Unutmamak lazım ki bugün mağara olan yer, 100.000 yıl önce çok ileri bir teknoloji laboratuvarı veya bir saray, bir işyeri olabilir. Jeolojik nedenlerden dolayı binlerce yıl yeraltında kalabilir. Kalıntılar mağaralarla korunmuştur. Dışarıda olsalardı, on binlerce yıl içinde tamamen yok olmuştu. Acaba bu dünya kaç kez çöktü, altüst oldu ve tekrar yükseldi, kim bilir. Bilim insanları bulduklarını inançları doğrultusunda okuyorlar. İnsanlığın yaşı hakkında bütün dünyada bilim insanlarının üzerinde büyük bir mahalle baskısı vardır. Onu söyleyen akademisyen aforoza uğrayabilir.

İnsana ait olduğu iddia edilen kalıntıların çoğunun gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur. Pekin Adamı, Java Adamı, Tanzanya harabeleri, Sterfontein-Güney Afrika, Endonezya harabeleri ve diğer birçok harabenin insanlığın atalarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Altay Dağları, İran-Şirvan Vadisi, İsrail ve dünyanın diğer bölgelerinde bulunan bazı kalıntıların güya maymun-insanın karışımı bir varlığa ait olduğunu iddia ediyorlar. Bunlar ilahi konulara düşman olan

bazılarının yaratılışa nefretinden dolayı kustuğu kindir.

Elbette bilimsel ahlaksızlıklar bütün dünyada bir yaratıcıya inanan herkesi aldatmak için yapılmıştır. C. Dawson, 1912'de İngiltere'de Piltdown adamı adını verdiği bir fosil bulur. Fosil, maymun ve insan arasında bulunmuş en güvenilir fosil olmasıyla ün kazanır. İlginç bir şekilde, fosilin kafatası ve dişleri insanlara benziyordu, ancak çene kemikleri maymunun çene kemiği gibiydi. Tabii ki, Dawson'a göre insanın ilk atası bulunmuştu. Çok itibar görüyordu.

Dawson’un sözde buluşu üzerine pek çok beyni yıkanmış sözde bilim adamı dinlerle dalga geçti. Ancak vicdanlı bilim adamları fosilden şüphelendiler.

Fosili kendileri incelemek istediler, ancak izin verilmedi. Yıllar sonra bir Alman bilim kurulu fosili inceleme imkânı bulur. Dawson'ın hile yaparak maymunun çene kemiğini insan kafatasına yerleştirdiği ve çeneye insan dişlerini taktığı ortaya çıktı. Bakın bu batıda bir bilim insanıdır. Din düşmanlığı onu rezil etti.

İşte bir başka inanılmaz barbarlık örneği. Java Adası'nda yarım kafatası, uyluk kemiği ve üç azı dişi ayrı ayrı bulunur. Haber hemen yayılır. "Maymuna benzeyen Java adamı bulundu". Sonra ne olur? Vicdan sahibi Prof Gish,

maymunun kafatasının insan uyluk kemiğinin yan yana getirilmesiyle oluştuğunu ve Java adamının bir maymun olduğunu söylüyor. Kemikleri bulup birleştiren ve Java adamı adını veren Dubois, ölmeden önce bir itirafta bulunur. "Java Adamı olarak adlandırdığım kemikler bir gibbon maymununa aittir."

70

İngiltere'de bir maymun iskeleti bulunur. Bazı evrimciler ayağa kalkıyor. "İlk insanlığa ait bir iskelet bulduk" dediler. Kısa bir süre sonra, bu iskeletin sadece 90 yıl önce ölen bir maymuna ait olduğu ortaya çıktı.

Ön yargılı bilim adamları, insanın kökeni hakkında temelsiz bir iddia ileri sürerseler de, er ya da geç rezil olurlar. İnsanı insan yapan ve onurlandıran ruhtur. Tüm hayvanların ortak özellikleri vardır. Milyonlarca hayvanı

insandan ayıran tek fark, insanın ruhudur. Hiçbir hayvanda aynı ruh yoktur.

Eğer insan yalnız madde olsaydı, kendisi gibi madde olan herhangi bir hayvan da tıpkı insan gibi kendisi için faydalı işler yapmak zorunda kalması lazım gelirdi. Misal, soğuk mevsim için ayakkabı ve kıyafet yapmaları

gerekirdi. Olacak iş mi?

İnsanın maymunlardan geldiğini iddia edenlere sormak gerekir. Öyleyse maymunlar neden hala var, neden tamamı insan dönüşmedi. Niçin diğer hayvanlar maymuna dönüşmedi. Niçin maymun arlan arası hayvan yoktur?

Hayvanlar neden bir insan gibi düşünemez ve yazamaz? Neden konuşmayı öğrenemediler? Bir kelimeyi geliştiremediler. Kendilerine isim veremediler.

Zekâya sahip olmak için insan vücudunda olmaları gerekir mi? Hayır, hiç de değil. Kara ve deniz hayvanında gelişmiş bir beyin mümkün olabilirdi. Çünkü bir kilo veya daha ağır beyin taşıyacak kafatasları var.

Antropoid denen maymunlar 30 milyon yıl önce yaşadı. Günümüz maymunlarından farklı bir iskeletleri vardı. Antropoloji bilim adamları bunların maymun olduğunu belirtiyor. Bu bilim adamlarının aksine, bazı beyinleri yıkanmış insanlar, sözde bilim adamları onları insanın atası olarak kabul ediyorlar. Ne zaman uyanacaksın. Mahalle baskısından ne zaman

kurtulacaksın. Ey bilim adamları, bu mahalle baskısına siz sebep oldunuz. Bu mahalle baskısını yine kıracaksınız, başka kimse kıramaz.

Doğruyu söylediğin için ayıplanmaktan korkma. Doğrular senin altındaki sağlam dağlardır. Eğriler seni yer bitirir. Eğrileri savunanlar bataklıkta

yürüyenlerdir. Elbette batacaklar. Elbette rezil olacaklardır. Bilimsel keşifleri çarptırıp yanlış mana verenler, bunu vesile ederek bir yaratıcıyı inkâr edenler kitaplardan silinecektir. Sen Galileo ol. Sen doğruyu söylediğin için ayıplan.

Bunlar onların ayıbıdır.

Ey bilim dünyası: bilimde bir gerçek vardır. Bilimin olmadığını kesin ispat etmediği bir şey var olabilir. Bunu söylemek bilime aykırı değildir. Bilim edinmeyi emreden ilahiyatı bilim inkâr ediyorsa orada bir yanlışlık vardır.

71 5. İslam kaynakları ve insanlığın yaşı

Bilimsel kaynaklarda insanlığın yaşı hakkında henüz sağlam bir kaynak

bulunmamaktadır. Mars’taki kalıntıların yaş tayinleri insanlığın yaşı hakkında çok kıymetli bilgiler verecektir. Bugün için İslami kaynaklar insanlığın yaşı hakkında bilimsel kaynaklardan çok daha kıymetli bilgiler vermektedir.

Bunlar Tufan’ın yaşı, resullerin ve peygamberlerin sayısıdır. Tufan’ın yaşının bulunması insanlığın yaşının bulunması demektir. Çünkü arada ne kadar zaman olduğunu yaklaşık olarak biliyoruz. Bu konuya değineceğiz.

Günümüzdeki Tevrat ve İncil’deki bilime aykırı unsurlar bilim insanlarının dini kaynakları referans olarak kabul etmemelerine sebep olmuştur. Bu iki kitap indiği alfabe ile kalıp hiç değiştirilmemiş olsaydı asla bilime aykırı olamazdı.

Bilim insanları bir bakımdan bilimsel konularda dini kaynaklardan haklı olarak uzak durmuşlardır. Fakat indiği hali ile kalan ve alfabesi değiştirilmemiş olan Kuranı eğer o bilim insanları bilseydi Kuranı referans olarak kabul ederlerdi.

Allah kelamı olan bir kitap bilime karşı olamaz.

Alman atom âlimi W. Heisenberg 1956 yılında Türkiye’ye gelip atomdaki saklı muazzam enerji hakkında konferanslar vermiştir. Bir konferansında ifade ettiği şu sözler çok önemlidir. Bütün nutuklarımda, atomdaki enerjiden nasıl istifade edilebileceğini anlattım. Şimdi aklımıza, haklı olarak, şu soru

gelmektedir. Bu küçücük yere bu muazzam gücü kim ve nasıl koydu? Buna ancak metafizik, ilâhiyat cevap verecektir. Bir Türk profesör Dr. Heisenberg'e sordu. Sorunuza hangi din cevap verir? Cevabında buna ancak İslam dini cevap vermektedir. Ben ve arkadaşım atom âlimi Hahn bu fikirdeyiz”

demiştir.

Önce insanlığın yaşına kısaca değinelim.

İlk insan, ilk peygamber hazreti Âdem’den Muhammed aleyhisselama kadar 313 Resul peygamber gelmiştir. Bir Resul vefat ettikten yaklaşık bin yıl sonra diğer bir Resul gelmiştir. Bin yılda bir Resul geldiğine göre demek ki

insanlığın yaşı en az 313 bin yıldır. İlk insanlar bin yıl kadar yaşadılar.

Hazreti Nuh Tufan'da bin yaşında idi. 1200 yaşında vefat ettiğine daie bilgiler vardır. Ömürler hemen azalmadı. Tufan'dan çok sonra, on binlerce, yüz

binlerce yıl sonra insanların 200-300 yıl yaşadığına dair bilgiler vardır.

Resullerin ömürlerini de katınca insanlığın yaşı 400 bin yılı çok geçer.

72

Kendisine bir kitap ve din indirilen peygamberlere Resul, kendisine kitap indirilmeyen, kendi zamanı içinde gelen son resulün dinini yayan

peygamberlere nebi denir. Her Resul aynı zamanda nebidir. Fakat hiç bir nebi Resul değildir. Her subay askerdir, fakat her asker subay değildir.

Hazreti Âdem’den sonra 124 binden ziyade nebi peygamber gelmiştir. Bir resule indirilen dini yaymak, korumak, zamanla değişimleri yok etmek için o resul hayatta iken ve kendisinden sonra bin yıl içinde Dünyanın birçok

bölgesine pek çok nebi gelmiştir. Bir Resulün dinini kuvvetlendirmek için ortalama 400 nebi gelmiştir.

Her yıl bir nebi gelse insanlığın yaşı 124 bin yılı bulur. Her beş yılda Dünyanın değişik bölgelerine bir nebi gelse insanlığın yaşı 600 bini bulur.

Geçmişteki uzun ömürler dikkate alınırsa yeryüzünde başka kıta ve

bölgelerde aynı anda 20-100 kadar nebi yaşadığı reddedilemez bir gerçektir.

Yani çok eskiden aynı tarihte aynı günde yeryüzünde ortalama 60 kadar nebi peygamber yaşıyordu. Dikkat buyurun. 60 kadar nebi aynı tarihte

yeryüzünde yaşıyordu. Bu peygamberler o zaman Dünyaya en son gelen Resulün dinini yayıyorlardı. Hiç yüz yüze görüşmeseler de birbirlerini tanıyorlardı. Çünkü Dünyanın öbür ucunda olsa da veli veliyi tanır. Nebi nebiyi elbette tanır.

Resulullahdan önce her bin yılda bir Resul gelmiştir. Bunların dinini sonra gelecek ilk Resule kadar yayan, koruyan yüzlerce nebi gelmiştir.

Resulullahdan sonra peygamber gelmeyeceği için bu ümmette âlimler, veliler nebilerin görevini yapmıştır. Buyurulmuş ki İmamı Azam gibi bir âlim hazreti İsa’dan hemen sonra yaşasaydı Hristiyanlık bu kadar bozulmazdı, kısa

sürede değişime uğramazdı. Resulullahdan sonra yaklaşık her yüz yılda büyük bir âlim gelmiştir. Bu âlimlerin tamamı hem ilimde hem de tasavvufta zamanının en büyükleridir.

Nasıl ki bin yılda bir büyük peygamber yani Resul gelmişse bu ümmette de Âlimlerin en büyüğü Resulullahdan bin yıl sonra gelmiştir. Bu âlim

Hindistan’da 400 yıl önce yaşamış olan İmamı Rabbanidir. Resulullah geleceğini bildirmiştir. Kendisinden önce ve sonra gelen âlimler onu

methetmiştir. Tasavvufun yüksek derecelerine ulaşmış olan hocası kendisine talebe olmuştur. Resulullahdan bin yıl sonra gelen İmamı Rabbani hazretleri hazreti Mehdinin de kendisinden bin yıl sonra geleceğini haber vermiştir.

Yani hazreti Mehdinin gelmesine 600 yıl vardır.

Afrika’da bulunduğu iddia edilen insan iskeletleri ilk insanlara ait olamaz.

İnsanlık Ortadoğu’dan Dünyaya yayıldı. Bunlar insanlığın maymundan geldiğini iddia etmektedirler.

73

Belgede Sevgili Okuyucularım; (sayfa 67-73)